CHP eski Milletvekili Hüseyin Aygün: "Suriyelilerle ilgili İsmail Saymaz'a iki kamptan ateş geldi: Kürt ulusalcıları ve siyasal İslamcılar. Her ikisi de en başından beri Suriye devletinin yıkılmasını istedi, bunun için mücadele etti. Birinciler 'Rojava Devrimi', ikinciler Şam'da bir Müslüman Kardeşler Hükümeti için…” dedi.
Elhak doğru söyler.
Ancak Kürt Ulusalcıları ve Siyasal İslamcılar tabiri hem yanlış hem de bal içinde zehirdir. Zira bunların ne Ulusal ne de İslami değerlerle bir bağı yoktur. Bunlar "Irkçı Kürtçüler" ve "Mezhepçi Ümmetçiler"dir.
Sekiz senedir Suriye ve bölge konularında önerilerimizi, düşüncelerimizi arz ediyoruz, uyarılarımızı yapıyoruz. Çözüm sunuyoruz.
Daha sonra Ensar ve Muhacir yapılan, Suriye’yi kan gölü yapan örgütlerin aileleri alındı korundu.
Davutoğlu, "Hele sayı 80 bin, 100 bin olsun işte o vakit Halep’ten girer Şam’dan çıkarız" dedi.
O hafta sayı çeyrek milyonu aştı.
En nihayet bugün en az 3 milyon Suriyeli ülkemizde.
Resmi olarak bunları nasıl tanımlıyoruz: Mülteci.
"Geçici Güvenli Kimlik Kartları" sağlıyoruz.
Dünyanın tüm ülkelerinde ve BM mefhumunda Mülteci kimdir?
"Ülkesindeki, afet veya savaştan mağdur olan, kaçan ve ülkesi normalleşinceye kadar başka bir mekânda geçici yaşam sürdüren kişi" demektir.
Suriye’den savaştan kaçanların yeri, sınır boyunca inşa edilen mülteci kamplarıdır.
Mülteci kampları, ülkenin veya BM’nin sağlayacağı güvenlik kuvvetlerinin güvencesi altında yaşar.
Sunulan beslenme, sağlık, eğitim, kültürel faaliyetler, sportif aktiviteler ve insanca yaşam koşullarından istifade eder.
Evliye Çelebi misali Türkiye’de istediği köye, kasabaya, şehre intikal etmez.
Mülteci şirket kurmaz.
Çalışmak için elini kolunu sallayarak iş aramaz.
Zaruriyet halinde dolaşım özel ve kısa izin ile yapılır.
Mülteciler siyasi projeler için kadavra değildir.
Mülteciler, Suriye hattı boyunca düşünülen güvenli bölgenin yeni koruyucuları yapılmaz.
Demografik yapının değişiminde araç olmaz.
Bunlar olursa, Mülteci konumundan çıkar; sadece sizin ve size inanların Ensar’ı ve Muhaciri olur.
Bu da toplumu karpuz gibi ikiye böler.
Bölünme çatışmaya götürür.
Çatışma toplumsal huzursuzluk yaratır.
Toplumsal huzursuzluk ve öfke, Suriyeli mültecilere yönelir.
Tüm kötülüklerin sebebi başta Suriyeliler, yabancılar gösterilir.
Bu tablo oluştuğunda sorunların ana sebebi yerine, zahiren görünen düşman bellenir.
Konu bu safhaya ulaştığında pusuda bekleyenler devreye girer ve mesele gayet güzel istismar ve suiistimal edilir. Ancak son merhalede ana suçlu olarak iktidar gösterilir.
Sayın Cumhurbaşkanı; "Ülkenin, milletin menfaatine uygun önerilerinizi yapın, bunu yapanın siyasi kimliğine bakmayız, önerilerini alır uygularız" diyor.
"Şam ile diyalog ve başta mülteciler konusu, Suriye meselelerinin çözümü için, Türk milletinin ulvi menfaatleri için Esad hükümeti ile görüşülmesi zaruri ve hayatidir" diyen bendenizi dinlemediniz; bari alimlerin, komutanların, siyasetçilerin, akademisyenlerin, diplomatların, esnaf, tüccar ve din adamların önerilerini nazar-i dikkate alınız.
.
Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com