İlber Ortaylı, "İstibdatsız ‘Hall’..." başlığı altındaki yazısında, cennetmekân Sultan Abdülhamid Han'ın 29 Nisan 1909 günü gerçekleşen, "Hall"ine dair ayrıntılara ve daha sonra sürgün edilerek yerleştirildiği Selanik'teki durumuna dikkat çekti ve son cümle olarak şu kaydı düştü:
"Eski dünyanın yıkılışını gözleyenlerin içinde herhalde bu gidişata başından karşı duran ama çaresiz kalan II. Abdülhamid’di. Çaresizlikte zamanın çılgınlığı, yeni Türkiye’nin bilgisizliği ve kendi uzun saltanatından kalan bazı etkiler de rol oynamıştır."
"Padişahın ‘hall’i üzerine (tahtan indirilmesi konusunda) bir karar alındıysa da gizli tutuldu.
‘Hall’ fetvasını kaleme alan Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi, Talat Paşa tarafından zorlanarak bu fetvayı yazmıştır. Yine de bizim siyaset bilimi literatürümüzde, ilk defa profesör Ümit Hassan’ın dikkati çektiği üzere ‘hall’ nedenleri arasında ‘istibdat’ sayılmaz."
İşte yazısı:
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra bir yıl bile geçmeden başkentteki avcı taburları isyan etti.
Başlarında zabit yoktu.
İstanbul’daki 1. Ordu, padişahtan ne bu isyanı bastırmak için ne de ilginç bir gelişme olarak isyancıların başlattığı mektebli subay katliamını önleme amaçlı başkente yürüyen Hareket Ordusu’na direnmek için bir emir almadı.
Yakın tarihimizin en karmaşık olayıdır.
Bu olayı yargılayabilmek için verilerin azlığı nispetinde de büyük spekülasyon yapılır.
DERVİŞ VAHDETİ
Avcı taburlarının isyanını “Volkan” gazetesi ve Derviş Vahdeti’nin kışkırttığı, kendisinin İngiliz ajanı olduğu veyahut padişahın bu olaya göz yumduğu ve medet umduğu tekrarlanır.
Bütün olayın padişahın bilgisi dışında doğup gelişen bir isyan olduğu veya bir komplo tertiplendiği de söylenir.
Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nu İstanbul’da padişaha sadık olan 1. Ordu’nun bastırması çok güç olmadığı halde padişahın neden emir vermediği de muamma.
MECLİS-İ MİLLİ-Yİ UMUMİ
Neticede Hareket Ordusu’nun yaklaştığı ve Yeşilköy’e girdiği sırada Mebuslar Meclisi ve Ayan üyelerinin bir kısmı oraya giderek orduyu karşıladı ve Yeşilköy’de ilk defa olarak Meclis-i Milli-yi Umumi halinde toplandılar.
Bu deyim yerindedir, tarihimizde ilk defa geçmektedir.
Meclis tarafından Hareket Ordusu desteklenmektedir.
Padişahın ‘hall’i üzerine (tahtan indirilmesi konusunda) bir karar alındıysa da gizli tutuldu.
‘Hall’ fetvasını kaleme alan Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi, Talat Paşa tarafından zorlanarak bu fetvayı yazmıştır.
Yine de bizim siyaset bilimi literatürümüzde, ilk defa profesör Ümit Hassan’ın dikkati çektiği üzere ‘hall’ nedenleri arasında ‘istibdat’ sayılmaz.
Çünkü İslam hukukçusu ‘istibdat’ı Latincedeki ‘dictatura’ gibi zorunlu halde üstlerinden bir sıfat ve becerildiği takdirde bir meziyettir.
SELANİK’E SÜRGÜN
Hareket Ordusu, avcı taburları dışında ciddi mukavemetle karşılaşmadı.
Başkente hâkim oldu ve komutanlığı üstlenen Mahmud Şevket Paşa gayet sert tedbirler, Divan-ı Harbi Örfi’nin toplanması ve idam kararları vermesiyle asayişi sağladı.
1909’un 27 Nisan günü padişaha Meclis-i Milli’nin teşkiline dikkat ettiği üzere Osmanlı milletlerinin hepsini temsil eden bir heyet, Meclis’in ‘hall’ kararını bildirdi.
Arnavut Esad Paşa Toptani, Yahudi mebuslarından Emanuel Karasu (Carasso), Ermeni mebuslarından Aram, Bahriye feriki Laz Arif Hikmet’ten oluşan heyet Abdülhamid’e ‘hall’ edildiğini bildirdiğinin akşamına, padişahın Çırağan Sarayı’na çekilme teklifi de kaale alınmadı.
Selanik dışında Alatini Köşkü’nde mecburi ikametine karar verildi.
Ailesinden yakınları ve maiyeti ile ta Balkan Harbi’ndeki çekilmeye kadar burada oturdu.
ARZU ETMEDİĞİ SAVAŞ
II. Abdülhamid’in Selanik’te Alatini Köşkü’ndeki ikameti onun açısından son derece sıkıntılı bir zamanı kapsar.
Bu sıkıntılı üç yıl boyunca da zamanın meselelerini mütalaa imkânı buldu.
Dışarıyla teması ve ziyaretler son derece de sınırlıydı.
1 Kasım 1912’de Alman sefaretinin SMS Loreley gemisiyle Beylerbeyi’ne nakledildi.
Beylerbeyi’ndeki ikameti onun 1918 Şubatı’ndaki ölümüne kadar sürdü.
Arzu etmediği bir savaş, ilanını tasvip etmediği cihat fetvası gibi olayların onun halet-i ruhiyesine uymadığı görülüyor.
BİSMARCK DEVLETLUSU
II. Abdülhamid 19. yüzyıl Avrupası’nın Bismarck tipi diplomasisini sürükleyen devletlulardan biriydi.
Korkunç savaşın çıktığı dünyada diplomasi meslek ve tekliflerine pek iltifat etmeyen İttihat Terakki erkânı aniden ona müracaat etmeye başladı.
Zaman zaman çok acı tenkitleri yanında bazı mütalaalarını da bildirdiği gerçektir.
Galiba, Talat Paşa’nın ziyaretini hoşgörüyle karşılamamıştı.
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl monarklarının ve devlet adamlarının tasvip edeceği bir yol değildi.
Bu savaşı Kayzer Wilhelm gibi hükümdarlar, Rusya’nın Sergey Sazonov’u gibi hariciye nazırları ve bunlara benzer Fransız, Alman devlet adamları ve Winston Churchill gibileri sürüklemiştir.
Eski dünyanın yıkılışını gözleyenlerin içinde herhalde bu gidişata başından karşı duran ama çaresiz kalan II. Abdülhamid’di.
Çaresizlikte zamanın çılgınlığı, yeni Türkiye’nin bilgisizliği ve kendi uzun saltanatından kalan bazı etkiler de rol oynamıştır.
İlber Ortaylı, Hürriyet -22 Nisan 2018, Pazar-
.
Yazıda, siyahlaştırma ve bazı parafraf ayırmalar bize aittir.
dikGAZETE.com
-
Prof. Ortaylı'nın bu yazısının devamında yer verdiği ve "EĞİTİM SİSTEMİ" ile ilgili kaydettikleri ise şurada:
Prof. İlber Ortaylı’dan eğitim sistemi ve özel okullara veryansın!