?>

Sübliminal emperyalizm

Volkan Yaşar Berber

4 yıl önce

İnsan, hayatı boyunca gerçekçiliğin peşinde koştuğuna inanarak boyun eğer bir takım oluşumlara lakin “bu boyun eğmenin de kendince soruşturabilinirliği nedir” diye sormak gerekmez miydi. 

Tarihi tanımının dışında her zaman her insanın, gerçekçilik hakkında çok farklı düşünceleri olduğu kat’idir. 

Kendinden önce gelenlere yani geçmişle bağları koparmak ve şimdiki zamana uyumluluk sağlayacak vakalarla tamamlamak içeriği düşünülebilinir. 

Bilinçli ve örgütlü bir hareket olan gerçekçiliğin ortaya çıkarılmasındaki araçlara yeterince sahip çıkarak tarihi bilgilere ulaşabilmek uğruna ne kadar çaba sarfedilse de maalesef “en doğrusu bu” diyebilme olanağımız varsa da menfi kararlar alınabilmektedir. 

Geçmişi, geleceğe dönük tarafsızca anlayabilirsek, çıkarlarımız çıkarları olmadan, mamafih tanımlanmamış söylemleri yorumlayabilirsek aslen kanımca gerçekçiliğe ulaşılabilinir. 

İstemi, gerçeğe sıkı sıkıya bağlanarak yönlendirebiliyorsa araştırmacı, daima gerçeğe daha yakın olabilir ki bunun başlangıcı iradedir. 

Geçmişle alakalı kitaplardan, vesikalardan alıntılarla, göndermelerle, araştırmalarla yeni bir düşünceye kapı aralanabiliyorsa bunun da değerlendirilmeye alınılması ve gerekli tahdidata tutulmayarak derince üzerine gidilmesi gerekmektedir. 

Bir kopuş ve uyumsuzluk var ise bunların “ne, neden, nasıl, nerede” sorularının elbet cevaplanabilmesi gerçeği olduğu gibi oluşturamasa bile bir gerçeklik duygusu oluşturabilecek imkanlara sahiptir. 

Çalkantılara direnen eskimiş duyarlılığa ve anlatım biçimine tepki olarak yenilerin önünün açılmasıyla mekan ve zaman kavramlarını altüst edecek estetiksel uyumluluklara sahip çıkılmalı.

Gerçekçilik, kışkırtmacı ruha sahip merak ve bilgiye aç daima hedefe ulaşabilmeyi amaç edinen ciddi çalışmaların meyvesidir.

Zamanımızda baktığımızda maalesef çoğu, gerçek bilgilerin gün yüzüne çıkmasına imkân vermeyen güçlerin, kendilerince yeni tarih yazdırarak insanoğlunu zehirlemeleri içten bile değil; geçmişe karşı açılan bu savaşın sonunun hayra hizmet olmadığı gibi modern dünyanın gelecekte ele aldığı konulara sed çekmektedir ki dünyayı yeniden kendilerine göre biçimlendirmeye alet etmişlerdir.

Aslen modern dünyanın, artık kültürel mirasına sahip çıkmasıyla buna gönül veren kişi, kurum, kuruluşları vb. ayırt etmeksizin desteklemesi gerekmektedir. 

Dış güçlerin ideali, daima kendi politik siyasetlerine razı etmek olup, varılan iktidarı düşürmek için iç-dış şer odakları harekete geçirmektir ki bunların altyapısını oluşturabilmek adına zamane çalışmalarını başlatmışlardır. 

Bulunduğumuz coğrafyanın dünyanın kalpgâhı olduğu bilindiği gibi bir o kadar da esrarengiz entrikalara meydan verdiği de sahih kaynaklarca bellidir. 

Osmanlı, bizim kökümüzdür ona sahip çıkmak adına değerlerimizi bize unutturarak mankurtlaştırma politikası izleyenler, daima gayelerine uygun adımlar attırmaya çalışmışlardır. 

Sayısız bir çok yaşanmış lakin gün yüzüne çıkartılmayan şer olaylar vardır ki önemsenmeyecek kadar çoktur.

Her daim sömürenler, sömürdükleri üzerine de yeni bir modeli uygulamaya koyulmuşlardır. 

Gaye basittir; kendileri gibi düşünen, kendileri gibi davranışlar sergileyen toplum oluşturmaktır. 

Elbette bunun mümkün olabilmesi için o idarecilerin düşündükleri insan modelinin her şeyi yeni ve oteriterli olmalıydı; Tarihi, yazısı, giyim-kuşamı, dili, inançlarına kadar. Ayrıca o var olan yeni siyasi ekibin bütün dişli muhalifleri de sahnede olmamalı ki rahatça hareket ederek kararlarını uygulayabilmeliler yani siyasi güç ve kuvvet kendilerinin elindeydi. 

Evveliyatında dıştan başlamak, en göz alıcı haliyle uygulamaya konulmalıdır ki giyim ve kuşamları, kendilerini işgal eden sömürgecilerle aynı olmalıdır. 

O zamane kılık-kıyafet kanunuyla dahi binlercesi tutuklanmış, yüzlercesi idama gönderilmiştir. Sonrasında da geçmişle hiçbir bağı kalmaması sağlanmalıdır ki bir nevi iç güvenlik babında dili değiştirilmelidir ki yüzlerce asırlık bilgi birikimi bir harf kanunuyla terk edilmiş olsun; mamafih inançlarına sıra gelinir bu uzun ve yorucu süreçtir…

Hakeza, dünyadaki bütün mühim medeniyetlerin kurucusuydu; elbet bu görüş de koca bir yalandı.

Emperyalistlerin muhtelif çok zengin metodlarına tarih şahit olmuştur. 

Kendi ideolojilerini benimseyecek halkın aydınlarını ikna ederek işe başlarlar ki O ülkenin söz sahibi olabilecek kişileri, kendi ülkelerine gelmelerini sağlanarak, orada eğitirler.

Mamafih Hedef ülkenin toplumunun duygu ve düşüncelerini önceden biçimlendirerek yönlendirirler. 

Sonrasında O ülke insanları kendiliklerinden, gönüllü olarak, iyi bir hareket ettiklerini sanaraktan tüm olanaklarını emperyalistlere açarlar. 

Temellerini var olan sahayı iyi tanıyabilmek için evvelden araştırmalarını derin yaptırırlar ki geri tepmemesini sağlarlar.

Uzun süreli lakin hissiz propagandalara başlatılarak basın, medya, siyasi, politik senaryolar peş peşe sürdürülür. 

Gözleri ilerisini göremeyecek kadar körleştirilen toplumlar, politikacılar, aydınlar hayran olup aşırı benimseyerek ve kaçınılmaz olarak bilahare halkına aşıladıkları düşünce, artık şu olur, “Batılılar ve  Batılı fikir, düşünceye sahip insanlar övülmeye, yüceltilmeye amansız fazlasıyla layıktırlar.

.

Volkan Yaşar Berber, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI