Engellilik, insanlık tarihi kadar eski ise, onu görmeyen göz, duymayan kulak, idrak edemeyen akıl, hiç normal olabilir mi!
Buna rağmen duyarsızlık niye!
“Engelli" diye tanımlanan özel insanların, içinde yer aldıkları imtihanın kendilerine ne kazandırdığı veya onlara karşı duyarsızlaşan bizlere neler kaybettirdiğinin hesabını yapacak kadar duyarlı, bu duyarlılığı hesaba katacak kadar aklıselimiz!..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber verdiğine göre, AllahTeâlâ şöyle buyurmuştur; "Ben kulumu-iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihan ettiğimde, o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona cennetimi veririm.”
Bir diğer Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; "Mü’min bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabet etse, hatta ayağına bir diken batsa bile, bunlar müminin bir kısım günahlarına kefaret olur.”
Çevremizde özel (engelli) bireylere bakış, onlara yönelik uygulamalarda da değişkenlik göstermeye başladı.
Sosyal devlet anlayışının gereği, özel sektörün de katılımcı olması, farkındalığın kazanıma dönüşmesiyle birlikte ‘acıma’ duygusunun yerini, özel bireylerin toplumun önemli birer parçası olduğu anlayışı, yaygınlaşmaya başladı.
Tüm bunlar beraberinde sağlıklı, kültürlü, eğitimlikısacası üretken bir toplumun oluşmasında önemli rol oynadı.
Hayat standartları göz önünde bulundurularak, bireylerin içerisinde yer aldığı psiko-sosyal olumsuzluklar, programlı çalışma neticesinde en aza indirilmeye çalışıldı.
Hareket ve egzersiz de bu sürecin önemli basamağı oldu.
Sistem, program, organizasyonların yerli yerine oturması, rekorları da beraberinde getirdi.
“Spor" kelimesinin her harfinin oluşturduğu içerik, hayata tutunmak isteyenler için, Allah'ın (cc) yardımıyla adeta cansimidi oldu...
Özel (engelli) bireylerin, spor aracılığıyla elde ettikleri kazanımların, günlük hayattaki örneklerini gördükçe, spor aracıyla ‘aşılan engeller’in ortaya çıkardığı, bireysel ve toplumsal anlam ve kazanımlar anlatmakla bitmiyor.
Daha düne kadar "Var mı etrafımızda özel (engelli)birey?” sorusunun cevabını bulmakta zorluk çekerken, bugün, sporun her dalında Türk Spor Tarih’ine özel bireylerin isimlerini ‘Şampiyon Sporcular’ olarak geçirdiklerine şahit olmaktayız.
Nasıl ki kişinin en önemli rakibi kendisi/nefsi sonrasında rakipleri ise…
Özel bireylerin başarılarından bahsederken, şair Özdemir Asaf’ın "Dün sabaha karşı" başlıklı şiirinin sözleri geldi aklımıza;
"Dün sabaha karşı, kendimle konuştum, Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başına bir düşman vardı, Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum.”
Hareket ve egzersiz (spor) bağımsızlık ve engelini yenerek kişinin başarı zirvesinde yer almasını sağlıyor. Bireysel ‘istek’ yetmez, bulduğu ‘imkân’, o da yetmez, ‘çalışmak’ başarı reçetesinde yer alan önemli ‘ilaçlar’. Arayan bulurmuş, eyvallah.
Bizlerin de bir başka kişinin mutlaka bir şeyler ‘kaybetmesini’ kaybetmemiz gerek.
İnanç ve kararlıkla, ‘Vira Bismillah’ deyip, yola koyulmak, başlangıç için yeterli olacaktır...
Başarı için yola koyulurken, yanımızda birleri var ise ‘el ele’ tutuşmak, “başaramazsın" diyenlere ise ‘kulaklarımızı’ kapatmamız gerekiyor.
Hatırlayın, "Sağır Kurbağa" hikâyesini.
Kulakları duymayan kurbağanın, etraftan gelen ‘başaramazsın’ sözlerini duymadığı için, yarışı birincilikle bitirdiğini.
Bugün, başarılı olan özel (engelli) sporcuların her birinin başarısı, engeli bulunmayan bireyler için de örnek oluşturmakta.
Her bir başarı mana dolu, ‘belgesel’ olacak kadar da ayrıntılarla dolu.
Onları çeşitlendirip, hayata uyarlama görev ve sorumluluğu ‘hepimize’ düşüyor…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com