SOSYAL MEDYADA İSTİHBARAT OPERASYONLARI
Ve seçimler bitti…
Öyle yoğun bir süreçten geçtik ki, başımızı kaldıramadık adeta.
14 Mayıs 2023 seçimlerinde, sosyal medya o kadar aktif bir şekilde kullanıldı ki özellikle de “troll” dediğimiz, siyasi partilerin taraftarı sosyal medya kullanıcıları, sosyal medyada istihbarat operasyonlarının adeta başını çekti.
Siyasi partilerin sosyal medya “troll” ekipleri, aslında her ülkede var; doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılır fakat ülkemizdeki troll ekipleri, bu seçim döneminde bence sınırı biraz aştı, özellikle de dezenformasyon haber konusunda.
Peki bu duruma karşı kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen 7418 sayılı kanun, sosyal medya trolleri için caydırıcı oldu mu dersiniz?
Bence olmadı!..
Neyse devam edelim.
*
Sosyal medya; kitlesel propaganda yapılabilecek, terör örgütlerine sempatizan temin edebilecek, istihbarat servislerine açık kaynak istihbaratı sağlayabilecek bir ortam sunar. Ayrıca sosyal medyanın ücretsiz oluşu ve hızla yayılma kapasitesi, sosyal medya istihbarat operasyonları için de biçilmez bir kaftandır. Bu durumun avantajları olduğu gibi dezavantajları da olabilir.
Sosyal medyada hedef kitleye karşı yürütülen algı operasyonu, doğru analiz edilemezse kontrolsüz bir istihbarat ağı oluşabilir.
Kontrolsüz istihbarat ağının olduğu yerde kaos kaçınılmazdır.
Bu sürece örnek olarak 14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce terör örgütlerinin ve bazı siyasi partilerin güdümündeki “troll orduları”nın gerçekleştirdiği sosyal medya operasyonlarını örnek verebiliriz.
Öyle bir süreç yaşadık ki; her iki tarafın da aynı kitleyi hedefe koyarak, algı operasyonları çektiğini gördük.
Bu operasyonlara karşı benimle birlikte birçok arkadaşım karşı koymaya çalışsa da gerçekleri anlatmak için sabah-akşam konuşsa da bizlerin de kimlik bilgilerimizden tutun, ailelerimizin ikametgah adresine dek bütün bilgileri, sosyal medyada terör örgütlerinin sayfalarında yayınlanarak yıldırma çalışmasına imza attılar.
Yılmadık, savaştık; o ayrı bir mesele fakat bu konuda artık daha profesyonel bir destek gerek diye düşünüyorum.
“Devlet, sosyal medyada mı yer alsın yani?” diyeceksiniz belki de ama artık sosyal medya ekolojisinde tüzel ve özel kişilerin hiçbir farkı kalmadı.
Hukuki yaptırımlar da sosyal medya terörizminin önüne geçmiyor; zaten çoğu “hesap”, yurt dışı merkezler üzerinden açıldığı için savcılık tarafından kimlik tespiti de pek yapılamıyor.
Haliyle burada bir boşluk meydana geliyor, yabancı devletlerin dış istihbarat servisleri ile terör örgütleri, bu boşluğu doldurmaya çalışarak Türkiye'ye sosyal medya üzerinden istihbarat operasyonları çekiyor.
*
Peki ne yapılmalı?
Nasıl bir tedbir alınmalı?
Caydırıcı ceza-i müeyyideler mi arttırılmalı yoksa sosyal medya istihbarat operasyonlarının kitlesel algı gücünü kıracak önlemler mi alınmalı?
Açıkçası bana ikinci seçenek daha mantıklı geliyor...
Kolluk kuvvetleri ve istihbarat kuruluşları; bölgedeki sosyal medya kullanıcılarını izleyerek; verilerin güvenlik çerçevesinde analiziyle olayları, toplumsal gelişmeleri ve oluşabilecek bölücü-yıkıcı fikir akımlarını önceden “tahmin” edebilir.
Tahmin ve analiz konusunda bir problem yaşadığımızı zannetmiyorum; temel sorunun; toplumu negatif etkilemek için yönetilen kitlesel algının etkisini kıramamak olduğunu düşünüyorum.
*
Ne yazık ki günümüzde devletlerarası diplomasi kurulmadan önce sosyal medya diplomasisi kuruluyor.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki; bu iyi niyetli bir diplomasi değil.
“Neden” diye sorarsanız; sosyal medya diplomasisinde toplum ve devlet arasında mutlaka bir kopukluk yaşanıyor.
İşte bu kopukluk üzerinden sosyal medya aracı kullanılarak istihbarat operasyonları yapılıyor.
Bu yüzden istihbarat birimlerinin, sosyal medya ile ilgili algı operasyonları konusunda daha profesyonel stratejileri uygulaması gerektiğini düşünüyorum.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle....
.
Avukat Ayşenaz Çimen, dikGAZETE.com