Gelişen bilgi teknolojileri sayesinde sosyal medya, hemen her bireyin hayatında büyük bir yere sahip.
Özel paylaşımların dışında, politik süreçlere dahil olmak ve bilgi edinmek adına sosyal medya platformları artık kilit öneme sahip.
Toplumun karar verici mevkilerinde bulunanlar için de sosyal medyanın hayati önemi gün gibi ortada.
Bir sohbet esnasında "iyi de, işler sosyal medyada öyle dönmüyor" diyorsunuz bazen… "Virtual" kavramının "sanal" diye çevrilmesi, dijital dünyadaki şeylerin bir nevi "sanrı"dan ibaret olduğunu düşünmeye zaman zaman yol açsa da dijital dinamikler, hayatın aslında kalbinde.
Günümüzde artık gençler, basılı medyayla (gazeteler mesela) ilgilenmiyorlar; hatta kimi önemli haber ajansları, “online haber” sunumuna ağırlık veriyor.
Bireyler, artık dünyayla ilişkilerini TV üzerinden değil, akıllı telefonları üzerinden, indirdikleri sosyal medyadaki hesapları ile veya haber aplikasyonları ile kuruyorlar.
Yapılan araştırmalar da bu değişimi ortaya koymaya başladı.
Mesela İngiltere'de 16-24 yaş grubunun televizyona günde sadece iki dakika baktığı ortaya çıkmış.
TV haberlerine ise hiç bakılmıyormuş.
Aslında sadece gençler değil İngilizler’in yarısı, haberleri sosyal medyadan öğrenip yorumluyormuş.
Durum bizde de çok farklı değil.
Toplumun önemli bir kesimi, sosyal ağlardan bilgi ediniyor, gündemi takip ediyor ve hatta örgütleniyor, protesto eylemlerini kitlesel hale getiriyor.
İşin siyaset boyutunun yanında psikolojik boyutu da sosyal ağları ele alırken önemli.
İnsanların sürekli etkileşim içinde bulunduğu sosyal medyanın aslında insanları birbirlerinden uzaklaştırdığını hepimiz biliyoruz.
Bu, yalnızlığı ve depresyonu tetikliyor.
Yalnız insanlar evet sosyal ağlardan bilgi sahibi de oluyor, bazen kirli bilgiye de maruz kalıyor ama en ciddi sorun ise insanlar artık mekanik bir zihne sahip oluyor.
“Fayda-zarar hesabı” yapmak için herkes şapkasını önüne koyup kendi bağlamında yorumlar yapmalı…
.
Dr. Begüm Burak, dikGAZETE.com