Bazı gerçeklerin üstünü örtmek ya da görmemezlikten gelmek onların varlığını ortadan kaldırmaz…
İllâki bir yerlerde ummadığınız zamanda karşınıza çıkıverir. Onun için bir şeyler yapılırken de insanın “oldu-bitti, yaptım-gitti” havasında olmaması gerekir. İşe ve muhataba ehemmiyet verilmelidir…
Ülkemizde SSK ve Bağ-Kur’lu emekli sayısı yaklaşık olarak 15 milyon, 4-5 milyon memur, 14 milyonun üzerinde asgari ücretle çalışan ve 700 bin ile 1 milyon arasında kamu işçisi olduğu belirtiliyor.
Maaşlarda artış yapılması kararı verileceği vakitlerde, herkesin geçinebileceği, piyasalardaki orantısız zamlardan fazla etkilenmelerini önleyecek iyileşmeler yapılacağı vaad edildi…
SSK ve Bağ- Kur’lu emekliler hariç, diğer grublara artışlar yüksek oranlarda olurken, emeklilere yüzde 25’lik artış yapıldı.
Kamu işçisine yüzde 45, asgari ücretle çalışanlara yüzde 34, memurlara seyyanen 8 bin lira ve 22 bin lira taban maaş verilmesi kararlaştırılırken; emeklilere yapılan zam oranı ise en düşük seviyede kaldı…
Böylece yapılan artışlarla asgari ücret, net 11 bin 402 lira seviyesine çıkarken; SSK’lı emeklilerin maaşları maalesef bu miktarın çok çok altında yer aldı.
Şimdi dostlar, eğri oturup doğru tahlil yapacağız…
Bu durumu 6 yaşındaki de, 18 yaşındaki de, 35 yaşındaki de, 55 yaşındaki, 75 yaşındaki de herkes görüyor ve biliyor.
Ortada böyle bir tablo var, bunu inkâr etme ya da görmemezlikten gelme gibi bir durum olabilir mi?
Kafamızı kuma gömebilir miyiz?...
Tabii ki de hayır…
Bu gerçeği, dikkate almamak adaletli olmanın, hak-hukuk çerçevesinde hareket etmenin en büyük engeli olur!...
Şöyle bir de açıklamalar, konuşmalar yapılıyor: “Dünyada ekonomik kriz var, korona gibi salgın bir hastalıktan geçtik. İki seneye yakın devam eden Ukrayna-Rusya savaşı var ve Şubat ayında ve 11 şehrimizi çok derin etkileyen deprem yaşadık.” (Rabbim İnşâallah böyle acıyı ve felaketi bir daha yaşatmasın, âmin!...)
Tamam bu olaylardan hiç şüphesiz ülkemiz çok büyük derecede etkilendi ve hâlâ da etkisi devam ediyor; peki bunlardan nasibini emekli mi almalı sadece?!...
Zam oranlarında yapılan adaletsizlik değil mi?..
Bütün yükleri emekli mi çekmeli?..
Memurlara yapılan seyyanen 8 bin lira artış ve taban aylığının 22 bin lira olduğunda bu olaylar yaşanmıyor mu?..
Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde ekildiğinde, hatta evlerimizin balkonlarında saksılarda bile rahatça yetiştirilen domatesi, mevsimi olmasına rağmen hâlâ 25-30 lira, karpuzun kilosunu ise 7.5-10 lira gibi fiyatlardan elde eden emekli ne yapacak?..
FÜZE GİBİ YÜKSELEN FİYATLARI KİM DURDURACAK?
Olayları gerçek olarak tahlil etmeye devam ediyoruz…
15-20 gündür memleketim Çankırı’dayım.
Görüştüğüm sohbet ettiğim dostlar, esnaflar, üreticiler, çalışanlar, emekliler ve çiftçiler ve herkesin en fazla mağdur olduğu konu, gıda ve tüketim ürünlerindeki yüksek oranlardaki büyük artışlar…
Çarşı-pazarı dolaştım birkaç defa, en ucuz ürün 15-20 lira arasında patlıcan, kabak, soğan ve patates…
30-50 lira arasında fiyatları olan sebze ve meyvelerden birer kilo aldığınızda cebinizden bir haftada bin lira gibi bir rakam çıkıyor; ayda ise 4-5 bin lirayı geçiyor…
Tabii bu sadece gıda harcamalarına, bir de diğer tüketim maddeleri, un, şeker, çay ile sıvı yağ, şarküteri ürünleri ve sabit faturalar da birleştiğinde fiyatlar 8-10 bin liraya yükseliyor, bu tablo karşısında da benim emeklim(!) ne yapacağını bilemez hale geliyor…
Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi öncesi, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında; emekli, memur ve asgari ücretle çalışanlara iyileştirmeler yapılacağını ve bunu da üzerine basa basa belirtmesine rağmen; Bağ- Kur ve SSK’lı emekliler büyük hayal kırıklığına uğradı.
Bunları canlı şahit olarak; bulunduğum şehirde de bol bol işitiyorum ve görüyorum…
Dostlar, atalarımızın engin tecrübelerinden elde ettiği ifade gibi; iğneyi önce kendimize, sonra çuvaldızı başkasına batıracağız.
Böyle yapmazsak bazı gerçeklerin ve güzelliklerin devam etmesini ve görülmesini engellemiş oluruz…
Hakkaniyetle hareket etmemiz gerekir…
DOST ACI SÖYLER!..
21 yıllık AK PARTİ iktidarında, çok güzel yatırımlar- iyileştirmeler yapıldı. Dünya ülkeleri arasında ağırlığı olan ülke konumuna geldik…
Lâkin bütün bu güzellikler, maalesef geçtiğimiz Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde; sandığa bana göre, pek yansımadı.
Bütün yapılan iyileştirmeler, barajlar, yollar- köprüler, hastaneler, okullar sandıkta karşılığını bulmadı.
Eğer bulmuş olsaydı kazanılan oranın en az yüzde 60’ın üzerinde çıkması gerekiyordu.
Maalesef çıkan neticeler, başta İstanbul olmak üzere Ankara, Antalya, Adana, İzmir gibi büyük şehirlerde ortada…
Diğer bazı şehirlerde de çok küçük oranlarda AK Parti’nin kayıpları oldu…
Önümüzde mahallî seçimler var…
Süre uzun gibi görünse de aslında çok kısa!...
Yukarıda da belirttiğim gibi piyasalardaki fahiş fiyatlar karşısında; 15 milyonu aşan emeklinin boynu bükük kaldı.
Görüştüğüm emekliler önümüzdeki seçimlerde AK Parti’ye rey vermeyeceklerini belirtiyorlar…
Bu rakam; hiç de küçümsenmeyecek, göz ardı edilemeyecek bir rakam; bunu ikiyle çarptığınızda 30 milyon eder; bu da Türkiye’deki seçmen sayısının yarısına tekabül eder.
Eee ne dersiniz dostlar; böyle büyük olay cesaret ister, var mı koca bir yürek?!.
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com
.