Konu malum; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza. Bunun hukuki değil, siyasi olduğu da malum. “Bu kadar mı kör gözüm parmağına işler yapılır” sorusunun cevabı da malum; yapılır, yapıldı, yapılıyor.
Yargı üzerinde etkisi malum iktidar partisi ve lideri olan Cumhurbaşkanına rağmen böyle bir karar çıkacağını düşünmek zor.
O halde, “bu durumda hesap ne olabilir” sorusuna cevap bulmak lazım.
Böyle bir kararın, İmamoğlu ismini daha da parlatacağı açıktı, nitekim öyle de oldu. Bu şartlar altında, ben hesabın muhalefetin cumhurbaşkanı adaylığı konusunda yaşanan iç tartışmaları ve kafa karışıklığını arttırmak olduğunu düşünüyorum.
Tüm yalanlamalara rağmen, muhalefet cephesi veya Altılı Masa’nın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda fikir birliği içinde olmadığını biliyoruz.
İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını belli ki istemiyor, ama bunu açıkça söylemekten de kaçınıyordu. CHP dışındaki diğer tüm partilerde de bu konuda bariz bir gönülsüzlük hâli vardı. O nedenle, ben de İmamoğlu kararı ertesinde, Altılı Masa liderlerinin yüksek sesle meydanlara çıkmasını, hukuksuzluğa karşı tepki ve dayanışmanın ötesinde bir mesaj olarak algılayanlardanım.
Buna karşın, Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta ısrarlı olduğunu da biliyoruz.
Nitekim, Kılıçdaroğlu bu karar sonrasında İmamoğlu’nun İstanbul için önemini vurgulayarak, ısrarını bir kez daha teyit etmiş oldu.
O hâlde, daha sonra neler olur bilemem, ama an itibarıyla Altılı Masa, İmamoğlu’na demokratik desteğin ötesinde Cumhurbaşkanı adayı muamelesi yapmaya başlamış vaziyette diyebiliriz.
Nitekim, iktidar çevreleri de özellikle İmamoğlu ve Akşener sevinçli kucaklaşmasını bu yönde vurgulayıp duruyor.
İşte size, üzerinde tepinilecek bir ihtilaf alanı!
Birileri “bu şartlar altında hakkaniyet adına İmamoğlu’nun adaylığı”nı öne çıkarırken, Kılıçdaroğlu zor durumda kalacak.
Dahası CHP içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sonuna kadar destekleyenler ile bu konuda tereddütlü olanlar arasında ihtilaf çıkacak.
Muhalefet yanlısı, üstelik CHP’ye yakın medya, ilk andan itibaren “İmamoğlu kararı Cumhurbaşkanlığı adaylığını etkiler mi, etkilerse nasıl etkiler” tartışması yapmaya başlamış durumda.
O halde, bu karar ile cumhurbaşkanlığı adaylığı arasında doğrudan bir bağ kurmak benim icadım olan bir şey sayılmaz.
Ayrıca, bu durum CHP içinde de Kılıçdaroğlu’nun adaylığının tam da benimsenmemiş olduğunu göstermez mi?
Aksi halde, CHP’ye yakın medyanın, “İmamoğlu kararı Cumhurbaşkanlığı adaylığını nasıl etkiler” sorusunun cevabının peşine düşmek, hukukçular ile bu yönde spekülasyonlarla saatler harcamak yerine, “ne alakası var, zaten Kılıçdaroğlu aday” demesi gerekmez miydi?
Altılı Masa’dan Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olarak çıkamaması ihtimali durumunda, ayrı ayrı aday çıkarıp, Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura zorlamak gibi bir strateji ne kadar muhtemeldir bilemiyorum. Ama, artık böyle bir hesap, hiç söz konusu olamaz, çünkü adaylık artık CHP içinden iki ismi karşı karşıya getirme noktasına gelmiş durumda.
Tam da bu nedenle, ben iktidar partisinin hesabının, bu çerçevede şekillendiğini düşünüyorum ve daha fazla uzatmak istemiyorum. Zira, ortalık fazlasıyla puslu ve sağlıklı bir analiz yapmak neredeyse imkânsız.
Bekleyip, göreceğiz.
.
Nuray Mert, dikGAZETE.com