MOSKOVA
Rusya’nın, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyonlar, neredeyse 40’ncı gününe yaklaştı. Ukrayna’daki krizden sonra Avrupa’da ve Rusya’ya komşu ülkelerde bu operasyonların nasıl bir sonuç ortaya çıkaracağı en çok merak edilen konulardan biriydi.
Öncelikle Rusya ile ittifakını sürdüren Belarus’ta muhalefetin hala güçlendiğini düşünenler arasındayım. Özellikle batılıların desteğini arkasına alan Belarus muhalefeti, Polonya’daki muhalefet liderlerinin de çabasıyla Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun imajına zarar verecek etkili yöntemler kullanıyor.
Özellikle, sosyal medya baskısı artarak devam ederse önümüzdeki dönemlerde Lukaşenko için yeniden zor bir süreç başlayabilir.
Kazakistan’da da Belarus’a benzer bir durum yaşanıyor. Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, Rusya’nın desteği ile geçtiğimiz Sonbahar’da şiddetli protestolara rağmen iktidarını korudu.
Çok tartışmalı süreç ile ilgili hala bugün yeni detaylar ortaya çıkıyor. Örneğin; Avrupa vatandaşı bir kişinin evine yapılan operasyonda Tokayev’e yönelik suikast için kullanılmak istenen silah ve internet üzerinden suikast yazışmaları tespit edildi. Gözaltındaki zanlı, hala sorgu altındayken Rusya ve Kazakistan, ülkedeki protestoların batılı ülkeler tarafından organize edildiği düşüncesinde.
Güney Osetya’da da bu süreçte farklı bir adım atıldı.
Kimsenin beklemediği sırada Güney Osetya Devlet Başkanı Anatoliy Bibilov, ülkesinde referanduma gidileceğini ve Rusya’ya katılmak için halka danışacaklarını duyurdu. Muhtemelen Nisan ayı ortalarında gerçekleştirilmesi planlanan referandum ile Güney Osetya’nın, Rusya topraklarına katılacağı kesinleşecek.
Güney Osetya, bu amacı zaten 2008 yılından beri sürdürüyor. Fakat referandum kararının zamanlaması zaten yoran bir süreçte Rus diplomasisine yeni bir yük olacak mı bunu göreceğiz. Fakat Güney Osetya’nın, Rusya’ya katılımıyla ilgili, lehte çıkacak bir kararın etkilerini hemen atlatacağını düşünüyorum.
Burada Abhazya’ya ayrı bir parantez açmak lazım.
1993 yılında bağımsızlığını ilan eden, 2008 yılında Güney Osetya ile birlikte Rusya’nın tanıdığı ülkeler arasına giren Abhazya’nın böyle bir adım atıp atmayacağı tartışılmaya başlandı.
Öncelikle Abhazya’da bu gibi tartışmaların önü tıkalı.
Güney Osetya’nın, Rusya’ya katılım amacına yönelik siyasi çıkışları uzun dönemden beri varken, Abhazya’da bu gündeme dahi gelmedi. Çünkü, Abhazya’nın kültürel ve tarihi olarak Rusya ile herhangi bir yakınlığı bulunmamakla birlikte sadece siyasi olarak iyi işbirliği ve güvenlik alanında işbirliklerini sürdürdüğünü hatırlatmak isterim.
Abhazya toplumunun Kafkasya’da, bağımsız bir Abhazya devletini her zaman savunacağı yönünde şüphem olmadığı gibi, halk tabanında böyle bir talep olmadığı için, herhangi bir siyasi çıkış da ortada yok.
Bu nedenle, Abhazya’nın da Rusya’ya katılacağı yönündeki yorumlar ancak Abhazya ve bölge ile ilgili bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Muhtemelen bu, batılıların da işine gelen bir yaklaşımdır.
Türkmenistan’a baktığımızda da yeni bir seçim gerçekleşti. Rusya ile yakın ilişkilerini sürdürecek olan yeni bir isim, seçimlerin galibi oldu. Zaten tek adaylı seçimde başka da bir ihtimal yoktu.
Genel olarak Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya ve Orta Asya’ya baktığımızda yakın zamanda ortaya çıkan siyasi krizler etkisini azaltmaya başladı.
Muhtemelen Rusya’nın bu bölgelerdeki etkinliği önümüzdeki yıllarda da sürecek fakat batılılar tarafından, bu bölgelerde yeni bir şeyler de denenebilir. Bu nedenle kısa vadede istikrar sağlanırken uzun dönemde krizlerin sürebileceği konusunda tedirginlikler devam ediyor.
Bu nedenle Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, NATO’nun, Orta Asya’da faaliyet yürütmesine engel olacaklarını açıkladı. Bu açıklamada da Rusya’nın bölgedeki kaygılarını en net şekilde ortaya koyuyor.
Tüm bunların dışında Avrupa’da bu hafta gerçekleşen seçimlerde ilginç sonuçlar alındı.
Sırbistan’da, Rusya ve Avrupa arasında dengeli politikalar yürütmeye çalışan Aleksandr Vucic seçimleri yine kazandı. Fakat seçim döneminde Vucic’in siyasi söylemlerinde sertlikler de gözlemledim.
Öncelikle Avrupa Birliği’ne dahi girme amacı olan Vucic, Rusya’nın Ukrayna operasyonları sonrasında kendi güvenliklerinin risk altında olduğunu gördü.
Kosova tarafından kendilerine yönelik oluşabilecek tehditleri öne sürerek Rusya ile daha fazla diyaloğa işaret edip aynı zamanda Avrupa’nın kendi güvenliklerine tehdit oluşturduğunu da daha fazla vurgulamaya başladı.
Macaristan’da daha farklı bir sonuç ortaya çıktı. Avrupa Birliği içerisinde olan bir ülkede seçimleri Rusya yanlısı Viktor Orban tekrar kazandı.
Yukarıda saydığım ülkeleri Rusya’ya bağlayan birçok gerekçe bulunurken Macaristan’da, Rusya yanlısı bir ismin yeniden seçimleri kazanması, aslında derinlemesine analiz edilmesi gereken bir konu.
Üstelik batılı ülkelerin desteklediği Zelenskiy ile sürekli tartışmalar yaşayan Orban’ın kazanması, Macar halkının da Ruslara bakış açısını gösterir mi?
Bu seçim sonuçlarına dair etraflıca bir araştırma yapılmalı.
Bu Orban’ın mı zaferi yoksa Rusya’nın mı zaferi?
Macar halkı Orban’ı mı destekledi yoksa Rusya yanlısı Orban’ı mı destekledi.
Bu sonuçlar Baltık ülkelerinde ve Avrupa’da domino etkisi yaratıp, başka ülkelerde de Rusya yanlısı politika yürüten isimleri ve siyasi partileri zirveye taşır mı?
Kısacası Rusya, Avrupa, Orta Asya ve Kafkasya’da siyasi etkisini korurken bundan sonraki süreçte Rus karşıtı politikalar yürüten siyasiler ve partileri Avrupa’da siyasi etkisini koruyabilecek mi?
Yoksa Rusya yanlısı siyasiler ve partileri mi yükselişe geçecek. Bunu da 1 yıllık süre zarfında birçok ülkede kurulacak sandıklardan çıkan sonuçlara göre anlayacağız.
.