?>

ŞİA

Sevim Korkmaz

5 yıl önce

Geçtiğimiz yaz İmam Hatip, İlahiyât mezunu birkaç arkadaşın Ehl-i Sünnet ekolünden, Ehl-i Şia düşüncesine intisap ettiklerini öğrendim. 

Merak içinde, neden böyle bir tercih değişikliğine gitme ihtiyacı duyduklarını sorduk bir grup arkadaşla birlikte. 

Onlar da ülkemizde Şia hakkında yeterince bilgi sahibi olunmadığını Şiiliği, sünnî kaynaklardan değil, kendi kaynaklarından öğrenmek gerektiğini, bu yüzden sorularımıza cevap verebileceklerini söylediler.

Aldığımız cevaplar bize İlahiyât Fakültesi’nde, Mezhepler Tarihi dersinde görmediğimiz, kaynaklarda okumadığımız pek çok farklı bilgiyi de içeriyordu.

Bu konuda yazmayı, uzun zamandır düşünüyordum. 

Geçtiğimiz günlerde komşumuz İran'ın dini ve siyasi açıdan önemli bir ismi Kasım Süleymani ve ekibine, ABD'nin saldırısını ve bunu nasıl okumamız gerektiğini düşünürken, bölgede olup bitenleri anlamaya katkı sağlaması umuduyla Şii arkadaşlarla yaptığımız sohbetten bazı bölümler paylaşmak istedim.

Öncelikle, neden Şii olmaya karar verdiklerini sorduk.

En temelde, onları ikna eden Şii ilkesi, imamet inancı olmuş.

"Allah yeryüzünü hüccetsiz bırakmaz, bu adaletine gölge düşürür, bu yüzden imamlarla hüccetini kıyamete kadar sürdürecektir" inancıyla oluşturdukları imamet müessesesi, onları büyük ölçüde ikna etmiş.

Şiiliğin, Ehl-i  Sünnet’ten farklı temel ilkelerini şöyle özetleyebiliriz; bunlara yaptığımız  yorumları da beraberinde paylaşmak isterim.

* Allah kullarına akıl, irade vermiş vahiyle de desteklemiştir. Hz. Adem'den Hz. Muhammed’e (sav) kadar peygamberler göndermiş Hz. Muhammed’den (sav) sonra adaleti gereği hüccet olarak imamlar tayin etmiştir. 

* 632 den 2019 yılına kadar sadece 12 imam belirlemiş, 12. Imamı 69 yaşında küçük gaybete 74 yaşında büyük gaybete almıştır. Hicri 255 yilindan beri gaybettedir. Hicri 1440 yılinda olduğumuza göre son imam 1195 yıldır gaybettedir. Yerine müctehid imamlar, velayeti fukaha vekalet etmektedir. Bunların ilki Humeyni ikincisi Hameney dir. Hameney halen görevine devam etmektedir.

Allah peygamberler seçmiş vahiy göndermiş bu vahyi peygamberlerden sonra imamlarla mahiyet değiştirerek sürdürmüştür. Vahyin mahiyeti o kadar değişmiştir ki Hz. İbrahimi Nemruda , Hz. Musayı Firavuna gönderen ,açıkça tebliğ et diyen Allah 12. İmamı  gaybete almıştır.

Onlara şunu sorduk:

* "600 sayfada bize son vahyini gönderen Allah, her şeyi apaçık ifade etmişken, 

"Biz öğüt olsun diye apaçık gönderdik Kur’an’ı , öğüt alan yok mudur?" derken; Hz. Ali ve İmametle ilgili ayetleri neden açıkça zikretmemiştir?"

Bunun sebebi Şiilere göre, "tepki çekmemek, müminlerin gerisin geri dönmesine ya da Hz. Ali'yi öldürmeleri ihtimaline karşı bir tedbirdir.”

Bu cevap, aslında Şiiliğin, sahabeye bakışını da gösteriyordu. 

Bu yüzden, sahabeden gelen hiçbir rivayet onlar için dini bir kaynak teşkil etmiyordu. Çünkü sahabe, Hz. Ali'yi kıskanan, Peygamber Efendimiz’e vasiyetini yazdırmayan, eğer yazdırsaydı Hz. Ali'yi halife tayin edecekti, bu yüzden Hz. Ömer'in vasiyetini yazmasına mani oldu (Kırtas olayı) diye düşünülen insanlar.

Peki şunu sormak gerekmez mi?

"Kendinden sonra gelecek halifeyi tayin etme vahiy ya da Peygamber Efendimiz’in hüküm verdiği bir konu ise bu kadar önemli bir konuda vasiyetini son nefesine kadar bekletir mi Allah Rasulü? Bunu daha önce söyleyip, "Kim Ali'ye bundan dolayı zarar verecek olursa kıyamette  karşısında beni bulur" diyerek Hz. Ali'yi koruyamaz mıydı?

En önemli husus da Allah ve Rasulü, Hz.Ali'yi halife tayin etmeye hükmedecek, fakat sahabenin ona zarar vereceği endişesi ile bunu açık açık söyleyemeyecek-haşa-. Bu, Allah Teala ve Rasulü’ne apaçık iftiradır. Sahabeye de çok büyük haksızlıktır.

* İmamlar masumdurlar, yani hatasızdırlar, onlar halkın en bilgilileri ve konuşmalarında yanılmayanlarıdır. O yüzden, sözleri hüccettir, kanıttır. 

İmamların kendileri gibi imam olan babalarından başka hocaları yoktur. 

Tüm sünni alimlerin hayatlarını okuyun der fıkhı şundan okudu hadisi falancadan... 12 İmam’ın hocaları olarak imamlardan başkasını gösteremezsiniz kimseden bir şey öğrendikleri görülmemiştir.

* Hz. Ali, Resul’den her şeyi her hadisi yazdı. Hadisleri “70 zira” uzunluğunda tomar haline getirdi ve kemerine asardı, bir olay olduğunda ona bakardı.

Hz.Ali’ye, Allah Resulü kıyamete kadar olacak fiillerin hükümlerini de yazdırdı. Bu konular o kadar çoktu ki bunun için “özel alfabe” üretilmişti. 

Hz. Ali bu hükümleri “Cifr" adlı bu kitaba kaydetti. 

İmam Sadık, Ebu Hanife’ye kıyasın batıllığını anlattıktan sonra kendilerinin hüküm verme biçimlerini anlatmak için buyurdu ki: “Bizim yanımızda öyle bir kitap var ki (Cifr) onda kıyamete kadar hükümlerin tamamı var. Hatta kişi, elinin üstüne bir çizik çizse bile onun hükmü mevcuttur.”

Hz. Ali, belinde taşıyor hadisleri.

Peygamber Efendimiz’den öğrendiklerini. “1 zira” yaklaşık “85 cm.’e” tekabul ediyor.

85×70=5950 cm” ilmi, belinde yazılı taşıyor

Bu mümkün mü!..

Madem her şeyi “70 zira”da yazdırdı Hz. Ali’ye Peygamber Efendimiz;

Bir sorunda oraya bakıp çözüyor!

Hakemi neden kabul etti de belindeki “zira”ya bakmadı?

Yoksa baktı da orada hakemi kabul etmesi mi yazıyordu. Eğer yazıyorsa Hz. Ali yenildi;

Belindeki bilgiler onu yanılttı mi?

Ayrıca, Kıyamet’e kadar olacak bütün olayların yazılı olduğu bir kaynağı, 12. İmam sandukaya koyup “Gaybet”e götürürken burada kalan bizlere haksızlık değil mi? Mesela Kasım Süleymani'nin başına gelecekler “Cifr”de yazılıydı bu durumda, tedbir alınabilirdi.

Peygamberimiz vefat edip de Hz. Fatıma’ya büyük sıkıntılar yaşatıldığı zamanlarda Allah ona Cebrail’i gönderdi (İtiraz: O peygamber miydi!.. Cevap: Hz. Meryem de peygamber değildi; ona da Cebrail geldi). 

Hz. Fatıma'nın acılarını dindirmek için Cebrail, Kıyamet’e kadar olacak olan olayları (hükümleri değil olayları) anlattı. 

Hz. Fatıma, bunlar da bir kitaba yazıldı. Adına ‘mushaf’ dendi; yani ‘sayfalanmış kitap’ manasında.

"Kızım Fatma! Sakın babam peygamber diye güvenme!..” diyen bir Peygamber’in kızına Allah Teala, ‘özel vahiy’ gönderir mi?

Bizler de hayatımızın bazı dönemlerinde sıkıntılar yaşıyoruz ama Cebrail bize teselli için özel vahiy getirmiyor. 

Çünkü bize Allah'ın kitabı ve Sevgili Peygamberimiz’in sözleri yetiyor.

Ayrıca Hz. Meryem'e vahyedildiğini yine Allah'ın vahyi olan Kur’an'dan öğreniyoruz; fakat Hz. Fatıma'ya özel bir vahiy geleceğine dair bir bilgi Kur'an'da mevcut değil.

* “Kur'an'ın Peygamber’in yorumladığı şekildeki açıklamalı tefsiri", "Cifr", "El Camia” ve "Fatıma Mushafı”, İmamlar’ın bilgi kaynağıdır ve bir sandığa konmuş Peygamber’in kıyafeti, kılıcı, vs. özel eşyaları da eklenmiş, imamlardan imamlara aktarılmıştır. Bu sandık, aynı zamanda İmamet’in de bir kanıtı kabul edilmiştir.

Bunların hepsi şimdi İmam Mehdi’nin elindedir.

* Ebu Hanife, İmam Sadık’taki El-Cifr’den bahsedilince, hemen rica eder “Onu görebilir miyim” diye. İmam, ona kitabı gösterir ama Numan bin Sabit hiç bir şey anlamaz. Çünkü ondaki bir harf bile ciltler dolusu kitaba tekabul etmekte, onun okunuşu İmamlar’ın babaları vasıtasıyla öğrendikleri bir ilim halindedir.

“12. İmam, sanduka ile birlikte gelecek, Mehdi olarak Müslümanları kurtaracak” inancı en temel ilkelerden Şiilikte. 

Sanduka’daki Cifr’i okusak da biz anlayamayacağız. Çünkü özel bir alfabe ile yazılmış. Sadece imamlar anlayabilir. 

Allah, vahyini anlaşılsın diye Resuller’inin dilinde indirip ve yine  anlaşılsın diye kolaylaştırdığını belirtirken; Peygamber Efendimiz’in sözlerinin, “Ali Cifri”nde kimsenin anlayamayacağı alfabe ile yazıldığı inancı, büyük bir çelişki olarak zihnimizde yerini koruyor.

Mehdi gelse, Kur’an’dan farklı “Ali Cifri" ve “Fatıma Mushafı” getirecek, fakat “Cifr" bizim anlayamayacağımız alfabede; “Mushaf” da Fatıma’ya özel.

Sanduka”da kalan sadece Kur’an-ı Kerim. O da zaten şimdi elimizde. 

Yani Mehdi gelse bile bizim için yeni birşey getirmeyecek.

***

“Ehl-i Beyt araptı, fakat şimdi onun soyundan 12. İmam’a İranlı, Pers’ten biri vekalet ediyor. Demek ki ilk üç halifenin hilafeti de meşru kabul edilebilir bu durumda” dediğimizde, şu cevabı aldık:

"İran şu anda Velayeti Fakih sistemi ile yönetiliyor; başındaki Hamenei Pers değil, Azeri’dir ve şu anda İmam Mehdi Aleyhisselam'ın ‘Gaybet’deki Mehdi Aleyhisselam'ın bir numaralı öğrencisidir.

Ki şu anda İran'ın birçok önemli politikası onun eliyle Mehdi Aleyhisselam tarafından belirlenmektedir. Aksaklıklar yok mu; var tabii ki ama onlar, diğer dünya ülkeleri ile karşılaştırılamayacak kadar azdır.

Aynı aksaklıklar, Peygamberimiz zamanında da oluyordu Peygamberimiz’in gönderdiği valiler hakkıyla adaletle yönetemiyorlar sorunlar çıkıyordu. İran'ın başındaki Cumhurbaşkanı’nı da bir vali gibi dşünmelisiniz."

**

2006 yılı Temmuz ayıydı. 

Bir grup öğretmen arkadaşımla Umre yapmayı nasip etti Rabbim.

Bir tavaf sonrası, Kâbe’nin yanında dinlenirken bir grup Suriyeli gençle tanıştık. Türk olduğumuzu öğrenince verdikleri tepkiyi hâlâ unutamıyorum.

"Siz lâik, Hilafet’i kaldırdınız; siz Müslüman değil…" dediler Allah'ın evinde bize. 

Orada tartışma olmazdı, “Selâm” dedik geçtik “Ev Sahibi” hatırına...

2016 yılı bu sefer aylardan Haziran. 

Seminer dönemi…

Ankara'da en çok Suriyeli öğrenci bizim ilçede. 

Bu yüzden seminerin bir oturumunu onlara ayırdık. 

İki Suriyeli öğretmen arkadaşı davet ettik . 

Ve onlara on yıl önceki anımı anlattım. 

Sordum; “Türkiye hakkında düşünceleriniz değişti mi?

Verdiği cevap, genel olarak olumlu idi. 

Buna benzer bir hadiseyi, sonradan Şii olmuş, İran hayranı Türk  arkadaşlarla konuşurken hissettim geçenlerde...

“Türkiye BOP'un ortağı… ABD işbirlikçisi... İran kahraman…”

Umarım bir on yıl sonra onlara da “Fikriniz değişti mi” diye sormak durumunda kalmam...

*

Benim endişem; biz 28 Şubat’ta eylem yaparken bize “İran yolu” gösterildi:

- Mollalar İran’a!..

- Türkiye, İran olmayacak!..

İran… İslam Cumhuriyeti...

Türkiye… Laik...

O dönem, İran’ı sempatik bulanlar Şii olmuş. 

Şimdi de İran, “Emperyalist Siyonist ABD ve İsrail’le mücadele eden tek cengaver İslam ülkesi” imajı yaratılıp, Şiiliğe övgü ve sempatiyle taraftar bulunmaya çalışılıyor. İnançlarındaki bunca farklılığa rağmen…

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI