Millet olarak depremin altında kalacağımızı sanıyorlardı.
Dağılıp…
Toparlanamayacağımızı sandılar.
Deprem çok büyük değil!.. Çok çok çok çok büyüktü.
Yüz yılın değil…
Bin yılın değil…
İnsanlık tarihi boyunca bu kadar geniş alanı kaplayan, bu kadar yıkımı olup ve bu kadar nüfus kesafetini etkileyen bir deprem daha kaydedilmiş değil.
Bundan dolayı; Başta Cumhurbaşkanımız ve hükumet olmak üzere Millet olarak bu enkazın altında kalacağımızı…
Binaenaleyh;
Bu kadar çabuk ayağa kalkacağımızı beklemediler.
Çıldırmaları…
Uydurdukları yalan ve iftiraların arka arkaya gelmesi bundandır.
SADECE BİZ DEĞİL TÜM COĞRAFYAMIZ AYAKTA…
Onlar bir şeyi unutmuşlardı.
Biz sadece Türkiye sınırları içinde değildik.
Dün…
Afrika'da kime bir tas su vermişsek, bugün torbasını çıkınını toplamış “Azımızı çoğa sayın!'’ diyerek yardıma geliyor.
Can Azerbaycan…
Yatağını yorganını toplamış, “Hacı Murat” arabasına atıp, geç kalmamak için oflaya puflaya geliyor.
Çünkü…
Biliyor ki, bu depremin altında biz kalırsak…
Bu coğrafyada…
Ne bize ne de onlara hayat hakkı tanımayacaklar.
Katar…
Tüm tehditlere rağmen Dünya Kupası'ndan kazandığı 1.56 milyar dolar ile en lüks konteynerlerini deprem bölgesine gönderdi.
Bayburtlu soba…
Karadenizli odun…
Erzurumlu ninemiz, ineğini satıp deprem bölgesine gönderdi…
Hakkârili kadınlar, sırtlarındaki yükü ulaştırmak için karlı dağ yollarını aşmak zorunda kaldılar.
Ya Balkanlarımız!
Ya Avrupa’daki gurbetçilerimiz… Onlar sadece maddi yardım değil âlicenaplıklarını da gösterdiler.
Arama kurtarma için gelen Avrupalı ekipleri havalimanlarında çiçeklerle karşılayıp, bizim adımıza teşekkür ettiler. Dosta düşmana tüm dünyaya büyük bir millet olduğumuzu gösterdiler.
BOZGUNCULAR!..
Bütün bunlar olurken…
İçimizdeki bozguncular çok rahatsız oldu.
Böyle büyük bir dayanışma beklemiyorlardı.
Hükumet altında kalacak… Cumhurbaşkanımız çaresiz kalacak… Onlar da bunu ‘oy’a tahvil edeceklerini sandılar. Olmadı!.. Hesapları tutmadı.
Çılgına döndüler!.. Yalan-dolan ve iftiraya sarıldılar. (Bazıları da gönderilen yardımları talan etti!.. Yardımlara el koyanlar oldu)
İSKENDERUN…
Bunlardan en aşağılık ve en çirkin olanı ise İskenderun üzerinden attıkları iftiradır.
Kendileri…
Hem Kentsel Dönüşüm’e mani oluyorlar hem de Cumhurbaşkanımız mani olmuş gibi haber yaptılar.
Yani;
CHP’li Alpay Antmen ve SÖZCÜ gazetesi gözlerine girecek kadar apaçık ortada duran minareye ‘kuyu’ demeye kalktılar.
Şöyle ki;
Hükumet 2013 yılında çürük binaların tespit edildiği 6 mahallede Kentsel Dönüşüm uygulaması yapmak ister…
Ve bunun için Bakanlar Kurulu kararı alır.
Malum kişiler hemen harekete geçerek…
Ve…
Mahalleleri örgütleyerek “bu işi akepeli hükumet yapıyorsa illa ki, işin içinde bir çapanoğlu vardır”!..
Binaenaleyh;
Bunun “Kentsel Dönüşüm” değil “Rantsal Dönüşüm” olduğunu ileri sürerek mülk sahiplerini kışkırtırlar.
MAHKEME…
Dava açarlar.
Uzun süren mahkemeler sonucu 2017 yılında, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı alır.
Cumhurbaşkanımız tekrar Bakanlar Kurulu kararı aldırarak Depreme dayanıklı, altyapısı çözülmüş bu kentsel dönüşüm projesinin hayata geçirilmesini ister.
“RİSKLİ ALAN” VE DANIŞTAY KARARI…
Bu sefer…
Malum zevat, bir üst mahkemeye müracaat eder. (Bu işin sadece bir muhtarın girişimi ile olacak bir iş olmadığını söylemeye gerek yok)
Yine uzun bir süre geçer…
Ve Danıştay,
Maraş depreminden tam bir yıl önce
Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın “riskli alan” ilan ettiği
İskenderun’daki bu 6 mahalle ile ilgili kararı iptal eder.
Kararın iptal edildiği Şubat 2022’den tam bir yıl sonra meydana gelen depremde yıkılmasına itiraz edilen mezkûr 85 binada 1000’e yakın kişi vefat etti.
Durum bu kadar açık ve net iken…
CHP milletvekili ve SÖZCÜ gazetesi ne yaptı?
SÖZCÜ GAZETESİ…
“Riskli alan kararını Cumhurbaşkanı Erdoğan kaldırdı” diye yazdı.
CHP milletvekili Alpay Antmen de “bu kararı herkese ulaştırın…” diyerek hem yalan söyledi hem de bu acılı günlerimizde halkı kin ve isyana teşvik etti.
Hâlbuki;
Kendi teşvikleri ile iş, üst mahkemeye intikal etmiş ve artık Cumhurbaşkanımızın eli kolu bağlanarak verilen mahkeme kararını uygulamaktan başka bir yolu kalmamış iken onlar bunun için özür dileyip utanacaklarına, hiçbir şey olmamış gibi iftiralarına devam ettiler.
Kabahatleri ile susup bir kenara çekileceklerine
Hâla…
“AFAD nerede?.. KIZILAY nerede?.. ASKER nerede?.. Sakallı dini cemaatler nerede?” diye konuşup duruyorlar.
Merak etmeyin;
Siz hariç
Dünyanın bütün iyileri oradaydı... Bir tek siz yoktunuz!
.
Emin Batur, dikGAZETE.com