?>

Sanayi/Endüstri Devrimleri ve Endüstri 4.0

E. Yb. Halil Mert

5 yıl önce

İktisat Tarihi, toplumların yaşamını köklü değişime uğratan ve ekonomik kapasitesini artırarak büyümeyi sağlayan iki önemli değişimden bahsetmektedir. 

İlk değişim TARIM DEVRİMİ, ikinci değişim ise SANAYİ DEVRİMİ’dir.

Tarım Devrimi, avcılık ve toplayıcılık ile yaşamlarını sürdüren toplulukların yerleşik hayata geçmesi ve çiftçilik–hayvancılık yapmaya başlamasıdır. 

Bu değişimle, nüfus artışı hızlanmış, şehir hayatı başlamış, sanatın, mimarinin ve genel olarak kültür ve medeniyetin gelişmesine yol açılmıştır. 

En önemlisi ÖZEL MÜLKİYET ANLAYIŞI ortaya çıkmış, idari yapılanma ve yönetim biçimleri gelişmiştir.

Tarım Devrimi’nden 10 bin yıl sonra ikinci önemli gelişme olan Sanayi Devrimi başlamıştır. 

1700’lü yılların ikinci yarısında İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, el ve beden gücünün yerini makine gücüne bırakmasıdır.

Buharlı makinelerin icadı ve çırçır makinesinin hayata geçirilmesi ile ilk tekstil fabrikaları faaliyete başlamış, üretim artmış ve ucuzlamıştır. 

Bu nedenle Sanayi Devrimi’ni başlatan en önemli unsurlar, buharlı makinelerin icadı, tekstil ve demir madeninin üretimi ve kullanımının yaygınlaşması olarak değerlendirilmektedir.

İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, kısa sürede Avrupa’ya ve ABD’ye yayılmış, sanayileşen ülkelerde zenginlik ve refah seviyesi sürekli artmıştır. 

Sanayileşme süreci, tarım nüfusunun büyük bir kısmını tarımdan ve hayvancılıktan koparıp, sanayi ve hizmetler sektörlerinde üretim yapar hale getirmiştir.

Sanayi Devrimi, üretim yapısında köklü değişikliklere yol açmış, uluslararası ticaretin, çalışma ilişkilerinin, hukûkî yapının, siyâsî yapılanmaların önünü açmış ve sadece mühendislik (fen) bilimleri değil, sosyal ve sağlık bilimlerinde de devrimlere zemin hazırlamıştır. 

Sanayi Devriminin en önemli özelliği, sürekli gelişmesi ve yeni devrimlere yol açmasıdır.

Sanayi Devrimi’ne “1. Sanayi Devrimi” ya da “Endüstri 1.0” diyoruz. 

100 yıl geçmeden “2. Sanayi Devrimi”ni belirleyen unsurlar ortaya çıkmıştır. 1860’da başladığı kabul edilen bu ikinci dönem, ucuz çelik üretim yönteminin yaygınlaşmasıyla başlamıştır. 

Birinci Dünya Savaşı’na, ya da İkinci Dünya Savaşı’na kadar süren bu dönemde, demiryolları başta olmak üzere ulaşım ağlarının yaygınlaşması önemli rol oynamıştır. 

Bir yandan hammadde temini, diğer yandan nihai ürünlerin yeni ve uzak pazarlara açılması bu sayede gerçekleşmiştir.

Teknoloji Devrimi” olarak da nitelenen bu dönemde, basit mekânik âletler, fizik ve kimya alanındaki büyük buluşların teknolojiye aktarılmasıyla daha karışık hale dönüşmüştür. Artık elektrik kullanımı başlamış ve yaygınlaşmıştır. Ayrıca makineleşmeye bağlı olarak seri üretim anlayışı yaygınlaşmıştır. 

Bu süreçte, en büyük atılımı ABD ve Almanya yapmış ve sanayi de dünya lideri olmuşlardır. 

Birinci Dünya Savaşı, 1914’te başladığı sırada Rusya, Kanada, İtalya ve Japonya henüz “1. Sanayi Devrimi”ne yeni başlamıştı.

Çin, Hindistan, İspanya ve Türkiye ise Sanayi Devrimi’ne başlamamışlardı.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında “3. Teknoloji Devrimi” başlamış ve nükleer, bilgisayar, mikroelektronik, lazer ve genetik gibi alanlar gelişmiştir. 

Dünya, önce “Alman Mucizesi”nden, daha sonrada “Japon Mucizesi”nden söz etmeye başlamıştır. 

3. Sanayi Devrimi”nin en belirgin özelliği bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişme olmuştur. 

Özellikle, Doğu Bloku’nun yıkılıp, soğuk savaşın bitmesiyle desteklenen küreselleşme süreci, dünyayı tek bir pazar haline getirmiş, üretim anlayışı, pazarlama ve satış teknikleri tamamen değişmiştir.

Seri üretim yerine kişiye özel üretim ve “Tüketici Hâkimiyeti” anlayışı yaygınlaşmıştır. 

Bilişim sektörü ve internetin yaygınlaşması ile etkinlik artmış, kaliteli fakat ucuz üretmek temel yaklaşım olmuştur. 

“Dijital Çağ” olarak da tanımlanan bu dönem, belli sektörlerin ön plana çıkmasıyla devasa karların elde edildiği, idari yapılanma olarak artan katılımcılığın belirginleştiği bir dönemdir. 

Halen devam eden bu süreç 2009 Küresel Finans krizi ile sarsılmış, ardından özellikle Müslüman dünyada yaşanan siyasal gelişmelerle farklı mecralara ulaşılmıştır. 

Baş döndürücü süratle değişen koşullara ayak uyduramayan devasa şirketler batmaya (hatta yok olmaya) başlamış, dünün sanayi lideri ülkelerin konumları ve rekabet gücü sarsılmıştır.

Üçüncü Sanayi Devrimi” ile sanayileşmiş ülkelerde imâlat sanayinin payı azalmış, üretim çevre faktörleri de göz önüne alınarak bazı gelişmekte olan ülkelere taşınmış, hizmet sektörü ön plana çıkmıştır. 

Bu dönemin en önemli faaliyet alanı Finans Sektörü olmuş, İmalat Sektörünün payı azalmıştır. Hatta artık “Sanayisizleşme” tartışmaları yaşanmıştır.

Bu durumun istisnası Almanya’dır. 

Özellikle iki Almanya’nın birleşmesinden sonra, imalat sektöründe farklı sektörleri ön plana çıkararak üretime devam etmiştir. 

2009 Finans Krizi sonrasında ve Çin karşısında nispeten kaybettiği rekabet gücünü yeniden kazanmak için, hem Avrupa Birliği içerisinde hem de kendi ülkesinde yenilikçilik vs. kavramlarla üretim önemini korumuştur. 

Bu konuda ilk adım da Almanya’da atılmıştır. 

Resmi olarak ilk söylemi 2011 yılında Almanya’da Hannover Fuarı’nda başlayan “4. Sanayi Devrimi”nin temelleri şüphesiz 20. Yüzyılın sonlarında başlamış, 21. Yüzyılda ise gelişimini hızla sürdürmüştür. 

Bu yeni süreci -şimdilik- yaygın ve mobil internet ağı, otomasyon, ucuzlayan ve güçlenen sensörler ve nesneler, makinalar arası internet karakterize etmektedir. 

1980’li ve 1990’lı yıllar, üretim süreçlerinde çok farklı yaklaşımları beraberinde getirmiştir. 

Pazar büyümüş fakat rekabet de çok artmıştır. Küreselleşme ile birlikte “Ölçek Ekonomisi” yerini “Kapsam Ekonomisine” bırakmış ve tüm firmaların nihai amacı dünyaya açılmak, dünyaya açılmış olanların amacı da MARKALAŞMA olmuştur. 

Bu gelişmeler karşısında sanayiler, uzmanlaşma ve böylece üretimde etkinliği sağlama, daha kaliteli ama daha ucuz üretime yönelmiştir. 

Firmalar, kendi ürettikleri gerçek ürüne odaklanmış, aslî olmayan işleri ise “outsourcing-dış kaynak” yöntemi ile başka firmalara devretmiştir. 

Üretimden müşteriye teslim aşamasına kadar her aşamada faaliyet gösteren firmalar, artık üretime odaklanmışlardır; amaç daha ucuza, daha kaliteli üretmektir. 

Bu süreçte iki sektörde yaşanan gelişmeler çok belirleyici olmuştur: Bilişim ve İletişim.

“4. Sanayi Devrimi”, sanayi üretiminde rol alan tüm aktörlerin birbiriyle haberleşmesine, bütün verilere eş zamanlı olarak ulaşabilmesine, bu veriler kanalıyla yüksek katma değer oluşturabilmesine zemin hazırlamaktadır. 

Yeni süreç, sanayileşmenin dördüncü aşaması olarak kabul edilmektedir. 

Bu dönem, Almanca literatürde “Endüstri 4.0”, İngilizce literatürde ise “Endüstriyel İnternet” olarak isimlendirmektedir. 

Yeni dönemin, yani Endüstri 4.0’ın en basit tanımını “Makinelerin, Bilgisayarların, İnsanların ve Nesnelerin İnterneti” olarak ifade etmek mümkündür.

“Endüstri 4.0”ın ayırt edici en önemli unsurları dört başlık altında toplanabilir.

Hız:

İnternet, seri üretim, Havayolu taşımacılığı derken hızla ilgili hiçbir şey söylemeye gerek dahi yok. 

Genişlik ve Derinlik: 

Hızlı gelişme sadece üretim yapısını değil iş dünyasında, toplumda ve bireyin yaşam koşullarında derin değişikliklere yol açacaktır. Ayrıca Küreselleşme üretime de yansımıştır. 

Şirket Merkezleri ve ülkeleri, üretim yerleri üzerindeki etkisini yitirmiştir. 

Pazardaki rekabet, üretim maliyetlerini düşürme çareleri aramaya yöneltmiştir. 

Çin’e rağbetin en temel sebebi, işgücü, enerji, hammadde ve yarımâmül fiyatlarındaki düşüklük olmuştur.

Küreselleşme, ulus devletleri hedef almıştır. 

Dünya, küresel sermaye ile Milli Devletler arasında çıkacak büyük bir kavgaya doğru gitmektedir. 

Çin’den yayılan Corona Virüsü, bu kavganın ne kadar acımasız geçeceğini göstermektedir.

Yapay Zekâ: 

Bir birimi, yakın gelecekte milyarlarca insanın beyninin hız, hafıza, muhâkeme vb. toplamından daha kapsamlı olmaya doğru gitmektedir.

Bu sistem aynı zamanda düşüncelerinden tepkiler üretebilmeli (eylemleyici yapay zekâ) ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilmeye doğru gitmektedir. Çok hızlı öğrenmektedir.

Sistem Etkisi: 

Yeni dönem, şirketlerin, sektörlerin ama aynı zamanda ülkelerin yapısını (sistemlerini) değiştirmekte ve sistemlerin bütünsel dönüşümünü içermektedir.

Bu dört ayırt edici unsur, önümüzdeki dönemde çok belirleyici olacak ve uyum sağlayamayan firmalar ve ülkeler büyük kayıplara uğrayacaktır.

Sanayileşmenin dördüncü aşaması sadece akıllı ve bağlantılı makine sistemlerle sınırlı olmayıp, aynı zamanda gen biliminden nano teknolojiye, yenilebilir enerjiden sağlık ve sosyal bilimlerin farklı dallarına, her alanda ileri atılım yaşanacaktır.

Endüstri 4.0, teknolojilerin ve değer zinciri organizasyonları kavramlarının kolektif bir bütünüdür. 

Bu yapı, akıllı fabrikalar vizyonunun oluşmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Bilişim altyapısı da olmadan sanayinin dördüncü aşamasına (Endüstri 4.0) ulaşmak mümkün değildir.

Endüstri 4.0’da “Akıllı Üretim Sistemleri”ne geçilecektir. Bu da, üretim sürecini oluşturan tüm elemanların otonom ve birbirleri ile iletişim halinde fonksiyonlarını yerine getirdiği sistemdir. 

Akıllı üretim yapan işletme, “güçlü ve veri erişiminin en üst düzeyde olduğu endüstriyel işletme” anlamına gelmekte, “optimizasyonun üst düzeyde olduğu işletmeler” olarak nitelendirilmektedir. 

Akıllı üretimi benimseyen işletmeler, aynı zamanda esnek ve verimlidir. 

Akıllı üretim, Endüstri 4.0’ın nihai hedefi olarak tanımlanabilir.

Akıllı üretim sayesinde Endüstri 4.0’ın; üretim sürecinde insan faktörünün minimize edilmesi, sensörler, otomasyon ve mükemmelleştirilmiş süreçler sayesinde bir üretim süreci oluşturmak olan temel felsefesi gerçekleşmiş olacaktır. 

Böylece yeni dönemde, tüketicilerin en büyük talebi kişiselleştirişmiş ürünler için, üretimle ilişkili avantajlar sağlamak amacıyla üretim elemanları arasında büyük bir haberleşme ağı yaratılmış, esnek ve dinamik kendinden organize üretim süreçleri gerçekleşecektir. 

Tüm üretim süreçlerinin akıllı sistemlerle kontrol edildiği fabrikalar, rekabette olmazsa olmaz koşul haline gelmiştir. 

Verimliliği artıran, esnek üretime olanak sağlayan akıllı fabrikalar, şirketlerin karlılığını ve pazar gücünü artırmaktadır. 

Şirketler bu avantajların yanı sıra; yüksek kalite, doğru bilgiye anında ulaşabilme, efektif planlama, sistemler arasında entegrasyon ve maliyet avantajı sağlanması, süreçlerin izlenebilirliğinin artırılması gibi hedeflerine kolaylıkla ulaşabilmektedir. Ayrıca değişen rekabet koşulları altında müşteriye ve ihtiyaca özel üretim yapılması ve hızlı çözüm sunulması da akıllı üretim sistemleri ile çok daha kolaylaşmaktadır.

Endüstri 4.0 ile “verilerin güvenliği” konusu daha da önem kazanmıştır. 

Özellikle “büyük veri” kavramı ve “siber güvenlik” konunun önemine vurgu yapan iki kavramdır.

Veriye dayanan ekonomik fırsatların yakalanması, verilerin işlenmesini dengeli biçimde düzenleyecek bir hukuki çerçevenin varlığına bağlıdır. 

Bu çerçeve, verilerin faydalı hizmetlere yönelmesini sağlamalı, kişisel bilginin gizliliği dengelenmelidir. 

Sadece şahsa ait özel bilgiler değil, aynı zamanda makineler, üretim süreçleri ve ekonomik faaliyetlerin ortamı hakkındaki veriler de önemli rol oynamaktadır ve gizliliği sağlanmalıdır.

Endüstri 4.0” ile insan kaynağı ihtiyacı farklılık gösterecek ve nitelikli insan kaynağının önemi artacaktır. 

Yeni dönemde, tüketici talepleri daha da önem kazanacak ve Kişiselleştirilmiş Ürünler, artan rekabet koşullarında ve gelişen teknolojiler sonrasında üretim anlayışındaki değişim, ürün bazında da değişmiştir. 

Artık, müşteri sadakatini sağlamak için şirketler her müşteriye farklı, özel ürünler sunmak ve bunu müşterinin, bu hizmet için ödemeyi göze alacağı bir fiyat seviyesinde gerçekleştirmek zorundadır.

Müşteriler “mükemmel ürün”den çok, fark oluşturan ve kendi özel isteğine uygun ürünleri tercih etmekte, başarılı işletmeleri de diğerlerinden ayıran özellik, müşterileri ile ilişkilerini kişisel boyuta indirebilenlerdir.

Sanayileşmenin dördüncü aşaması” olarak kabul edilen “Endüstri 4.0”, özel ve kamu sektörüyle birlikte, toplumun tüm katmanlarını etkileyecek olan yeni bir süreçtir.

Her sanayi devrimi, köklü ve önemli değişikliklere zemin hazırlamıştır. 

Bilişim, iletişim, internet, otomasyon, robotlar ve veri toplama teknolojilerinin günlük yaşamda ve üretim sürecinde içselleştirilmesi ile sanayinin dördüncü aşamasında ilerleme sağlanmış olacaktır.

Bize “1. Evre”de, “Hasta Adam” tanımı yapılmıştı. 

Yıkılıyorduk.

2. Evre”de, Cumhuriyet’in ilk yıllarıydı. 

Gelişmiş ülkeler, “Endüstri 2.0”ı yaşarken, biz “Endüstri 1.0”ı oluşturduk. 

Sonrasında “hep bir aşama geriden geliyoruz” denebilir.

İnsanlık “Üretim Düzeyi” ve gelişmişlik anlamında birkaç ayrı sınıf.. 

Bu sınıflar arası uçurum artmaya devam ediyor.

En üsttekiler Endüstri 4.0’ı yaşıyor. 

Yapay Zekâ çalışmaları ile, Endüstri 5.0’a doğru gidiyorlar. 

Bu grupta küresel sermaye ile tamamen uyumlu Büyük Devletler var. 

Bu alanda, “Küreselciler”le “Ulus Devletçiler”in kavga alanları oluşmaya başladı. 

Bu ülkeler, hem büyük üretici, hem de lüks ve müsrif tüketiciler. 

Yani, üretirken de tüketirken de dünyayı sömürüyorlar.

Bir altındaki ülkeler, endüstri sınıfı olarak da bir alt guruplar. 

Bunlar kendilerine yetmeye çalışırken, yan sanayi ürünler üretmeye çalışıyorlar. 

Üretim alanlarından çok, tüketici durumdalar. 

Üst sınıfla ana mallarda yarışmaları mümkün değil. 

Bu toplumların dirençleri var.

Üçüncü sınıf, sanayi üretiminde devlet destekleri ile kısmen var.

Tarım ve hayvancılık var; ancak birinci ülkelerle yarışamazlar.

Tarımda makineleşme zayıf. 

Toplumların ve insanların direnci zayıf. 

Pazar durumundalar.

Dördüncü sınıf halklar, açlık sınırında, ilkel şartlarda yaşıyorlar.

Üretim hiç yok denebilir. 

Tüketim toplumu olmaya doğru evriliyorlar.

İslam Ülkeleri, Müslümanlar genel manada ve diğer geri kalmış toplumlar, ideolojik kavgalar ve çekişmelerle birbirinin enerjisini tüketmekte ve aralarında kalıcı düşmanlıklar, geri dönülmez ayrılıklar ve fitne alanları oluşturmaktadırlar. 

Oysa tartışmamız gereken, ekonomik geri kalmışlığımız, teknoloji, fen ve bilime bigâne kalışımız olmalıdır.

Gelişmişlerle diğerleri arasında uçurum artmaktadır. 

Bakın virüs salgını ile bir şeyin tatbikâtını yaptılar. 

Dünya nüfusunun 9 milyardan, 5 milyara düşmesini talep ediyorlar. 

İnsanlara ÇİP takıp, robotlaştırırken, yapay süper zekâlı robotlar yapıyorlar. 

En tehlikelisi de bu robotlarda duygusal zekâ da var. 

Cinnet geçirip, intihar eden yapay zekâ bilgisayar var. 

Ayrıca, din eksenli kavgalar devam ediyor. 

Özellikle İslâm Ülkelerinde mezhep, tarîkat vs. savaşları çıkartıyorlar. 

Vekâlet Savaşları” diye kibarlaştırdıkları yöntemlerle, bölgeleri kendi insanlarına kırdırıyorlar.

İslâm’ın emri, asrı anlamak, Mü’min kardeşini sevmek, insanlığa faydalı olmak, düşmanın silâhı ile silahlanmak, insanlığın düşmanı zâlimlerle zulüm bitene kadar mücadele etmek, çok çalışmak, İ’lay-ı Kelimetullah’ı dâvâ ve dert edinip, hayatını Kur’an’da emredildiği gibi, sünnetle izâh edildiği gibi yaşamak…

Endüstri 4.0’ı yakalamak için güçlü ortaklıklar kurmak, teknoloji, bilim ve fen alanlarında çok çalışmak gerekmektedir. 

Özellikle siyasilerimizin, işadamlarımızın ve bilim adamlarımızın üzerine çok şey düşmektedir.

İlgili kamu kurumları ve üniversiteler, en büyük düşmanlarımızdan biri olan adamcılıktan kurtulmalıdırlar.

Azîz Milletim!

Medeniyetimizin siyasî merkezi İstanbul’dur. 

Ötekileştirerek ayrıştıran, gerek mezhep, meşrep, gerek mikro-milliyetçilik anlamında bölücülük yapanlar bizim için şâibeli kimselerdir. 

Çok çalışmaktan, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı görmekten başka çaremiz yoktur.

Müslüman, önce tedbir alır, sonra tevekkül eder. Ayet-i Kerime ne kadar açık;

“Şayet Allah size yardım ederse sizi yenecek hiç kimse yoktur. Sizi yardımsız bırakacak olursa size yardım edecek kim vardır? Müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.” (3/160)

“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığında kalpleri ürpertiyle titrer, O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (8/2)

Biz, en makbul duâ olan çalışkanlık, sabır, sadâkat, ihlâs ve amel-i sâlih ile hayatımızı düzenleyelim.

Şu anda içinde yaşadığımız süreç, Korona Virüsü sürecinin de Küresel Güçlerin insanlığa ihaneti olduğu bilinci ile hem birbirimize hem de dinimize daha sıkı sarılarak mücadele edeceğiz.

.

Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

YAZARIN DİĞER YAZILARI