Özel gereksinimli (engelli) bireyler ülkemizin sportif başarılarında önemli bir ‘kesimi’ oluşturuyor..
Spor aracılığıyla önce sağlığına kavuşan ve sonrasında ise sosyalleşen bireyler, sportif faaliyetlerde sadece bireysel değil, ülke olarak da kamuoyunun takdirini topluyor.
Bu bağlamda, takım sporlarında ülkemizi uluslararası spor organizasyonlarında başarıyla temsil eden ve ismini sayısız şampiyonluğa yazdıran Goalball Milli Takımımız, Mili Takımımızın adeta altyapısı durumundaki Göreneller Goalball Takımı da başarısı ile dikkat çekiyor.
Biz de, 2002-2005 yıllarına Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde “Spor Uzmanı” olarak çalıştığımız ve aynı döneme denk gelen goalball hakemliğimiz sürecinde, Göreneller Goalball Takımı’nın başarılarına şahit olanlardanız.
Bu başarıların serüveninde emeği olanların hayat hikâyelerini TRT Spor Yıldız Kanalı, önemli bir çalışmanın neticesinde ‘Sporla Değişen Hayatlar’ ismi altında belgesel haline getirdiği yayını izleyip, goalball branşının başarı mimarları olan antrenör ve sporcuların örnek hayatını yazıya aktarmamak olmazdı.
TRT Spor Yıldız’da yer alan belgeselin ilk görüntülerinin başlangıcında; “Ankara Altındağ Göreneller Görme Engelliler Ortaokulu. 1970’lerde eğitime başladı. Yatılıydı, kaynaştırma eğitimiyle birlikte her yerde eğitim verilebiliyor… Görme engelliler okulunda aldığımız eğitim, iyi seviyede diyebilirim, gözlemlerime dayanarak. Öğrenci geldiğinde hiçbir şey bilmez. Onun annesi de sizsiniz, babası da sizsinizdir. Manevi yönünüz kuvvetli değilse, engelli gruplarıyla çalışmanız oldukça zordur…” ifadeleri yer alıyor.
Özel gereksinimli (engelli) bireylerin imkân verildiğinde neleri başarabileceklerinin en bariz/canlı yansıması.
Bizlerin de ilgiyle izlediği o görüntüleri, istedik ki yazıya döküp, siz değerli okuyucularımızla paylaşmak ve daha çok bireyin spor yapmasını sağlamak için ilgili ve yetkililerin dikkatini çekmek.
Bu yetmez, konuyla ilgili harekete geçmelerini sağlamak. Ne diyelim, hayırlara vesile olsun inşallah…
BAĞIMSIZ EĞİTİM VE BEDEN EĞİTİMİNİN ÖNEMİ…
Hüseyin Polga (Goalball Antrenörü);
“Göreneller Görme Engelliler Ortaokulunda Beden Eğitimi Öğretmeniyim. Gazi Üniversitesi Mezunuyum.
Engellilerde Spor diye bir dersimiz vardı. O dersi almıştık ama engelliler konusunda çok yetersizdik.
Süre içerisinde yurt dışında birçok seminere katıldım. Engellilerin eğitimiyle ilgili gözlemlerim oldu.
Bağımsız eğitimi ile beden eğitimini birleştirdiğinizde, bağımsız eğitim görme engellilerde olmazsa olmazlardan bir tanesi. Görme engelli bireylere gerekli eğitimi verirseniz, gören akranlarından çok daha iyi bir şekilde olabiliyorlar.
Türkiye’de 16 tane görme engelli okulu var. Bu okullardan mezun olan öğrencilerimiz çok farklı alanlarda eğitim alabiliyorlar.
Spor yeteneği varsa biz alıyoruz. Göreneller Spor Kulübü ve Goalball Spor Kulübü adı altında iki kulübümüz var. Her iki kulübümüzde birinci ligde.
Göreneller Spor Kulübü Başkanlığı yapıyorum. İkinci kulübümüzü kurma nedenimiz, bir takımda altı sporcu oynatabiliyoruz.
Fazla sporcu yetiştiğinde, çocuklar spor hayatını sürdürebilmeleri için biz ikinci kulübü kurduk.Benden önce Gökhan hocam vardı. Halen beraber çalışıyoruz…”
GOALBALL İLE BİR BÜTÜN VE TEK KALP OLDUK…
Gökhan İnce (Goalball Antrenörü);
“Göreneller Meslek Okulunda özel eğitim öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Ayrıca okulumuz da faaliyet gösteren Göreneller ve Goalball Spor Kulübünün de teknik direktörü olarak görev yapıyorum.
Bu okula 1992 yılı aralık ayında atandım. Asıl branşım özel eğitim. Görme Engelliler Anabiliminde Lisans ve Yüksek Lisan Eğitimi yaptım.
Görme Engelli öğrenciler çok sınırlı becerilere sahip olarak okulumuza gelmektedir. Öğrenciler, Beden Eğitimi ve Sporla sınırlı becerilerinin üstesinden gelmektedirler.
Okumuzda beden eğitimi ve spora çok önem veriliyor. İki temel hedefimiz bulunmaktadır. Bir tanesi bu öğrencilerimizin kendilerini ifade edebilmeleri, bir diğeri ise başarılı sporcular yetiştirerek ülkemizi uluslararası müsabakalarda temsil edebilmek.
Bu hedeflerimizi bundan 20 yıl önce koymuştuk. Bu okula atandıktan yaklaşık 2 ay sonra 1993 yılında, Alman Spor Eğitimcisi okulumuzda goalball ile ilgili eğitim verdiği sırada, o zamana kadar hiç goalball topunu bile görmemiştik.
Ülkemizde de goalball topu hiçbir yerde satılmıyordu. İlk düşündüğümüz şey bu topları nasıl sahip olabiliriz. Hiç bilinmeyen bir spor branşını biz, o zamanki adıyla engelliler spor federasyonu aracılığıyla öğrenmiş olduk.
2003 yılında Kanada’ya gittim. Milli Takım üzerinde 28 takım gelmiş ve 28. olduk. Ama kuralları bile bilmiyorduk. Gördük ki goalball milli takım düzeyinde çok farklı becerileri gerektiriyor.
Makro bir plan yaptık, 2005 yılında okulumuz ve diğer diğer görme engelliler okulundan yetişen çocuklarla Amerika’ya gittik. Amerika’da Dünya 3.’sü oldu çocuklar.
İlk kez görme engelliler tarihinde, paralimpik spor branşında madalya kazandık.
Basit bir spor organizasyonu sonucunda bile, çocuğunu okula gönderemeyen velilere de güven gelmiş. 2011 yılında Dünya Oyunları Antalya’da yapıldı.
Orada Dünya ikinciliği derecesi elde ederek Londra 2012 Paralimpik Oyunların katılarak, aslında orada ilk üç dereceye girebilir miyiz düşüncesi taşırken, üçüncülük derecesi elde ettik ve bronz madalya kazandık.
Bu sonuç cumhuriyet tarihimizde takım sporlarında bir ilki oluşturmuştu. Orada herkes bir bütün tek kalp gibiydi. Bunu yürekten yaşadığım için, o duyguyu başka hiçbir şey yaşatmadı.
Şimdi iki spor kulübümüzde birinci ligde. Milli takımı oluşturan sporcuların çoğunluğu bizim okuldan mezun veya bizim spor kulübümüzün sporcuları. Bugün ülkemize bir madalya kazandırmışsak, bu okul ortamından çıkmıştır. Biz sadece bir aracıyız. Burası devletin bir kurumu…”
SPOR HAYATIMA ÇOK ŞEY KATTI…
Yunus Emre Akyüz (Goalball Sporcusu);
“Ben Göreneller Okulunda büyüdüm, yetiştim. İşe başladıktan sonra Gökhan Hocanın kurmuş olduğu Göreneller Spor Kulübü çatısı altında Goalball sporuna yöneldim ve milli takıma o şekilde devam ettim.
1998 senesinde burada okumaya başladım. O zamanlar hafta sonu evde kalıyor, hafta içi okulda, eğitimime devam ediyordum. 1999 yılında goalball ile tanıştım. Okul takımına kadar yükseldim.
2015 senesinde milli takıma girmeye hak kazandım. Benim gibi çocuk esirgemede yetişen çocukların biraz hayatı daha farklı olabiliyor.
Çok şımarık bir öğrenciydim ve aile yoksunluğunu çok fazla hissediyordum. Bu anlamda spor hayatıma çok şey kattı. Mizacımı, hareketlerimi, sosyal yaşantımı, akademik hayatımı. İnsanlara karşı duruşumu ve ahlakımı değiştirdi.
Saha içerisinde tamamen o hayata ve geçmişe dahil, çok şeyin değiştiğini fark ettim.
Görme engelliler veya engellilerde diyebilirim, her şeyi deneme ve yanılma yöntemiyle öğreniyoruz. Ben sobanın sıcak olduğunu elimi dokunmadan anlayamam.
Sporda böyle bir şey. İyi gelip iyi gelmediğini o hayatın içine girerek anlamam gerekiyor. Bu okulla, bu insanlarla, bu kulüple, golball sporuyla iyi ki tanışmışım. Onlar benim gözlerim oldu. Onlar benim ışık tutanım oldu…”
MİLLİ TAKIMDA OLMAK VE ŞAMPİYONLUKLAR ONURE EDİYOR…
Sercan Kaya (Goalball Sporcusu);
“Buraya, okula ilk yaz kursuyla başladım, eğitim hayatıma burada devam ettim. Beden Eğitimi dersinde Goalball sporuyla tanıştım.
Büyük bir efor gerektiriyor. Çünkü, tek bir vücut değil, bütün vücut hareket ettiği için kesinlikle bir efor sarfediliyor.
İyi bir kondisyon gerektiriyor. 5 yıl kadar Milli Takımda bulundum Birçok turnuva gördüm.
Bir takımın üyesi olmak, o takımda bulunmak ve aynı şekilde takımla birlikte bir turnuvaya katılmak ve orada da derece elde etmek, şampiyon olmak insanı çok onure ediyor insanı…”
SPOR VE EĞİTİMLE ÇOK YÖNLÜ İNSAN OLDUM…
Hüseyin Alkan (Goalball Sporcusu);
“On sekiz yaşına kadar Erzincan Pınarönü Köyünde çiftçi ailenin çocuğu olarak hayatımı devam ettirirken, bir iş kazası sonucu kör bir birey olarak hayatımı sürdürmeye başladım.
18 yaşında az gören sol gözümü de bir inek boynuzu çarpması sonucu tamamen kaybettikten sonra, görme engelliler okulu olduğunu öğrendim.
Erzurum görme engelliler okuluna başladım. Daha sonra goalball sporuyla burada tanışıp, milli takıma kadar yükseldim.
Ben gözümü tamamen kaybetmeden önce köyde, kendini hiç yetiştiremeyecek, bununla ilgili bir fırsatı olmayan bir bireyken, sporla eğitim ufkumu, planlarımı çok yönlü bir insan olmamı sağlayan en önemli unsurlar.
Tabii spor her insan için önemliyken, kör bir birey için çok daha önemli. Hayata adaptasyon ve kendini daha iyi ifade edebilme noktasında sporun bana kattığı avantajları göz ardı etmemek gerekiyor, eğitimle birlikte.
Düşünün ki hale şu dönem olmuş, engelli insanlar olarak yolda yürürken bile yolunu nasıl buluyorsun, nasıl görüyorsun, nasıl yaşıyorsun gibi komik, aslında insanların kendi dar dünya görüşünü bize yansıttıkları yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz.
İnsanların engelli çocuklarına olan güvensizlikleri de doğru bir yaklaşım değil. Çocuğunu dışarıya çıkarmama, topluma kazandıramama, spor yapacağına inanmama.
Küçük yaş grubundaki çocukların yönlendirilmesi noktasında ailelerin kendilerini bilinçlendirmeleri, önlerinde böyle başarılı sporcuların görmeleri, kendi çocuklarına olan güvenlerini artıracak ve onları doğru yönlendirmelerle vatanına milletine iyi yetiştirilmiş çocuklar armağan edecekler…”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com