?>

Rus-Tatar edebi etkileşimi ve İgor Destanı

Rıdvan Aras

7 ay önce

RUS-TATAR EDEBİ ETKİLEŞİMİ

VE

İGOR DESTANI

Türk ve Doğu Slav (Rus, Ukrayna, Belorus) halklarının ilişkileri çok eski dönemlere uzanmaktadır. Türkler ve Ruslar yüzyıllar boyunca farklı nedenlerle sürekli etkileşim halinde olmuşlardır. Aynı coğrafyayı paylaşmaları, birbirleriyle komşu olmaları her iki halkın maddî ve manevî kültüründe büyük izler bırakmıştır. [1]

Türklerin Çinliler, Farslar ve Araplardan sonra en eski komşuları önce Ruslar sonra da bütün Slavlardır.

Slavların bin beş yüz yıla yakın süre içinde daima bir Türk kavminin komşusu olmaları; ticaret, ekonomi ve yerleşim bakımından birbirleri ile yakın temas içerisine girmelerini sağlamıştır. [2]

Türkler ve Ruslar arasında yüzyıllar boyu süren komşuluk, Türklerin Rus halkı ile çeşitli ilişkiler kurması sonucunu vermiştir. Bu ilişkiler ise, Rus Devleti’nin kurulmasında ve şekillenmesinde, kısacası Rusya tarihinde Türklerin önemli rol oynamasını sağlamıştır. Kazan-Rus Devri’ne, özellikle Kazan’ın ele geçirildiği 1552 tarihine kadar Türk siyasi egemenliği dolayısıyla Türk kültürünün Rus kültürü üzerinde daha etkili olduğu görülmektedir. Bu etki, o dönemde Rusçada bulunan Türkçe alıntılardan da anlaşılmaktadır. [3]

Özetle; Rus-Tatar etkileşimi, askeri, idari yapılanmada olduğu kadar edebi kaynaklarda da göze çarpmaktadır.

Nitekim, İ. V. Kondyakov’a göre, I. yüzyıldan itibaren tam olarak şekillenmemiş Doğu Slavların mantalitesine Doğu göçebe halkları (Peçenek, Kıpçaklar, Hazarlar, Altın Orda halkları) ardından çeşitli Fin-Ugor halkları ve Avrasya’nın Türk kökenli halkları ve yakın Batı bölgesinden Bulgarlar, Bizans Grekleri, Lehler ve diğer halkların mantalitesi karışmıştır. Diğer yandan, özgün Rus mantalitesi Rusya’nın sınırları (Rusya İmparatorluğu, SSCB) içinde yer alan halkların mantalitesine etki etmiştir. Bu nedenle Rus mantalitesi yalnızca millî Rus mantalitesi değildir, çok uluslu bir mantalitedir. [4]

Ruslar’ın Doğu’dan yaptığı tüm kültürel ödünçlenmelerinin en önemli aktarıcısı Türk dilli halklar olmuştur. Bu halkların büyük çoğunluğu çarlık Rusya’sı bölgesinde yaşamaktadır ve resmî olarak Tatar olarak adlandırılmaktadırlar. Tatar ödünçlenmesi olarak adlandırılan olgu Rus geleneklerine, diline, maddi kültürüne yansımıştır. Tatarlar diğer Doğu halkları ile çeşitli bağlarında aracılık etmiştir. Fars kökenli kelimeler, Farsça’da yer alan Arap kökenli kelimeler Tatarlar aracılığı ile ödünçlenmiştir veya kısa süreli ilişkiler, göç, askeri harekat veya gezginlerin seyahatnamelerinden kaynaklanıyordu. [5]

Türkler ve Ruslar arasındaki ilişkinin derinliği, kendini en çok iki milletin mitolojilerinde gösterir. Türk ve Rus mitolojilerindeki yaratılış mitleri arasında karşılaştırmalı mitoloji çalışmalarına malzeme verecek şaşırtıcı benzerlikler mevcuttur. Her iki milletin yaratılış mitleri düalist yapıda olup olay örgüleri de neredeyse birbirinin aynıdır.

Ortaklıklar şöyle sıralanabilir: Rus yaratılış mitinde Tanrı (Türk mitolojisinde Ülgen) şeytandan (Türk mitolojisinde Erlik) suya dalıp toprak çıkarmasını ister. Üçüncü dalışta şeytan, avucundaki (veya ağzındaki) toprağı Tanrı'dan saklar. Tanrı, şeytanın gizlediği toprağı alarak suya serper veya şeytanın ağzındaki toprak saçılır. Böylece yeryüzündeki yükseltiler oluşur. Baş Melek Aziz Mihail (Türk mitolojisinde Mandı Şire) şeytanın askerlerini (Türk mitolojisinde Erlik'in gökyüzünde yarattığı halkını) dünyaya atar. Böylece dünyada Rus mitolojisine göre, orman ve ev cinleri (Türk mitolojisinde ise yer su iyeleri) oluşur. [6] (Uzelli 2016: 25-26; ŞincinUkaçina 1994: 15). Ayrıca Rus mitolojisindeki Velikaya mat veya Jiva Jivan (Ulu Ana) ile Türk mitolojisinde Tanrı'ya yaratma ilhamını veren Ak-Ene'nin mitolojik işlevleri de benzerdir. [7]

Rus destan kahramanlarının Türkçe bir kelime olan bogatyr (bahadır) şeklinde adlandırılması da bu dönemde olmuştur. Koestler'e göre, İgor destanında çağdaş bir Rus ozanı olan Kogan'ın adı da Kohen (din adamı) ile kağanın karışımı olmalıdır. [8]

Dolayısıyla bylinaların teşekkül edip şekillenmesinde Türklerle yapılan savaşların önemi olduğu kadar, Türk destan geleneğinin de etkisi olduğu açıktır. Warner, Rus destanlarındaki epik ejderhayı, Kiev Ruslarının tarihsel yazgılarıyla ve düşmanlarına karşı kendilerini savunmalarıyla ilişkilendirir, 11. ve 12. yüzyıllarda güney steplerini istila eden göçebe Kıpçaklar ya da 13. yüzyılda Rusya'yı kasıp kavuran, Kiev'i yağmalayan ve ihtişamını yerle bir eden Tatar-Moğol yığınları gibi Dobyrnya Kievli Prens Vlademir'in seçkin muhafız kıtasından bir bogatyrdır. [9] (Warner 2010: 113-114).

Bir milletin millî kahramanını düşmanının dilinden bir sözcükle adlandırması bakımından bogatyr kavramını tercih etmesi ironiktir. Fakat bu ironide biz, Rus folkloru üzerindeki Türk tesirinin etkisinin büyüklüğünü (özellikle Hazar Devleti zamanında) görmekteyiz. [10]

Rus halk edebiyatının en önemli türlerinden biri bılinalardır. Folklorun bir bilim dalı olarak gelişmeye başladığı dönemlerden itibaren bılinaların tarihi ve sosyal içeriği, sanatsal özellikleri bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. [11]

Bılina terim olarak “bıt”, yani “olmak” fiilinin geçmiş kipi “bıl” şeklinden türemiş, “olmuş olanlar, vukuu bulmuş anlatılar”; Starina terimi de “starıy”, yani “eski” kelimesinden türemiş, “eskiden olmuşlar, eskilerin anlattıkları” manasına gelmektedir. Kahramanlık destanları halk tarafından “gerçekte vukuu bulmuş olayların anlatısı” olarak kıymetlendirilmektedir.

Türkler, Oğuz Kağan Destanı’nda, Dede Korkut Hikayeleri’nde, Manas ve diğer kahramanlık destanlarında anlatılanların gerçek olup olmadığını sorgulamaz, çünkü onların gerçekte vukuu bulan olaylar olduğunu kabul ederek destan metnini okurlar, anlatırlar ve dinlerler. Bılinalar da aynı özelliğe sahip bir sözlü edebiyat türü olarak anlatılarak ve dinlenilerek asırlar boyunca canlılığını korumuştur. [12]

Bılinaların üzerine yapılan çalışmalar göstermiştir ki, bılinalar Rusya’nın kuzey bölgeleri olan Onejsk, Arhangelsk, Beloe More (Ak Deniz) sahili, Mezeni, Pigeni, Peçora nehirleri sahası, Olenetsk Gölü ve vilayetinde daha çok gelişmiş ve muhafaza olmuştur. Elbette farklı bölgelerde de bılina geleneği var olmuş ve yaşamıştır. Yapılan bılina derleme çalışmaları sonunda en çok bılina metni Sibirya, Orta ve Aşağı Volga boyunda (Nijne Novgorod, Saratov, Simbirsk, Samara vilayetleri) ve merkez Rus vilayetlerinde (Novgorod, Vladimir, Moskova, Sankt-Peterburg, Smolensk, Kaluj, Tuls, Orlav, Voronej) derlenmiştir.

Bılinalar Kazakların yoğun oldukları Don, Terek ve Ural boyunda da muhafaza olmuştur. Burada zikredilen coğrafi yerler, bugün Orta ve Kuzey Rusya diye tanımladığımız bölgelerdir. Güney Rusya diye tarif edilen coğrafya ise bugünkü Beyaz Rusya, Ukrayna, Kırım ve Moldova devletlerinin olduğu bölgeler, yani Karadeniz’in kuzey sahasıdır. Bılinaların membaı Kiev Knezliği ve havalisi iken yayılma ve muhafaza olma yerleri daha ziyade Orta ve Kuzey Rusya dediğimiz coğrafya olmuştur. [13]

Rus bilim adamları arasında bılinaların büyük bir kısmının Güneyde, Kiev Devleti döneminde oluştuğuna ilişkin görüş yaygındır. A. N. Veselovskiy’e göre, güneyde yerel olaylar ve bahadırlar hakkındaki bölgesel şarkılar Kiev ve Knez Vladimir etrafında birleşir. Bu eski, Güney Rus destanlarının önemli bir bölümü Kuzey’e taşınır ve orada yerel Kuzey Rus efsane ve şarkılarıyla birleşir. Burada yeni şartlar altında varlığını sürdürür, fakat eski ögelerini de korumaya devam eder. [14]

V. F. Miller’e göre, tüm bu tarihi veriler, Kuzey Ruslarının Türk göçebeleri ile çatışması bu bölgenin epik sanatının temelinde yatmaktaydı, fakat bılinaların çoğunda Kıpçaklar unutulmuştur veya yerlerine yeni düşmanları olan Tatarlar dahil edilmiştir. [15]

Bılinaların başlangıç dönemi, Kiev Rusyasıdır. Kahramanlıklarla dolu Altın Çağ’dır. Bılina kahramanları Volh, Dobrınya, Vladimir vs. kahramanlık masallarına yakındır ve bazı gerçek tarihi kişiliklerle özdeşleştirilirler. Düşmanları ise korkunç yaratıklarla özdeşleştiriler fakat isimleri, tarihi kişiliklere dayanır. Örneğin “Tugarin Zmey” (Tugarin Yılanı) Kıpçak önderi Tugorkan, Batu Han, Mamay karakterleri Rusya’nın düşmanı olarak Tatarları temsil ederler. Bılinaların ana konusu, Kiev’in Tatarlardan korunmaktır. Bılina kahramanı gelişimi çok hızla tamamlar ve genç yaşta ilk güç gösterisi yapar. [16]

Rus bılinalarının araştırılmasında Alıntılama Teorisinin ilk uygulayanlardan biri V. V. Stasov’dur. A. A. Şifner ve V. Radlov’un yayınladıkları materyallere dayanarak Stasov, bılinaları Doğu, Türk ve Tatar hikaye ve türküleriyle karşılaştırır. Doğu ve Rus epik yapıtları arasında büyük benzerliklerin olmasına dayanarak Stasov, Rus bılinalarındaki temel kahraman tiplerinin ve süjelerin doğudan alındıkları sonucuna varır. 1890’lı yıllarda Vs. Miller ve G. N. Potanin’in de bu doğrultuda çalışmaları ortaya çıkar.

Vs. Miller, Rus bılinalarının etkileşim yoluyla İran halklarından alındıkları sonucuna ulaşır. Potanin Türk, Batı Avrupa ve Eski Yunan epik yapıtlarını inceleyerek Rus epik motiflerinin Türk motiflerine daha yakın olduklarını belirtir. Potanin’e göre, Doğu ve Batı arasındaki edebi etkileşimde aracı olarak Moğolların rolü büyüktür. [17]

Bılina terimi ilk kez 1800 yılında İgor Destanı’nın ilk baskısında geçmiştir. 1830 yılında Kirşa Danilov külliyatında derlenen “Kadim Rus Şarkıları” için kullanılmıştır; 1833 -1836 yılları arasında ise “kahramanlık masalı” için kullanılan terim 1850’lerde ise epik gelenek için kullanılmaya başlanmıştır. [18]

Rus ilim adamları tarafından Rus ve dünya tarihinin paha biçilmez destanları arasında gösterilen Slovo o Polku İgoreve: İgor Destanı (İgor Bölüğü Destanı, İgor'un Seferi Destanı) hem Rus hem de Türk tarihi açısından son derece önemli bir kaynaktır. Milli Rus edebiyatının ilk örneği olan bu destanın konusunu Ruslarla-Kumanlar'ın 1185 yılında yaptıkları savaş teşkil etmektedir. [19]

Ruslar, Moğollara karşı Kulikova Meydanında gerçekleşen savaşta üstünlük elde ederler. Bu başarı üzerine Rus edebiyatında birçok eser yazılır. Kulikova silsilesi (Zadonşçina, Skazaniye Mamayevom Poboişçe, Letopisnaya Povest o Kulikovskoy Bitve, Slovo o Jitiyi Velikogo Knyazya Dmitriya İvanoviça, Mamayevo Poboişçe) olarak adlandırılan bu eserler eski Rus edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu eserler incelendiğinde çok sayıda Türkçe sözcük içerdiği görülmektedir. [20]

İgor Alayı Destanı’nda Kıpçak Türkçesi’ne yakın ama anlaşılamayan kelimeler mevcuttur. Destandaki Türkçe kelimeleri N. A. Baskakov, K. G. Menges, S. Y. Malov, O. Süleymanov, F. Y. Korş, P. M. Melioranski ve Ç. Efendiyeva gibi bilim adamları tarihi yönden detaylı bir şekilde araştırmışlardır.

Ç. Efendiyeva’ya göre destanda farklı alanlarda 64 eski Türkçe kelime mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: kotora (tartışma), koşçey (göçebe), kuren (çadır, kamp), tına (karanlık), koja (deri), volk (kurt), çayka (martı), şereşir (kılıç, mermi), hot (hanın hanımı) gibi.

Diğer taraftan, bazı araştırmacılar, destanda geçen bilinmeyen kelimelerin eski Slav kökenli kelimeler olduklarını iddia etmektedirler. Bu durum destanı karmaşık hale getirmektedir. Fakat bu kelimelerin kökenine inildiğinde Türkçe oldukları açıkça görülebilmektedir. [21]

Novgorod-Seversk Knezi İgor Svyatoslaviç 1185 yılında Kıpçaklar’a karşı sefere çıktı, ancak Aşağı Don sahasındaki Kayalı ırmağı kıyısında kuşatılarak imha edildi. Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilen “İgor Bölüğü Destanı”nda İgor Svyatoslaviç’in bu seferi anlatılmaktadır.

İgor destanında seferin ayrıntıları, kahramanlık, üzüntü ve İgor’un karısının feryatları kısaca anlatılmıştır. Bu destanın Türk tarihi açısından önemi, din, madencilik, savaş tekniği, donatım ve benzeri yönlerden Ruslar üzerindeki Türk etkisini göstermesinden kaynaklanmaktadır. [22]

İgor’un Seferi destanı (İgor Destanı) XVI. yüzyılda ünlü el yazmaları derleyicisi olan A. İ. Musin-Puşkin ve çalışma arkadaşları arşiv uzmanları N. N. Bantışev-Kamenski ve A. F. Malinovki tarafından 1792 yılında bulunmuş ve 1800 yılında yayınlanmıştır.

II. Ekaterina için yapılan ve bilim dünyasında bilinen tek nüsha 1812 yılında Fransız-Rus savaşı sonrası kaybolmuştur. Kabul edilen görüş, bu nüshanın A. İ. Musin-Puşkin’in diğer arşivi ile birlikte Napolyon istilası sırasında çıkan Moskova yangınında yandığıdır. Günümüze ulaşan nüsha II. Ekaterina için yapılan el yazması nüshanın (1795-1796) kopyası ve XVIII. yüzyılda yapılan üç aktarmasıdır. [23]

Eserin keşfinden sonra Destanın kökeni üzerine tartışmalar uzun süre devam eder. Tartışmalarda kritik nokta, daha ziyade metindeki Türkçe kökenli sözcüklerdir. Diğer temel bir tartışma konusu ise Zadoştina Destanı ile benzerliğidir. [24]

Bu benzerlik, iki eserden hangisinin daha eski ve orijinal olduğunun tartışılmasını da beraberinde getirmiştir. Özellikle XIX. yüzyılda Fransız Slavist Luis Léger, XVIII. yüzyılda yazılan Zadonşina Destanı’nın, İgor Bölüğü Destanı esas alınarak yazıldığını ileri sürmüş ve ona A. Mazon, A.A. Zimin, K. Trost, O. Süleymanov gibi ilim adamları da katılmışlardır. Bu ilim adamlarına göre Zadonşina’yı yazan kişi bazı mitolojik unsurları, cümleleri, hadiseleri anlatış uslûbunu ve kullandığı kelimelerden bazılarını İgor Bölüğü Destanı’ndan almıştır. Bilindiği üzere İgor Bölüğü Destanı 1185 yılında yaşanan Kuman/ Kıpçak-Rus Savaşı’nı anlatmaktadır. [25]

1792 yılında Musin-Puşkin tarafından bulunan nüsha, 1795-1796 yıllarında adı geçen tarafından kopyasının çıkarıldığı, destanın orijinal nüshasının müstensihi tarafından tam anlaşılamaması nedeniyle kopyalamada kimi yanlışların yapıldığı kanaati yaygındır. Bu yanlışlar konusunda önemle duran O. Süleyman, zikredilen kitabında bazı muğlâk ve yanlış olması mümkün noktalara ışık tutmaktadır.

Müstensih tarafından anlaşılamayan kimi kelime ve ifadelerin Türkçe kökenli kelimeler olduğunu belirterek, aslında olması gerektiği şeklini ortaya koymaktadır. [26]

İgor Alayı Destanı’ndaki pek çok karanlık noktayı Olcas Süleymanov’dan önce kimse tam anlamıyla açıklayamamıştır. Olcas Süleymanov ise bu meseleleri kolaylıkla çözmüştür. [27]

Olcas Süleymanov, Rusça’yı çok iyi bildiği için eserlerini Rusça yazmıştır. Bu sebeple Rusçada yer alan Türk dili kökenli kelimeleri teşhis etmekte zorlanmamıştır. [28]

Oljay Süleyman(ov), 1975 yılında Az i Ya adli bir kitap yayınladı. Kitabın adı "Az i Ya," Oljay Süleymanov'un yarattığı bir söz oyunudur. Kilise Rusçasındaki [Staroslavianskii] "Az=Ben"; bugünkü Rusçadaki "I=ve"; gene Rusça'da "Ya=Ben”. Toplu olarak "Aziya" Asya'nın Rusça yazılışıdır. Böylelikle Oljay Suleymanov, Asya'ya sahip çıkmaktadır.

Oljay Süleymanov bu kitabında (Ruslarca bir süredir Rus icadı gibi gösterilen) "İgor Destanı"nın, daha önceleri bilinen bir Türk destanı kökenlerinden geldiğine inandıracak kuvvetli iddialar da öne sürmüştür. Prof. Halil İnalcık da 14-17’ci yüzyıllar arasında Rus çarlık lakap ve unvanlarının Moğol, Tatar ve Osmanlılardan alınıp Rusça'ya çevrildiklerini göstermiştir. [29]

Olcas’ın As i YA’sına göre, ‘İgor Destanı’ndan sonra kaleme alınmış eserlerin hiçbirinde Hıristiyanlarbozkurt’a benzetilmemiştir. Bu olumlu mecaz, Hıristiyanlıktan önceki inançlarla ilgilidir. Türk ve Moğol folklorunda kurt, “yiğitlik, mertlik” sembolüdür. Çok az kahraman, kurda benzetilmek şerefine nail olur. Kurt en nüfuzlu totemlerden biridir. Bazı türeyiş efsanelerine göre, Türkler ve Moğollar kurttan türemiştir.

Olcas Süleymenov eserinde Kurdun eski Rus kültürü olduğunu da hatırlatmaktadır. Filolojik alanda “İgor Destanında” “Poloves” sözü de şekilce “stepovets” sözü gibi aynı morfolojik sisteme dayanarak kurulmuş ve “bozkır adamı” yani bozkırda yaşayan adam manasını taşımıştır. [30]

Daha sonraki dönemde bu konuda çalışan Efendiyeva, makalesinde hem İgor destanı üzerinde daha önce yapılan çalışmalarla tespit edilen eski Türkçe kökenli kelimeleri vermekte hem de daha önce verilmeyen bazı yeni kelimeler üzerinde durmaktadır. Ç. Efendiyeva, İgor Destanında geçen kelimeleri 5 gruba ayırmaktadır. Destanda toplam 64 eski Türkçe kelime vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: kotora "tartışma"; koşey: "göçebe"; kuren : "bir ev çeşidi"; telega: "atlı araba"; Koja: "deri"; div: "dev"; Nogata: "kuruş"; Jemçug: "inci"; Kağan: "Kağ-an"gibi. [31]

İgor Destanı” (XII yy.) adlı eserdeki Türk kökenli kelimelerin incelemesi, şöyle bir sonuca varmamıza imkân vermektedir:

1) Bu eserde 64 eski Türk kökenli kelime bulunmuştur. Bu kelimeler, konu bakımından beş gruba ayrılmıştır. Konu bakımından ayrılmış kelime gruplarının incelemesi, dilin kelime dağarcığındaki grupların özgül ağırlığının bulunmasına imkân vermektedir:

- Onomastik birimler (antroponimler (7), etnonimler (11), toponimler (7));

- İnsanla ilgili kelime hazinesi (2); - Bina ve ev ile ilgili kelime hazinesi (5);

- Tabiat olayları, hayvan ve bitki dünyası ile ilgili kelime hazinesi (tabiat olayları (3), hayvan (9), bitki (1));

- Sosyal terminoloji (ticaret terimler (2), töre, âdet, örfle ilgili kelimeler (3), askerî kelimeler (9), sosyal terimler (6));

2) Bu kelimeler arasında, eski Rus eserinde yer alan eski Türkçe kelimeleri inceleyen çalışmalarda daha önce yer almayan kelimeler de vardır. Örneğin, (voronı) grayut, kuren, çayka, volk, zasapojnikı;

3) Eski Rus diline geçen birkaç kelimenin anlamı daha geniş olmaktadır (örneğin, zasapojnikı). Kelimelerin tam benimsenmesi, farklı lengüistik ve dış lengüistik şartlara bağlıdır. [32]

Elbette, Süleymanov’un işi kolay olmaz. İgor Destanı’nın metni üzerine düşüncelerini aktaran ve yer yer metin açıklaması yapan O. Süleymenov, resmî Moskova’nın dikkatini çeker. Yetmişli yıllarda anti-Sovyet içerikle suçlanan şairin kitabı yasaklanır. Aslında O. Süleymenov’un Az i Ya kitabı, Rus devleti için başlangıç miti olan İgor Destanı’nın resmî bakış açısına itiraz niteliğindedir. [33]

Eserinde, “Rusların orta çağa ait en önemli destanı sayılan İgor Destanı’nın büyük bir kısmının Türkî geleneğin ürünü olduğu” savını ortaya atarak, Rus tarihçilerini destandaki Türk izlerini, Türk dil ve üslup etkilerini gizlemekle itham ediyordu. Süleymanov da diğer tüm muhalifler gibi “Pantürkist”, “Türk Şovenisti” ve “Rus karşıtı” gibi suçlamalara maruz kalmış, kitabı da yasaklanarak toplatılmıştı. [34]

Çünkü, Ekim Devriminden bir müddet sonra, “araştırmaların temeli, bizzat Sovyet Marksist ideoloji istikametinde, daha doğru ifadeyle Rus ulusçuluğu ve Ortodoks Hıristiyanlık ideası ekseninde olmuştur.” [35]

“Tabii o dönem ve daha sonraki dönemlerde yapılan, özellikle toplumsal ve sosyal dinamikleri doğrudan etkileyen sosyal bilimler alanındaki bilimsel çalışmalar mutlak suretle Çarlık Rusyası ve daha sonra Sovyetler Birliği Rusya’sının devlet tezine uygun olacak şekilde sansüre uğradığı herkesin malumudur. Kimi eserlerin basımına izin verilmemiş; basılan kimi eserler devletin kolluk organları tarafından toplatılmıştır.” [36]

Bu dönemlerde Türk halklarına ait derlenen halk edebiyatı metinlerinde değişiklikler yapılmış hatta fakelore ürünler ortaya konmuştur. Bu politikadan Tatar Türkleri de nasibini almıştır. Tatarlarda millî uyanışı sağlayacağı kaygısıyla Tatar halk anlatılarından özellikle Edigey destanının yayınlanmasının engellenmesi ve bu destanda yapılan oynamalar, Rusları düşman olarak gösteren Çora Batır destanına [37] karşı Çarlık ve Sovyet dönemlerinde üretilen İgor destanı, bu durumun açık örneklerindendir. [38]

Olcas Süleyman, sadece dil ile ilgili görüşlerini ifade ettiği hâlde, o dönemin sansür sisteminin ve otoriteden yana tavır alan ilim çevrelerinin çok büyük ve akıl almaz hücumlarına uğramıştır.

Dil çalışmalarının tarihî ve sosyolojik bir temeli olduğunu çok iyi bilen sansür sistemi, dil çalışmasının bir adım sonrasında bazı millî ve etnik meselelere ulaşacağını çok iyi hesaplamıştı. Ancak, İlmî çevrelerin bu konuda yaptıkları hesabı anlamak mümkün değildir. Hele bazı İlmî çevrelerin, Olcas Süleyman’ın yanıldığını kabul edip, yazdıklarından dolayı halktan özür dilemesini istemesinin mantığını İlmî ahlâk açısından bugün bile anlamak zordur. Bütün bu zorluklara rağmen, Olcas Süleyman, çalışmalarına sebatla devam etmiş, bu sayede uzun seneler sonra adı geçen kitap, tekrar okurlarına ulaşmış ve okuyucuların haklı olarak iltifatına mazhar olmuştur. [39]

Sonuç itibariyle; Ruslar ile Tatarlar yüzyıllar boyunca aynı coğrafyayı paylaşmaları nedeniyle maddi ve manevi etkileşimleri yoğun olmuştur. Söz konusu etkileşim edebiyata da yansımış, Rus Edebiyatının temel eseri kabul edilen İgor Destanına dahi kendini göstermiştir. Geniş bir coğrafyanın çok uluslu yapısında bunu olağan görmek gerekir. Bu nedenle yazımızı adını sıklıkla andığımız Olcas Süleyman’ın savunmasındaki sözleriyle bitirelim:

“Atam Çokan Valihanov bana Kazak halkının Rus halkı ile tarihi kardeşliğini öğretti. Atam Abay bana “Ruslardan eğitim almayı” öğretti ve ben Lenin, Tolstoy, Puşkin’den öğrendim ama aynı zamanda tüm Sovyet bilimin temsilcilerinde de öğrendim. Ben çok uluslu devlette büyüdüm, eşitlik ve kardeşik ülkesinde. Ben yüz ulusun vataperveriyim ve ben insanlığın her yeni ve eski uygarlığının mirasçısıyım...” [40]

.

Rıdvan Aras, dikGAZETE.com

İgor Destanı, Kıpçaklarla İlk Çarpışma; Minyatür, Radziwill Krolonojisi 15. Yy. Academy of Sciences Library, Leningrad

Prens İgor’un Seferi, İvan Bilibin

Prince Igor, Konstantin Alexeyevich Vasilyev

Kulikova Savaşı, 17. Yüzyıl Minyatürü

[1] Leyla Hacızade, Eski Türk ve Rus Geleneklerinin Etkileşim İzleri, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 16, 2004. s. 291. (Tümü 291-295)

[2] Günay Karaağaç, Dil, Tarih ve İnsan, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005, s. 140.

[3] Seher Memiş, Rus Kültüründe Türk İzleri, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi, İnternational Journal of Social and Economic Sciences 2 (1), s. 87.

[4] İ. V. Kondakov, Vvedeniye v İstoriyu Russkoy Kulturı 1994, s. 22.

[5] S. S. Averkiev, Vliyaniye Tatar na Jizn’ Russkogo Naroda. Kazan’: İzdatel’stvo YZ, 2015, s. 49.

[6] Gönül Uzelli, Slav Mitolojisi İnanışlar Söylenceler, YKY Yay., İstanbul, 2016, s.25, 26.; İ. B. Şincin, K. E. Ukaçina, Altay Kep-Kuuçındar, Gorno Altaysk, 1994, s. 15.

[7] İbrahim Dilek, Folklorik Bağlamda Türk-Rus İlişkisi, Prof. Dr. Ahmet Mermer Armağanı (Editörler: Neslihan Koç Keskin, Muvaffak Eflatun), Akçağ Yayınları, Ankara, 2018, s. 286.

[8] Arthur Koestler, On Üçüncü Kabile Orta Asya'nın Yahudi Türkleri Hazarlar (Çev. Belkıs Dişbudak), Alfa Yay., İstanbul, 2014, s. 170.

[9] Elizabeth Warner, Rus Mitleri, (Çev. Mert Kireççi), Phoenix Yay., İstanbul, 2010, s. 113, 114.

[10] İbrahim Dilek, a.,g., m., s. 284.

[11] Suzan Uluoğlu, Rus Bılinalarının Şiirsel Dil Özellikleri, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları (Rus Dili ve Edebiyatı) Anabilim Dalı,  s. 2.

[12] Atilla Bağcı, Rus Bılinaları Ve Türk Kültür Ekolojisi, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Ana Bilim Dalı, Ankara, 2018, s. xıx.

[13] Atilla Bağcı, a.g.t., s. 219.

[14] Suzan Uluoğlu, a.g.t., s. 55.

[15] Yerkesh Özer, Rus Folklor Çalışmalarında Türk Dilli Metinler Üzerine Yürütülen Tartışmalar, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, Ankara, 2019, s. 114.

[16] E. Meletinski, İzbrannıye Statyi Vospominaniya, 2008 s. 368.

[17] Suzan Uluoğlu, a.g.t., s. 64.

[18] O. V. Zaharova, Bılina v Russkom Tezauruse: İstoriya Slova, Termina, Kategorii, Znaniye, Ponimaniye, Umeniye, N:4., 2014, s.268-275.

[19] Muallâ Uydu Yücel, Kuman Kıpçakların Tarihinde İgor Destanı'nın Yeri ve Önemi, Belleten, Yıl 2006, Cilt: 70 Sayı: 258, 20.08.2006, s. 523.

[20] Suzan Uluoğlu, Kulikova Savaşı Üzerine Yazılan Eserlerde Türkçe Kökenli Kişi Adları, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 28, 2010, s. 143- 145.

[21] Çiçek Efendiyeva, Eski Rus İgor Destanı Adlı Eserdeki Eski Türk Kökenli Kelimeler Üzerine Bir İnceleme, Bilig Dergisi, Kış, Sayı: 24, Ankara 2003, s. 46, 49-58; Hasan Demiroğlu - Vladimir Andrevic Vorontsov, İgor Alayı Destanında Türk İzleri, Prof. Dr. Şevki Nezihi Aykut Armağanı, İstanbul 2011, s. 92, 95, 96; Mualla Uydu Yücel, Kuman-Kıpçaklar’ın Tarihinde İgor Destanı’nın Yeri ve Önemi”, TTK Belleten Dergisi, Cilt: LXX, Sayı: 258, Ankara 2006, s. 556.

[22] İlker Berber, Tarihi Kıpçak Türkçesi Sözlüklerinde Sosyal ve Kültürel Yaşam, Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yeni Türk Dili Programı, Denizli, 2019. s. 28.

[23] Yerkesh Özer, a. g. t., s. 176.

[24] Zadonşina hakkında Türkçe daha fazla bilgi için bk. Çiçek Efendiyeva, Zadonşina Adlı Eserdeki Eski Türkçe Kökenli Kelimeler Üzerine bir İnceleme, Türk Dili, 593, Mayıs 2001, s. 580-588. Destanda 43 tane Türkçe kökenli kelime vardır. Efendiyeva bu kelimeleri kendi aralarında şu şekilde gruplandırmıştır: Onomastik Birimler (antroponimler 7: Mamay, Batıy, Boyan, vs; etnonimler 9: Tatar, Polovtsı (Kuman/Kıpçak), Olberı, Hinovya vs; toponimler 3: Kiyev, Kayala, Kafa/ Kefe); İnsanla ilgili kelimer 3: bogatır, katun, busormanovya: Müslüman); Bina ve ev ile ilgili kelimeler 1: Telega; Bitki ve hayvan dünyası ile ilgili kelimeler 8: Turı (yabansığırı), vol (öküz) vs; sosyal teminolojiye (töre, örf, adet ile ilgili kelimeler 2: Çara: Kadeh, büyük bardak vs; askeri kelimeler 9: Meç. Kılıç, sulitsa askerî silah vs, sosyal kelimeler 1: Boyarin (boyar).

[25] Mualla Uydu Yücel, Ainagul Sagınayeva, Altın Orda-Rus Mücadelesinin Edebiyata Yansıması: Zadonşina Destanı, Bilig - Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 93, 2020, s. 163.

[26] Atilla Bağcı, a. g. t., s. 398.

[27] Sebahattin Şimşir, Kazak bozkırındaki meşale Olcas Süleymanov, Post Yayın Dağıtım, 2020, s. 103.

[28] Ekrem Ayan, Cemre Sena Yıldız, Bozkırın Bilgesi Olcas Süleymanov, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 1, 2023, s. 241.

[29] H. Bülent Paksoy Türk Tarihi, Toplumların Mayası, Uygarlık, Mazhar Zorlu Holding, Kültür Sanat Yayını, İzmir,1997, s. 65.

[30] Yerkinay Ongarova, Kazakistan Dış Politikasında Avrasya Birliği’ne Yönelik Yaklaşımlar, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı, Bursa, 2010, s. 74.

[31] Efendiyeva, a.g.m., s.47-57 arasında destanda verilen kelimeler daha ayrıntılı verilmektedir. Bu konuda detaylı bilgi için bk. F.Y. Korş, Turetskiye elementi v yazı ke "Slova Polku İgoreve", İzvestiya Otdela Russkogo Yazıka i Slovennosd, T.9, kniga 1, Sank-Peterburg, 1906; S.Y.Malov, Tyurkizmı v yazıke "Slova o Polku İgoreve", Otdel Literatun i Yazıka İzvestiya An SSR, "Nauka" 1, T.5, Moskva, 1964.

[32] Çiçek Efendiyeva, Çiçek Efendiyeva, Eski Rus İgor Destanı…, s. 58.

[33] Aygül Şengün, Edebiyat ve İdeoloji: 1917 Sonrası Sovyet Edebiyatında Kimlik Yozlaşması -Kazak Edebiyatı Örneği-, Doktora Tezi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Nevşehir, 2022, s. 69.

[34] Kayyum Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, İstanbul, İQ Kültürsanat Yayıncılık, 2003, s. 218, 219.

[35] Atilla Bağcı, a., g., t, s. 104.

[36] Atilla Bağcı, a., g., t, s. 91.

[37] Çora Batır Hakkında bilgi için; Doğan Kaya, Çora Batır Destanı, Türk Kültürü, Yıl XXXVI, S. 425, 1998, s. 555-559.

[38] Çetin Yıldız, Kazan Tatar Türklerinin Mitolojisi, Doktora Tezi, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adıyaman, 2017, s. 24.

[39] Zeynep Bağlan Özer, Dünya Dilleri Merkezi, Bilge Yayın Dağıtım, Tahlil, Eleştiri Dergisi, 1999, s. 22, s. 20.

[40] Yerkesh Özer, a., g., t., s. 184, 185.

.

YAZARIN DİĞER YAZILARI