?>

Riyad Zirvesi Riyad’da kaldı, sınırı geçmedi

Mehmet Yıldırım

1 yıl önce

Arap Birliği ve Müslüman devletlerin üyesi olduğu 57 üyeli bir blok olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın başlangıçta ayrı bir araya gelmesi planlanıyordu. Arap diplomatların yaptığı açıklamaya göre, Arap devletleri, nihai bir bildiri üzerinde anlaşamadıkları için İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği’nin ortak toplanması kararlaştırıldı.

İsrail’in Gazze’yi bombalamaya başlamasından 35 gün sonra toplanabilen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin ortak Riyad Zirvesi; fiyasko ile mi sonuçlandı?

Hayır” demek mümkün değil!..

Riyad Zirvesi, tam anlamıyla fiyasko ile sonuçlandı. Müslüman devletler, İsrail’in eleştirilmesinde ortak karar aldılar ama nasıl bir tepki verilmesi gerektiği hususunda anlaşamadılar. Gazze’nin geleceği için ortak girişim oluşturulmadı.

Cezayir, Lübnan ve bazı ülkelerin, Gazze’deki vahşetin durdurulması için; İsrail ve dostlarına petrol tedarikinin kesilmesi ve ekonomik/ diplomatik bağların koparılması talebi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile birlikte üçüncü bir ülke tarafından ret edildi. Bu üçüncü ülke, muhtemelen Suudi Arabistan.

Riyad'daki Arap-İslam Zirvesi, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığının durdurulması için BM'nin acil eyleme geçmesini talep etti. Ortada kalmış bir kurum, Birleşmiş Milletler. Anlamını/ fonksiyonunu yitirmiş, son zamanlarda söz ve eylemleri ayyuka çıkan BM. Birleşmiş Milletler’in kendine hayrı yok.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (UNOCHA) sözcüsü Jens Laerke’nin sözleri; vicdan sahibi insanların da var olduğunu hatırlatıyor: “Bugün yeryüzünde bir cehennem varsa adı Kuzey Gazze'dir. Çocuklara gökyüzündeki ateşin onları öldürmeye geldiği nasıl anlatılacak?

Sahi nasıl anlatılacak?

Gazze Tarihi, kitaplara nasıl yansır?

Haçlıların Kudüs’deki katliamları nasıl yansıdı ise öyle mi yansıyacak?

Zirvede İsrail'in Gazze'ye yönelik amansız saldırılarına öfke dile getirildi ve işgal güçlerinin işlediği menfur savaş suçları ve vahşi katliamlar kınandı.

İsrail saldırganlığının meşru müdafaa kapsamına girdiği iddiası reddedildi. Dişleri onlarca yıl önce sökülen ve Amerika ile koşuşturan Arap devletlerinden ne beklenir?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, devlet eliyle yaptığı vahşeti savunurken; “Baskılara boyun eğmeyin. Bizim savaşımız sizin savaşınızdır. İsrail, kendi iyiliği ve dünya için kazanmalı” diyerek Batılı Hükümetlere çağrı yapıyor.

Binyamin Netanyahu, bölgede daha uzun sürecek bir savaşın başlangıcında olduğunu duyuruyor.

Binyamin Netanyahu ne yaptığının farkında. Nihayetinde uzun yıllar Nükleer Silaha sahip olduğunu kabul etmeyen ve ‘Nükleer Belirsizlik’ politikasını sürdüren İsrail’in, bölge ülkelerini Nükleer Silah ile tehdit etmesi düşündürücü.

İsrail; hastaneleri, içindeki hasta ve sağlık personelini de umursamadan bombalamaya devam ediyor.

İsrail için sivil ayrımı diye bir kavram yok. İsrail; El Kassam’la savaşmıyor. Gazze halkı ile savaşıyor. İsrail’in Faşist eylemleri insanlık için utanç verici.

Kalıcı bir ateşkes, gerilimin azaltılması ve saldırıların durdurulması talebi havada kalıyor. On binin üzerinde sivil insanı katleden bir devlet için uluslararası hukuk ve savaşta sivillerin korunması sözleşmesi çağrısı anlamsız.

Gazze’de insanların en temel hakkı olan yaşam ve barınma hakkı ortadan kaldırılmışken ulaştırılacak olan insani yardım malzemeleri kime ulaştırılacak.

Uluslararası Toplumların sessiz olduğu bilinen bir durum iken Gazze toplumlara insan oldukları gerçeğini hatırlattı.

İsrail’in, Gazze’de uyguladığı Soykırım/ Genosid, toplumların uyanışına yol açıyor. Etkili Güçlerin, hükümetler üzerindeki baskıcı ve bağlayıcı dayatmaları, devletleri sessizliğe sevk ediyor.

Uyanan Toplumlar; devletleri/ hükümetleri geri adım attıracak.

Gazze’nin başına gelenler; yarın diğer toplumların başına da gelecek. Şu an ki mekanizmalar bunu engelleyemiyor.

Bölgesel ve küresel güvenlik mekanizmalarının çalıştırılması, uluslararası hukukun işlevini yerine getirebilmesi için toplumların dayanışması ve salt iyilerin bir araya gelmesi; Küresel Şeytan Şebekesinin projelerini çökertebilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İslam milletlerinin Filistin davasını önemsediği açıktır ve ateşkesi kolaylaştırmak ve kalıcı barışı teşvik etmek için yapabileceğimiz çok şey var. Barışa hizmet etmek için güçlü ve aktif olmalıyız. Strateji olmadan kötü planlanmış adımlar atmak her şeyden önce Filistin davasına zarar verir” çağrısı Riyad’da karşılık buldu mu?

Türkiye; Zirveye katılmak zorundaydı. Riyad’da söylenecek sözü söyledi. Bundan sonraki plan yürürlüğe girecek. Riyad Zirvesi Riyad’da kaldı.

Savaşın bölgeye yayılma riski artıyor. Türkiye ve Yunanistan’ın güvenlik ekseninde bir araya gelmesini bu eksende okumak gerek.

Türkiye, hangi planı uygulayacaksa/ ki uyguluyor, göreceğiz.

Kritik bir soru sorsak: Şu anda Gazze'nin kuzey kesimlerini işgal eden İsrail'in, tüm bölgeyi işgal etse bile HAMAS'ı veya El Kassam Tugaylarını ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını söylemeye gerek yokken; İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin Riyad’da yayınladığı ortak bildiride “Filistinli grupların Filistin Kurtuluş Örgütü/ FKÖ çatısı altında birleşmeye çağrısı” kime ve neye hizmet ediyor?

Katliama uğramış bir toplumun, geleceğinin FKÖ’ye teslim edilmesinin Filistin halkı üzerinde oluşturacağı travma hesaba katılmadan hangi gerekçe ile bu karar alındı? Filistin halkına soruldu mu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hamas'ı Filistin'de seçimleri kazanmış bir siyasi parti olarak görüyorum. Hamas terör örgütü değil, kurtuluş ve mücahitler grubudur” sözünü unutmadık.

Silahlar sustuğunda bir avuç Gazzelinin kendisini yönetme hakkı kime verilecek?

Yıkımın boyutu netleşmeden ve düşmanın tavrı ortada iken ‘ertesi günün’ hesabı neden yapılıyor?

Uluslararası Dayanışma ve Jeopolitik Kaygılar; Gazze ile birlikte yer ile yeksan oldu. Dünyada Katil Sürüsü ve İnsanlık ayrımı netleştirilmelidir.

Gazzeli bir avuç çocuğun iman gücü, insanlığın kurtuluşuna vesile olacak. Yoksa İsrail ve arkasındaki ŞER/ Şeytan Şebekesinin insanlığa sürdüğü kara leke çıkmaz.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

Not:

Yaşadığı çağa ve günümüze damga vuran mutasavvuf Mehmed Zahid Kotku’nun kıymetli kerimesi, merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan'ın güzide eşi ve Sağduyu Partisi Kurucusu ve Onursal Başkanı Muharrem Nureddin Coşan’ın sevgili validesi; Hacer Muhterem Coşan Hanımefendi dâr-ı bekâya irtihal eylemiştir.

Allah-u Tealâ’dan tüm akraba, dost, muhib ve sevenlerine sabr-ı cemil diler, Firdevs-i alâ’da tüm sevdikleriyle beraber olmasını niyaz ederim. -Mehmet Yıldırım-

YAZARIN DİĞER YAZILARI