Soyum saraylı falan değil. Akdeniz bölgesinin dağlarında ovalarında göçebe hayattan yerleşik hayata geçmiş bir aile tarihimiz var. Babamın mensubu olduğu ailenin iki özelliği mevcut. Birincisi büyük dedemiz İmamoğlu Hasan Hoca ile hitama eren din görevliliği, diğeri de babamın dedesi Nuri Çelikdönmez ile son bulan Ayanlık yani yerel yöneticilik.
Anne ve babamın atalarının köyümüze yerleşme tarihleri hakkında net bir bilgi yok. Nüfus kayıtlarında yer alan bilgilere göre, asırlara uzanan bir mazi söz konusu. Ancak köyümüz bazı anlatılara göre Bizans ve Selçuklu devletlerinin sınırında yer aldığı için Senir/Sınır Kend/Kent yer adını taşıyan bölgenin içinde olduğundan İslam nüfusunun ikinci meskun beldesi.
Neden ikinci? Çünkü birincisi Seyyid Battal Gazi'nin soyundan gelen Macaristan Budapeştedeki Gül Baba, Cezayirdeki Veli Dede ve İlegöb/ Uluğbey de medfun VeliBaba Sultan gibi erenlerin yeşerdiği Uluğbey'dir.
Yassıören'in 2 km güneybatısında bulunan antik yerleşim MS 4. yy'dan 12. yy'a dek Tymandos adıyla anılmıştır. 1180 yılında II. Kılıç Arslan tarafından yağmalanan yerler arasında adı geçmesine bakılırsa en az 800 yıllık bir geçmişten söz edilebilir. Bölgedeki en eski Müslüman yerleşim merkezi ise Uluğbey köyü halk arasindaki ismi ile İlegöb kasabasıdır.
İşte, Isparta’da 8 Ağustos Salı günü vefat eden 83 yaşındaki babam İsa Çelikdönmez, bu yurt topraklarındandı. Cenazesi, 9 Ağustos Çarşamba günü Hacı Murat Dede camiinde öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Gölcüğe doğru çıkan dağ yolu üzerindeki Dere Mahallesi Yeni Mezarlıkta 1 Temmuz 2020’de vefat eden annemin yanında sırlandı saklandı, Allah'a emanet edildi. Ruhları şad mekanları cennet olsun. Allah gani gani rahmet eylesin.
-Resimdekiler ayakta duranlar sağdan sola Ayan Kamil (Meryem - Zeliha-İşçi ve Şevket Çelikdönmez'in babası) ölüm tarihi 10.10.1964, Ayan Ömer (İsa Çelikdönmez, Ayşe Ünsal, Naciye Demir'in babası), ölüm tarihi 4.5.1969, Ayan Ahmet (Nuri, Hasan, Ahmet, Nevrez, Niyazi Çelikdönmez ile Melahat Bardak, Fadime Ünlü, Safinaz Demir'in babası) ölüm tarihi 24.12.1964, Ayan Adil (Mehmet ve Nuri Çelikdönmez ile Fadime Maraşlı'nın babası) ölüm tarihi 2.6.1982, Şefika İstanbul (Yaşar İstanbul'un annesi) ölüm tarihi 1947 ) oturanlar sağdan sola doğru hasan Hoca oğlu İmamzade Ayan Nuri Çelikdönmez ölüm tarihi 15.6.1945, Ayan Nuri'nin eşi Molla Süleyman kızı Fatma ölüm tarihi 18.07.1937, Havva Uysal (Kocagözlerden Durmuş Uysal'ın eşi) ölüm tarihi 1988, Allah rahmet eylesin!.. RESMİN ÇEKİLDİĞİ TARİH 1927
İsa Çelikdonmez'in doğumu…
Isparta ili Senirkent ilçesi Yassıören köyünden İmamoğlu (Ayanlar) sülalesinden Çanlar Mahallesi camiinde kuşaklar boyu imam hatiplik yapan Molla Hasan oğlu Ayan Nuri oğlu Ömer Çelikdönmez'in evladıdır.
-Konya Medreselerinden mezun Ayan Nuri Çelikdönmez -Babamın dedesi…
-Ayano lakablı hayatı çobanlıkla geçen Ömer Çelikdönmez -Babamın babası
Merhum babam İsa Çelikdönmez, nüfusa 2-3 yaş küçük yazdırıldığını söylerdi. Küçük yazılmasının nedeni kendinden önce dünyaya gelen Hasan Tahsin, Ali Galip ve Seyfettin isimli kardeşlerinin çocuk yaşlarda ölmesidir. Çocuk ölümleri o kadar yaygındır ki babası onu, "bu da ölür" diye uzun yıllar nüfusa kaydettirmez.
Mesela Ali Galip, Hasan Tahsin kardeşlerinin nüfusta isimleri yoktur zira küçük çocukken ölmüşler fakat Seyfettin adını verdikleri yine küçük yazdırılır; yani 20.02.1931 vefatı 21.05.1936 yani 7 veya 8 yaşlarında vefat eder. Ayşe Ünsal Halam, Mart 1932 doğumlu olup 15.9.2022'de vefat etmiştir. Naciye Halam ise 27.4.1935'te doğmuştur, vefat tarihi 18.3.1959'dur.
Babamın doğumundan önce Ömer dedemin erkek çocukları hep vefat edince Dedem Ayano Ömer, Ninem Takko Musa -Zeliha kızı İsmihan ile birlikte Ayazmana da bulunan ve Ayazmana Dede ismiyle de tanınan Zekeriya Dede türbesine adanırlar.
Türbenin yanında yaşı hesaplanamayan, adı efsanelere karışmış bir anıt ağaç, “pinar meşesi” vardır. Pinar ağacının, Gelincik Ana Efsanesinde geçen Gelincik Dağından atılan yanık odun parçalarından biri olduğu rivayet edilmektedir.
Adak şartına göre erkek çocuk olursa İsa kız çocuk olursa Meryem ismi koyulacaktır. Babam doğunca dedesi Ayan Nuri Çelikdönmez'e haber verilir. Gelir ve geleneklere göre kulağına ezan ve kamet okuyarak İsa ismini koyar.
Nüfusa kaydedilmesi…
Babam İsa Çelikdönmez, 7 yaşına girdiğinde, Ömer dedem 1946'da Senirkent nahiyesinde nüfus müdürlüğü olmadığı için kaza/ ilçe merkezi Uluborlu'ya gider ve ölüm eşiğini atlattığını düşündüğü oğlu İsa'yı, 5 yaşında diye Nüfusa kaydettirir. Küçük yaşta yazdırmasının bir diğer nedeni de askere geç gitmesi içindir.
Çünkü 1. Dünya Savaşı ve sonrasında İstiklal Harbinden dolayı, Anadolu'da erkek nüfus azalmıştır. Aileler erkek çocuklarını askerlik öncesi evlendirmekte, çocuklarının dünyaya gelmesini istemektedir.
İşte bu nedenle resmi nüfus kaydına bakılırsa doğum tarihi 01.01.1941'dir. Fakat ana yaşı 1938 Ekim - Kasım - Aralık olabilir.
İlkokula gidişi ve annesinin ölümü…
-1953-1954 eğitim öğretim yılında mezuniyet karnesinde bulunan resmi
4 veya 5 yaşında iken 1293 /1877 doğumlu dedesi Ayan Nuri 15 Haziran 1945'te vefat eder. Kırçeşme mezarlığına giderken eski kabristanda toprağa verilir. Okul çağına girdiğinde Yukarı Mahallede Irmak başına çıkan yol kenarında bulunan Cumhuriyetin ilanından sonra eğitim ve öğretime başlayan Yassıören İlkokuluna gider. Dördüncü sınıfta 11 yaşında iken annesi, Takko Musa -Zeliha kızı İsmihan Çelikdönmez, 1 Ekim 1951 Pazartesi günü vefat eder.
Annesinin karnından su alındıktan sonra öldüğünü söylerdi. Hatta Annesi ile birlikte İsparta'ya 1922'de hizmete giren Devlet Hastanesine geldiklerini hatırlardı. Annesinin kendisini kucağına aldığında lıkır lıkır su sesi duyduğunu anlatırdı. Karında sıvı birikmesi, Karaciğer hastalıkları, kanser, kalp ve böbrek yetersizliği gibi hastalıklarda görülebiliyor. en sık saptanan nedeni karaciğer sirozudur. Karında sıvı biriken hastaların yaklaşık yüzde 80'inde neden karaciğer sirozudur.
Annesinin ölümünden etkilenmesin diye okula gönderirler. Annesinin tabutunun okulun önünden teneffüse çıktıklarında geçtiğini hayal meyal hatırlar. Annesinin kabri, Yassıören köyü Çanlar Mahallesi Mezarlığındadır.
O dönem öğretmenlerden Ali Kemal Başyiğit, Yusuf Baş, M. Tahir Öğüt, ismini hatırladıklarından. Kulabaşın İzzet kimse onun babası Ahmet Ateş iyi öğretmendi derdi.
Küçük iken ablaları ile halı dokur. Ayşe ablası Mevlüt Ünsal ile 10.2.1952 de evlenir. Naciye (Demir) ablası, Şakir Demir ile 11.4.1957'de evleninceye kadar ikisi halı dokurlar. O da evlenir gider iki yıl sonra doğum sonrası 18 Mart 1959'da hastanede vefat eder. Bir erkek çocuğu olduğunu duyardık.
Terziliği öğrenmesi…
Babası çobanlık yaptığından bağ bahçe işlerinden anlamaz. Ancak Deli Bunar'daki bahçelerde yetişen erik, elma, vişne gibi meyveleri tahta sandıklara koyarlar, eşeklere yüklerler, bazen Tırtar bazen Büyük Kabaca bazen de Karadilli Karacaören ve Garip Güreme taraflarına satmaya götürürler. Çoğunlukla buğday, haşhaş, yumurta ile takas/ trampa ederler.
Daha Süleyman Demirel'in yaptırdığı su kanalları Yassıören ovasını sulamadığından topraklar verimsizdir. Çiftçilikte gelecek olmadığı düşüncesiyle bir meslek sahip olmayı ister.
Sonrası köyde Topalsultanın Hasan Usta’ya Ömer dedem terzilik için para vererek babamı çırak verir. 6 ay gibi kısa sürede, kumaş kesmeyi, dikmeyi, model çıkarmayı çırak durduğu ustasından öğrenir.
Kalfa askere gitmeden önce ustalar, "kalfa artık usta oldu", derse bir makas verme durumu vardır. Usta, "kalfama makas vereceğim", der. Kalfa, bu zamana kadar kesim yapamaz. Usta olacağı zaman, kesim öğretilir. Usta makası verip, kesim öğretince kalfa, usta sayılır. Babam altı ay içinde önce çırak durur, kalfa olur, sonra usta olur.
Topalsultanın Hasan Usta makas verme merasiminden sonra Nazilli'ye göçer. Çünkü Ege Bölgesinde ekonomik hayat daha canlıdır. Babam Yukarı Mahallede Eyne Camisinin karşısındaki evlerinin köşesinde terzi dükkanını açar. Ancak umduğunu bulamaz. İşler kesattır. Köylüler ıvır zıvır işlerini yaptırırlar. Paralı işler için Senirkentteki terzilere giderler.
Kalktı göç eyledi…
Kendi menkıbesini arayan babam, köyde terzilikten geçimini sağlayacak kadar para kazanamayınca, kendisinden önce Nazilli'ye giden ustası Topalsultanın Hasan'ın "burada iş çok, para iyi, sen de gel" muhtevalí mektubunu alınca bulduğu ilk vasıtaya atlayarak yolda bir kaç vasıta değiştirerek Nazilli'ye gider. Benim nüfus cüzdanımda, doğum yerimin “Nazilli” yazmasının nedeni odur. Lakin yıllar sonra…
İlk zamanlar işler iyidir. Ege'nin bolluk bereketi, ayrıca ilçede mevcut Nazilli Basma Fabrikasından dolayı ekonomik hayat canlıdır. 23 Ağustos 1935’te temeli atılan, 120 civarında Sovyet montör ve mühendisin de çalıştığı Nazilli Basma Fabrikası, 28.236 iğ ve 3.189 ton iplik, 768 dokuma tezgahı, 23 milyon metre ham bez ve 4 adet basma makinası ile çalışır kapasiteye sahip olarak. 9 Ekim 1937’de üretime başlar. Hem de babamın doğumundan iki yıl önce …
Düğün-dernek…
Nazilli'de iken terzi dükkanında yatar kalkar. Köy dışında gurbette çalıştığından Ömer Dedem onu bir an önce evlendirmek ister. Kendisi, okuma yazma bilmediğinden Nazilli'ye mektupları, babamın dayısı Takko Mustafa Nuri Şencan'a yazdırır.
Ömer dedem askerlik öncesi oğlunu evlendirmek ister. Bulunan gelin adayı Ayan Nuri'nin Konya'dan medrese arkadaşı Öksüzzade Ahmet Efendi'nin oğlu Mercan Alisi'nin torunu, Aşağı Mahalleden Arapmolla Cemal ile Firdevs'in kızları 1938 doğumlu Naile Yalçın'dır.
-Öksüzzade Mercan Alisi'nin kızí Firdevs ve Arapmolla Yusuf oğlu Cemal Yalçın
"Sana kızlar bulduk hangisini isteyelim?" diye mektupla sorarlar. O da dedemin ismini saydıklarından, güzelliği dillere destan "Arap mollanın Cemalin kızını isteyin" der.
Ve o Nazilli'de iken kíz istenir, söz alınır, nişan olur düğün günü belirlenir haber verilir. “Gel düğünün var” haberini aldığínda ustası ile helalleşir Isparta Senirkent’te doğru yola çıkar. Karlı bir kış günü, Çarsamba günü gelin çıkar.
Davetiye dağıtmak için oku derlerdi, Garip köyüne filan merkeple gider gelir Yörük Mehmet Çelebi ve babası Hileci İsmail Çelebiye oku verir bir gece çadırda yatar ertesi gün döner.
Evlenme tarihleri 08.01.1958 Çarşamba günüdür.
“Gelin ata binmiş, ya nasip demiş” derler ama annem, ata binmeyip taksi tutulmasını ister. Taksi bulamazlar ama onun yerine jip vardır. O kış, mevsim normalleri üstünde kar yağar. Düğün öncesi Ayano Ömer dedem, Senirkent pazarı (Cumartesi) günü 4 Ocak 1958'de, 1954 yılında Tuzla’da Willys şirketinin ürettiği jiplerden birini kiralar.
Kar kış kıyamet demeden Senirkent ilçesinden kiralanan cip, anamın gelin arabası olur. Aşağı Mahalleden alınan gelin, Senirkentten kiralanan jipe bindirilir. Davul zurna eşliğinde yola çıkan gelin alayı önde jip arkasında atlılar, köy içinde tür atılır ve Yukarı Mahalledeki eve getirilir. Tabii gelin alayı, harman yerine de uğramayı ihmal etmez.
Hayatları da düğün günü gibi zorluklar içinde geçer. Ekim 1958'de ilk çocukları ağabeyim Seyfettin Necdet dünyaya gelir. 1960'da 6 aylık iken vefat eden Özen dünyaya gelir. 1965'te ben, 1968'de kızkardeşim İsmihan (Prof. Dr. Ümit Akça eşi) dünyaya gelir.
Askerlik yılları…
Askere gitmeden önce ikinci oğlu Özen 13 Nisan 1961 de vefat eder, Kırceşme mezarlığında 21.05.1936'da 7 yaşında ölen amcası ile büyük dedesi Çanlar Mahallesindeki Hasanlar Camiisi olarak da bilinen caminin İmamı Hasan Hoca’nın yanına gömülür.
25 Kasım 1961’de iki gün iki gece trenle Sivas'a acemi birliğine teslim olur. Üç ay sonra Sivas'tan dağıtım olurlar.
-Balıkesir Kızpınarı Kışlası
31 Ocak 1962'de Sivas'tan trenle Balıkesir Kızpınar'a intikal eder, Türk silahlı kuvvetlerinde, ordunun savaş araç ve gereçlerini ve benzeri her türlü gereksinimini sağlamakla görevli asker sınıfı ordonattır. Orada 2 ay kalır. 1962 Nisan ayının ilk haftası kurra çekerler.
Ankara'ya gelir Balıkesir'de iki ay kalır. Sınıfı ordonat idi. Askerde Ankara'da onbaşı olur Kademede terzilik yapar. Onbaşı imtihanında görevli Astsubay başçavuş şöyle demiş her soruyu bildiği için "Şu ufaklık var ya zehir gibi" der. İmtihanı kazanır, onbaşı olur. Onbaşı olunca rahatlar, Astsubay başcavus terzilik için kademeye verir, Asker elbiseleri, şapkalar, elbise düzeltme işleri yapar.
-Babam askerde iken abim Necdet Çelikdönmez, büyük dayım Ekrem Yalçın ile Senirkentte
1961 yılsonu firar eder köye gelir. 1962 yılının başında dõner. Astsb. cezadan kurtarmak için bir iki tokat ile savuşturur firar ettiği için.
8 Mart 1962 Ankara'ya Uçak düşer…
1 Şubat 1962'de Ramazan ayında oldukları için orucunu hiç kaçırmaz. O gün de iki uçak havada çarpışır ve düşer. Kendi ifadesine göre "İkindi namazına camiye gittim oruçluydum, bölükte namaz kıldık, tesbih çekiyorduk, caminin üstünden gürültü geçti, alev-duman Ankara'ya düştü, Ulus semtine…"
1 Şubat 1963 tarihinde Lübnan Havayolu Şirketi Middle East Airlines-Air Liban'a ait Lefkoşa aktarmalı Beyrut-Ankara seferini yapmakta olan Vickers Viscount 745 D tipi yolcu uçağının Esenboğa Havaalanı'na inişe hazırlanırken Türk Hava Kuvvetleri'ne ait Douglas C-47 tipi nakliye uçağıyla çarpışması sonucu, her iki uçak da Ulus semtinde bulunan meskun mahaller üzerindeki farklı noktalara düşmüştü.
Kazada yolcu uçağında bulunan 11 yolcu ve 3 mürettebat, askeri uçakta bulunan 3 Türk askerî personeli ve uçakların düştükleri yerlerde bulunan 87 kişi ile beraber toplam 104 kişi ölmüştür. Kazanın Ramazan ayında Ankara'nın önemli ticari ve yaşam merkezlerinden Ulus semtinde meydana gelmesi can kaybının artmasına neden olmuştur.
Enkaz altından cansız çıkarılanların ve daha sonra hayatını kaybeden ağır yaralı kazazedelerin can kayıpları da eklendiğinde ölü sayısı, kazadan sonraki günlerde giderek artmıştır. Bazı internet kaynaklarında, kazada ölenlerin sayısı 120 olarak gösterilmişti.
Acı haber tez duyulur. Annem Ankara'da uçak kazası olduğunu duyunca abimi kucağına alır yayan yapıldak ağlaya ağlaya Aşağı Mahalleye babasının evine gider. Babasına köy kahvesine gidip, radyo haberlerini dinlemesini ister. Sonra babamın sağ ve selametle olduğuna dair mektubu gelir.
Babamın askere gidişini zar zor hatirlayan ağabeyim, 11 Kasım 1962'de Ekrem dayısının düğününde sünnet olur.
Askerlik dönüşü zor günler…
Babam, askerlik görevini yapar ama asker harçlığını annem gönderir. Yukarı Mahalledeki evde halı tezgahı kurdurur. Bir ayda bir kelle tabir edilen büyük boyda Isparta halısı çıkarır. Dedem Ayano Ömer, merkeze yükledigi halıyı Senirkent pazarında satar. Halı için ip, kendisine tütün, yağ, tuz gibi evin ihtiyaçlarını alır. Artan para, askerdeki babama gönderilir.
09 Kasım 1963'de Ankara'daki birliğinden terhis olduktan sonra 10 Kasım günü Isparta’dan köye vasıl olur. Yanında asker kaputu ve matarasını hatıra olarak getirir. Ayano (Ayanoğlu) Nuri dededen kalan bağ bahçe işleri ile uğraşır. Bazen Güreme Garip köylerinin üstündeki ormandan eşek yükü odun getirirler. Hatta yine oduna gittiklerinde eşeğe haddinden fazla odun yükler, eşek ağır yükün altında birkaç kez yıkılır. Eşek köye geldikten birkaç gün sonra ölür.
Bir keresinde köyden birkaç kişi, dağ yolundan eşeklerle önce Atabey ovasına inerler. Göndürle’de köy odasında kalırlar sonra Isparta'dan çömlek alırlar. Geldikleri yoldan köye dönerler.
Geçim şarları zordur. Toprak, atılan tohumu bile vermez. Annemle ikisi halı dokurlar. Köydeki terzilik para kazandırmaz. Canları burnunda iken Nazilli'deki Usta'dan mektup alır. Önce babam gider. Yıldıztepede Trenci Remzi’nin bir odalı evini kiralar. Arkasından Ömer Dedem annemi ve abimi götürür. 9 .6.1965'te ben dünyaya merhaba derim.
Benimle ilgili anlatılan birkaç anıyı sizlerle paylaşayım. Babam, iş dönüşü beni ağlarken bulur. Anneme neden ağladığımı sorar. Maması yok der. İspirto ocağı çalışmaz. Kumaş kırpıntılarını toplar. Cezvede pelte pişirir. Karnım doyunca ağlamam durur.
Diğer bir anı da bir yaşıma doğru yemem için elime taze incir tutuştururlar. Ben inciri kilime sürtermişim. İncir pislenir. Temizleyip tekrar verdiklerinde yine aynısını yaparmışım.
Hayaller Paris, gerçekler Nazilli'dir. İşler yolunda gitmez. Tekrar İsparta'ya dönülür. Babam, 1965 Şubat ayında Antalya'da Sağlık Bakanlığının açtığı ilaçlama kursuna katılır. İmtihanı kazanır. Mart ayında göreve çağırırlar. Ancak başka illerde görevlendirileceklerini öğrenince işe başlamaz.
Adliye’de çalışmaya başlar…
Babamın memurluk macerası, halı satmak için Isparta'ya gelmesi ile başlar. Halı pazarından sonra annemin dayısı, Firdevs ninemin ağabeyi Isparta Cezaevi Katibi Hacı Ahmet Yüce'nin yanına uğrar. O tarihte cezaevi Hükümet (Valilik) binasının karşısındadır. Hoş-beş ettikten sonra Ahmet Yüce, "sana buradan iş bulsak çalışır mısın?" diye sorar. Babam da olur der. Ahmet Yüce, gider cumhuriyet savcısı ile konuşur. Babam, Isparta'da 9 Eylül 1966'da adliyede çalışmaya başlar. Bir yıl kirada oturur.
Senirkent Yassıören’den İsparta'ya yerleşilmesi…
Isparta'ya köydeki ailesini taşımak için eski adı Tekke yeni adı Hızırbey olan mahalleden 20 Ağustos 1967'de bahçeli ev satın alır. Aynı gün kız kardeşim doğar ve ona ölen annesi İsmihan ninemin adı verilir. 04 Mayıs 1969 da babası Ayano Ómer dedem vefat etti. Dedem köyde tek başına yaşıyordu. Akrabalar, sabaha karşı köyden gelerek haber verdiler. 5 Mayıs'ta Kırçeşme kabristanında toprağa verildi.
Eylül 1967 de Isparta'ya, aldığımız eve göçtük. Ev, 4 Ekim 1914 tarihinde Isparta-Burdur hattında meydana gelen deprem sonrası ahşap ve çamur karışımı Bağdadi stille yapılmıştı. Bu deprem, Isparta ve Burdur merkez olmak üzere çevresini etkilemişti. Birçok bina da ya tamamen yıkılmış ya da hasar görmüş, binlerce insan ölmüştü.
O evde 8-9 yıl oturduk. Tenekeden yapılma üçgen bir sobamız vardı. Yaygı olarak hasır üstünde otururduk. Annem bizi bahçede leğen içinde yıkardı. Mayıs 1969'da evin ön tarafında bulunan bitişik arsayı satın aldık. Sonra bahçemize 1975 senesinde, "yığma" diye tabir edilen, taş duvar tuğla evimizi borç-harç inşa ettik. 5 Mart 1983'te ilk göz ağrımız eski evimiz yandı.
Babam, kişisel gelişimini tamamlamak için Akşam Ticaret Lisesi'de açılan 10 parmak daktilo kursuna katılır ve başarı ile diplomasını alır. Buğday Caddesinde bulunan İcra dairesinde hizmetli odacı olarak 7 yıl çalışır. 1973’de imtihanla mübaşirlik kadrosuna geçer.
Bu arada, çarsı merkezde Mimar Sinan caminin karşısında Senirkentli terzi Kadir Gücüöz Ustanın işlerine yardımcı olur. Kadir Usta, özellikle Isparta'da bulunan 58. Tümenin işlerini almaktadır. Seri şekilde asker elbiseleri dikmektedir. Babama da parça başı ücret verir.
Babam, mesai sonrası kumaşları eve getirir. Cumartesi - Pazar dahil olmak üzere dikiş makinesinde çalışırdı. Annem de babama yardımcı olur, elbiselerin ilik evlerini örer, bazen de kömürlü ütü ile kırışıklıkları düzeltirdi. Hafta sonları babam, dikiş makinesinde çalışırken veya ütü yaparken Budapeşte radyosunu dinlerdi. Aşık Şerif Mahsuni'nin;
"Bütün insanlık adına
Amerika katil katil
Hukuk yapar kendi teper
Amerika katil katil…" türküsünü ilk kez çocukluğumda Budapeşte radyosunun Türkçe yayınında duymuştum.
Babam, beni köy okuluna kaydettirdi ama neden?
1970 - 1971 eğitim ve öğretim yılı. Eğitim yaşı yedi olmasına rağmen ailem beni bir yıl erken okula göndermek istiyor.
Ancak Isparta merkezdeki Tekke (Hızırbey) mahallesi Nabil sokakta bulunan evimize en yakın okul Nazmi Toker; idarecileri yaşımın küçük olduğunu ileri sürerek kabul etmediler.
Hesaba katmadıkları en hakiki özbeöz Ispartalı olarak, demokrasilerde çare tükenmeyeceğini biliyor olmamızdı.
Çözüm hemen devreye girdi.
Önce akrabalarımın bulunduğu Senirkent ilçesine bağlı Yassıören Kasabası İlkokuluna kaydım yaptırıldı. Öğretmenimiz Abdurrahman Gürdal ve kalabalık bir sınıfımız vardı.
Bir hafta 10 gün kısa süren köy okulu maceramdan sonra nakil ile soluğu, Turan Mahallesi ve Tekke/Hızırbey Mahallesini ikiye ayıran Hastane caddesi üzerindeki Nazmi Toker İlkokulu’nda alıyorum.
Zabıt Katibi oldu…
Üç yıl mübaşirlik yaptıktan sonra sınavla 1976'da özellikle Sulh ceza ve Sulh Hukuk mahkemelerinde zabıt katipliğine yükseldi. Emekli olmadan iki ay izin kullandı. 15 Ağustos 1995 günü, emeklilik için ilişkiyi kesti. Emekli maaşı ile neredeyse hurda denilebilecek bir "Murat 124" aldı. Köye giderlerken kaza yaptılar. Arabanın rotu çıkmıştı.
Babam ve Annem, 2002’nin Şubat ayında Hac farizasını ifa ettiler. Kendi sülalesinden hac farizasını ilk o yerine getirmişti. 6 Şubat 2002 Çarsamba günü, Isparta havalimanından Arabistan Cidde’ye uçakla gittiler. 07 Mart 2002 Perşembe akşamı Isparta hava limanına indiler.
Rahmetli babam, namusuna - edebine son derece bağlı dürüst biriydi. Sinirli olup, dayıları gibi genetik olarak asabiydi. Evimizden misafir eksik olmazdı. Misafirlere mutlaka kahve ikram edilirdi. Kendisi, Çernobil faciasından sonra çay içmeyi bırakmıştı.
Önce annem Naile Çelikdönmez 1 Temmuz 2020 Çarşamba akşamı vefat etti. 2 Temmuz 2020'de Dere Mahallesinde, Gölcük Yolu üzerindeki Yeni Mezarlıkta toprağa saklandı. Sonrası, babam için çok zor oldu. Hemen hergün sabah namazını kıldıktan sonra arabasına biner, annemin mezarına gider, Kur’an-ı Kerim okur. Kendi diktiği gülleri sulardı. Bu vazifesini ölümünden önceki son 3-4 ay yerine getiremedi.
Kız kardeşim ve ailesi hep yanındaydılar. Her sorunu ile ilgilendiler. Onlara bir teşekkür ve minnet borçluyum.
Babam İsa Çelikdönmez, 8 Ağustos Salı günü Hakkın rahmetine kavuştu. Ölümünü Ankara'da öğrendiğimizde hemen yola çıktık. Eve geldimizde, soğuk ve cansız bedenini hıçkırıklarla öptüm. Cenazesi, 9 Ağustos Çarşamba günü, Murat Dede Camiinde kılınan öğle namazına müteakiben annemin yanında toprağa verildi. Ulu tinleri Tengri katında kut bulsun. Ruhları şad mekanları cennet olsun. Allah rahmet eylesin.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://10balikesir.com/manset/kizpinari-kislasi.html
https://nisanyanmap.com/?y=&t=Senirkent&u=1&ua=0
https://www.habersanliurfa.net/omur-celikdonmez-in-aci-gunu/44449/
https://www.dikgazete.com/haber/omur-celikdonmezin-anne-acisi-540825.html
https://www.dikgazete.com/yazi/annem-ve-ben-makale,2626.html-2626.html
https://www.dikgazete.com/haber/yazarimiz-omur-celikdonmez-in-aci-gunu-847014.html
https://dtcfbirlik.com/makale/yassioren-yassiviran-koyundeki-zaviye-vakiflari-1-seyh-baba-kargin-zaviyesi-ile-ilgili-belgeler/
https://dtcfbirlik.com/makale/zekeriya-dede-zaviyesi-ve-zekeriya-sultan-turbesi/
https://ispartaism.saglik.gov.tr/TR-2142/isparta-ilinin-saglik-tarihcesi.html