POLİTİKACI ŞEYHİ MACHİAVELLİ
Said Nursi bundan yüz yıl önce, “Şeytan’ın ve politikanın şerrinden Allah’a sığınırım.” diye bir söz söylemiş ve inzivaya çekilmişti. Politikayla uğraşanlara ağır gelse de bu sözün zaman içerisinde ne kadar yerinde bir tespit olduğunu bizzat gözlemleyerek öğrendim.
Neredeyse 50 yılımı medyanın içinde geçiren biri olarak bu söze bir zamanlar medyayı da ekleyerek, “Şeytan’ın, politikanın ve medyanın şerrinden Allah’a sığınırım” demiştim.
Medyada ve politik alanda yaşanan çok hızlı değişim ve dönüşümler, fikir kaymaları, düşünce yozlaşmaları her geçen gün bu fikrimi daha da kuvvetlendirdi
Medyayı başka bir yazının konusu etmek üzere politik alandaki bazı hadiseleri, nazara vererek meseleyi gündeme taşımak istiyorum.
Mesela sosyal medyada gezinirken bazen çok ilginç videolara denk geliyorum. Seyredince bir insanın bu derece hızlı dönüş yapmasının nasıl mümkün olduğu hususuna tevil getiremiyor ve hayretimi gizleyemiyorum.
Mesela daha dün denecek bir zamanda Sayın Cumhurbaşkanını öve öve bitiremeyen bir vekil, parti değiştirince şimdi çıkmış adeta Cumhurbaşkanına sövüyor ve ilk seçimde ülkeden kaçacağını iddia ediyordu.
Yine geçmiş dönemde, başka bir partide iken iktidar için, “Firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız.” diyen bir politikacı, iktidar partisine geçinde bütün yergilerini sıfırlıyor ve peşpeşe övgüler diziyordu.
“Bunlar gömlek çıkarmadı, deri değiştirdi. Bunlar yılan yılan!..” diyen başka bir politikacı, kısa zaman sonra partisinden istifa edip, iktidar partisine geçmiş ve önemli görevlere getirilmişti. Tabii ki onun yermelerinin yerini de övmeler almıştı.
Yine milliyetçi bir partiden vekil seçilen birisi, rahatlıkla milliyetçi düşmanı başka bir partiye transfer olabiliyor.
Geçmişte bir vekil, çok parti değiştirdiği için gazeteciler ona, “Fırıldak Kubi” diye lakap takmıştı. Fakat şimdi yaşananlar onun rekorunu egale edecek seviyeye çoktan geldi de geçti bile.
Politik arenada yaşanan bu hızlı değişim ve dönüşümler, insanın başını döndürecek hale geldi. Bazı politikacılar, bir gün önce siyah dedikleri bir şeye ertesi gün geçtikleri parti adına rahatlıkla beyaz diyebiliyorlar. İşin ilginç tarafı da bu yalanı söylerken yüzleri hiç kızarmıyor. Allah’tan korkmadıkları gibi kullardan da utanmıyorlar.
Bunu söylerken parti ayrımı yapmıyorum. Çünkü bunu yapanların takip ettikleri ortak bir şeyhleri var; “Hedefe gitmede her yolu meşru gören” bu zihniyetin sahibi İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden biri olan Machiavelli’dir.
Esas adı “Niccolò di Bernardo dei Machiavelli” olan bu şahıs, 3 Mayıs 1469 yılında doğmuş ve 21 Haziran 1527’de vefat etmiştir.
Machiavelli’yi meşhur eden en önemli düşüncesi ise, “Tespit edilen hedefe gitmek için her yol kullanılabilir. Bunun için hiçbir ahlaki değer önemli değildir.” anlayışı olmuştur.
Devlet adamı, askerî stratejisi uzmanı, düşünür, şair ve oyun yazarı olan Floransalı Machiavelli, kaleme aldığı “Prens” isimli meşhur eserinde, iktidarın ele geçirilişi ve korunması için hiçbir dini ve ahlaki kaygıyı dikkate almanın gerekmediğini ileri sürdü ve bayağı da taraftar topladı.
Hiçbir dini ve ahlaki değere önem vermeden ne olursa olsun başarıya odaklanan bir zihniyetin sahibi olan Machiavelli, politika alanında hırsı adeta tanrılaştırdı.
Ardından “Makyavelizm” isimli sistemin kuruculuğunu yaptı ve fikirlerinin merkezine, “Başarmak ve hedeflenen amaca gitmek için her yol kullanılabilir. Bu hususta hiçbir ahlaki değer ve insani haslet hedefe gitmeye engel olmamalıdır.” anlayışını yerleştirdi.
Machiavelli, politik düşünüşün laikleştirilmesi gerektiği üzerinde de ısrarla durdu. Bu hususta her ne kadar kiliseye karşı gibi görünen Machiavelli, hükümdarın gerektiği zaman dini de alet olarak kullanmasının hiçbir sakıncası olmadığını savundu ve çok yüzlü davranmanın faziletlerinden bahisler açtı.
Machiavelli’nin, “Hedefe gitmek için her yolu meşru görebilirsiniz.” düşüncesi, iktidarları veya hedefledikleri noktaları ele geçirmek isteyenler için adeta bir sığınak ve ilke haline geldi. Artık hiçbir ahlaki değere ve dürüstlüğe önem vermeyenler, hedefledikleri noktaya varmak için hiçbir ölçü tanımaz hale geldiler.
Bunun sonucu olarak insanlar, en yakın arkadaşlarını, dava adamlarını, kutsal bilinen bütün dini değerleri amaçlarına ulaşmak için ayaklar altına almaktan çekinmediler. Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını çalmaktan, yolsuzluk yapmaktan geri durmadılar.
Machiavelli’nin takipçileri de insanlık adına ne kadar erdem ve değer varsa amaçlarına kavuşmak için hunharca harcadılar ve yok ettiler.
Machiavelli’nin en önemli takipçileri politikacılar oldu. İktidara kavuşmak için her türlü insani, dini, ahlaki değeri ayaklar altına alan politikacılar, yalan üzerine bina ettikleri politik stratejileriyle yollarına devam ettiler. Elde ettikleri iktidar nimetlerini kaybetmemek için ise her türlü ahlaksızlığı ve erdemsizliği sergilediler. Milletin soyulmasına ve sömürülmesine göz yumdukları gibi kendilerine de aynı şeyleri yaptılar.
Bu zihniyete mahkûm olmuş politikacılar için artık iktidarlarını veya mevkilerini kaybetmeme adına yapmayacakları zalimlik kalmadı. Bu hususta belki de milyonlarca insan hayatını kaybetti.
Machiavelli’de bu düşüncenin oluşmasının sebebi küçük yaşlarda klasik Latin ve Yunan edebiyatını öğrenmesinin yattığı açıktır.
Her türlü insani değeri yok sayan ve ne olursa olsun başarıya odaklanan bu sefil anlayış, onun hedefe gitmede her yolu meşru görme düşüncesine saplanmasına sebep oldu.
Floransa’da Savonarola adlı bir rahipten aldığı Hıristiyan temelli dersler de onun bu düşüncesinin beslenmesine katkı sağladı.
Kardinal Giulio de Medici, Floransa’nın yönetimine geçmesiyle Machiavelli’ye anayasa taslağı hazırlama ve Floransa tarihini yazma görevi verdi.
Machiavelli, yetiştiği ortamın tesiriyle öncelikle içinden çıktığı Hıristiyan düşüncesine ihanet etti. Her türlü ahlaki değer gibi kiliseye de karşı çıkan Machiavelli, dinin sosyal hayattan çekilerek politik düşünüşün laikleştirilmesini savundu. Makyavel, kiliseye karşı olmasına rağmen savunduğu fikrin gereğini yerine getirerek zaman zaman kiliseyi kendi çıkarları için kullanmaktan da çekinmedi.
Machiavelli, birçok yüzlülüğü savundu. İtalyan birliğini tesis etmek için çalışan politikacıların dindar olsun ya da olmasın hedeflerine kavuşmak için son derece dindar görünmesini yani müraice davranmalarını istemekten çekinmedi.
İnsan fıtratını kötü ve bencil olarak tanımlayan Machiavelli, politikacıların veya amacı olan herkesin başarıya ulaşmak için bu kötülük ve bencilliği kullanmasının sakıncası olmadığını savundu. Bunun için de hedefe gitmek için her yola, her araca başvurulması gerektiğini, bunun için hiçbir engelleyiciye takılmamayı kendisine bir iman esası olarak belirledi.
Politikanın ahlak kuralları ve dürüstlük çerçevesinde işleyen bir alan olmadığını savunan Machiavelli, ülkeyi yönetenlerin ahlaki kurallar içerisinde hareket etmesinin zamanla ülkeyi yıkıma götüreceğini ileri sürdü.
Bir politikacının veya liderin başarılı olması için ahlaklı ve erdemli olmanın gereksizliğini savunan Machiavelli, hedefe gitmek için çok yüzlü davranarak ahlaklı ve erdemli görünmenin yani münafıklık yapmanın lüzumunu gerekli gördü.
Politikanın ahlak, erdem ve dürüstlükten bağımsız bir uğraş alanı olduğunu ileri süren Machiavelli, kendinden sonra binlerce politikacının adeta yol gösterici şeyhi oldu.
Machiavelli, meşhur eseri ‘Prens’te; bir kişinin hiçbir etik, ahlak veya hukuk kuralı olmadan tek başına nasıl iktidar haline gelebileceğinin ilkelerinden bahisler açarken, politik fikirlerini geliştirdiği sisteminin merkezine de menfaatçiliği koydu.
“Amaç, aracı haklı kılar.” esasını merkeze alan Makyavelizm; “Her şeyi hiçbir sınır yokmuş gibi yapma” düşüncesidir ve hedefe ulaşmak için hiçbir şart tanımaz.
Makyavel’e göre politik aktörler, Narsist kişilikleri sebebiyle hiç kimseye güvenmemelidirler. Ancak bu tür politikacıların güvensizliklerini etraflarına belli etmemeleri için bunu saklamaya ve çok yüzlü davranmaya mecbur olduklarını da belirtir.
Machiavelli, ülkemizdeki politikacıların kahir ekseriyetinin de takip ettiği bir “Şeyh” statüsündedir. Herhangi bir partiden milletvekili seçilen bir kişi, menfaatleri gereği rahatlıkla fikren hiçbir bağı olmayan partilere geçebilmekte ve onların tetikçiliğini yapabilmektedir. Dün bulunduğu mevkide iktidara söven nice politikacı, iktidarın cazibesine kapılarak iktidar partisine geçinde sövgüleri bu kez övgüye dönüşmesi bunun bir göstergesidir. Aynı durum, iktidar parti vekilleri için de geçerlidir.
İktidar nimetleriyle içli-dışlı iken öve öve bitiremedikleri iktidar ile nimet bağı kesilince iktidar, onlar için adeta en kötü yönetim haline dönüşebilmektedir. Bunların örnekleri alabildiğine çoktur ve kanunlardaki boşluklar, bu kişilere hedefe gitmede her yolu meşru görmenin yolunu açmaktadır.
Haliyle bu durum, politik alanda ahlakın, erdemin, dürüstlüğün sonunu getirmektedir.
Dün iktidardan uzak olduklarında “Mücahit” nutukları atanların, iktidar nimetleriyle karşılaşınca önce “Müşahit”, sonra “Müteahhit” ve sonunda da “Her işe müsait” hale gelmeleri şeyhlerinin Machiavelli olduğunu açık biçimde göstermeye yeter kanaatindeyim.
Yine gençlik yıllarında devrim nutukları atan ve güya halktan yana olduklarını haykıran nice politikacının imkânlara kavuşunca Machiavelli’den daha Makyavelist olduğunu gözlemledik. Bugün ülkenin son 80 senelik geçmişiyle beraber değerlendirdiğimizde içine düştüğü kötü durumun en önemli suçluları bana göre Machiavelli’yi şeyh kabul eden ve her türlü erdem ve ahlaktan uzak olan politikacılardır.
Bu millet, adı geçen politik tiplerden çok çekmiştir ve hala da çekmektedir.
Bize göre, ülkeyi yönetmeye talip kişilerin erdemli, ahlaklı ve dürüst olmaları ülkenin kalkınması ve milletin huzuru için çok önemli bir gerekliliktir. Bunun için erdemli, ahlaklı ve dürüst olmayanların politik alanda yer almamaları gerekir.
Ülkenin ve milletin kalkınmasını isteyen herkesin, öncelikle Machiavelli’yi kendine rehber edinen bu tür politikacılardan kurtulması bir zarurettir. Aksi halde içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmamız asla mümkün olmayacaktır.
Yüce kitabımız, bu hususta hükmü ne güzel koymuş:
“Siz kendi elinizde olanı değiştirmedikçe Allah sizin elinizde olanı değiştirmez. Allah, herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir.” (R’ad, 11)
Dikkat ettiyseniz Machiavelli’nin müridi olmuş politikacıları anlatırken hiç isim vermedim ve meseleyi soyut bıraktım.
Bir gün şair Eşref’e sormuşlar:
“Niçin hicivlerinde isim zikretmiyorsun. Soyut bırakıyorsun. Kimin için yazıldıkları belli olmuyor.”
Eşref gülerek cevap vermiş:
Demiş ki:
“Niçin olacak, numarasız gözlük gibi bütün alçaklara hitabetsin diye.”
Machiavelli’yi mürit edinen politikacılar, bu yazıdan ibret alır mı dersiniz?
.
Selim Çoraklı, dikGAZETE.com