?>

Osmanlı’da ticaretin gelişimi ve İstanbul’un ticaretteki rolü

Hülya Ayhan

9 saat önce

OSMANLI’DA TİCARETİN GELİŞİMİ VE İSTANBUL’UN TİCARETTEKİ ROLÜ

Osmanlı İmparatorluğu, 14. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar hüküm süren geniş bir imparatorluk olup, ticaret alanında önemli başarılara imza atmıştır. Bu yazımda, Osmanlı İmparatorluğu'nda ticaretin nasıl geliştiği, ekonomiye katkıları ve ticaret yollarının önemi ele alınacaktır.

Ticaret yolları ve ticaretin gelişimi...

Osmanlı İmparatorluğu'nun coğrafi konumu, ticaretin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. İmparatorluk, Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprü görevi görmüştür. Önemli ticaret yolları arasında İpek Yolu, Baharat Yolu ve Trans-Sahra ticaret yolları bulunur. Bu yollar üzerinden ipek, baharat, değerli taşlar, altın, gümüş ve diğer lüks mallar taşınmıştır.

Ticaret merkezleri ve limanlar...

Osmanlı İmparatorluğu'nda ticaretin kalbi, önemli ticaret merkezleri ve limanlarıdır. İstanbul, İzmir, Selanik, Halep ve Kahire gibi şehirler, ticaretin can damarı olmuştur. Bu şehirler hem kara hem de deniz ticaretinin merkezleridir. Limanlar, uluslararası ticaretin gelişmesine katkı sağlamış ve ticaret filolarının büyümesini desteklemiştir.

Ahitnameler/Kapitülasyonlar ve Ticaret Hukuku...

Osmanlı İmparatorluğu, farklı milletlerin ticaret haklarını korumak ve uluslararası ticareti teşvik etmek amacıyla Ahitnameler yani Kapitülasyonlar adı verilen anlaşmalar imzalamıştır. Bu anlaşmalar, Osmanlı topraklarında ticaret yapan yabancı tüccarlara çeşitli haklar ve ayrıcalıklar sağlamıştır. Ayrıca, Osmanlı ticaret hukuku, ticaretin düzenli ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla çeşitli kanun ve düzenlemeler getirmiştir.

Ticaretin ekonomiye katkıları…

Ticaret, hiç şüphesiz Osmanlı ekonomisine büyük katkılar sağlamıştır. İmparatorluk, tarım ve zanaat ürünlerinin ticaretini yaparak ekonomik büyümeyi desteklemiştir. Ayrıca, vergilendirme sistemi sayesinde ticaretten elde edilen gelirler, devlet hazinesine önemli miktarda katkıda bulunmuştur.

İstanbul'un ticaretteki rolü...

İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli ticaret merkezi olarak öne çıkmıştır. Şehir, coğrafi konumu sayesinde Avrupa ile Asya arasında bir ticaret köprüsü işlevi görmüştür. İstanbul'un limanları, Akdeniz ve Karadeniz ticaret yollarının kesiştiği noktada yer alarak, uluslararası ticaretin merkezi haline gelmiştir.

Şehirdeki Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı gibi ticaret merkezleri ise, yerli ve yabancı tüccarların buluşma noktası olmuştur.

İstanbul'un Fethi sonrasında, şehirde ticaret hayatını düzenlemek ve geliştirmek amacıyla yeni düzenlemeler yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet, Fetih sonrası dönemde şehirdeki ticaretin canlanması için çeşitli teşvikler ve düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler, İstanbul'un ticaret merkezi olma konumunu pekiştirmiştir.

İstanbul'un Fethi sonrasında Galata'da yeni Türk mahalleleri kuruldu. Müslüman Türk nüfusu çeşitli esnaf gruplarından, örneğin kürkçü, bakırcı, abacı, ekmekçi gibi Kasımpaşa'daki tersanede çalışan denizcilerden oluşuyordu. Türklerin ayrıca Aksaray, Beyazıt, Fatih Külliyesi ve Haliç yamaçlarına yerleştirildiği bilinmektedir.

Ermeniler Samatya'ya, Rumlar ise Marmara sahiline ve Galata'ya yerleştirildi. Galata, 15. yüzyılın sonlarına doğru, nüfus ve ekonomi açısından gelişerek zengin bir ticaret bölgesi haline geldi. Haliç ve yamaçları ise doğal liman ve ticaret merkezi olarak önemini korudu. İmparatorluk yerleşikleri “zimmi” yani gayrimüslim Osmanlı vatandaşı statüsüne geçirirken, ticaret amaçlı gelenlere ayrıcalıklar sundu. Sonradan Galata sakinlerine, Floransalılar ve Endülüslü Araplar eklendi.

İstanbul ticaretinin aktörleri...

- Ticari Mekânlar

İstanbul'da ticaret, Sultan Fatih döneminde 2 bedesten etrafında oluşturulan yeni arastalarla gelişimini sürdürdü. Tahtakale, hanlar bölgesi ve Haliç kıyısında da çarşılar vardı. Osmanlı dönemi İstanbul'u, Sirkeci-Eminönü-Beyazıt ve Fatih-Karagümrük bölgelerinde yeni ticaret merkezleri oluşturdu.

-Sirkeci’de bulunan ve yakın zamanda otele dönüştürülmesi öncesine kadar önemli bir merkez olan Vakıf Han

XVII. yüzyılda ticaret bölgesi Unkapanı-Sirkeci arasında gelişti. Üsküdar ise önemli bir depolama ve ticaret bölgesiydi.

- Bedestenler

İstanbul'da bedestenler, bez satanların yeri olarak bilinir. Bedestenlerin dört işlevi vardı: Malların fiyatlarını belirlemek, vergilendirmek, değerli eşyaları ve evrakları saklamak-satışa sunmak ve kervanların hazırlanması. Fatih Sultan Mehmed tarafından yapılan ilk bedesten Eski Bedesten'dir.

-Kapalıçarşı’da silah satan esnaf…

Kapalıçarşı, Eski Bedesten ve Sandal Bedesteni çevresinde gelişmiştir. Sandal Bedesteni, ismini pamuk ve ipekten dokunan sandal kumaşından almıştır.

- Hanlar

Hanlar, şehir içi ve şehir dışında kervansaraylar olarak inşa edilmiştir. Hanlar, depo ve satış yeri olarak kullanılmış, tacirlerin konakladığı ve zanaatkarların imalat ve ticaret yaptığı yerlerdi. Şehir hanları ücretliydi ve üretim hanları ile ticaret hanları olarak ikiye ayrılmaktaydı.

- Arastalar

Arastalar, karşılıklı dükkân sıralarından oluşan yapılardır ve külliyelere gelir sağlamak amacıyla inşa edilmiştir. İstanbul'da Fatih Camii ve külliyesi, Yeni Cami, Sultanahmet ve Damat İbrahim Paşa külliyelerinde önemli arastalar bulunmaktadır. En eski arasta, Şehzadebaşı'nda yapılan Saraçhane Çarşısı'dır.

- Kapanlar

Kapanlar, İstanbul'a gelen yiyecek ve ihtiyaç maddelerinin işlemlerinin yapıldığı ticaret merkezleriydi. Unkapanı ile Bahçekapı arasında Haliç kıyısında bulunurlardı. Sultan Fatih döneminde kapan işlemlerini düzenlemek için Ehl-i Hiref Divanhanesi oluşturulmuştur.

- Sergiler

Sergiler, İstanbul ticaretine önemli katkılar sağlamıştır. 1863'te Sultanahmet'te kurulan Sergi-i Umumi-i Osmanî, Osmanlı ekonomisinin sorunlarını tespit etmek ve çözüm aramak amacıyla yapılmıştır. Sergi, büyük çaplı bir ticaret ve turizm faaliyetinin başlamasına sebep olmuş ve modern anlamda imparatorluğun ilk turizm faaliyeti olarak kabul edilir.

- Gümrükler-İç ve Dış Ticaretin Kapıları

İstanbul ticaretinin en hareketli noktalarından olan gümrükler, ve dış ticaret açısından önem taşıyordu. Gümrükler, kara ve deniz gümrükleri olarak sınıflandırılıyordu. Eminönü’nde deniz gümrüğü bulunuyordu ve Yeni Cami civarında Emtia Gümrüğü vardı. Üsküdar, Anadolu ve İran'dan gelen kara yollarının varış noktasıydı. Galata rıhtımı, Cumhuriyet dönemine kadar serbest limandı. Gümrüklerin inşası ve tamiratı, ticaret açısından hayati öneme sahipti.

İstanbul Emtia Gümrüğü, 1861'de Rüsumat Emaneti adını almıştır. 1. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı ihracatı, devlet denetimine alınmış ve Millî İktisat politikaları benimsenmiştir. Osmanlı gümrük politikasında II. Meşrutiyet’e kadar mali kaygılar egemendi ve gümrükler, devlet maliyesi için önemli gelir kaynaklarıydı. Gümrük vergileri, dış borçlara teminat olarak gösteriliyordu.

Sonuç:

Osmanlı İmparatorluğu’nda ticaret, ekonomik faaliyetlerin ötesinde, toplumsal ve sosyal etkiler de yaratmıştır. Farklı toplumların, dinlerin ve dillerin bir araya gelmesi, sosyal etkileşimi de yaratmıştır. Ticaret sayesinde milletler arasında dostluk ve işbirliği ilişkileri gelişmiştir. Osmanlı devleti, ticaret yolları, merkezleri ve limanları sayesinde uluslararası ticarette önemli bir aktör olmuştur. Bu ticaret, sadece maddi değil, aynı zamanda sosyal zenginlikler de sunarak imparatorluğun ekonomik ve sosyal zenginliğine büyük katkı sağlamıştır.

.

Hülya Ayhan, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI