?>

Ortaçağ’da siyasi, ahlaki ve ideolojik körlük

1 yıl önce

Orta Çağ Avrupası’nda sanılanın aksine çeşitli siyasal partiler vardır, Prensler, Derebeyler ve Kilise birer siyasi partidir/erktir.

Osmanlıda da her şehzadeyi destekleyen siyasi güçler/partiler bulunmaktaydı; gelin bunları ve iktidar mücadelesindeki Siyasi Matematiği izah etmeye çalışalım.

Orta Çağ’da mirasa dayalı devletler olduğu gibi mirasa dayalı siyasi partiler de vardır. Kurucu lider (hükümdar), arkasından gelen parti başkanı eğer partiyi miras şeklinde ele geçirmişse, el verilmişse, yönetimi elde tutmanın zorlukları, yeni partilerdekinden daha çok daha azdır, çünkü kurucu liderin dizayn ettiği düzeni bozmamakla birlikte, olağan bir beceriyle, sıradışına kaçmadan, aşırı kusurları varsa ve bu, ondan nefret edilmesine yol açmadıkça, kurucu liderin yönetimine benzer bir yönetimle egemenliğini koruyacak, halk tarafından benimsenecektir.

İktidarı ele geçirmek isteyen, eski yönetim içinden çıkan partilerden söz edelim; bunların egemenlik iddiası, insanların durumlarının daha iyiye gideceklerini düşünmesine bağlıdır.

Eğer eski hükümdar yerine yeni bir hükümdar seçeceklerse, halihazırdaki çıkar ve menfaatlerinin bozulmayacağına ve bunun üzerine yeni menfaatler elde edebileceklerine, potansiyele; buna inandırıcılıklarındaki samimiyete, güvene bağlı olarak değişir.

Yeni hükümdar adayı, tebaanın huzurunu bozmak durumunda kalırsa, kalacağını söylerse, bunu da bas bas bağırırsa, mevkiisini işgal edeceği hemen herkesin düşmanlığını kazanmasına neden olur ve onu iktidara getirecek herkesin dostluğunu kaybetmesine sebep olur; partiyi ne ele geçirebilir ne de elde tutabilir.

Lord - Vasal ilişkisinde ekmek veren ve itaat eden, Baba-Oğul, El veren- Hizmet eden ilişkisi bozulursa, tebaa elindekilerinden korkar, desteklemez, özellikle karnı doymayacağı korkusu, Yeni Hükümdar adayını destekleme fırsatından evvel gelir.

Ne kadar güçlü olursan ol, hiçbir toplumsal hareket, halk desteği olmadan başarılamaz; halk desteğini elde etmede ölümcül günahlardan biridir korkutma.

Yine halk, iyi ve doğru yapılan işlere bakmaz!..

Onun aradığı yeni iktidar adayının, eski konumuna dokunmaması, onu aldatmayacağına ilişkin güven vermesi, ihanet etmemesi, yeni sıkıntılarla baş başa bırakmayacağı eminliği gösterebilmesidir.

Diyelim ki her şey tamam, uygun koşullar hazırlandı, tebaa sizi destekliyor ve hükümdarın yanında, onun desteğini aldınız; güzel, o halde aynı dili konuşmak gerekir.

Hele hele özgür yaşamaya alışmamış, kıt kanaat geçinen, halinden memnun, şükür ve biat ikilisini içselleştirmiş, örf-adet, gelenek-göreneklere bağlı bir tebaaya kolayca uyum sağlayabilirsiniz.

Aksi halde zorluklar baş gösterir ve uyum sağlamak için birincisi çok şanslı olmak, ikincisi tebaanın içinde kontrolü elden yitirmemeye çabalamak gerekir, aksi halde tabanın sorunlarına gereken özen gösterilmez, durum ciddileşirse, kontrol tümüyle elden çıkar, bu durumda artık yapılacak hiçbir şey kalmamıştır.

Başka bir olasılığa da gelelim; diyelim ki halk desteği yok, tebaa kazanımlarını kaybetme korkusuyla yüz çevirmiş, güven tesis edilememiş ve hükümdar tarafından ihanetle dışlanmış durumdasınız, halk desteğini kazanma şansınız nerdeyse yoktur.

Buraya kadar Machiavellist düşünce sistematiğinde iktidarı ele geçirme ve elde tutmanın yollarını inceledik.

Machiavelli’de insan bozulmuş, yozlaşmış, değer yargılarını yitirmiş bir objedir; siyaseten insan ele alınır ve Ahlak tartışması yapılmaz, insanı olduğu gibi çözümlemiştir, basitçe iktidar yollarını irdeler.

Siyaset, filozofik düşünen hemen herkesin mezarlığıdır.

Etik, ahlaki, vicdani hemen her kural siyasetin birer aracıdır, doğru yol ve yöntemi kullanmak koşuluyla başarıya götürür, başarı egemenlik demektir.

Ortaçağ insanı, hiç kuşkusuz bilimsel devrimler çağını görmemiştir. Gericilik ve cehaletin yuvası olan Kiliseye karşı materyalist düşünceler üretmemiş, ‘ilahi’ denilen Orta Çağ din karanlığından çıkamamıştır; etik ve ahlaki değer yargıları çürümüştür.

Böylelikle eğitimleri, gözünün önündeki örnekler, ahlakta bozulma katılaşarak kemikleşmiş durumda olup, onu karşı konulmaz kötülüğe iten sistemde hayatta kalabilmesi için elbirliği ile kurulan düzene uymalı, onun için getirilmek istenen gerçek bir ahlak teorisine dayanan düzenden uzaklaşmalıdır, yeni düzenin ona hiçbir faydası yoktur.

Siyaset, ahlak temelli yapılmaya çalışılırsa, cehaletin örgütlü olduğu bir çağda, bu yolla egemenliği ele geçiremeyeceği gibi, ele geçirse dahi kısa sürede kaybedileceği ortadadır.

Orta Çağ’da Hak ve hukuk yoktur, kölelik vardır.

O halde insana özgürlük verilmesi için yapılmak istenen toplumsal sözleşme, zaman kaybı, tutarsız ve boş bir sözleşme olur.

Lordlar asla halkın iradesine izin vermezler, halk da buna pek yanaşmaz, halkçı, özgürlükçü, demokrat tipler, filozoflar daha o çağda istenilmez, ülke ülke gezerek kaçarlar, yakalananlar işkenceden geçirilir ve tutsak edilirler, tutarlı, ne istediğini bilen, güven verici, gerektiğinde okşamasını gerektiğinde şiddeti bütünüyle ve tek seferde uygulayan doğu modelli güçlü, otoriter hükümdar modeli istenir.

Tutarsızlık, güvensizlik ve ihanet, egemenliği uzaklaştıran, hasbelkader elde tutulsa dahi kısa sürede kaybettiren en büyük günahlardır.

Saygılarımla.

.

Av. Mustafa Çelik, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI