Ülkü Ocaklarında bir dönem başkanlık yapan Doç. Dr. Sinan Ateş, kalleşçe bir saldırıda şehit edildi. Ülkemizin bir seçim atmosferine girdiği dönemde işlenen bu cinayetin arkasında kimler var, herkes gibi biz de merak ediyoruz. İnşallah en kısa zamanda bu alçaklığı yapanlar kim olursa olsun açığa çıkarılarak adalet önünde hesap verir.
Sinan Ateş’i Ocak başkanlığı yaptığı dönemden beri takip ediyorum. Şimdiye kadar başkanlık yapanlar içerisinde vizyonuyla, yaptığı faaliyetleriyle öne çıkan ve göz dolduran bir isimdi. Davasını sadece lafla değil fiilleriyle de yaşadığına onu yakından tanıyanlar da şahitlik ediyor.
Rahmetli Mahir Kaynak, “Bu tür cinayetlerde faili bulabilmek için sonuç itibariyle olayın kime yaradığına bakmak gerekir.” derdi.
Mahir Kaynak’ın ölçülerine göre Sinan Ateş’in öldürülmesi, netice itibariyle şimdilik sadece MHP ve Ülkü Ocaklarına zarar verdiğine göre failleri bu iki kurumun dışında aramak gerektiğine inanıyorum. Bu duruma MHP ve Ülkü Ocaklarının cinayetten bugüne kadar suskun kalmalarının sebep olması da anlaşılması güç bir durum. Öyle ya Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış biri, suikasta uğrayarak öldürülüyor ama başta görev yaptığı kurum olmak üzere mensubu olduğunu defalarca beyan ettiği partisi MHP suskun kalıyor? Bunun sebebini gerçekten ben de merak ediyorum.
Sinan Ateş’in bundan aylar önce Mersin’de meydana gelen menfur bir hadiseden dolayı tehdit edildiği hakkında duyumlarımız var. Hatta koruma istediğine dair girişimi olduğu da söyleniyor. Sebep ne olursa olsun Sinan Ateş gibi bir ülkücünün öldürülmesine asla sebep olamaz.
İnsan hayatı, hele de bir ülkücünün hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bu işin failleri ve azmettiricileri varsa bunları bulup çıkarmak başta MHP ve Ülkü Ocaklarının en önemli vazifesi olmalıdır. Aksi halde belli çevrelerin tahrikleriyle bu cinayetten en çok zararı MHP ve Ülkü Ocakları görecektir.
“ODA TV” denen provokatör site, Sinan Ateş’in İyi Partililerle görüştüğüne dair haber yapıp, onu hedef gösterdiğinde o ise twitter hesabından, “Benim partim MHP’dir ve Genel başkanım Bahçeli’dir.” açıklamasını yaparak malum siteye gereken cevabı vermişti. Ancak suikasttan sonra birileri, sanki bu açıklamalar hiç yapılmamış gibi cinayetin sorumluğu olarak MHP ve Ülkü Ocaklarını göstermek için açık biçimde büyük bir hücum başlattı. Bu hücumları yapan sitelerin ve hesaplara baktığımızda belli odaklardan ortak yayın yaptıkları açıkça görülüyor. Bu bile tek başına bu cinayetin MHP ve Ülkü Ocaklarına yönelik bir provokasyonun başlatılmış olduğunu gösteriyor.
28 Şubat sürecini yönetenler kendi aydınlarını öldürterek o dönemde laiklik adına Müslümanları zor durumda bırakmışlardı. Sinan Ateş cinayeti de tıpkı 28 Şubat sürecindeki cinayetlere benzetiyorum. Bu cinayeti işletenleri, cinayetten sonra MHP ve Ülkü Ocaklarına saldıranlar arasında aramanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.
Bu suikast hem işleniş hem de zamanlama açısından çok önemlidir.
Motosiklet gibi hareketli bir vasıtanın üstünden hem de başında kask varken hedefi başından vurmayı profesyonel olmayan bir tetikçi başaramaz. Ankara’nın siyasi olarak en hareketli semtlerinden birinin seçilmesi de bana göre manidardır. Belki de bu cinayeti işleyenler bir taşla birkaç kuş vurmak istemişlerdir. Belki de birilerine, “Bakın Ankara’nın göbeğinde bile emniyette değilsiniz.” mesajı vermek istemiştir.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış birine suikast düzenlemek öyle her babayiğittin harcı değildir. Bu açıdan cinayet, şahsi hesaplaşmalarla izah edilemez. Bu cinayeti işleyenler büyük bir risk almış görünmektedirler. Belki de bu cinayet üzerinden Ülkü Ocaklarını geçmişte olduğu gibi terör olaylarının içine çekmek isteyen karanlık güçler hala mevcuttur.
Sinan Ateş, Ülkü Ocaklarında yetişmiş biridir. 12 yıl MHP’li üst düzey bir yöneticinin yanında çalışmış, en alt kademeden genel başkanlığa kadar ocaklarda görev yapmıştır. Göreve getirilirken elbette bu çalışmaları hesaba katılmıştır. Akademisyenlik için müracaat ettiği için de görevinden bizzat kendi açıklamasına göre MHP Genel Başkanı Devlet Bey’den izin alarak istifa etmiştir. Bu dönemde twitter hesabından şu açıklamayı bizzat kendisi yapmıştır:
“09 Ocak 2019 tarihinden itibaren şerefle yürütmekte olduğum Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanlığı görevimden akademik çalışmalarım ve üniversitedeki görevim nedeniyle bugün itibariyle Liderimizin müsaadeleriyle ayrıldım. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, ömür boyu taşıyacağım en kutsal unvan olacaktır. Ülküdaşlarım haklarını helal etsinler. Bu can bu bedende oldukça Liderim Sayın Devlet Bahçeli’nin ve davamın emrinde olacağım.”
Ne yazık ki onun istifasının ardından yakılan fitne ateşinde hakkında birçok dedikodu da çıkarılmıştır. Bunlardan biri de FETÖ ile iltisaklı olduğu iftirasıdır. Hâlbuki Sinan Ateş’in, Ülkü Ocakları başkanlığı yaptığı dönemde, Yavuz Bahadıroğlu’nun Gazi Mustafa Kemal hakkında menfi konuşmasına verdiği cevap bile bu iddianın ne kadar büyük bir yalan olduğunu açıklamaya yeter.
Bilindiği üzere Yavuz Bahadıroğlu, TRT’de yayınlanan bir dizi de Atatürk’ün övülmesinden rahatsız olduğunu belirterek, “TRT’ye bu dizi kimler tarafından dayatıldı bilmiyorum, ama hesabı iktidardan sorulur” diye yazmış ve AK Parti hükümetini de tehdit etmişti. Bahadıroğlu’nun bu açıklamasına en sert tepkiyi bizzat Sinan Ateş şu sözleriyle vermiştir:
“FETÖ’nün alternatif tarih tezlerinin savunucusu olan Yavuz Bahadıroğlu, hiçbir zaman Türk tarihini bütün olarak görmemiş ve romanlarında genç zihinlere gizli nifak tohumları ekmeyi vazife bilmiş bir yazar müsveddesidir. Bir Ticani kalıntısı olan Bahadıroğlu’nu memnun edebilmek için Türk tarihinin önemli bir bölümünü yok sayacak değiliz. Türk çocukları Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türk tarihinin büyük simalarını asli kaynaklardan öğrenmeye devam edecektir. Türk milleti için korona virüs kadar tehlikeli bir şey varsa o da Türk tarihine, Türk kültürüne, Türk büyüklerine ve Atatürk’e düşmanlık eden cemiyet mikroplarıdır.”
Kim ne derse desin Sinan Ateş bir Ülkücü şehittir. Kahbe bir suikasta kurban gitmiştir. Bir ölünün arkasından spekülatif haberler yapmak, istismar aracı olarak kullanmak Ülkücü camiaya asla yakışmaz. Ancak ne kadar acıdır ki bir ölüyü bile istismar ederek hasmıyla hesaplaşmak isteyen sefil ruhların varlığını görüyoruz. Bunların tek ortak yönleri değişik bahanelerle ya MHP ve Ülkü Ocakları kaçkını olmaları ve ayrıldıkları partilerine, ocaklarına kin duymaları olduğunu gözlemliyoruz.
Sinan Ateş’in ölümünü bahane ederek onun üzerinden kendilerine siyasi çıkar ve istismar etmek isteyenlere de en güzel cevabı bizzat Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, cenazenin kalkmasından sonra bir açıklama yaparak verdi:
“Kamuoyuna” başlığını taşıyan açıklama aynen şöyle:
“Ankara’da düzenlenen hain bir suikast sonucu şehit düşen eşim Sinan Ateş’in cenazesi için yakından, uzaktan gelerek acımızı paylaşan, taziyelerini ileten herkese ailemiz adına teşekkür ediyorum. Eşimin şehit edilesinden bugüne gerek Sosyal medyada gerekse bazı internet sitelerinde yer alan katil arayışlarının, hedef göstermelerin kimseye bir faydası yoktur. Sosyal medya bir hüküm yeri değildir. Devletimiz, suçluları tespit ederek ve gereken cezayı verecek büyüklüktedir. Her şeyden önemlisi Allah, en büyük adalet ve hüküm sahibidir.
Acımızı bir siyasi malzeme haline getirmek, acımız üzerinden siyasi hesaplaşma yapmak isteyenlerden istirhamımız, ellerini vicdanlarına koymaları, acımıza saygı duymalarıdır. Şu anda tek bir gerçek vardır: Sinan Ateş, hain bir suikasta kurban gitmiş Ülkücü şehittir. Onun manevi hatırasına saygı göstermek isteyen herkesten tek beklentimiz duadır.”
Sinan Ateş’in arkasından yapılan bazı yayınlara baktığımızda sanki bu yayınların cinayetten önce hesabı kitabının yapıldığı belli oluyor. Birileri belli merkezlerden emir almış gibi ısrarla MHP ve Ülkü Ocaklarını hedef göstermeye devam etmektedir. ODA TV, Halk TV, Sözcü, Cumhuriyet vb. gazete ve televizyonlar, Sinan Ateş üzerinden MHP ve Ülkü Ocaklarına yönelik menfi haberler yapmaktadırlar. Hatta MHP ve Ülkü Ocaklarının sessiz kalmasından dolayı MHP’den ve Ülkü Ocaklarından yüzbinlerce kişinin istifa ettiği haberlerini ısrarla yayıyorlar. Bütün bunlar bile bu cinayetin belli amaçlar için işlendiğini göstermeye yeter diye düşünüyorum.
Kim hangi sebeple işlerse işlesin böyle bir cinayeti lanetliyorum. Hiçbir gerekçe Sinan Ateş gibi yetişmiş bir Ülkücüyü öldürmeye sebep veya bahane olamaz. Bunu yapanlar veya yaptıranlar kim olursa olsun bir an evvel yakalanarak adalet önünde hesap vermelidir.
Bu cinayeti bahane ederek Ülkü Ocaklarına ve MHP’ye saldıranların da yaptıkları alçaklığın hesabını tarih ve millet önünde er veya geç vereceklerinden şüphem yoktur. Bu saldırılarla MHP’nin oy kaybedeceğini zannedenlere de bu millet yapılacak seçimlerde en güzel cevabı verecektir.
Gelecekte MHP’ye liderlik yapabilecek çapta yetişmiş bir Ülküdaşımız olan Sinan Ateş cinayeti, hepimizi derinden üzmüştür. Bu vesile ile biz kez daha iyi bir Ülkücü, iyi bir Müslüman olduğuna şahitlik yaptığım Sinan Ateş’in mekânı Cennet olsun diyorum. Ailesine de başsağlığı diliyorum.
MHP ve Ülkü Ocaklarının da bir an evvel sessizlikten kurtularak bu cinayeti işleyenlerin ortaya çıkarıl,ması için ellinden geleni yapmasını bekliyorum. Aksi halde yapılan manipülatif haberlerle tam bir algı operasyonuna maruz kalacaklardır.
.
Selim Çoraklı, dikGAZETE.com