ÖLMEDEN ÖNCE BUNU MUTLAKA YAPIN!
“2. Dünya Savaşından sonra 2000’den fazla Fransız, Paris’e hafıza kaybına uğramış olarak döner. Esir kamplarında öyle kötü muamele görmüşlerdir ki, kim olduklarını bile hatırlamamaktadırlar.
Tıbbi kayıtlarda sadece 32’sinin kim olduğu anlaşılır. Kalanların fotoğrafları, bütün ülkede gazetelerin baş sayfalarında yayınlanır ve yakın akrabalarının, belirtilen günde Paris’te toplanmaları istenir.
İlk kişi, kalabalığın önüne çıkar ve sorar:
-Burada benim kim olduğumu bilen var mı?”
Bu kadarıyla bile çok dokunaklı bir hikâye bu… Savaşların bir kazananı olmadığını da hatırlatıyor.
Ayrıntılı bir şekilde düşündüğümde; Paris meydanında, savaşta gördüğü işkenceler yüzünden hafızasını kaybetmiş yaklaşık 2000 insanın kendisini tanıyacak bir yakınına kavuşmak için beklediği anlar gözümde canlanıyor ve hikâye daha da çarpıcı bir hal alıyor.
Fotoğraflarının, belki tanıyan biri çıkar diye gazetelerde günlerce yayınlanması da kâr etmemiş ve o gün, oraya onu tanıyacak tek bir kişi bile gelmemiş olanları düşündüm.
Bunlar arasında zaten kimsesi olmayanlar da olabilirdi, o savaş şartlarında kimsesi kalmayanlar da…
Kaç kişinin bir tanıyanı çıktığını ve hafızalarında zamanla yaşanan gelişmeleri de merak etmemek elde değil.
Bu haber sonrasında da çok ilginç ve dokunaklı hikayeler yaşanmıştır mutlaka.
Uzun yıllar önce bir derginin “kısa kısa” başlıklı bir sayfasında okumuştum bu haberi; tamamı bu kadardı.
“Gençlere tavsiyeler” tadında kısa yazıların olduğu bir sayfaydı ve insanın kendisini tanımasının ve tanıtmasının önemini vurgulamak adına olsa gerek, haberin sonuna hafızama kazınan şu cümle eklenmişti:
- Senin kim olduğunu hiç kimse bilmiyor. Haydi tanıt kendini!
CEMİL MERİÇ’in marifetlerin marifeti olarak tanımladığı Kendini Tanımak konusuna, yazılarımda sık sık değiniyorum. İnsanlık tarihi kadar eski, kadim bir konu ve her devirde olduğu gibi günümüzde de çoğu insan için “sorun” olmaya devam ediyor.
Ünlü Yunan yazar ve düşünür NİKOS KAZANCAKİS, “Zorba” isimli romanında bunu çok güzel ifade ediyor:
“Dünyadaki pek çok insanın esas sorunu, henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır.”
Kendini Tanıtmak konusuna geçmeden önce Kendimizi Tanımak için etkili bir yöntemden bahsetmek istiyorum: SWOT ANALİZİ
“SWOT” kelimesi, Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Bunları Türkçeye, Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fırsatlar, Tehditler olarak çevirebiliriz.
Bireysel ve kurumsal birçok konuda uygulayabileceğimiz bu analizi, JANE SCRIVNER, “YAŞAMSAL ARINMA” isimli kitabında bireysel olarak, özellikle şu altı konuda yapmamızı tavsiye ediyor:
- Aile
- Arkadaşlar, Sosyal çevre
- Kişisel İlişkiler
- İş
- Yetenekler, beceriler, hobiler, ilgi alanları
- Sağlık
“Benden artık geçti” demeden, yaşımız kaç olursa olsun hiç üşenmeden, kalemi-kağıdı elimize alıp, gerekirse saatlerimizi ayırıp, yukarıdaki “6 konu” için ayrı ayrı bu analizleri yapmamız faydalı olacaktır.
Örneğin; Yetenekler, beceriler ve ilgi alanları konusunu ele aldığımızda, üzerinde düşünerek ve maddeler halinde yazarak yeteneklerimizi ve ilgi alanlarımızı gözden geçirelim.
Hangilerinde çok güçlü olduğumuzu, hangilerini güçlendirebileceğimizi, hangilerinde imkanlar, hangilerinde riskler olduğunu belirlemeye çalışalım.
Bunun için gerekirse uygun gördüğümüz bir yakınımızdan, tanıdığımızdan, büyüğümüzden yardım almaktan çekinmeyelim.
Bu analizleri yapmadan önce Bu Hayattan Ne İstediğinize dair cevaplamanız gereken şu Hayati Öneme Sahip Sorular, analizin verimliliği için çok önemli:
Ölmeden önce neler yapmak isterim?
- Hayatımdaki en önemli şeyler nelerdir?
- Emekli olduğumda ne yapıyor olacağım?
- Hayatımdaki en önemli insanlar kimler?
- Geçim ve gelecek kaygım olmasaydı en çok yapmak istediğim iş ya da uğraş ne olurdu?
- Değiştirmek istediğim şeyler neler?
- Sağlığımdan memnun muyum?
- Aynı kalmasını istediğim şeyler neler?
Kendisi ile tanışmış ve ne istediğini bilen bir insan, Kendini Tanıtmak - İfade Etmek konusunda da başarısını arttıracaktır.
- Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Bu soru, iş için ya da farklı amaçlarla yapacağınız bütün mülakatların-görüşmelerin en klişe ve fakat olmazsa olmaz birinci sorusudur.
İlk dakikada oluşturacağınız izlenim ve diğer sorular, bu soruya vereceğiniz cevaptan mutlaka etkilenecektir.
Cevabı kısa sürede ve etkileyici bir şekilde, detaylara boğulmadan verebilmek için faydası olacağına inandığım şu alıştırmaları tavsiye ediyorum:
Bu cevap için süremizin sadece 1 dakika ile sınırlı olduğunu düşünelim.
Bu süre, İngilizcesi “Elevator Pitch” olarak isimlendirilen Asansör Konuşması için belirlenmiş bir süre.
Asansör konuşması ise fırsatını bulduğumuz o anda, kendimizi, hayalimizi-fikrimizi, gerçekleştirme planımızı ve sağlayacağımız katma değeri 1 dakikayı aşmadan, anlaşılır bir özetle, karşımızdaki kişiye aktarma tekniğidir.
Karşımızdaki kişinin konumuna göre farklı konuşmalar hazırlanabilir.
Sürenin kısa olması, muhatabımıza bir asansörde bile rastlasak meramımızı anlatabilecek bir konuşma yapabilmeyi ifade etmektedir.
Kendimizi tanıtma konuşmamızı, şimdi de 250 kişilik bir salonda yaptığımızı düşünelim ve süreyi 18 dakikaya çıkaralım.
Bu süre TED Konuşmalarında uygulanıyor. TED konuşmaları, genel olarak teknoloji, eğlence, dizayn konularında ilham veren konuşmaları kapsayan bir konferans serisi olarak tanımlanıyor. 18 dakikayı geçmeyen bu konuşmaların, en ilham verici olanlarından birkaç tane izlemenizi tavsiye ederim.
Siz de kendinizi, en iyi bildiğiniz konuyu, ya da hayat hikayenizden sıra dışı örnekleri, yazdığınız metne bakmadan anlatacağınız videolu bir konuşma hazırlayabilirsiniz.
Bu alıştırmalar 5-10 dakikalık süreler için de yapılabilir elbette. Hatta iş başvurularında böyle bir video, ‘CV’ olarak da kullanılabilir.
Gerçekten de kendinize ve anlattığınız konuya hakimseniz, karşı tarafa çok iyi aktarabiliyorsunuz.
Yazımızın başındaki, kendini tanımayan ve kalabalığa seslenerek “Burada benim kim olduğumu bilen var mı?” diye soran asker gibiyiz çoğumuz.
Kimlik ve adres bilgilerimizi biliyor olmamız, bizi ondan farklı yapmıyor. Çünkü çoğumuz, sahip olduğumuz tüm imkanlara rağmen yeteneklerini yeterince keşfetmemiş, hayatının amacını belirleyip harekete geçmemiş, tanıması gerekenlere kendisini tanıtmamış bir durumdayız.
Ve yine çoğumuz, düşündüğümüz gibi bir insan olmadığımızın farkında değiliz.
“Ben kendimi tanıyorum” diyenlere bir sözüm yok! Onlar, Hayati Öneme Sahip Soruları da makul ve mantıklı bir şekilde cevaplamışlardır mutlaka. Fakat diğerlerine diyebilirim ki;
Ölmeden önce kendinizle mutlaka tanışın. Bunu öteki tarafa bırakmak hiç de rasyonel bir davranış olmayacaktır.
.
Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com
.