?>

Olanlar ve olması gerekenler!..

Ali Mevlüt Kaya

8 ay önce

Olanlar ve olması gerekenler!..

Olanlar ve olması gerekenler’e başlamadan önce şunu söylemeliyim: Seçimi kaybeden başkanların bir kısmı açıklama, bir kısmı basın toplantısıyla, kaybetmeleri hakkında sözlerini söylediler. Seçim yasakları başlayıncaya kadar önde olduklarını haykıranların neredeyse tamamı; ilginçtir, kayıptan kendilerini muaf tutarak, emekli aylıkları ve ekonomi vurgusu yapıp, üstü kapalı genel başkanlarını eleştirdiler!..

Gelelim konumuza…

Geçen hafta seçim sonucu hakkında bir iki neden yazmıştık. Uzatmamaya çalışarak, AK Parti’nin nasıl böyle bir kayıp yaşadığını yazıp, sonuçta bazı isimler de verelim…

Belki sadece bu seçimde geçerli olabilecek kaybın ilk nedenini emekliler olarak belirtelim!

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Meydanlarda da görülüyordu… Seyyanen 5 bin ve yüzde elli zam verdik fakat muvaffak olamadık” demiş.

Evet, seyyanen 5 bin verdiniz ama yüzde elli, sizin söylediğiniz gibi olmadığı için, buradan da emeklilerin tepkisini çektiniz! En düşük emekli maaşını 10 bin TL yaptınız ve zam oranını da, tıpkı memur emeklileri gibi yüzde 49.25 olarak açıkladınız.

Mesela, düşük maaşları yükseltmeden önce 10 bin 400 ile 600 arasında maaş alan emekliye, sizin söylediğiniz gibi yüzde elli zam verdiniz. Bu kişinin maaşının ortalama 15 bin 250 TL olması gerekirken, ne oldu biliyor musunuz?! 11 bin 400!..

Nerede yüzde elli zam?!

Aldığın ücretin üzerinden değil de, kök maaş üzerinden zam veriliyormuş!..

Emekli de ya sandığa gitmedi ya da kök maaş üzerinden oy kullandı!..

İkinci nedeni ekonomi!.. Alış-veriş ve marketlerin günlük zamlarıyla diğer zamlara girmeyelim!

Kayıpları; buradan başlayarak alttaki satırları, herhangi bir taraf olmadan; yaptığım çalışmalar için ikisi kısa, birisi çok uzun olmak üzere, Türkiye’nin bütün illerine bir kaç defa, ilçelerinde yüzde 60’ına giden/gezen ve görüşmeler yapan biri olarak nedenleri objektif; tepki çekebilecek yalın bir dil ve gözle değerlendireceğim!..

Adayların halkın isteğine göre değil de, il teşkilatları ve genel merkezdeki yekililerin kararlarıyla belirlenmesi!..

Milletvekili adayı olabilmek için il başkanlarının ayakçılığını yapanların, vekil olduktan sonra seçim bölgelerinde insanlara -tepe filan demeyelim-, kendilerince arştan bakmaları!..

Eski milletvekilerinin neredeyse tamamının herhangi bir kurumda görevlendirilmesi, yönetim kurulu üyeliğine getirilmesi!..

Milletin,baş belası” olarak gördüğü mülakat sisteminde, sözlü mülakata müdahale ederek, torpil yapan milletvekillerinin aracılığıyla bürokrat olan kişilerin, “arkamda devlet var” düşüncesiyle insanlara davranış biçimleri!..

Belediye başkanlarının etrafına kendi yakınları ve partilileri yerleştirerek bir duvar örmeleri!..

Ve kibirleri!..

Ve ulaşılmaz olmaları!..

Şunu iddia ediyorum: Cumburbaşkanına ulaşırsınız ama bazı büyükşehir belediye başkanına ulaşamazsınız!

Partiye gönül vermiş gariban insanlar belediyelere gittiğinde; makamında olduğu halde (şahit olmuşluğum vardır) “başkan yok” denilerek, kovarcasına dışarı gönderilmeleri/ çıkarılmaları!..

Yine kendi görüşemeyen partili bir genç, işsiz ve çok sıkıntıda olduğu için babasının il ya da ilçe başkanlığından birisinin yardımıyla aracılar bularak, başkanla görüşme imkanına sahip olduğunda sanki belediye başkanının makamına değil de (haşa), karşısındakine “Allah’ın huzuruna” çıktığı tavır ve duruşları sergeleyen adam karşısında, gariban baba; oğluna bir iş talebinde bulununca; “Biz KPSS ile iş alımı yapıyoruz. Devletin bilgisi dışında kimseyi işe alamıyoruz. Zaten 3 yıldır bizde alımlar kapalı. Arkadaşlara ismini yazdır. Alımlar başlayınca, sana bilgi versinler. Haydi bakayım” diyerek, başından savdıktan sonra, başka bir zaman partinin il başkanı, milletvekili veya başkanın yakın tanıdığı biri, belediyeye gelmeden sadece telefon ederek, bir başkası için “Bizim bir gencimiz var. Buna uygun bir yere yerleştirelim” dediği an; başkanlar genelde aynı sözü söylüyorlar: “Gelsin başlasın!..

Hani kimseyi almıyordunuz?!.

Ayrıca başta kırsal ilçe belediyeleri olmak üzere bütün belediyelerin, genelde insanların, kişiliğinden nefret ettiği şiir okuyan, dini hurafe anlatan ve hayatta tek amacı para olan aynı adamları, sanki aralarında anlaşmış gibi, halka hizmet düsturuyla konferansa, ıvır-zıvıra çağırmaları!..

Bir de sağ-sol ve parti ayrımı yapmadan, bunu bütün partilerin belediye başkanları yapıyor… Haberler ve röportajlarını yayımlatıp reklamını yaptırmak için, görüşlerine yakın ulusal tv ve gazetelere yüklü miktarda para aktarmaları!..

Seçim dönemlerinde caddelerde stand kurup, çalışma yaptıranların kendileri bir köşeye çekilip, partinin özünden habersiz olmasına rağmen orada görev verildiğinden kendilerini partinin sahibi zanneden açık-kapalı cahil genç kız ve erkeklerden birinin, bir akşam üstü, İç Anadolu’da kaldığım otele gitmekte olan bana (O zaman cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmemişti), “Dayı! Bak bakayım buraya” diye eliyle gel gel yaptı. Elinde bana uzaktan uzattığı broşür, o konuştu ben sustum!..

Oyunu kime verecen dayı?! Başbakanı biliyon mu?! Valla senin dünyadan haberin yok!.. Al şunu, başbakanımız bu... Yazısını da oku!..

Hepsi demeyelim fakat Anadolu’da bazıları; “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen, ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin”e inat, “Yeri yarıp, dağlara ulaşıp, geçtiğine” emin olan; bölgesindeki insanların, kendi kulları olduğunu düşünen; herkese talimat veren, valiye posta koyan il başkanları!..

Aynı zamanda takipçileri!..

3-5 bin nüfuslu kırsal ilçelerde, bakan filan olduğunu düşünen ve bakan gibi davranılan ilçe başkanları!..

Kendisine itaat edenlerin atama, tayin, bulma gibi taleplerini karşılamada menfaat sağlayan; iş bulacağı gençlerin başta anneleri olmak üzere yakınlarını, hizmetçi gibi kullanıp, evinin temizliğini yaptıran!..

Böyle birini, hakkında çok konuşulduğu için, gittiğim bir ilçede tanıdım!..

Kendisiyle ilgili ara ara bilgi alıyorum. İlçe başkanlığı görevinden almışlardı! Son seçimde belediye başkan aday adayı olmuş; aday yapmamışlar! “Meclis üyesi adayı oldu” demişlerdi!.. Seçilip seçilmediğini henüz sormadım!..

Son dönemde partinin ANAP’laşması!..

Anavatan Partisi döneminde parti görüşüyle hiç ilgisi olmayan insanları, her türlü el üstünde tutma ve Semra Özal’ın papatyaları…

Baş papatya olan ‘Semranım;’ kendisi gibi saçlarını sarıya boyatan, güzel giyimli papatyalarla toplantı ve eğlence düzenleyip, markasını bilmediğim, ince görünümlü sigarasını tüttürerek, birlikte günlerini gün ediyorlardı!

AK Parti’de, papatya şenlikleri yok ama erkekpapat’lar ile kadın (papatya) çiçekler; her türlü dikkat çekmektedirler!

Başörtüsü zulmünden dem vuran çiçekler; başörtülerini markası görünecek şekilde bağlarken, mankenleri kıskandıran giyim ve su karıştırsan bir dairenin mutfağını boyayacak kadar yüzlerinde boya, makyaj, parlatıcı kremler; altlarında son model, özellikle siyah renkli jeepler, trafikte ardından sürekli küfür yemenin mutluluğuyla bir yandan dişlerini gösterip “İslam’ın adaleti” hakkında konferans verirken, diğer yandan bazıları ‘papat’ların çiçeği olma mutluluğuyla bulutlar üzerinde uçmaktadırlar!..

Partinin ilk dönemlerinde, kadın-kız olaylarında özellikle Erdoğan’ın duyarlılığından dolayı bu işlere bulaşmış ya da adı geçen kişiler, bir şekilde partiden uzaklaştırılıyordu. Fakat bugün, sesi ve görüntüsü internete düşmüş veya belgeleri olanlar hakkında genel merkeze bilgi verilince, “Bu da mı başlamış o işlere” diye geçiştirilenlerle, dişi sineğe sarkıntılık edenler ve görüntüleri internette yayımlanan başkan adayını çekmek yerine başkan seçilmesi için çalışma talimatı verilen bir duruma gelinmiştir!..

Demişler ki; “Allah kimseyi şu üç şeyle sınamasın: Darı, karı, sarı!..”

Bilinmelidir ki; ekmek, kadın ve parayla sınanan AK Partililerin yüzde 90’dan fazlası, kadın ve para sınamasını kaybetmişlerdir!..

Son olarak sanki partinin görevlisiymiş gibi konuşarak oy kaybına neden olan ve her kesimden tepki alanlarla, parti taraftarıymış gibi görünüp, menfaat sağlayanlar ve partide gerek kendisinden kaynaklı, gerek çocuklarına sebep, gerek yaptıkları, gerek farklı davranışları nedeniyle olmaması konusunda hemfikir olunan isimler!..

Sosyal medyada akıl hocası gibi konuşan, paylaşımları olan, eline mikrofon alıp, röportaj yapan ve insanlarla karşı karşıya gelip kendisinin “Osmanlı torunu” olduğunu söyleyerek, karşıt görüşlüleri aşağılayan, bir elin parmakları kadar olan kişilere nefret oluşturduğu halde ses çıkarılmaması!..

Gazeteci diye sıfatlandırılan, tandığım bazılarının hiç bir bilgisi olmamasına rağmen televizyonlara çıkartılıp (Nedenlerini açıklamayayım) “AK Parti savunuculuğu yapacağım” diye cahilliğinden dolayı kendine güldürmesi!.. Bazılarının parti üstü olduğu zannıyla ahkâm kesmesi!..

Cübbeli Ahmet Ünlü’nün partinin lehinde konuşmaları ve oy istemesi!..

Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarında, AK Parti’nin etrafında ve yetkililerin yanında görülmesi istenmeyen kişilerle, partide görülmek istenmeyenler!..

Fatma Betül Sayan Kaya, Ali İhsan Yavuz, Çiğdem Erdoğan, Yusuf Alemdar, Selim Yağcı, Özlem Zengin, Lütfiye Selva Çam, Mehmet Özhaseki, Leyla Şahin Usta, Ayşe Böhürler, Şaban Dişli, Cevahir Asuman Yazmacı, Osman Gökçek, Şamil Tayyar, Fatma Şahin, Mehmet Metiner, Melih Gökçek, Yücel Yılmaz, Faruk Çelik, Hakan Bahadır, Mustafa Alkayış, Resul Kurt, Haluk İpek, Efkan Ala, Bülent Turan, Muhammet Emin Akbaşoğlu, Ahmet Gündoğdu, Nihat Zeybekçi, Cahit Özkan, Süleyman Karaman, Nurettin Canikli, Orhan Erdem, Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu, Mehmet Baykan, Nureddin Nebati, Murat Kaya, Hüseyin Üzülmez, Emre Cemil Ayvalı, Mustafa Elitaş, Nurhayati İnanç, Halil Bakırcı, Mehmet Hilmi Güler, Binali Yıldırım, Sema Ramazanoğlu, Süleyman Gündüz, Hacı Ahmet Özdemir, Vedat Işıkhan, Ömer Bolat, Recep Akdağ, Egemen Bağış, Faruk Nafiz Özak, Selma Aliye Kavaf, Mehmet Ali Şahin, Harun Tüfekçi, Metin Külünk, Harun Karaca, Necmi Kadıoğlu, Hayati Yazıcı, Muhammet Uğur Kaleli, Zeki Toçoğlu, Mehmet Babaoğlu, Mahmut Poyrazlı, Ahmet Aydın, Ravza Kavakçı Kan, Sema Kırcı, Mehmet Büyükekşi, Ahmet Hamdi Çamlı, Zehra Taşkesenlioğlu, Ali İhsan Arslan, Orhan Gencebay, Mustafa Sandal, İbrahim Tatlıses, İsmail Türüt!..

.

Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI