Yaşasın platonik aşkların haklı mücadelesi.
Cam kenarı koltuk, deniz kenarı masa.
Kapalı mekanlarda kenar arayan…
Dayayan sırtını…
Sağ kolunu..
Sol yanını…
Bir yeri oluvermek sonra…
Durduğu yeri, yerim sanmak gafleti.
…
Şehrimi arıyorum haritada… Yollar mıcır.
Dört yanlışın bir doğruyu nereye götürdüğü belli değil..
Çok acıklı her şey..
Zehirlendi ilk gençlik..
Şuuru kapalı…
“Polyanna” ne salak bi kız!..
Ama yeterince imanlı…
Felaketler zinciri boynunda kızıla bakan altın.
Bir adımı atmak bile pek zahmetliyken…
Hak verilmeden alınıyor sanıyor…
Düşünmekten aklı karıncalanmışlar…
Üstüne basa basa kendinin…
Çizginin berisinden, yolun ötesine…
Konu uzundu şiir yazdım…
Sadece anlamak isteyene…
Oradan bileceğim anlamışım.
Bir felakete izin veren sistemin…
Bir çözüme de izin vermesi beklenir.
Ancak senin olanı isteyebilirken…
Ne var ne yok!
Her şey sürüyor…
Ağrılar, tatil, internet…
Zahmetler zahir.
Lütuflar batın.
Amin amin haklı mücadeleye…
Aşkolsun Platonik...
İnsan, tutup tutup yere çalındığı halde, azmış bir boğadan, dişlerini çıkarmış bir çakaldan, zehirli bir yılandan kokuşmuş bir bitkiden…
Bakıp bakıp öğrenmiş de…
Öğrenememiş esip giden rüzgardan, serinleten sudan, yakan alevden…
Ev verenden, aş verenden, akıl-fikir, ruh verenden.
Es deli rüzgâr, yağ güzel yağmur, sön ateş.
Ben diyende Allah yok.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com