?>

Nihayetim

Arzu Leyal

4 yıl önce

Hayat?

- Hayattan intikam aldığında, mutluluk için sırtında bir yük daha!..

İnsan?

- Boğulmaya değer bir derinlik bulamadım daha...

Bitmeyen mumlarımız varken, için için yanıp duran ve her daim ışığımız olabilen mumlar.

Bir konunun üstüne projektör tutarak daha iyi gördüğümüzü sanıyoruz.

Üstelik görmek, kılını kıpırdatmadığında bir işe yaramıyor.

İçin için yananlar, sokakta bağırmazlar!

Dünyadan ve insandan beklenilen adalet gerçekleşmemişse hele…

Kendi medeniyet tasavvurunu oluşturana kadar projektörler açık kalacak belli ki.

Aydınlattığının dışında her şeyi karanlıkta bırakan…

İçin için yanmaya başlamalı…

Bunun kadını - erkeği yok.

Çocuğu var, belki yaşlısı

Dersin ki;

- Nihayet sınıfta kaldık!

Hayatın, edebi kanunları vardır; yürürlükte değilmiş gibi yaptığımız ama maruz kaldığımız 

Herkesi eşitleyen…

Gücü çaresiz bırakan, güçsüzlüğe güç veren.

Kendi medeniyet tasavvurunu bilen veyahut bırakmayanlarca kolayca kavranan, ahenkle uyum sağlanan… 

Kaybetmişlerce savrulmaya yüz tutan.

Neye doldursan dolmayan…

Nereye koysan yakışmayan..

Hangi düğme yanlış ilikte; bulana kadar üstünden çok zaman akan.

Edebi kanunlar intikam alır.

Öbür alemde hesabın zor olacağının işaretiymiş gibi.

Buradan tanınırlar.

Büyük kalabalıkları, hatta ülkeleri vardır 

Ya da sadece iki-üç kişi

Farketmez.

Tüm taşların “cuk” diye yerine oturmasını sağlar.

Uzak-yakın farketmez.

Dersin ki;

- Nihayet bahar…

Büyük mesuliyetlere koşar adım gidenler vardır.

Bu mesuliyetler, ciddi vebal içerirler, çok kişiyi ilgilendirir ve sizden daha layık olanlar vardır.

Cesaret, cahillikten gelmiyorsa denenir.

Olmuyorsa çok şey yapılmaz!

Ama ya ortaya çıkandan memnun olanlar azsa!..

Sadece insan kalamadığımız için bize isim takarlar.

Gücenmek yok!

İnsan kalma derdinde olmayanların hırsı bitmez.

Senin deden de böyleydi...

Devranların dönüp dönüp durduğu hallerin, insanlara pay edildiği milyon yıllarda…

Dersin ki;

- Nihayet kader…

Gözlerim iyi görmemeye başladığından beri, daha netleşti her şey.

Garip bir şekilde, farkettiğimi farketmemeleri umrumda değil.

Bu yorgunlukmuş gibi hissedilen, çömezlikmiş gibi görünen hal için ne çok acı çekmek gerektiğini görünce…

Ve sadece dileyenlerin eriştiğini…

Buna şükreder oldum.

Bazen hiçbir şey olmamak için uğraşmanız gerekir.

Bazen” diyorum; bu bazen, tekamülünüz için gerekli gördüğünüz zamandır.

Uzun yıllar yaşamanıza gerek yoktur.

Sizi anan bir küçük yürek bırakmışsanız, hani evvelinde başını okşadığınız…

Bir pişmanlık bırakmışsanız yana yakıla…

Bir anlam bırakmışsanız yürümenizle…

Gönlünüz sürur...

Dersin ki;

- Nihayetim…

Anlamak sevmeyi unutmaktır.

Anlamaya çalıştıkça yokuş yukarı çıkarız.

İnşallahla  olmaz!” diyenler nefessiz kaldıkça…

İnşa et Ya Rabbi” derler; “Tamam eyle!..” 

Her şey tam da böyle olur.

Bastığımız toprağı, içtiğimiz suyu, sıranı kapan kişiyi, sığırcık kuşlarını…

Mahsülleri…

Beklentiyi, duayı…

İnsan nankördür…” ayetindeki sırrı…

Anlamaya çalıştıkça sevemeyiz.

Sevmek bir anlayamama…

İçinizi dolduran, havsalanızı ele geçiren, nefesinize eşlik eden bir “hal”dir

Tefekkür etmek de anlamak değildir!

Sadece düşünmek, fikr-etmektir.

Sevdiğimizi düşünürüz!

Dersin ki;

- Nihayet iman…

Ne yaşamışsam, sadece bana göre olduğu içindir

Kumaşıma göre makas…

Ölçümüz alınıyorsa, dikilecek o.

Ortaya çıkandan memnun değilsek…

Bu kumaşımızdan.

Bir kere bunu kabul edeceğiz; neye uygunsak ona dikileceğiz.

Halimize hakimsek belki arzuladığımıza teyelleniriz.

Dersin ki;

- Nihayet ümit…

Dönsek mi bu aşkın şafağından

Gitsek mi ekaalîm-i leyâle?

Dersin ki;

Nihayet.

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI