Sanat ve siyaset arasındaki ilişki, sosyal bilimler alanında görece yeni yeni incelenmeye başlanan bir konudur. Sanatın siyasetten bağımsız olması gerektiğine ilişkin modernist tez, Frankfurt Okulu tarafından sanat ve siyaset arasındaki sınırın belirsizleştiği görüşüyle sarsılmıştır.
Aslında sanat, devlet ideolojisini kitlelere ulaştırmak amacıyla tarihten günümüze önemli bir işleve sahip olmuştur. Örneğin, sanatı propaganda aracı olarak kullanan Hitler, propaganda bakanı Goebbels kontrolünde sinemayı önemli bir politik araç olarak görmüş ve kullanmıştır.
Bu yazının konusu, sanat-siyaset ilişkisini kuramsal ve akademik bağlamda ele almak değil… Tarihe damga vurmuş kimi siyasi isimlerin müzik beğenilerine dair birkaç kelam etmek istiyorum…
Rus devlet adamı Lenin, Beethoven’ın sıkı bir dinleyicisi olarak bilinir. Hitler’in ise Wagner sevgisini biliyoruz.
Stalin de tarih kayıtlarından anladığımız kadarıyla “Halk türküsü” dinlemekteydi.
Amerikalı devlet adamlarından 32. devlet başkanı Roosevelt ise “Swing” tutkunuydu.
Ulu önder Atatürk'ün de “Türkü” sevgisi ve Türk Sanat Müziği tutkusu hepimizin malumu. Atatürk’ün “Vardar Ovası” ve “Aliş'imin Kaşları…” türkülerine olan sevgisini ve Müzeyyen Senar sevgisini hepimiz biliriz.
1923 sonrası Türkiye'yi en radikal biçimde Batılılaştıran, ülkeyi gerek kurumlarıyla gerekse kültürel anlamda dönüştüren Atatürk, bir dönem, alaturka tarzda müziğin çalınmasını bile yasaklamıştı. Peki, Atatürk kendisi niçin Batı müziği dinlemiyordu?
Buna bulabildiğim tek cevap büyük bir ihtimalle “Zevkler ve renkler tartışılmaz” olur. Diğer bir deyişle, müzik, “Nev-i şahsına münhasır” bir zevk olarak karşımızda duruyor…
.
Dr. Begüm Burak, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @begumburak1984 , @dikgazete