Daha önce de bir kaç yazımda bu konuyu dile getirdim; lâkin sosyal mesafe kuralı, insanlar dışarı çıktığında pek dikkate alınmıyor...
Oysa ki kurallara uyulmadığında başkalarının hakkının gasp edildiğinden kimsenin haberi yok galiba!..
11 Mayıs 2020 pazartesi gününden itibaren kademeli normal hayata geçişin başlamasıyla, bu zamana kadar geçen yaklaşık bir haftada oldukça kural tanınamazlık arttı.
ATM'ler, PTT ve bankalar önü kuyruklarda; herkes 10 Mart öncesi gibi davranıyor... Alışveriş için açık olan dükkân ve marketler de bu dikkatsizliğin önde gelen yerleri arasında...
Virüs salgını sebebiyle, iki gün- dört gün sokağa çıkma kısıtlaması olacak diye ilân ediliyor; millet sanki bir daha hiç bulamayacak, hiç kavuşamayacak gibi marketlere hücum ediyor. Cuma günü bütün market reyonlarında bulunan ürünler tüketilmiş durumda...
Serbestlik zamanlarında da çok farklı durumlar olmuyor...
Bir önceki müşteri, daha reyondan ayrılmadan sanki kendisine kalmayacak gibi müşterinin üzerine abanırcasına saldırır gibi ürünleri toplamaya başlıyor.
Hafta içersinde de AVM'lere hücumlarda da aynı görüntüler oluştu...
Aslında kimse kimsenin umurunda değil, herkes yıllarca aç kalmışçasına alışveriş yapıyor... Sanki bir daha aynı ürünler hiç gelmeyecek...
Nerede kanaat, nerede iktisat, nerede müsamaha, nerede şükür?
Hepsi lafta!..
Lafa gelindiği vakit, “mangalda kül” bırakmazlar, enteresan görüş ve düşünceler serd ederler, acayip şekilde sözlerini hiç kesmeden dinlersiniz; lâkin işin içine “açlık” (!) girince durumlar değişiyor...
Hep bana... hep bana… (!)
Adam yolun ortasında arabasını durduruyor, kenardaki karpuzcudan karpuz alacak, arkasından gelen araçlar onun umurunda değil, “trafik tıkanmış” kime ne?
O, sadece kendine göre, bir kaç dakikada, işini halledecek... (!)
“Bekleyenlerden bana ne…" düşüncesiyle hareket ettiğinden, “hep nalıncı keseri” gibi kendi tarafına yontarak; bencillik yapıyor... Bana... bana... bana!..
Oysa şu mübarek günlerde "ben" değil "biz" olmalı...
Böyle davranışlar gösterilmeli; fakat maalesef yok...
Hani nefis terbiyesi?
İşte, Ramazan'ın son haftası içersindeyiz!..
Bütün bunları oruçlu olduğumuz, namazlarımızı kıldığımız, Kur'an-ı Kerim okuduğumuz ibadet ayında yapıyoruz. Bol bol kalp kırıyoruz, hak gasp ediyoruz ve kurallar ihlal ediyoruz...
Maşaallah heybemizi çok güzel dolduruyoruz… (!)
Kardeşlerimizi, komşularımızı, dostlarımızı, yakınlarımızı ve diğer insanları nefsimizden önce düşünecektik!
Niye bu hücumlar?..
Ne olur önce o insanlar alsın, sen biraz beklersen kıyamet mi kopar?
Hani yardımseverlik?..
Şu mübarek günlerde bunlar yaşanıyorsa o zaman kusur Ramazan ayında değil, kusur bizde!..
Ya, daha virüs salgınından kurtulamadık.
Kalabalıklar oluşturmama konusunda ilim insanlarımız, hekimlerimiz ve uzmanlarımız ikaz ediyor; “sosyal mesafeye dikkat edelim, maskesiz çıkmayalım” diye tavsiyede bulunuyorlar...
Yoksa o ikazların o tavsiyelerin muhatabı bizler değil miyiz?
Bütün bunlara rağmen; hayat sanki 10 Mart öncesindeymiş gibi devam ediyor...
Geçenlerde Adana'da tarım işçilerini taşıyan minibüse, 7 kişi binmesi gerekirken, 35 kişi bindiriliyor... İstanbul- Esenyurt'ta normal doluluk oranın üzerinde yolcu taşınıyor... Tabii bu olaylara hemen güvenlik güçlerimiz mani oluyor, tehlikenin önüne geçiliyor...
Lâkin insan hiç düşünmez mi?
“Bu kalabalık ortamda yolculuk yaptığımda ya da toplu alanlarda bulunduğumda; hem kendimin, hem de sevdiklerimin hayatı tehlikeye girecek…"
İllâ ki bizleri, birileri mi hep uyaracak ya da her köşe başında güvenlik güçleri mi bekleyecek?
Salgın tehlikesinin ne kadar büyük boyutta olduğunun farkına varamayacak mıyız?
Artık hayatımızın 10 Mart öncesi gibi, iç içe olmayacağını, yeni normal hayatta sosyal mesafe ve maskeli bir hayatın olacağını belirten yetkililer, eğer kurallara uyulursa, yapılan çalışmalarla da koronavirüsün tesirsiz hale getirileceğini ve vaka sayılarında azalma olacağını ifade ediyorlar...
Henüz tehlike geçmiş değil.
Hâlâ da bütün şiddetiyle devam ediyor.
Yurdun çeşitli şehirlerinde vaka sayısında artışlar yaşanıyor...
Yeter!..
Bu kadar vurdumduymazlık da oldukça fazla...
Bir an önce, bizlerin de “bencillik” illetinden kurtulması ümidiyle…
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com