Soğuk Savaş sonrası Sovyetler Birliği’nin dağılmasına paralel olarak dağılan diğer devletler arasında Yugoslavya da yer almaktaydı.
Arnavut kökenli halkın, toplam nüfusun yüzde 90’ını oluşturduğu Yugoslavya’nın otonom bölgesi olan Kosova’da öteden beri etnik çatışmalar yer almaktaydı.
Yugoslavya Federasyonu döneminde Kosova, Sırbistan Federal Cumhuriyeti içerisindeki bir bölgeydi.
1974’te Yugoslavya Anayasası, Kosova’ya özerklik tanımıştır.
1989 yılında dönemin Sırp asıllı milliyetçi Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç, özerkliği geri almıştır.
1991’de Yugoslavya’nın dağılmasının ardından; önce Hırvatistan, sonrasında Bosna’da başlayan savaş (1992-1995), daha sonra Kosova’ya da sıçramıştır.
BM ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) ve devletlerin çağrılarına rağmen durdurulamamış olan savaşa, NATO’nun müdahil oluşunun meşruiyeti ise tartışma konusu olmuştur. Fakat Kosovalı Arnavutlara yapılan insan haklarını ihlal edici baskılar ve oluşan etnik çatışmaların, bölgedeki barışı sarstığı için tehdit içerdiği düşünülmüştür. Kosova’daki Arnavutlara dışarıdan da yardım edilmesi, bu fikri desteklemiştir.
24 Mart 1999 tarihinde, 78 gün süren NATO müdahalesiyle Kosova, UNMİK’in (Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi) idaresine geçmiş ve NATO dahilinde 88 yıl sonra Türk askeri bu bölgeye tekrar ayak basmıştır.
Kosova’ya 1999 yılında müdahale edilmesi, birçok nedenden ötürü önem arz etmektedir. İlk kez BM kararı olmaksızın bir uluslararası askeri güç, barışı sağlamak amacıyla harekete geçmiştir.
Etnik ayrımcılığa yönelik politikaları nedeniyle egemen bir devlete müdahale edilmiştir.
NATO’nun Kosova müdahalesi, BM’nin harekete geçmediği bir insani kriz durumunda, bölgesel bir örgütün insani müdahale kapsamında kuvvet kullanmasına örnektir. Fakat bu örnek diğerlerinden farklı bir özellik barındırmaktadır.
BM Güvenlik Konseyi’nde iki daimi üye olan Rusya ve Çin, bu müdahaleye tepki göstermişlerdir.
NATO üyesi devletlerin, Kosova müdahalesini ne şekilde değerlendirdikleri de eylemin uluslararası kurallara uyup uymadığı ve özellikle yeni bir örf ve adet hukuku kuralının oluşması yönünde basamak teşkil edip etmeyeceği önem taşımaktadır. Bu bağlamda NATO üyeleri, müdahalenin açık meşru ilkelere dayandığını savunmaktadırlar.
NATO’nun ve müdahalenin savunucuları ile müdahale karşıtları arasındaki tartışmalardan çıkan en önemli sonuç ise “İnsani müdahale” kavramının kuralsızlığının giderilmesi için 2001 yılında oluşturulan “Koruma Sorumluluğu” kavramı olmuştur.
NATO’nun Kosova müdahalesine dair tartışmalarda Müdahale ve Devlet Egemenliği Uluslararası Komisyonu’nun 2001’de yayımladığı “Koruma Sorumluluğu Raporu” bu bağlamda önemlidir, ve bu rapor ile oluşturulan “Koruma Sorumluluğu” kavramına da kısaca değinmek yerinde olacaktır.
“Koruma Sorumluluğu” egemenlik, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi, insan hakları, ve BMGK üzerine kurulmuştur. Ayrıca önce devletlere, devletlerin yetersiz kalması durumunda da uluslararası topluma önleme, tepki ve yeniden inşadan oluşan üçlü sorumluluk yüklemiştir..
1999’daki NATO müdahalesi ile Sırbistan idaresinden kurtulan Kosova, Sırbistan ve Karadağ’ın 2006 yılında bağımsızlıklarını ilan etmesinden sonra; 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
.
Dr. Begüm Burak, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @begumburak1984 , @dikgazete
:
Faydalanılan kaynaklar:
Zeynep Selin ACAR “Doktrinleşme Sürecindeki İnsani Müdahale : Nato’nun Kosova Müdahalesi ve Koruma Sorumluluğu Kavramı, Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2015, 6:1 2015 ss.113-131
Şeyma Adıyaman, “Kosova Bağımsızlık Süreci ve AB ile İlişkileri” https://www.bilgesam.org/incele/145/-kosova%E2%80%99nin-bagimsizlik-sureci-ve-ab-ile-iliskileri/ (25.07.2019)