DER- SİTAYİŞ-İ ULYÂ-YI SALTANAT VÂLİDE SULTAN-I ALİYETÜ’L- ŞÂN'IN KAPLICA ZİYARETİ
KAPLICA SULARININ TARİHÇESİ
Kelimenin aslı “kapalı ılıca”dır; halk arasında kaynarca, ılı su, germâbe, kudret hamamı, Hudaî hamam ve âbızenne gibi isimlerle de bilinir. Anadolu’daki birçok coğrafî isim, o yerin yakınında bulunan sıcak su kaynağına eski dönemlerde verilmiş isimlerden gelmektedir; Germe, Germiab, Germili, Terme, Ilıca, Kaynarca gibi.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Eyyûb’un (as.) bir cilt hastalığına yakalandıktan sonra kendisini iyileştirmesi için Rabbine niyazda bulunduğu (Enbiyâ Suresi 21/83) ve Hz. Allah’ın ona, “Ayağını yere vur; işte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su” diye buyurduğu belirtilir (Sâd 38/42). Hz. Eyyûb, denileni yaparak yerden çıkan su ile yıkanmış ve hastalığından kurtulup gençleşmiştir.
Bu olay, ulema tarafından, Hz. Eyyûb’un sağ ayağıyla yere vurduğunda yerden sıcak bir suyun çıktığı ve onunla yıkandığı, sol ayağıyla vurduğunda ise soğuk bir su çıktığı ve ondan içtiği, böylece içinde ve dışında hiçbir hastalık kalmayarak iyileştiği şeklinde tefsir edilir.
1500 kaynakla şifalı sıcak sular yönünden çok zengin bir bölge olan Anadolu’da, hemen her sıcak su kaynağının yakınında bir höyük ve yanında bina kalıntıları bulunmakta, bunlardan bazılarının Hititler’den günümüze kadar 4000 yıldır kullanıldığı görülmektedir. Meselâ Ankara’nın 74 km. güneybatısındaki Haymana Kaplıcası’nda suyun çıktığı yerde bulunan havuz ve dehlizin Hitit mimari eseri olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra Romalılar dehlizi uzatarak su dağıtım yolu şeklinde kullanmışlar ve çevresine müstakil banyolar, küçük havuzlar yapmışlardır. Selçuklular döneminde ise büyük havuz bir duvarla bölünerek çifte hamam şekline sokulmuş, Osmanlılar da bunun erkekler kısmına bir soyunma odasıyla kadınlar bölümünü ilâve etmişler.
Osmanlı’da lüleler vasıtasıyla kurnalara akıtılan su ile yapılan geleneksel Türk hamamına özgü yıkanma biçimi, kaplıcalarda da göz önünde tutulmuş. ‘Soyunmalık’ ve ‘ılıklık’ tertibinde ise Türk hamam mimarisinin karakteristik plan şemasına bağlı kalınmıştır.
Anadolu’da Osmanlı kaplıca mimarisinin en tipik örnekleri Bursa’da bulunmaktadır. Çekirge semtindeki kaplıcaların en eski ve en önemli örneği olan Eski Kaplıca (Armutlu Hamamı) kuvvetli bir ihtimalle Osmanlı mimarisinin ilk döneminde, bol miktarda devşirme malzeme de kullanılarak eski bir Bizans kaplıcasından Türk hamamına çevrilmesiyle meydana gelmiştir. Hudâvendigâr Camii’nin doğu yanına yapılan ve işlek bir yerde bulunmasından dolayı “Girçık Hamamı” diye de anılır. Çifte hamam şeklinde tertiplenmiş olan Kükürtlü Kaplıcası’nın erkekler kısmını I. Murad, kadınlar kısmını ise II. Bayezid yaptırmıştır.
-Armutlu Kaplıcası
-Armutlu Kaplıcası İç Mekan
15. yüzyılın sonlarıyla 16. yüzyılın başlarında yaşayan divan şairi Gazâlî’nin Beşiktaş’ta yaptırdığı hamamın sıcaklığının Bursa kaplıcaları gibi olduğu ve bu ayrıcalığından dolayı aşırı derecede rağbet görmesi üzerine başka semtte benzeri bir havuzun yapıldığını duyunca çok sinirlenmiş. Sonunda İstanbul hamamcılarının ortak bir dilekçeyle başvurduğu Dîvân-ı Hümâyun’da hamamlardaki bu havuzların yıkılmasına karar verilmiştir.
Anadolu’da Osmanlı kaplıca mimarisini temsil eden Bursa, Yalova ve civar kaplıcalarının dışında, diğer güzel kaplıca örnekleri Orta ve Doğu Avrupa’daki Sofya, Aydos, Köstendil gibi şehirlerde ve özellikle Budin’de yani bugünkü Budapeşte’nin kuzey kesiminde bulunmaktadır.
Yukarıda anlattığımız Osmanlı mimarisine özgü kaplıcalara, herhangi bir Osmanlı Padişahının gelip gelmediği meçhul idi. Ancak, Zîver Ahmet Paşa’nın “Âsâr-ı Zîver” isimli eserini incelediğimizde Sultan Abdülmecit’in annesi Valide Sultan’ın Yalova kaplıcasına geldiği ve bir süre burada kaldığı biliniyor.
Yapılan araştırmalara göre, Saray’da ve halk arasında kendisine büyük sevgi ve saygı duyulan Valide Sultan, 1845 yılında, henüz genç yaşta iken, önemli bir hastalığa yakalanıyor. O zamanlar Sultan Abdülmecit’in özel doktoru Dijmon Spitzer’di. Hekim Spitzer’in, Sultan Abdülmecit’in talimatıyla, Valide Sultan’ın tedavisiyle bizzat ilgilendiği biliniyor. Valide Sultan’ın ilâçla tedavisi, bir müddet devam etti ve olumlu sonuçlar alındı. Ne var ki, bu sevinç uzun sürmedi. Hastalık bir sene geçmeden yeniden zuhur etti. Hekim Spitzer, Valide Sultan’a Kaplıca tedavisini önerdi. Bunun üzerine, Valide Sultan, 1849 yılı Nisan ayında, bazı Kadın Efendi ve cariyelerle, Yalova kaplıcasına geldi. Yalova’dan durum ve sağlığı hakkında oğlu Sultan Abdülmecit’e mektuplar göndermeye başladı.
Valide Sultan ilk mektubunu, Yalova kaplıcasına varır varmaz yazdı; saat altıda geldiklerini ve herkesten saygı gördüklerini ifade etti:
"Şevketlû, nur-ı didem efendim. Saye-i şâhane el üzre getürdüler. Pek rahatım var. Allahu zü’l- celâl rahatını bozmasun, sayende görmediğim riayeti görüyorum. Cenab-ı Hak dünyada ah, vah demek size vermesin. Benim ruhum efendim, iyilik haberin isterim, burası uzaktır, merakda kalurum. Saat altıda Yalova’ya dahil olduk, cenab-ı hakka emanet ettim, benim güzelim."[Devletlû, İsmetlû Valide Sultan-ı Âlişan Hazretleri 1255]
Valide Sultan, daha sonraki günlerde mektuplarına yine devam etti:
“Şevketlû, mahabetlû ve nur-ı âlemyan ve ciğerimden kıymetli gözüm efendim, Tarafımıza irsal buyurulan bir kıt’a cevabnamenizden derece-i kemalde ve Mustafa merhum Ahmed Ağa kullarınızdan dahi sizler görmeyince memnun ve mesrur oldum. Her an eyülüğünüz yani istirahatiniz mesruunuz olunca suya girmemiz pek zahmetli oluyor. Efendim eğer ol tarafta ve gerek bu tarafta bazı cariyeleri iktizası olduğu, göndermemiz ve götürmemizde hazret-i şâhane olarak malumunuz olsun. Belki ifade etmezler ise tahrir eylerim efendim. Ilıca dağlarında hayli boralar oldu. Berk ü şimşek sulara akdı. Ol tarafta oldu mu? Efendim seni her an ve her halde gam-ı rüzgârdan mevlâm saklasun. Sayende var var, yok yok. Hiç beni incitmiyorlar, zat-ı şahanenin deyu edeceklerini şaşırıyorlar, Aslanım efendim. Yazımı okuyamıyorsanız ayıblamıyasınız. Mürekkep ile kağıdı birbirine uyduramıyorum güzelim efendim.’’[Devletlû, İsmetlû Valide Sultan-ı Âlişan Hazretleri 1255]
Annesi Bezmiâlem Valide Sultan’a son derece düşkün olan Sultan Abdülmecit, kaplıca tedavisi gören annesini ziyaret edebilmek için Yalova kaplıcasına birçok kez gittiği bilinmektedir.
Özetle; Yalova kaplıcasına gelen ilk ve tek Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid’tir.
“Oldığıçün Yalıva’da kaplıca aynü’ş- şifâ
Mâder-i şâh- cihân teşrîf itmişdi geçen”
Sultan Abdülmecid’in, kendisini, eşini ve annesini muayene ve tedavi eden Doktor Dijmon Spitzer’e “Mecidi Nişan-ı İmtiyazı”nı verdiğini de burada hatırlamış olalım.
Kaplıca tedavisi, Bezmiâlem Valide Sultan’ın bir müddet için yeniden sıhhat bulmasını sağladı. Fakat bu durum uzun sürmedi. Yakalandığı hastalık tekrarladı. Nihayet, 23 Recep 1269 (2 Mayıs 1853) Pazartesi gecesi, saat 01:00’de, henüz genç sayılabilecek bir yaşta iken, Beşiktaş Sahil- Saray-ı Hümayun’da vefat etti.
Yalova’da Sultan Abdülmecit’in, annesi için yaptırmış olduğu Valide Köşkü, günümüzde Termal Otel yapılırken yıkılmıştır. Valide Hamamı ise halan daha kullanımdadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin kültürel mirası içinde özel bir yere sahip Türk kaplıcaları, zarif mimari yapıları ile asırlardır şifa dağıtmaya devam etmektedirler.
.
Hülya Ayhan, dikGAZETE.com
https://islamansiklopedisi.org.tr/kaplica
https://www.yalovamiz.com/yazarlar/ahmet-akyol-1082/hangi-osmanli-padisahi-termal-e-geldi-2492