Godless Bridge DİNSİZ KÖPRÜSÜ Pont Païen -The Tale of Beşköprü Masalı-

Ramazan Topraklı

2 ay önce

Serdivan ilçesinde köprüyü gösteren levha

Godless Bridge DİNSİZ KÖPRÜSÜ Pont Païen

The Tale of Beşköprü Masalı

Öz

Makalenin amacı, Adapazarı kentinin Serdivan ilçesinde bulunan 12 gözlü Roma köprüsünü, Beşköprü ve Jüstinyen [Justinianus] Köprüsü şeklinde adlandırmanın yanlış olduğunu ortaya koymaktır. Adı geçen köprünün MS 560 yılında yaptırıldığı doğru değildir. Köprüyü Jüstinyen’in yaptırdığı belli değildir. Bu köprü iki yılda yapılamaz. Köprü, muhtemelen Batı Roma ve Trajan zamanında yapılmıştır. Jüstinyen’in 560 yılında yaptırdığı köprünün adı Pontogefira [Pontogephyra] olup, anlamı “Boğaz Köprüsü” demektir. Ritter’in dediği gibi Pontogefira ile Zompos aynı köprüdür; Bryennios’un dediği gibi de köprü Sangarios’un mansabında değil, kaynakları yanındadır. Sangarios, malûm Sakarya Nehri değil, birçok eski kent ve ırmakta olduğu gibi ikinci bir Sangarios olup, Isparta ili, eski Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa ve derin ırmaktır [Bathys Rhyax].

Açar Kelimeler: Trajan, Hadrianus, Pontogephyra, Justinianus, Sangarios, Bryennios, Beşköprü, Ritter.

Giriş

Serdivan’da bulunan bu muazzam Roma köprüsü uzun zamandır onarım görmektedir. İnternet ve sosyal medya hesaplarında Justinianus Köprüsü ve Beşköprü videolarından geçilmiyor. Bir millet ve o milletin kuruluş ve kurumları bu kadar fahiş hatayı nasıl yapar şaşıyorum. Sokaktaki herhangi birisi bile söz konusu köprünün 12 gözlü olduğunu biliyor ve Beşköprü adını sorguluyor. Köprü 12 göz, 9,80 m en ve 375 m uzunluğunda olmasına rağmen Teksiyer [Texier], sekiz göz, 429 m der [bk. Ek.1]. Sakarya şimdi, 2018 Dünya Mirası yedek listesine alınan köprünün dört km şarkından akıyor; bir hikâye üretmişler ki, “dervişin duasıyla ırmak yok oluyor” [bk. Öztüre, 1969: 65 açık.4; Bayraktar video 2021]. Bakanlık ve Karayolları Tarihî Köprüler Müdürlüğü bu hataları görmüyor mu?

Kavram olarak adalet, bir şeyin olması gerektiği gibi veya yerli yerinde olmasıdır; adaletin zıddı ise zulümdür. Bu açıdan bakıldığında ülkemizde tarihî olaylar ve tarihî coğrafya alanında zulümden geçilmiyor maalesef.

Makalede “Zompos, Pontogephyra, Tantaendia köprüleri tartışması” Ek.1, Vikipedi Ek.2, Ağıralioğlu’nun İzmit Kanalı makalesinden alıntılar Ek.3, yine ondan alıntıladığım Sakarya Nehri-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi arasında bir suyolu yapımıyla ilgili “Plinius [61-112] ile Trajan [53-98-117] arasındaki mektuplar” Ek.4’te verilmiştir. Ramsay adı ise, Remsi yazılacaktır. Yardımları için İzmit BB Kültür Md’den tarihçi Gülşah Hanıma teşekkür ederim. 

Zompos ve Pontogefira [Pontogephyra] Köprüleri

Remsi, Ek.1’de görüldüğü gibi bundan 134 yıl evvel, 1890’da Zompos, Pontogefira ve Tantaendia köprülerini tartıştı ve bir karara varamadı. Zira Remsi, o günkü şartlarda Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki coğrafî değişimi fark etmedi; Kıral Yolu [Anayol] ve Bizans Askerî yollarını araziye yerleştiremedi ve yanlış yerleştirdi. Buna bağlı olarak birçok tarihî kent ve nehri yanlış yerleştirdi. Bunu da “Neticeyi bir kelime ile izah edebiliriz: ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir, ya da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir”. “Tam Bizans manasiyle Asia bence o kadar müphem ve az bilinen bir eyalettir ki buna ait şehirlerin yerlerini inceden inceye tartışamayacağım”. “Arap coğrafyacıların arzettiği güçlüklerden biri de yol diye gösterdikleri harikulâde zikzaklardır ve kendilerinden istifade etmek hemen hemen imkânsızdır” diye açıkladı (Remsi, 1960: 106, 111, 257 açık.3). Buna rağmen tarihçi, bugüne kadar Remsi’yi hiç tartışmadı ve dedikleri doğruymuş gibi kaynak aldı.

Aleksios Komnenos’un 1116’daki son seferine göre Santabaris Afyonkarahisar, Amorion Uluborlu, Zompos Kemer Boğazı’ndaki Yenice Köyü Köprüsü, Kedrea Şuhut-Arızlı idi (Anna, 1996: 488-490). Kemer Boğazı’nın, Firigos Boğazı, Zompos, Kibotos, Miryokefalon, Taurokomos, Firikya Hellespontia, el-Battal, Meltinis [Malatyalı], Çatak, Endosyâne, Hieria ve Ābrū Masmâne [Kutsal Geçit] gibi adları var. İki göl arasındaki nehrin Tantalos, İndos, Halis [cıαλις], Obrimas, Menderes, Sangarios, el-Battal, Kaystros, Euros, Ebros, Melis, Boğazın Asya Irmağı, Doğu sınırını teşkil eden Büyük Nehir [Megalo Potamos], Bathys Rhyax, Seha, Pisidia Antakya yanındaki Irmak, Hierus, Hyeronpotamum [Mukaddes Nehir], Siberis, Skamandros, Tearos ve Almyros gibi adları var. Boğaz’daki köprünün, Yenice Köyü Köprüsü, Tanta-endia, Zompos, Pontogefira, Kibotos, Helena Köprüsü, Pithekas [Barla] yakınındaki köprü, Lopadion Köprüsü, Gölün [Hoyran] çıkışındaki köprü ve köprü gibi birçok adı var [bk. Har.4 ve Madalyon].

Tarihî coğrafya ve tarihî yollara önem vermeyen, hatta bunları bilmek için küçük bir gayret sarf etmeyen tarihçi, Isparta’daki köprüyü [Pontogefira], 400 km uzaktaki Adapazarı’nda göstermekten hicap duymadı. Bir kere Anayol ve Bizans Askerî Yolu’nun Adapazarı’yla ilgisi yok. Burada kaydedilmiş mühim bir tarihî yol da yok. Bölge bataklık olduğu için Adapazarı muhtes bir kenttir. Kaldı ki, Bizans Askerî Yolu, Gebze-Eskihisar, Yalova-Taşköprü, İznik Gölü’nün batı ucu, İnegöl [Malagina], Bozüyük ve Eskişehir şeklinde devam eder. Hıristiyan hacılar ise İzmit’ten sonra Adapazarı’na uğramadan İznik’e gelirler [bk.Har.1] ve oradan da Eskişehir üzeri devam ederler.

Serdivan Köprüsü

İlk kez 21 Mart 2020’de gördüğüm Serdivan’daki tarihî köprüyü bu makale için dört yıl sonra, 07 Haz. 2024 Cuma günü, Saat 18.00 civarı tekrar görmeye gittim. Bekçi yarın [Cmt günü] gelmemi söyledi. [R.3]’ü çekip ayrıldım. Ertesi gün Cmt Saat 10.30’da gittiğimde yetkili olduğunu söyleyen Ragıp Bey, beni içeri almadı. Validen izin almam gerektiğini, köprü hakkında gerekli bilginin müze ve internette bulunduğunu; sorum üzerine de, köprü ayaklarındaki “selyaran” ve “topuk” kısımlarına göre, suyun, Adapazarı’ndan Sapanca’ya, yâni kuzeyden güneye doğru aktığını söyledi. Selyaran, ayaklardaki üçgen kesitli sivri burun, topuk ise yuvarlak [bk. R.2-5]. Hâlbuki Çark Deresi, gerçekte Sapanca Gölü’nden Adapazarı ve Karadeniz’e doğru akıp, Sakarya nehrine karışır. Bunda bir terslik var. Köprü ayakları niçin böyle yapılmıştı? Acaba Sakarya, Çark Deresi yoluyla İzmit Körfezi'ne mi akıtılacaktı? Bunun için mi, ayaklar böyle yapılmıştı? “Hidrodinamik kurallarına” göre burun yuvarlak, topuk sivri olmalı. Eskiler bu kuralı bilmiyor olmalılar. İki meslektaş olarak şantiye şefiyle bunları konuşacaktım. Ragıp Bey, vali ve müzeye git diyerek beni başından savdı. Bizim devirde böyle insanları buyur eder, bir de çay ikram ederdik. Nerede o eski şantiyeler! Valilik, Bakanlık, Karayolları ve müze, doğru bilgiye sahip olsalardı, 12 gözlü köprü için Beşköprü, kimin yaptığı belli olmayan bir köprü için de Jüstinyen Köprüsü derler miydi? Sakarya’dan başka bir Sangarios daha olamaz mıydı?

Her neyse “selyaran” kelimesini beğendim. Türk halkı, yeni kelime ve hikâye türetme ve uydurma hususunda pek mahirdir. Acaba tarihçi ve ilgili devlet kurumlarının, Pontogefira’daki yazıttan haberleri var mıydı?

“Pontogefira’da [Boğaz Köprüsü] bir taşın üzerinde mahkûk olduğu söylenen epigramı” biz,

“Ey coşkun akan ırmak! Ey kemerlerle kendine pranga vurulan Sangarios!  Sen de artık mağrur Batı ve Doğu halklarıyla birlik, tüm Barbar kabileler gibi imparatora boyun eğdin. Bir zamanlar gemisiz geçilemeyen ve kabına sığmayan sen! Şimdi artık eğilip bükülmeyen taşların arasından akıyorsun” şeklinde yorumladık. Bu köprü hakkında Kemer Boğazı’nda yaşayan St. Theophanes’in [758-817] tarih vermesi de Isparta’yı işaret eder [bk. Ek.1, Ek.2].

Bu köprü, Serdivan’da değil, Isparta Kemer Boğazı’ndaki Sangarios ve daha birçok adı bulunan ırmak üzerindedir. Sardes ile İran-Susa şehirlerini birbirlerine bağlayan ünlü Kıral Yolu [Anayol], Sangarios’u bu köprüden geçiyordu. Kemer Boğazı’ndaki bu köprü, Osmanlı arşiv belgelerinde Yenice Köyü Köprüsü olarak kayıtlıdır.

Ek.2’ye göre Jüstinyen, köprünün yapımına Trakya gezisi dönüşünde başlamıştır. Serdivan’daki bir köprünün, Trakya ile ne ilişkisi var? Çünkü söz konusu Trakya, malûm Trakya değil, Kemer Boğazı’nı içine alan Thrakesia temasıdır. Jüstinyen, bu temada iken eski köprünün hâlini görmüştür. Köprü, Serdivan’da değil, Thrakesia [Trakya] teması ve eski Hoyran ile Eğirdir gölleri arasında akan Sangarios Nehri üzerindedir. Theofanis, Cedrenus ve birçok keşiş gibi Kemer Boğazı bölgesinde [Sigriane] yaşayan, hatta Boğaz’ın 12 mil şarkında bir manastır yaptıran St. Theophanes olup, verdikleri bilgiler doğrudur. Çark Deresi’nin eski adı Melas değil, Kilis Suyu’dur (Teksiyer, 2002: 143). Anna’nın zikrettiği Melas, Senirkent-Kayaağzı Pınarlarından hâsıl olan ve Hoyran Gölü’ne dökülen küçük bir ırmaktır. MÖ 547’de Krezüs’ün Halis üzerine kurduğu köprü dahi budur. Köprü, fay hattında bulunduğu için çok sık yıkılır. Tales, ırmağı, ordunun solunda görüyordu; sağından da bir suyolu açılarak ırmak ikiye bölünmüş ve geçiş kolaylaşmıştı. Kızılırmak Nehri batıdan gelen bir ordunun asla solunda kalmaz. Pahimeris, Kemer Boğazı’ndaki bu ırmağı, 1-Menderes, 2-Skamandros, 3-Sangarios ve 4-Boğazın Asya ırmağı gibi dört farklı adla kaydeder ki, Pahimeris’in coğrafyayı iyi bilmediği ve eserini, işittiklerinden ve başka kaynaklardan yazdığı anlaşılmaktadır.

Tarihçi, arkeolog, bakanlık, şimdi göl altındaki bu köprü ile köprüdeki kitabeyi arayacağına, bir Batılı peşine takılıp, hazıra konmak istiyor. Roma Yolu’nu [Roman Road] gösteren Har.1 bile Whitby’a ait olmalıdır. Tarihçi, göl altında kalan İzmir’deki [Apameia] Aristides’in tunç büstünü; Gelendost-Efes’te [Apasa, Ayasluk], kiliseden çevrilmiş mescitteki Mesleme’nin zaferlerini anlatan Arapça kitabeyi ve Senirkent-Uluğbey köyündeki imparator Jan Dukas Vatas [1222-54] ile oğlu Teodoros’un [1154-58] lahitlerini ararsa daha iyi eder. Böylelikle Batı’yı şaşırtmış oluruz.

Peutinger, Antonin ve Kudüs yol cetvellerine göre İzmit’ten sonra yol, yâni Hacılaryolu, Bahçecik [Hyribolum, Eribulo] 10 mil, Sarısu [Libum] 11 mil, Ömerli [Liada] 12, İznik 8 mil olup, İzmit-İznik arası 41 mil yâni 61,5 km’dir [Ramsay, 1960: 264]. Görüldüğü gibi Roma Yolu ve Hacılaryolu Adapazarı yakınına uğramamaktadır.

Har.1: İzmit Körfezi, Sapanca Gölü, Sakarya Nehri ve Suyolu. Whitby, Roma Yolu’nu [Roman Road] bilmiyor ve Hacılaryolu ile karıştırıyor.

Serdivan Köprüsü hakkında bir belgesel

Serdivan Fikir ve Sanat Akademisi tarafından Jüstinyen Köprüsü adlı bir Belgesel yapılmış. Belgesel, Sencer Şahin ile Semavi Eyice beylerin vefat tarihleri arasında yayınlanmıştır. İlk yorum 17 Ekim 2017 tarihini taşıdığı için yayın tarihini 2017 olarak aldım. Belgeselde Arş. Gazeteci Yazar Fatih Bayhan, Prof. Turhan Kaçar, Sakarya Müze Md. Mürşit Yazıcı, Prof. Dr. Michael Whitby [Birmingham Ü], Prof. Engin Beksaç ve Semavi Eyice gibi değerli akademisyenler var. Bunlar, henüz işin başında; “imparator Jüstinyen tarafından 560 yılında Sangarios üzerine kurulan Pontogefira’nın, Serdivan ilçesindeki 12 gözlü köprü olduğu gibi” yanlış bir kabulden hareket ediyorlar. Bu kabulden sonra artık ne yapsan boş; Kıraliyet Yolu, Hacılaryolu [Kudüs yolu] dedikleri çıkmaz sokak. Belgeseldeki haritada “Roman Road” [Roma Yolu], İzmit’ten sonra Adapazarı değil, İznik’e gidiyor [Har.1]. Ayrıca Pontogefira’yı, liman köprüsü yorumlayıp, Bizans’ın İzmit Körfezi yerine Adapazarı’na bir liman yapmasını düşünmek hatadır. Büyük emek ve paraya mal olan Belgeselde bu çelişkiler olmamalıydı. Aslında İzmit’ten İznik’e giden yol, Peutinger ile Antonine ve Jerusalem itinenerlerindeki Hacılaryolu idi (Remsi, 1960: 264). Roma Yolu, Gebze-Eskihisar’dan Yalova-Taşköprü’ye [Kibotos] atlar ve İznik Gölü’nün batı ucu, İnegöl, Bozüyük ve Eskişehir şeklinde devam eder.

Ben, 2013 yılında İbn Hordazbih [820-912] ve el-İdrîsî’nin [1100-1165] verdikleri Tarsus-Ammûriye [Uluborlu] ve Ammûriye-Halîc [İzmit Körfezi] yolları ile Hacılaryolunu araziye yerleştirdim ve yayınladım. Tarihçi yol işini ciddiye almıyor; ama değerli akademisyenler cesaretle konuşabiliyorlar. El-İdrîsî henüz çevrilmeyi bekliyor. Yolları araziye yerleştirmek de ayrı bir iştir. Prof. Kaçar, Jüstinyen’e ait yapıların ve Pontogefira’nın Procopius’un Binalar kitabında kaydedildiğini söyler. Pontogefira, Isparta’da bulunduğuna göre, Serdivan Köprüsü Jüstinyen’e ait değil demektir.

Köprüde günümüze ulaşmayan bir kitabe var dedikleri ve bizim üstte yorumladığımız kitabe belgeselde; “Kibirli Batı’dan ve Media halklarından ve nice barbar kavminden sonra işte sen de ey Sakarya, bir hükümdar eyleminin kölesisin artık; akıyorsun şimdi şu kemerlerle dizginlenmiş olarak. Bir zamanlar geçit vermedin gemilere; dizgine gelmezdin; şimdi boyun eğmişsin taşların aşılmaz gücüne” tercüme edilmiştir.

Sencer Şahin, “Beşköprü” kavramını farklı [beş ayrı köprü] olarak yorumlamış. Whitby ve Beksaç bu fikri kabul etmezlerken diğerleri Şahin’in yorumuna katılırlar. Tutturmuşlar bir Beşköprü gidiyorlar. Beşköprü diye bir isim yok! Pontogefira Boğaz Köprüsü demektir. Değerli tarihçiler, kaynak metinleri okumadan, tarihî yolları bilmeden fikir beyan ediyorlar. Tarihçi, yol bilmediği için “tarihî coğrafya” işine girmeye cesaret edemiyor ve yanlış görüşleri tartışıyor. Osmanlı’nın kuruluş dönemi dâhil, Göller Bölgesi ve Batı Anadolu tarihi, bir yanlışlar yumağıdır.

Sapanca [Sabancı] Gölü, Çark Deresi [Kilis Suyu], Sakarya Nehri

Sapanca Gölü, 5 km x 17 km ebat, 55-60 m derinlik, 30 m rakımlı bir tatlı su gölüdür; kış aylarında derinliği veya rakımı artar, yaz aylarında düşer. Göl suları, Çark deresiyle [Kilis Suyu] Seyifler köyünde Sakarya Nehri’ne, oradan da Karadeniz’e dökülür (Teksiyer, 2002: 143). Şehrin içime suyu bir çark vasıtasıyla bu dereden alındığı için derenin adı, Çark Deresi olmuş. Necati Beyin dediğine göre gemiler, bir zamanlar Adapazarı’na kadar gelirmiş. Çark Deresi üzerine yapılan köprüler, gemi geçişini engellediği için nehir üzerindeki tekne veya gemi nakliyatı son bulmuş. Ada adlandırması ve topografik harita, bir zamanlar Adapazarı ve köprünün bulunduğu bölgenin su ve bataklık olduğuna işaret ediyor. Köprü, vadiyi baştanbaşa geçecek, belki imparatorun şanı için, belki de Trayan’ın 13. Roma imparatoru oluşuyla ilgili olarak, zafer takı dâhil 13 gözlü yapılmış olmalıdır. Köprü Pontogefira, Çark da, Melas değildir. Köprü ile göl arası üç, göl uzunluğu 17, göl ile İzmit Körfezi arası 21 km kadardır. Suyolu projesi, Sakarya’nın, Seyifler’den değil, Adapazarı civarından Çark’a bağlanacak şekilde yapılmış olmalıdır [bk. Har.1].

Avni Öztüre ve Jüstinyen Köprüsü

“Jüstinyen, Teodora’nın gayreti ile bataklık olan Nikometya ovasının doldurulması çabasına girişmiş, İznik’in hem Lefke yönünden hem de Başiskele civarında denizden başlayan Taşburun yollarından Nikometya’ya bağlantısı sağlanmıştır. Gerek Sakarya üzerindeki büyük köprü, gerekse Adapazarı- Arifiye arasındaki Dinsiz, ya da Beşköprü adıyla maruf dev köprüler bu çabaların karşılığıdır4 (Öztüre, 1969: 65, bk. R.8 ile R.9).

4: Beş Köprü’de Jüstinyen tarafından yapılan köprü, doğu ile güney doğu ülkelerini ya da eyaletlerini birleştirmiştir. Büyük kalker bloklarından 435 metre uzunluğunda sekiz büyük kemerden yapılmıştır. Kara ile bağlantı kuran iki kemerin genişliği 23’er metredir. Naumann’ın kaydına göre [1890] ayaklarından birinde kitâbe vardı. Osmanlı döneminde Sakarya’nın yatağı değişmiştir. Bu olay şu efsanede ifadesini bulur: Bir derviş köprü üzerinden geçmek istemiş. Gümrük memuru “geçiş vergisi vermediği için” engel olmuş. Derviş Allah’a yalvarmış. Duası kabul olunup Sakarya yatağını değiştirmiş (Öztüre, 1969: 65).

Köprü üzerinde kitâbe yoktur ve Sakarya Nehri de yatak değiştirmemiştir. Sakarya üzerindeki köprü [R.8] Jüstinyen’e ait olsaydı (Öztüre, 1969: 64), Pontogefira gibi Procopius’un Binalar adlı kitabında kaydedilirdi. Dinsiz Köprüsü [R.9] hakkında yazılan çizilenler, bu köprüyü Jüstinyen’in yaptırdığına dair Teksiyer kaynaklı yanlış bilgiler olmalıdır (Teksiyer, 2002: 143-146). Bu köprü için Kiepert de hatalı olarak Pontogephyra der. Melas suyu, Pontogefira ile ilgili olup, Isparta Kemer Boğazı’ndadır. Naumann, Berlin-Bağdat demiryolu projesi için Osmanlı’ya gelen, 1890-1893 yıllarında ekonomik ve sosyal durumla ilgili rapor ile Anadolu Demiryolları ve Güzergâhı: Vom Goldnen Horn zu den Quellen des Euphrat [Haliç'ten Fırat'ın Kaynaklarına], Leipzig-1893 adlı bir kitap yazan Alman Jeolog Heinrich Edmund Naumann idi [1854-1927]. [14 Haz. 2024. R. Topraklı].

Köprüyü niçin ve kim yaptırdı?

Günümüzden yaklaşık iki bin sene önce Roma İmparatoru Trayan zamanında [98-117] bölgenin kereste, odun mermer vs. nakliyatı için Sakarya, bir suyolu ile Sapanca Gölü üzerinden İzmit Körfezi’ne bağlanması düşünülmüş, hatta bunun için Trajan’dan mühendis istenmiştir [bk. Ek.3- 4]. Önce köprü yapılmış ve suyolu yapımı akim kaldığı için, Sakarya Nehri mevcut hâliyle kalmıştır. Köprü çevresinde yapılan 17 sondaj neticesinde Sakarya’nın buradan aktığına dair hiçbir ize rastlanmamıştır (Vardar, 2019). Yâni Sakarya yatak değiştirmemiştir. Yine Ek.3’de görüldüğü gibi Osmanlı’da Kanuni ve Sultan Aziz zamanı dâhil olmak üzere sekiz kez, çeşitli nakliyat işi için Sakarya Nehri’nin İzmit Körfezi’ne akıtılması suretiyle Marmara ile Karadeniz arasında bir suyolu yapılmak istenir. Sokullu Mehmet Paşa, Roma’nın yarım kalan projesinden ilham almış olmalıdır. Malûm olduğu gibi Sokullu, Don ve Volga nehirlerini de bir suyolu ile bağlamak istemiştir. Necati Ağıralioğlu’nun anlatımına göre Ek.3’de görüldüğü gibi Cumhuriyet döneminde de Sakarya Nehri yoluyla Marmara ile Karadeniz birbirlerine bağlanmak istenmiştir. Bu köprünün yapılış gayesi, bilâhare yapılacak “suyolu” projesinden başkası olamaz. Zira burası tarihî yol üzerinde de değildir.

Bu köprüyü, Sakarya Nehri ile İzmit Körfezi arasına gemi geçişleri için bir suyolu yaptırmak isteyen imparator Trayan yaptırmış olmalıdır. Trayan ve oğlu [evlatlık] Hadriyan’ın dönemleri [98-137], Roma için çok parlaktır. MS 135 yılında Kıral Yolu üzerinde, Uluborlu yakını, Dinar-Çapalı köyünde bir taş dikilmiştir. Taşta, “Appolonialıların, Lycialıların ve dağlı Trakyalıların meclisi ve halkı; 19 uncu defa belediye reisi, üçüncü defa konsül, yurt atası, en büyük ruhani reis, mukaddes Nerva oğlu, mukaddes Partoğlu Trayanos'un oğlu necip Trayanos Adriyanos imparator kayserin ve bütün ailesinin halas ve ebedi ikâmeti için yerli tanrılara” yazmaktadır (Remsi, 1960: 187).

Köprünün batı ucunda zafer takı, doğu ucunda apsisli yapı, köprünün eni, köprünün şekli, Trayan ve Hadriyan dönemini hatırlatmaktadır. MÖ 1’inci yüzyılda Roma tarafından yapılan İspanya’daki Kurtuba Köprüsü ile Serdivan Köprüsü arasında benzerlikler var. Köprü, Trayan devri olabilir. Procopius’un kaydettiği köprü, Kemer Boğazı’ndaki Pontogefira olduğuna göre, Serdivan Köprüsü’nü Jüstinyen yaptırmamış demektir [bk. Ek.1]. Söz konusu köprünün adının “Dinsiz” olması Trayan ve Batı Roma’ya işaret edebilir (Öztüre, 1969: 65; Ek.1, Ek.2). Serdivan Köprüsü, Jüstinyen’in Sangarios üzerine yaptırdığı Pontogefira değildir. Köprü, Sangarios üzerinde de değildir. Sangarios’un bir zamanlar söz konusu köprünün altından aktığına dair hikâyeler, derviş hikâyesinde olduğu gibi uydurmadır.

Sonuç: Köprünün adı ne olmalı?

İmparator Jüstinyen’in 559/60-562 yıllarında Sangarios üzerinde yaptırdığı Pontogefira, kesin olarak Serdivan ilçesindeki 12 gözlü Roma köprüsü değildir. Hataya sebep, ikinci bir Sangarios’un bulunduğunun bilinmemesidir. Bu köprü, Sakarya Nehri’ni bir suyolu ile Sapanca Gölü üzerinden İzmit Körfez’ine akıtma fikri dışında açıklanamaz. Sakarya Nehri’nin bir suyolu ile İzmit Körfezi’ne bağlanılması için ilk teşebbüs Trayan devrinde başladığına göre köprü, Trajan [Trayan] devrinde yapılmış olmalıdır. Köprünün şekli, İspanya Kurtuba’daki Roma köprüsüne çok benzemektedir. Köprünün adı da, Trayan Köprüsü veya Serdivan Roma Köprüsü olmalıdır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar ve Tetkik Eserler

Ağıralioğlu, Necati: “İzmit kanalı ve yeni İstanbul”, İTÜ Vakfı Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı 72, s.32-38.

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.

Bayraktar, Murat (2021): “Justinianus [Jüstinyen] Köprüsü, Metaverse de, Beşköprü, 1500 yıllık gizemli köprü”.

[erişim 10 Haz. 2024]

Belgesel 562 (2017): Justinianus Köprüsü, [erişim 11 Haz. 2024].

Fışkın, Muharrem (2020): “Justinianus Köprüsü’nün sırrı ne?”

https://www.medyarota.com/haber/10408251/justinianus-koprusunun-sirri-ne [erişim 10 Haz. 2024]

Heran Gezi (2023): “Sakarya Beşköprü’nün sırrı”. [erişim 10 Haz. 2024].

Öztüre, Avni (1969): Nicomedia İzmit Tarihi, Çeltüt Matbaası-İstanbul.

Remsi [Ramsay, W. M.] (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Texier [Teksiyer], Charles (2002): Küçük Asya, 1. Cilt, Çeviri: Ali Suat, Latin Harfleri: K. Y. Kopraman, Özkan Mat.-Ankara.

Ulugün, F. Yavuz (2010): Kocaeli ve Çevresi Tarihi 1, [Bizans-Selçuklu-Haçlılar], Haz. H. Atmaca, KYÖD Tarih Y.6, Baskı: Matrek-İzmit.

Vardar, S., İlhan, R., Öner, E., Kenar, F. (2019). “Justinianus Köprüsü Çev. Delgi Sondaj Yöntemli Paleocoğrafya-Jeoarkeoloji Arş…”. Adıyaman Ü. Sos. Bil. Ens. Der. (33), 756-796.  https://doi.org/10.14520/adyusbd.643558 [erişim 20 Haz. 2024].

***

Ek.1: Zompos, Pontogefira ve Tantaendia köprüleri tartışması [Remsi, 1960: 235-237] 

Zompos [Zompi] köprüsü Askeri yolun Sangarios'u geçtiği noktada idi. Askeri yolun üstündeki vaziyetinden dolayı Bizans askeri tarihinde pek büyük ehemmiyeti haiz olan bu köprünün mevkii hakkında, Sangarios'un [Texier gibi] ta membaından tutun da [Ritter gibi] mansabına kadar muhtelif noktaları kabul eden farklı nazariyeler vardır. Onun için Bizanslıların Sangarios üzerine inşa ettikleri Pontogephyra, Zompi ve Tantaendia köprülerini tetkik etmek münasip olur. Bunların ilkini Jüstinyen 560 yılında, yan yana dizilmiş kayıklardan [gemi] ibaret ve sellerin sık sık bozduğu eski bir köprünün yerine yaptırmıştı. Nikomedeia'dan Ankyra ve bütün kuzey memleketlerine giden yolun üstünde bulunuyordu. Procopius, eserini yazdığı zaman bunun henüz bitmediğini kaydeder. Köprü yapılırken Jüstinyen, nehrin yatağını değiştirtmişti. Zaman geçtikçe şöhreti büyüdü ve el'an da büyük bir eser olarak mevcuttur. Texier 429 metre uzunluğunda ve sekiz kemerden müteşekkil olarak tarif eder. Pachymeres, hakiki isminin Pontogephyra olduğunu, Sangarios yatağını değiştirdiği için köprünün Sangarios üstünde değil, Melas denilen küçük bir dere üstünde bulunduğunu söyler. Sangarios el'an köprünün biraz batısından [çeviri hatası, doğusundan olacak] akmaktadır. Pontogephyra ismi Yunanca ile Latincenin karışmasından hâsıl olmuş melez bir isimdir; sonradan Pentegephyra şekline çevrilerek “beş kemerli köprü” diye tefsir edilmiştir. Hâlbuki Texier sekiz kemerli olduğunu söyler. Aynı hataya Cedrenus ile Theophanes de düşmüşlerdir. Agathias bu köprü için bir epigram yazmıştı; bunu Zonaras ile Constantine Porphyrogenitus kendi eserlerinde tekrar etmişlerdir; hatta Constantine epigramı aldığı vesikayı yanlış anlayarak bunun köprüdeki bir taşın üstünde mahkuk olduğunu iddia eder. Aynı hata birçok kimseler tarafından tekrar edilmiştir.

Ritter [1779-1859], “Erdkunde von Asien” ismindeki eserinde Jüstinyen’in bu köprüsü ile Zompi köprüsünün aynı şey olduğunu iddia ederse de yanlıştır. Zompi'nin mevkiini, birçok eserlerde bahsi geçtiği için oldukça vuzuh ile tesbit etmek mümkündür. Texier, bunun Çifteler'de Sangarios'un çıktığı büyük kaynaklardan bir iki saat aşağıdaki “Çandır Köprü” olduğunu iddia etmektedir. İlk nazarda bu fikir doğru gibi görünür. Anna Comnena, Zompi'nin Santa Baris [Bardakçı] ile Amorion'un şarkında olduğundan; Nicephorus Bryennius da Sangarios membalarının yanında bulunduğundan bahsederler. Texier bunun Bizans tarzında ve taştan yapılmış olduğunu söyler. Bütün bunlar Texier'in nazariyesini takviye ediyor gibidir. 1883’te bilhassa bu köprüyü görmek için doğru yolu bırakarak dolaştım ve 1886’da bir kere daha gördüm. Fakat bu köprü bana, Türklerin çok mühim olan Sivrihisar yolunu Aziziye ve Afyonkarahisar’a götürmek için yaptıkları bir Türk köprüsü gibi geldi. Dorylaion'dan doğuya giden bir yolun Çandır köprüden geçmesine imkân yoktur. Ve eğer bu köprü muhakkak Zompi ise Askeri yolun Sangarios'u Zompi'den başka bir köprü ile aşmış olması icabeder. Lâkin Michael Attaliota'nın bir fıkrası Zompi'yi başka yerde aramamız lâzım geldiğini gösteriyor. 1073’te Caesar John, Dorylaion'dan, hiç şüphesiz askeri yolu takibederek, doğuya doğru hareket ettiği zaman Sangarios'u aşan ve Anadolu ile Kapadokya temalarını birbirine rapteden Zompos ismindeki köprüden geçmişti. Biraz evvel Askeri yolun Sangarios membalarının bulunduğu Çifteler’e uğramadığını, hatta Sangarios'a hiç temas etmeden, seyrine tamamiyle kuzeyden devam ettiğini söylemiştim. Çifteler'e uğramak için doğru seyrini bırakarak dolaşmış bile olsa, on iki mil aşağıda tekrar bir köprü daha aşmak için nehrin sağ tarafında da bir ikinci dolambaç yapmayacağı aşikârdır. Çifteler'den doğruca Sivrihisar’a gitmesi lâzım gelir. Aynı zamanda, Kapadokya temasının Sangarios membalarına kadar uzandığını kabul etmek lâzım gelir ki, bu da imkânsızdır. Hatta Constantine'in tarifinden Kapadokya temasının Sangarios'un hiçbir noktasına temas etmediğini, Halys nehrinin tamamiyle doğusunda kaldığını iddia edebilir isek de bu tarif, temanın eski şekline aittir. 890’da Kapadokya teması Sivrihisar'ın doğusundaki dağlara kadar uzatılmıştı.

***

Ek.2: Vikipedi, köprünün “konumu ve tarihi” bölümünde Prof. Dr. Michael Whitby’dan şöyle aktarır:

Justinianus köprüsünün yapım süresi kaynaklardan yararlanarak kesin bir şekilde tespit edilebilmiştir. Bunlara göre Justinianus Trakya'ya yaptığı bir inceleme yolculuğundan geri döndüğü 559 yılının sonbaharında köprü yapımına başlandı ve Sasani imparatorluğu ile 562 yılında kabul edilen barış antlaşmasından sonra tamamlandı.

Tarihçi Theofanis'e göre köprü yapımına Annus Mundi 6052 yılında başlanmış, buysa 559 ya da 560 yılına denk gelir. Geniş Sakarya nehrinin eski yatağı yaklaşık 3 kilometre kadar doğuya kaydığı için, yapı bugün Sapanca Gölü'nün bir çıkışı olan, küçük Çark Deresi [antik adı: Melas] üzerindedir. [Geniş bilgi için bk. Vikipedi]. 

****

Ek.3: Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu’nun “İzmit Kanalı” adlı makalesinden alıntı

Necati Bey Dünya’da insan eliyle yapılmış büyük suyollarından Süveyş Kanalı [Mısır], Beyaz Deniz-Baltık Denizi Kanalı [Rusya], Rhine-Main-Tuna ve Kiel kanalları [Almanya], Volga-Don Kanalı [Rusya], Panama Kanalı [Panama], Tuna-Karadeniz Kanalı [Romanya] ve Korint Kanalı [Yunanistan] ile İzmit ve Sakarya bölgesindeki suyolu çalışmaları hakkında bilgiler verir:

İzmit Bölgesinde kanal açma fikri yirmi asır öncesine dayanır. Taşımacılık kanalı açmak için çeşitli projeler tasarlanmıştır. Bölgedeki Sapanca Gölü, Sakarya Nehri ve İzmit Körfezi'ni gösteren bir şekil Har.1’de görülüyor. İzmit Bölgesinde iç suyolu ile ilgili yapılan çalışmalar proje hedefleri açısından üç grupta toplanabilir: 1. Sakarya Nehri'ni İzmit Körfezi'ne bağlamak, 2. Sakarya Nehri'nde İç suyolu taşımacılığı yapmak, 3. Karadeniz’i Sakarya Nehri vasıtası ile İzmit Körfezi'ne bağlamak.

Sakarya Nehri'ni İzmit Körfezi'ne bağlamak: Bu çalışmalar Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlılar döneminde Bolu ve Bilecik ormanlarından kesilen odun ve keresteler Sakarya Nehri ile Karadeniz’e taşınıp oradan gemilerle İstanbul’a aktarılırmış. Osmanlılar döneminde de Sakarya Nehri'ni Marmara Denizine bağlamak için yedi defa harekete geçilmiştir. Burada bu projeler kısaca açıklanacaktır. [Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, İTÜ’den sınıf arkadaşımdır].

1. MS 100 tarihlerinde Kocaeli dolaylarındaki toprakları içine alan Bitinya Eyalet Valisi [Plinius], Roma İmparatoruna [Trajanus] yazdığı mektuplarda Sapanca Gölü'nün İzmit Körfezi'ne bağlanmasını imparatordan istemiştir.

2. Kanuni zamanında, Sokullu, 1570 yıllarında, Sakarya Nehri-İzmit Körfezi bağlantısını gerçekleştirmek üzere Mimar Sinan’ı görevlendirmiş, kanal kazılarına başlanmış, kazılar 15 km ilerletildikten sonra savaşlar dolayısıyla iş yarıda kalmıştır.

3. Yeni bir girişim 3. Murat’tan gelmiş, 1591 yılında yeniden keşifler yapılmış, 30 bin işçinin çalışacağı kanal için hafriyat takip vazifesi de Sokulluzade Hasan Paşa’ya verilmişti.

4. 1654 senesinde Sultan 4. Mehmet tarafından İstanbul’dan gönderilen Hindioğlu isimli mühendis keşifler yapmış, kanalın çevreye vereceği büyük zararlardan da bahsedince, proje 3. defa ertelenmişti.

5. Sultan 3. Mustafa kanal projesi için 2 defa teşebbüste bulunmuştu. 1. Planda (1759) Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi birleştirilecek, 2. planda ise (şayet birinci plan başarısız olursa) Sakarya Nehri Sapanca Gölü ile birleştirilecekti.

6. 1813’te Kocaeli ve Bursa sancakları mutasarrıfı Vezir Hacı Ahmet Aziz Paşa’nın Sultan 2. Mahmut Han’a takdim ettiği arzuhalde, padişahtan bölgenin tetkiki için mühendisler ve mimarlar istemesi, kanal projesini tekrar gündeme getirmişti.

7. Sultan Abdülmecit döneminde de Karadeniz-Marmara kanal projesi 1845 ve 1857 yılarında olmak üzere 2 defa hayata geçirilmeye çalışmış lâkin bu dönemde de birçok engel sebebiyle neticeye ulaşılamamıştı.

8. 1863 senesinde Sultan Abdülaziz, mühendis Ritter ve Hayri Bey’i kanal çalışmaları için görevlendirmişti.

Sakarya Nehri'nde taşımacılığı geliştirmek için dört çalışma tespit edilmiştir.

1. Sakarya Nehri'nde iç suyolu taşımacılığı için 1948 yılında Türkiye, ABD’li bir konsorsiyuma bir çalışma yaptırmaya başlamıştır. Bu çalışmada Aşağı Sakarya havzasında elektrik üretimi, taşkın kontrolü, kurutma, sulama ve gemicilik için değerlendirmeler yapılmıştır. Bu nehirde gemiciliğin geliştirilmesinin uygun olduğu sonucuna varılmıştır (IEC, 1950).

2. 1965’de DSİ tarafından Aşağı Sakarya’da taşımacılık potansiyeli incelettirilmiştir (DSİ, 1965). Hazırlanan raporda, bu nehirde yapılan taşımacılık için 9 ay içinde taşınan yüklerin istatistiği sahada sayılarak tutulmuştur. O zamana göre yeterli yükler bulunmadığı gerekçesi ile daha ayrıntılı bir araştırmaya gerek duyulmamıştır.

3. Ulaştırma Bakanlığı, 1976 yılında konuyu yeniden ele almıştır. Daha ayrıntılı incelenmeye değer bulunmasına rağmen, nehir akımının düzensizliği, bölgeden yapılacak nakliye hacminin az oluşu gibi gerekçelerle bugüne kadar Sakarya’da nehir taşımacılığı projesi üzerinde durulmamıştır (Erkek vd., 1976).

4. 1998 yılında Sakarya Valiliği, gelişen sosyo-ekonomik ihtiyaçların doğrultusunda, nehrin değişen fiziki yapısına uygun olacak, geniş kapsamlı yeni bir fizibilite çalışması başlatmış ve projenin yapılabilir olduğu gösterilmiştir (Ağıralioğlu, vd., 1998).

Karadeniz’i Sakarya Nehri yolu ile Marmara Denizi’ne bağlamak

Zaman içinde geliştirilen iki çalışma göze çarpmaktadır. Bunların birincisi IEC Konsorsiyumunun 1950 yılında hazırladığı raporda böyle bir suyolunun yapılmasının mümkün olduğu kısaca belirtilmiştir (IEC, 1950).

İkinci olarak, 1999 yılında Sakarya Valiliğinin desteği ile Sakarya Nehri – İzmit Körfezi İç Suyolu Projesi Fizibilite Çalışması yapılmıştır (Ağıralioğlu, vd., 1999). 17 Ağustos 1999 depreminden sonra bu proje Sakarya gündeminden düşmüştür.

20. Yüzyıldaki projeler, Sapanca Gölü zarar görecek gerekçesiyle yönetimler tarafından uygun bulunmamıştır.

İzmit kanalı

Necati Bey, Karadeniz’i İzmit Körfezi'ne bağlayacak kanal [İzmit kanalı] için yeni bir teklifte bulunur [bk. Makale].

Yeni İstanbul

İzmit Kanalı ile birlikte tasarlanması gereken diğer bir proje Yeni İstanbul şehridir. […].

Sonuç

Bu çalışmada, İzmit Körfezi'nde Sapanca Havzası'ndan geçmeyen ve denizde giden büyük gemilerin geçebileceği dış yüklere ve transit yüklerine açık bir kanal projesi ele alınmıştır. Ayrıca İzmit Kanalı ile birbirlerini tamamlayacak olan Yeni İstanbul şehrinin kurulması üzerinde durulmuştur. Geçmiş dönemlerde yapılmış olan çalışmalarda da benzer sonuçlara varılmıştı. Bu da akıl için yol birdir sözünün doğruluğunu bir kez daha göstermiştir. Özet olarak yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere İzmit Kanalı ve Yeni İstanbul projeleri pek çok yönden gerekli ve makul görünüyor.

***

Ek.4: “Sakarya-Sapanca Gölü-İzmit Suyolu” hakkında Plinius ile Trajan arasındaki mektuplar

Plinius’tan imparator Trajan'a: Senin servetini ve ruhunun yüceliğini düşündüğümde, ölümsüzlüğüne olduğu kadar, şöhretine uygun düşecek ve görkemli olduğu kadar, yararlı da olacak bazı yapılara işaret etmenin çok doğru olacağına inanıyorum. Nikomedia [İzmit] topraklarının sınırında çok büyük bir göl [Sapanca] bulunuyor. Bunun üzerinde, mermerler, tarım ürünleri, kerestelik odunlar ve ticari mallar gemilerle, az bir masraf ve çabayla yola kadar taşınıp buradan yük arabalarıyla büyük bir zahmet ve daha büyük bir masrafla denize naklediliyor. Bu yüzden bu gölü denizle birleştirmek istiyorlar. Bu iş için bir sürü insana ihtiyaç var; ancak bunlar sırasıyla halledilebilir. Çünkü hem kırsal bölgelerde, hem de özellikle kentte büyük bir nüfus yoğunluğu var ve herkesin herkese yararlı olacak bir işle seve seve ilgileneceğine de hiç şüphe yok. Zira, bu sana uygun görünüyorsa, iş sadece gölün deniz seviyesinin üstünde olup olmadığını iyi araştıracak bir teftiş memuru ya da bir mimar yollamana kalıyor. Mimarlar gölün, bu yerin kırk cubitum [dirsek] üstünde olduğunu ileri sürüyor. Ben o bölgenin yakınında bir kral tarafından [eski eyalet valisi] kazılmış olan bir hendek keşfettim; ancak bu hendeğin, birbirine bitişik tarlaların suyunu çekmek için mi, yoksa gölü nehre bağlamak için mi yapılmış olduğu kesin değildir; çünkü bitirmeden bırakılmış. Şüpheli olan başka bir konu da, bu hendeğin Kral'ın ölümü mü yoksa işin başarısızlığa uğraması sonucu mu tamamlanamadığı. Bunun sebebi ikinci şıksa, sadece kralların giriştikleri bir işin, senin tarafından [zira senin ününün yararına duyduğum hırsı bağışlayacaksınızdır] gerçekleşmesini istemek cesareti gösteriyor ve bunun için büyük heves duyuyorum.

Trajan'dan Plinius'a: Sözünü ettiğin göl, onu denizle birleştirmeyi istemem konusunda beni harekete geçirebilir. Ancak gölün, denize boşaldığı takdirde tamamen tükenmemesi için, ne kadar ve nereden su aldığını tam anlamıyla iyice araştırmak gerekir. Calpurnius Macer'den [konsül] bir kontrol memuru isteyebilirsin, ben de sana bu tür işlerde usta birini göndereceğim.

Plinius’tan imparator Trajan'a: Efendim, gölün sularının nehirle ve dolayısıyla denizle birleşmesi halinde tükeneceği konusunda, gerçekten büyük bir öngörüye sahipsin. Ama bu olayın içinde olduğumdan, bu tehlikeyi önleyecek bir yöntem bulduğumu sanıyorum. Çünkü göl bir kanalla nehre ulaştırılabilir; ama doğrudan nehrin içine gönderilmeden, sanki bir hendek ya da bir aralık oluşturacak biçimde, aralarında bir sınır bırakılabilir. Böylece, nehirle birleşmesi halinde eksilmesini önlemekle kalmayıp, birleştiğinde bütün istekler de yerine getirilmiş olur. Zira bu daracık sınıra karışacak olan toprakta, kanalla taşınacak olan yükleri nehre boşaltmak kolay olur. Mecbur kalınırsa, böyle yapılır; Mecbur kalınmayacağını umuyorum. Zira gölün kendisi yeterince derin ve hâlihazırda karşı tarafında bir nehir akıyor. Bu nehri doldurup oradan istediğimiz yöne çevirirsek, alçalmasına gerek kalmadan göl şimdi taşıdığı su kadarını taşıyacaktır. Ayrıca, bu sular dikkatlice toplanırsa, kanal boyunca gölün taşıdığı sular da çoğalır. Ama kanalın daha da genişlemesi için onay verilecek olunursa ve deniz seviyesine ulaşsın diye daha kısa kesilirse ve nehre değil de denize yönlendirilirse, denizin geri akışı, gölden ne gelirse gelsin, bunu korur ve denetim altına alır. Her şeyden öte, yerin doğası, bu şemaların herhangi birine izin vermezse suyun akış yönü bent kapaklarıyla düzenlenebilir. Ama efendim, bunlar ve öteki ayrıntılar, söz verdiğin için, göndereceğinden emin olduğum bir mühendis tarafından daha bilinçli biçimde incelenecektir. Çünkü gerçekten bu konu senin dikkatine ve yüceliğine yaraşan bir görevdir. Bu arada, emirlerin doğrultusunda, bu işe uygun bir mühendis gönderilmesi için, seçkin bir adam olan Calpurnius Macer’e yazmış bulunuyorum.

Trajan'dan Plinius'a: Sevgili Plinius, bu göl konusunda, hem sağduyudan, hem de dikkatten yoksunsun, bu açık. Mademki bu gölün suyunun tamamen yok olmasının bir tehlike oluşturmayacağı ve gelecek açısından bizim daha fazla yararımıza olacağı şeklinde tedbirler almış bulunuyorsun, o halde koşullara uygun olan şemayı seç. Calpurnius Macer’in bir mühendisle birlikte sana yardım konusunda elinden geleni yapacağına inanıyorum.

R.1: Şantiyede bir levha: Doğu Roma, Jüstinyen ve 558-562 tarihi yanlıştır. Zira köprü Batı Roma tarafından yaptırılmış olmalıdır.

R.2: Köprünün havadan görünüşü: Selyaranlar kuzeyde ve Çark’ın köprüden çıkış, topuklar ise güney ve Çark’ın köprüye giriş yönündedir. Köprünün batı ucunda tıpkı Kurtuba köprüsünde olduğu gibi bir Zafer Takı, doğu ucunda ise bu resimde görüldüğü gibi apsisli bir yapı vardır.

R.3: Adapazarı Köprüsü: Bir Selyaran [07.06.2024].

R.4: Kurtuba Köprüsü: Köprü solunda Selyaranlar, ileride Zafer Takı görülmektedir.

Teksiyer, 1835-1836’da Adapazarı ve İzmit bölgesini ziyaret eder; yollar, Serdivan’daki köprü ve akarsular hakkında bilgiler verir. Adapazarı-Çark deresi için Kilis Suyu, bu su üzerindeki Kadı Köprüsü için Roma köprüsü der. Sakarya üstündeki altı gözlü Geyve köprüsünü Sultan Bâyezid’in yaptırdığını söyler [s.147]. Jüstinyen’in 559-561’de Sangarios üzerinde yaptırdığı Pontogefira, kesin olarak Arifiye-Adapazarı arasındaki köprü değildir. Zira Sakarya önceleri buradan akmış olsaydı, Dinsiz Köprüsü yanında yapılan 17 sondajda, köprünün bulunduğu vadinin daha önce dere yatağı olduğuna dair bir ize rastlanırdı ki, rastlanmamıştır (Vardar vd. 2019). Köprü adının Dinsiz olması çok ilginçtir [Avni Öztüre, 1969: 65]. Sakarya Belediyesi Kültür İşleri Daire Bşk. Dr. Resul Narin, Çark deresi için Dinsiz deresi, köprü için de Dinsiz Köprüsü denildiğini söyledi. RT.

R.8’deki Sakarya Köprüsü Tepeköy [Mahalle] güneyinde ve Sakarya Nehri üstündeki köprü olmalıdır [Har.2, Har.3].

R.5: İspanya Kurtuba köprüsü: Irmağın köprüden çıkış yönündeki topuklar ile köprünün sağ ucunda Zafer Takı görülmektedir.

R.6: Köprünün doğu ucundaki dini yapı [Apsis, Belgesel].

R.7: Çark Deresi üzerindeki Kadı Köprüsü [tek kemerli].

 

R.8: Sakarya Köprüsü [Avni Öztüre, 1969, s.64]. İmparator Jüstinyen dönemi yapıtlarından. Resim 1890 yılı. A. Öztüre Arşivi.

 

R.9: Arifiye ile Adapazarı arasındaki Beşköprü, 1. Jüstinyen dönemi köprüsünden genel görünüm. Resim 1890 yılı. A. Öztüre Arşivi.

Har.2: Kiepert, 1/400 bin, 1912. Pontogephyra yanlıştır.

Har.3: HGM, 1/200 bin, 1945,1951. Çark deresi [Kilis suyu, Dinsiz deresi], Dinsiz ve Sakarya Kp.

R.10: Léon de Laborde 1838: Önde zafer takı, ortada köprü, diğer uçta Apsis [dini yapı] görülmektedir [Vikipedi Özgür A.].

Har.4: Pîrî Reis’te [öl.1553] Eğirdir Gölü, Sangarios ve Pontogefira. Pîrî Reis Haritası, Türk Tarih Kurumu, 2002 yılı, s. 380

Madalyonun Tura Yüzü: Eski Eğirdir Gölü [Oğuz Gölü], Hoyran Gölü, iki göl arasındaki Sangarios Nehri ve Pontogefira.

.

YAZARIN DİĞER YAZILARI