Fatih'in Tavşanlayarak Ölmesi
Sene 2018 deli çağlarım. Gözlerim cavcaklı. Gözlerime bakacak bir delikanlı bulamıyorum...
Çay içiyoruz Çekmece sahilinde, hava yağışlı. Yanımda Fatih. Zaman ve mekânda kuantum eğilimler...
Derken, birden ormanda bulduk kendimizi. Onun o sırada çayını yudumlarken beyaz, yumuk, dik kulaklı ve şaşkın bir tavşana dönüştüğünü benden başka gören olmadı.
Cebine nereden girdiği meçhul saatini yokladı ve geç kaldığımızı söyledi. Kıçını kırarak oturduğu masadan hoplayarak kalkmıştı. Ön dişlerini uzatıp Fatih’ten kalan yarım bardak çayı da içmiş gibi yaptı.
Hesabı Robin Hood'a ödeyip uzaklaştık ormandan.
Arabanın teybinde çalan Freddie Mercury “didodede didodede I don’t have no time for no monkey business” diyordu kürdili hicazkar.
Fatih'in gözleri pembemsileşmişti; iki kere ‘hapşu’ dedi, yeşil gözlerinden muhabbet kaptım.
“Çok yaşa” dedim yanımda o sırada araba kullanan tavşana.
Tavşan derken nah bu kadar.
Neden sonra çatara-patara, mermi sesleri, silah sesleri, top sesleri. Bir de baktım Kupa Kraliçesinin muhafızları yolumuzu kesmiş.
- Nickola komutanım, Nickola komutanım!..
“Buyur asker” dedim.
“Fatih öldü” dediler.
Ve gözlerimi ormanın alacakaranlığına dikip sordum:
- Ne, Fatih öldü mü? Olamaz, olamaz, olamağz! KESİNLİKLE OLAMAĞZ!
Kenan Komutan'a saygılarımla....
Nickola Berrygele, dikGAZETE.com