?>

Filistin-İsrail savaşı ile alâkalı sorular ve cevaplar

Suat Gün

11 ay önce

FİLİSTİN-İSRAİL SAVAŞI İLE ALÂKALI RÖPORTAJ SORULARI ve CEVAPLARI

1- Filistin- İsrâil Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihinde Filistin’in füze atışıyla başladı.

1.1- Filistin, kendi inisiyatifi ile aldığı kararla mı harekete geçti, destekleyen, öne süren güçler var mıydı, var ise kimdi, kimlerdi?

1.2- Filistin, İsrâil ile mücâdele edebileceği ve lehine netice alabileceği kanaatine nasıl sâhip oldu? (Sıkıntılara katlanmaktansa, intihar benzeri bir davranış söz konusu mudur?)

1.3- Filistin, tek başına savaşa devam ediyor. İsrâil’in ve destekçilerinin tek hedefi, Filistin’i haritadan silmek mi?

2- Türkiye, Filistin’i desteklerken İsrâil ile ticâretine devam ediyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

3- Savaşın Filistin-İsrail ile sınırlı kalmayacağı, bölge savaşı hâline dönüşeceği ihtimali hakkındaki görüşünüz nedir?

4- İsrail, durmaz – ancak durdurulur. Peki kim durduracak?

5- ABD, İngiltere, Almanya ve Rusya ile ‘süper güç’ olarak anılan ülkelerin duruma müdâhil olmaları ihtimali var mı? Varsa, hangi şartlar altında? (Meselâ İran’ın İsrail’i bombalaması, Türkiye’nin Filistin’e silâh ve asker sevk etmesi gibi…)

6- Lâhey duruşmalarını başlatan hareketin, Türkiye ve Müslüman ülkeler yerine Güney Afrika Cumhuriyetinden gelmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

7- Lahey duruşmalarından ne kadar zaman sonra ve nasıl bir sonuç beklenebilir?

8- 20 Ocak 2024 Cumartesi günü İsrâil’in Lübnan’ı bombalamasında yalnızca Hamas elemanlarının hedef alınması sebebiyle bir mazarrat çıkmasa bile Suriye’de İran’ı vurması neticesinde 4 İranlının öldürülmesi infiale sebebiyet vermedi. Nasıl yorumluyorsunuz?

*

1- Filistin- İsrâil Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihinde Filistin’in füze atışıyla başladı.

1.1- Filistin, kendi inisiyatifi ile aldığı kararla mı harekete geçti, destekleyen, öne süren güçler var mıydı, var ise kimdi, kimlerdi?

- Filistin’de devamlı bir zulüm mevcuttur. Gerek Batı Şeria’da olsun gerek Gazze’de olsun İsrail'in evleri basmadığı, sokakları yolları kesmediği, Filistinlilerin mallarına, mülklerine, canlarına kast etmediği herhangi bir gün yoktur. Zaten Gazze, sürekli ambargo altında inliyor.

Barış zamanı zannedilen günlerde bile İsrail Hava Kuvvetleri tarafından her gün hava keşfi yapılmakta, uçaklar uçurmakta, hasım olarak nitelendirdikleri ya da şüphelendikleri her yeri bombalamaktadır.

Ölen Filistinli olduğu sürece meşrudur. Herhangi bir suç işlemiş olmasının veya suç karışıp karışmadığının önemi yoktur.

İsrail'in bir şahsa zulmetmesi için tutuklaması için herhangi bir gerekçeye ihtiyacı yoktur.  Filistin toplumu içerisinde sözü geçen bir şahıs olmak bile suçtur. Filistin bayrağı taşımak suçtur, bahçesini sulaması için kuyu açmak suçtur. Evinde çiçek yetiştirmesi suçtur.  Yağmur suyu toplaması suçtur. Güneş paneli kullanması, evini onarması hep izne tabidir, yüksek ücretler ödeyerek bunları yapabilir. Bütün bunlar İsrail hükümetinin iznine bağlıdır, İzin verilip verilmemesi tamamen keyfidir.

Filistinlilere karşı bütün kanunlar keyfidir, sabit bir kural yoktur. Filistinlilerin İsraillilere tahsis edilmiş sokaklarda gezmesi suçtur. Yahudilerin olduğu alanlara girmesi teröre teşebbüs suçudur.

Batı Şeria’da Filistinlilerle Yahudileri ayırmak için çekilmiş olan 1.100 kilometre duvar, başlı başına zulümdür. Düşünebiliyor musunuz, bir Filistinli, evinden çıkıp 30 metre mesafedeki bahçesine tarlasına gitmek için 35 kilometre ileride bulunan Yahudi kontrol noktasından geçecek, duvarın öbür tarafındaki bahçesine gidip çalışacak. 

Bahçesine gitmek için Yahudi kontrol noktasından geçmek demek, kadın-erkek ayrımı olmaksızın çırılçıplak soyunarak arama yapılması demektir. İsrail askerinin aşağılayıcı muamelesine maruz kalmak demektir.

İsrail, Filistinlilere dünyada cehennemi yaşatmaktadır. Tahammül edilmez bir zulüm mevcuttur. O toprakların hakiki sahibi olan Filistinliler, bu ezilmeyi hazmedememektedir, hak etmemektedir. Bu ortam, sürekli gerginlik yaratmaktadır.

Filistin halkında haklı öfkeye sebep olmaktadır. Bunun mazur görülecek hiçbir yanı yoktur.

Esasen Filistin'i terörize eden İsrail'in bizzat kendisidir. Her ne kadar şu devlet bu devlet Filistinlileri destekliyor dense de Filistinlilerin desteklenmediği ortada, Filistinliler desteklenmiş olsa ellerinde doğru dürüst bir silah olur. Savunma silahları dengeli olur, bire karşı 100 Filistinli ölmez.

İsrail'in Filistin halkını terörize etmesinin temel sebebi; onları vatanlarından sürmektir. İsyana zorlayarak, askeri harekâtla, hukuk dışı operasyonlarla yerleşimci terörü ile halkı yıldırmak ve yurtlarını terk ettirmektir.

7 Ekim’den önce Netanyahu, esasen İsrail'in; zalimliğe, gaddarlığa hak kazanması için ilk saldırıyı Filistinlilerin yapması için zorlamıştır. İsrail'in dengesiz silah üstünlüğü, Filistinlileri sürekli tahrik ederek eyleme zorlamakta, nefsi müdafaaya geçtiğinde uluslararası sistemde İsrail'in kendini savunma hakkı vardır algılamasına yol açması için elinden geleni yapmaktadır.

Şunu açıklıkla söyleyebiliriz ki; Filistinlileri zayıf silahlarla saldırmaya zorlayan İsrail'in kendisidir. Hatta çeşitli gruplara silah ve eylem yapmak için yol göstermekte tahrik etmek de hatta finansman desteği de sağlamaktadır. İstihbarat örgütlerinin çalışma biçimi çok ilginçtir.

“Gazze’deki çatışan grupları İran destekliyor” dense de Türkiye'yi Suriye'de durdurmak için İran'a Suriye'ye getiren İsrail’dir. (ABD’deki İsrail lobisidir= küresel sermaye) Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki; Filistin, bütün istihbarat örgütlerinin cirit attığı, eğitim yaptığı, tecrübe kazandığı, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmadığı bir muharebe sahasıdır.

Son nokta olarak şunu açıklık ve ifade etmek gerekir ki; Filistin direnişini, tahrik eden, teşvik eden, direnmeye zorlayan, zulmeden, bizzat İsrail'in kendisidir. Direnişi tahrik ederken ağır zulüm ve işkenceler yaparken mağduriyete uğradığını söyleyen İsrail’dir. Hani bir söz vardır, “Bu ağacın kurdu kendindendir” diye, İsrail bu kurdu bizzat kendisi üretmektedir.

1.2- Filistin, İsrail ile mücâdele edebileceği ve lehine netice alabileceği kanaatine nasıl sâhip oldu? (Sıkıntılara katlanmaktansa, intihar benzeri bir davranış söz konusu mudur?)

- Hamas'ın yaptığı 7 Ekim operasyonu iki açıdan değerlendirilebilir. Birincisi; postu pahalıya satmak, ikincisi İsrail'in yapacağı operasyon için ön almak, İsrail için operasyon maliyetini ağırlaştırmak maksadıyla yapılmıştır. Yalnız bu operasyon, bölge devletleri açısından şu sonuca ulaştırılmıştır. İsrail, kırılgan bir devlettir, yenilgi almaya başladığı takdirde tek muharebelik canı vardır.

Batının sürekli desteği olmadığı takdirde, İsrail'in ayakta kalmasının imkânı yoktur. Ağır silah üstünlüğüne, hava hâkimiyetine rağmen İsrail ordusunun savaşma kabiliyetinin çok sınırlı olduğu ortaya çıkmıştır. 

Hiçbir lojistik destek almayan direniş güçlerinin hava ve ateş gücüyle desteklendiği takdirde İsrail’i perişan edecekleri ortaya çıkmıştır.

Filistin halkını direnişe zorlayan bizzat İsrail’dir. Onların kalbine ölüm korkusunu vererek sindirmeye çalışmaktadır. Bölgeyi Filistinlilerden temizlemeye çalışan İsrail askeri doktrininin yürümeyeceği, gerçekçi olmadığı ortaya çıkmıştır.

Ölüm korkusunu yayalım derken, ölümden korkmayan, isteyerek ölüme atılan insan psikolojisi yaratılmıştır.

Bu zulüm aslında İngiliz sömürge yönetiminden sonra başlamış, 100 yıldan beri devam etmektedir. Bölgede tahammül edilmez bir zulüm mevcuttur. İsrail cezaevlerindeki Filistinlilerin durumu içler acısıdır.

Tutuklulara her gün rutin işkenceden geçirilerek zulüm edilmektedir, tutukluların yüzde 95’i hastadır, kalıcı olarak sakatlanmıştır. Batı hukukuna göre suç ehliyeti olmayan 8-13 yaşındaki çocuklar tutuklanmakta ağır işkenceler yapılmakta, ırzlarına tecavüz edilmektedir.

İsrail’in bir Filistinliyi tutuklaması için gerekçeye ihtiyacı yoktur. İdari tutukluluk denilen bir uygulama vardır. Bölgeyi 75 seneden beri sıkıyönetim ve askeri işgal yasalarına göre yöneten askeri birimlerin, polis teşkilatının böyle bir yetkisi vardır.

Yargılamadan, sebep göstermeden hapse atar ve senelerce içeride tutar. Dünya tarihinde böyle bir zulüm mekanizması böyle bir zalim uygulama görülmemiştir.

Bütün bu uygulamaları yapan ve yaptıran politikacıların, karar mercilerinin, kamu görevlilerinin ilerideki insan hakları yargılanmasında kullanılmak üzere şimdiden çizelgeleri tutulmalıdır.

1.3- Filistin, tek başına savaşa devam ediyor. İsrâil’in ve destekçilerinin tek hedefi, Filistin’i haritadan silmek mi?

- İsrail destekçisi devletler esasen; başta Amerika olmak üzere Amerika'yı yöneten İsrail lobisinin elinde esirdir. Rothschieller İngiltere'de etkindir. Bu devletlerin politikasına yön vermektedirler.

Sadece Filistin'i haritadan silmek tek hedef değildir, İsrail 1980'lerde yaptığı İDOD YUNON planıyla bütün Ortadoğu parçalamaya iç harbe sürüklemeye ve Arz-ı Mevud denilen bir hurafeyi canlandırarak bölgenin en üstün devletini kurmaya azimlidir.

Türkiye'nin 22 vilayeti de bu Arz-ı Mevud denilen hedefin kapsamı içindedir. Bizim açımızdan esas nokta şudur: İsrail'i kudurmaya Batı zorluyorsa, bu kabul edilebilir bir durum değildir. İsrail, Batıyı yedeğini alıp zorluyorsa; bölgede huzur, asayiş ve emniyeti bozuyorsa bu da asla kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu iki görüşten hangisi doğru olursa olsun netice şudur ki; bölgenin büyük devletleri Türkiye, İran, Pakistan, Mısır gibi ülkeler bunu asla kabul etmeyecektir. Er geç bölgesel bir savaşa sebep olacaktır. 

Filistin'in haritadan silinmesi demek, sıranın Lübnan'a, Ürdün’e, Suriye'ye, Irak’a gelmesi demektir. Bütün Ortadoğu'yu işgal etmek için, Türkiye ve İran'ın belinin kırılması hedefini kapsar. Bu da er geç İsrail'e karşı karşıya geleceğimizi gösterir.

2- Türkiye, Filistin’i desteklerken İsrâil ile ticâretine devam ediyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

- Ticaret bir günde yapılan iş değildir. Uluslararası ticaret, bakkal alışverişi değildir. Daha önceden sözleşme ve bağlantıları yapılmış, üretimi buna göre Türkiye’de yapılmış daha önce yapılmış anlaşma ve sözleşmelere göre siparişleri hazırlanmış işlerdir. Ayrıca İsrail’in içerisinde 2,5 milyon Arap yaşamaktadır.

Filistin Özerk Yönetimi bölgesinde de 3.5 milyon Arap yaşamaktadır. Gazze’deki Filistin nüfusu 2.5 milyona yakındır. Bu insanların ihtiyaçları büyük ölçüde Türkiye'den gitmektedir. Filistin Özerk Yönetimi dahi İsrail'in kontrolündedir.

İthalat ve ihracat İsrail limanları üzerine yapılmaktadır, yani İsrail'e giden malların birçoğu İsrail'e değil, oradaki birçok Filistinlilere gitmektedir. Eğer Türkiye, İsrail’in savaşma kabiliyetini artıran akaryakıt, silah ve mühimmat nakli gibi malzemelerin gönderilmesine imkân veriyorsa bu yanlıştır.

Bu eleştirilmelidir. Bu tür şeylere imkân verilmemelidir. Böyle bir şey olup olmadığını bilmiyoruz. Ticaret Bakanlığı verilerine bakmak lazımdır.

3- Savaşın Filistin-İsrail ile sınırlı kalmayacağı, bölge savaşı hâline dönüşeceği ihtimali hakkındaki görüşünüz nedir?

- İsrail'in hedefleri, er geç bölgesel bir savaşın çıkmasını tetikleyecektir. Bu savaş genişleyerek dünya savaşına da dönüşebilir.

Esasen İsrail'in bu derece özgüvenle hareket etmesi, Amerika'yı kontrol eden Yahudi finansörlerin tahrikiyle olmaktadır. Michelin Evans diye bir adam var, Amerika'da gazeteci, “Amerikan Kehanetleri” diye bir kitap yazdı. Bu kehanetleri okuduğunuz zaman şunu görüyorsunuz; İsrail'i destekleyen Amerikan yöneticileri, Tanrının emirlerini yerine getiren işleri yapıyorlar, Evangelist hurafelere riayet ediyorlar.

Uluslararası sisteme göre hareket eden veya ABD’nin stratejik çıkarlarını önceleyen Amerikan Başkanları, Tanrıya karşı geliyorlar, Tanrının lanetini kazanıyorlar. İsrail'i kayıtsız şartsız desteklemeyenler bizzat Tanrıya karşı geliyorlar.

Clinton, Amerikan Başkanı olduğu zaman yemin töreninde bulunan Başrahip W. Vaught aynen şunları söylüyor; “bir gün Başkan olabilirsin hatalar yapacaksın… Ve Tanrı Seni affedecek ama Tanrı, İsrail devletini terk ettiğin takdirde seni asla affetmeyecektir.” ABD’nin stratejik çıkarlarıyla İsrail’e hizmet etmenin ne gibi bir faydası var?

ABD’de halk sokaklarda yatarken, binlerce insan kış soğuklarında ölürken, bu Gazze olayında Amerika İsrail’e 14 milyar dolar askeri ve ekonomik yardım yapmıştır. Amerikan halkı, bir gün bunun hesabını İsrail kölesi ABD başkanlarından soracaktır, ölmüş olanların mezarlarını bile yakacaktır.

Biliyorsunuz Amerika'nın üniversitelerinde Filistin halkını destek gösterileri düzenlendi. Bu üniversitelerin rektörlerinin hepsini görevden attılar. İsrail; para, makam, cinsel sapıklık, bal tuzağı gibi yöntemlerle Amerikan yöneticilerini şantajla, tehditle kontrol etmektedir.

Amerikan Finans sistemine hâkimiyetleri Amerikan Merkez Bankası'nın ellerinde olması İsrail'in hedeflerine Amerika'yı kilitlemektedir.

Amerika ve Amerikan halkını kontrol etmek için sahte dini ideoloji uydurulmuştur. (Evangelizm) Geçtiğimiz dönemde Saddam’a karşı yapılan Amerikan askeri harekâtını, Amerika'daki İsrail lobisi, sahte bilgi ve belgelerle kışkırtmıştır.

Bir milyon insanı haksız yere şehit etmişlerdir. Aynı operasyonu İran'a ve Türkiye'ye karşı da yapma imkânı ihtimali mevcuttur. Yapacakları da kesindir. Buna hazır olmak gereklidir.

4- İsrail, durmaz – ancak durdurulur. Peki, kim durduracak?

- Amerika'daki İsrail lobisi esas radikalizmin kaynağıdır. Birçok İsrail yöneticisi İsrail'in sınırlarını gücünü anladıktan sonra daha fazla toprak genişletemeyeceğini kanaat getirmişlerdi. Ancak Amerika'daki İsrail lobisi, sürekli Arz-ı Mevud’u gündemde tutmaktadır.

İsrail'in en saldırgan devlet adamlarından biri daha doğrusu terörist başından olan Ariel Şaron bile Amerika'daki Yahudi lobisinin azgın hedeflerinin gerçekleştirilemeyeceğini anlamış pes etmiştir. Mesela Gazze’den çekilme kararını veren Şaron’dur.

Amerika'daki küreselci lobi, Şaron gittikten sonra onların dediklerini harfiyen yapacak biri olarak Netanyahu’yu getirdiler. Şimdi de zulümde sınır tanımayacağını söyleyen Ben Gvır diye İsrail’in çok zalim bir zalim adamı var, bunu Filistinlilere zulüm bakanlığına getirdiler. 

Böyle bir zihniyetle barış yapamazsınız. Yaptıkları antlaşmaları ihlal eden, kural tanımayan, hak hukuk nedir bilmeyen adamlarla barış yapamazsınız.

“Senin toprakların benim babamın malıdır, senin ülkenin benim için hiçbir önemi yoktur. Bu topraklar, bize Tanrı tarafından vaat edilmiştir” diyen bir zihniyetle savaşmadan durduramazsınız.

Hani bir söz var “iki derviş bir posta sığar, iki hükümdar bir iklime sığmaz” derler. Bu coğrafyada iki devlet, bir çözüm de olmaz. İsrail kurulduğu günden bugüne kadar terör ve zulüm üretmiştir, devlet gibi hareket edecek bir misyonu yoktur.

Nihai çözüm tek devlettir. Bölgede ya İsrail var olacaktır ya da Türklerin hâkimiyetindeki İslam coğrafyası var olacaktır. Tehdidi şimdiden görüp, çıkaracakları genel bir savaşa hazırlık yapmak mecburiyetindeyiz.

5- ABD, İngiltere, Almanya ve Rusya ile ‘süper güç’ olarak anılan ülkelerin duruma müdâhil olmaları ihtimali var mı? Varsa, hangi şartlar altında? (Meselâ İran’ın İsrail’i bombalaması, Türkiye’nin Filistin’e silâh ve asker sevk etmesi gibi…)

- Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkeler İsrail'in yanında hareket etmiştir. Bu ülkelerin hiçbir zaman Filistinlilerin ve Müslüman dünyanın yanında hareket etmesi beklenmemelidir. Amerika'da ve Batı Avrupa'da seçimle iş başına gelen bütün liderler hemen hemen tamamı İsrail lobisinin küresel sermayenin kontrolünden geçtikten sonra bu makamlara gelmektedir.

Yıldızını parlatmak istedikleri siyasetçileri, ellerindeki muazzam medya gücü ile parlatıyorlar, itibardan, iktidardan düşürmek istediklerini, istedikleri zaman eleştirerek, suç dökümleri ortaya çıkararak, aşağıya indiriyorlar. Lewinsky skandalı, Wikileks Belgeleri bunun açık delilidir.

Epstein skandalı, ortaya saçılınca birçok Amerikan başkanı, devlet adamı üst seviyedeki yöneticilerin Avrupa'daki yöneticilerin birçoğunun İsrail lobisi tarafından (Mossad) çocukları ve küçükleri hedef alan fuhuş tuzağına düşürdükleri görülmektedir.

Mesela Rusya'da Devlet Başkanı Putin, Rus milliyetçiliğinin merkezi olarak söylense de aslen Yahudi asıllıdır. Savaştığı Ukrayna'nın başındaki lider Zelenski de Yahudi’dir.

Rusya, Suriye ile askeri işbirliği ve güvenlik anlaşması imzalamıştır.

Bu antlaşmaya göre Rusya, Suriye hava sahasını koruyacaktır, hiçbir devletin izinsiz girmesine müsaade etmeyecektir. Bu anlaşma, yalnız ve yalnız Türkiye'ye karşı işlemektedir.

İsrail istediği zaman Suriye hava sahasına girmekte kendi ifadelerine göre İran hedeflerini bombalamakta veya kendince tehdit gördüğü Suriye hedeflerini vurmaktadır. Rusya bu duruma hiçbir müdahalede bulunmamaktadır.

İsrail'e karşı neden böyle yaptığını da hiç kimseye izah etmemektedir. Yani Suriye Hava Sahası, Türkiye'ye karşı kapalıdır İsrail'e karşı sonuna kadar açıktır. Sizce burada gizli bir şey yok mudur?

İran'ın, 7 Ekim'de savaş başladıktan beri İsrail’le çatışmaya girmekten kaçınacağı ortaya çıkmıştır. İran'ı durdurmak için Belücistan ve Güney Azerbaycan sorunlarını sahaya sürmüşlerdir.

İran, şu an Amerika'nın Irak'tan çekilmesine odaklanmıştır. Irak'taki Amerika, İran için birinci derecede tehdittir. Nitekim Irak yönetimi Amerika'nın çekilmesini gayri resmi olarak talep etmiştir.

Gazze’deki çatışma bittikten sonra bölgeye Türkiye'nin asker göndermesi talep edilebilir.

Türkiye'nin buraya gitmesi halinde bölgeye büyük ölçüde istikrar ve güven gelir, halkın haksız yere ezilmesi son bulur.

Gazze gene çiçekleri ile ünlü bir cennet bahçesi haline gelir. Amerika’daki İsrail lobisi, Türkiye'nin Gazze'ye gitmesini istemediği takdirde bu çatışma ileriki yıllarda tekrar başlar, bu cinayetler zinciri uzar gider.

İsrail, Filistinlilerden arınmış bir apartheid devleti kurmaya odaklanırsa bölgede asla barış olmaz.

İçinde Türkiye'nin de İran’ın da olacağı bir bölgesel savaş çıkması kesinleşir. 

Amerika’daki İsrail lobisinin uzlaşmaz bir tutum alacağı beklenmelidir.

Evangeliist hurafelerin tetikleyeceği, Arz-ı Mevud hülyalarını besleyeceği beklenmelidir.

Amerika'daki İsrail lobisinin tuzu kurudur, eli taşın altında değildir. 

Para gücüyle her şeyin olup biteceğini zannetmektedir. Bu yüzden İsrail'in başına en radikal en acımasız en zalim en vicdansız adamları getirmektedir.

İsrail, Osmanlı tokadı yemeden asla adam olmaz.

İsrail'in yıkılışı Amerika'daki lobisi ile birlikte olacaktır.

Evangalizm yavaş yavaş Amerika'da değerini kaybetmek de gençler arasında ilgi görmemektedir. 

Hristiyan/ Yahudi hurafelerle afyonlanmış olan yaşlı Amerikan halkı, bundan sonraki süreçte gençlerin sisteme katılmasıyla birlikte İsrail'i desteklemeyecektir. Bu da yıkılışı hızlandıracaktır.

Amerika’daki İsrail lobisinin 2035'e kadar Ortadoğu'da genel bir savaş çıkartacağı kesinlik kazanmaya doğru gitmektedir.

2027 ile ondan sonraki gelen yıllar bu ihtimali her geçen gün daha da kuvvetlendirecektir.

6- Lâhey duruşmalarını başlatan hareketin, Türkiye ve Müslüman ülkeler yerine Güney Afrika Cumhuriyetinden gelmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İnsan hakları ihlaline karşı dava açılması sürecinin Güney Afrika'dan gelmiş olması önemlidir. Neden bir Müslüman ülke bunu yapmadı veya yapamadı?  Bunun sırrını Netanyahu bir ay kadar önce bir demecinde verdi. Arap liderlerini tehdit etti. Dedi ki; “makamlarınızı bize borçlusunuz, beni konuşturmayın!” Hiçbir Arap ülkesinden tek bir ses çıkmadı. Hepsi sindi, hepsi “o kastedilen kişi ben değildim” uykusuna yattı.

Avrupa'nın sömürgeci zulmünden çok zarar görmüş olan Güney Afrika, ırkçı yönetimin ne demek olduğunu çok iyi biliyor, sömürgecilerden ne çektiklerini yaşayarak hatırlıyorlar.

Sömürge sisteminin arkasındaki esas gücünde Amerika ve Londra'daki Yahudi sermayedarlar olduğunu biliyorlar. Fırsat çıkmışken Güney Afrika, tarihin intikamını almaya teşebbüs etmiştir. Aslında kendisine karşı yapılmış olan haksızlıkların tecessüm etmiş haline karşı bir isyandır.

Batıya sömürgeci duruşu aşılayan İsrail lobisidir. Geçen yüzyılda da İngiliz sömürgecilerin başında bulunan Cecil Rhodes, Churchill ve Sömürge Savaşı'nın mimarı bütün askeri liderler Afrika'yı soyup soğana çeviren bütün muhteris politikacılar Yahudi’dir. Güney Afrika'nın tarih ile hesaplaştığını sömürgeciliğe karşı fırsatı değerlendirdiği söylenebilir.

7- Lahey duruşmalarından ne kadar zaman sonra ve nasıl bir sonuç beklenebilir?

- Lahey duruşmaları uzun bir süreçtir. Bu süreçte birinci aşamada dava kabul edilecektir. Soykırım yapıldığına dair, mahkeme delilleri ele alıp dava açılmasına hükmedecektir. 

Dava açıldıktan sonra deliller toplanacak mahkeme, bir hüküm verecektir. Mahkeme hüküm aşamasına geldiğinde İsrail lobisi boş durmayacak, hâkimlerin aleyhinde gözden düşürücü belge toplayacaktır.

Hakimler tehdit edilecektir, tuzak kuracaktır, suç delilleri arayacaktır, rüşvet teklif edecektir. Bütün bunlar çare olmazsa, kararın uygulanmasını, BM Güvenlik Konseyi’nde, Amerika Birleşik Devletleri’ne veto ettirecektir.

Sonuç olarak bu dava İsrail lobisini büyük ölçüde frenler, ancak kırmızıyı görmüş İspanyol öküzü gibi saldırmaktan alı koymaz. Mahkemenin alacağı tedbir kararları, İsrail’i sarsar ama durdurmaz. Onlar güçten anlar.

8- 20 Ocak 2024 Cumartesi günü İsrâil’in Lübnan’ı bombalamasında yalnızca Hamas elemanlarının hedef alınması sebebiyle bir mazarrat çıkmasa bile Suriye’de İran’ı vurması neticesinde 4 İranlının öldürülmesi infiale sebebiyet vermedi. Nasıl yorumluyorsunuz?

- İsrail, Lübnan'daki saldırıda, yalnız Hamas liderlerini vurması, Hizbullah'a ve İran'a karşı bir mesaj taşıyordu. “Bizim savaşımız, Hamas’a karşıdır!.. Bak sizi hedef almıyoruz” görüntüsü vermek içindir.

İran, bazen yönetimde tasfiye etmek istediği askeri ve politik liderlerin düşman ülkelerce bertaraf edilmesini istemektedir. Geçtiğimiz aylarda Trump, bir açıklamada bulundu, dedi ki; “biz Kasım Süleymani’yi öldürdüğümüz zaman, İran bize telefon açtı, makul bir saldırıda bulunacağını söyledi. Üslerimize zarar vermeden 15-20 tane füze attılar.”

Demek ki İran'ın askeri ve siyasi geleneğinde istemedikleri siyasi ve askeri liderleri rakip gösterdikleri ülkeler eliyle tasfiye etmek yolu da mevcuttur. Batı ile yapılan rekabette, İran’ın politikasını anlamak, entrikalarına akıl erdirmek hakikaten çok zordur. Bu devletin politikasının temel araçlarından birisi takkiyedir, saman altından su yürütmektir, bulanık sularda yüzmektir. Gerçekten Acem politikasını anlamak ciddi satranç bilgisi gerektirir.

- Sorularla sınırlı kaldığınız için veremediğiniz mesajınız varsa, söz sizin, buyurunuz!

- İsrail, Türkiye için birinci derecede tehdittir. Çok yakın tehdittir. ABD ve AB’yi kullanarak dünya politikasını belirleyebiliyor. ABD ve İsrail’in yakın bir zamanda Türkiye’ye saldıracağını hesaba katarak yeni bir milli güvenlik doktrini hazırlamak gerekiyor. Bu çatışmanın Türkiye’ye sıçramaması için Gazze savunması desteklenmeli İsrail, yerinde durdurulmalıdır.

Benim son kanaatim şudur: Bölgede iki devletli çözüm de çözüm değildir.

Ya İsrail var olacaktır ya İslam dünyası yok olacaktır. İkisi bir arada var olamaz.

İsrail, gücünün sınırlarına gelmiştir. Çöküş süreci başlamıştır. Yenilerek tarihten çekilecektir.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI