İletişim ve zarafet uzmanı Selda Boztepe hanımefendi, din sultanlarından ve manevi dinamiklerden İbrahim Ethem Hazretleri ile ilgili bir kıssa paylaşmış (*).. Ve sonunda da o paylaşımı dualarla taçlandırmış..
O dualar, bana geçmişteki bir yazımı, bir başka ifadeyle Cenabı Hakka acizane yaptığım bir duayı hatırlattı..
Yücelerden yücesin, kimse bilmez nicesin..
Güzel Allah’ım.. Kimileri seni gökte umar, yerde arar..
Sen ise müminlerin kalbindesin..
Ey büyük Allah’ım;
Bana öyle bir “sevgi” ver ki;
Sadece dostumu değil, düşmanlarımı da sevebileyim.. Sevgim sonsuz bir hazine gibi bitmesin.. Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.. Sevgi mücevherleri paylaştıkça çevremi doldursun..
Düşünebildiğim ve inandığım her sözü söyleyebildiğim için şükredebileyim.. Yıllar sonra beni hatırlayanlar, “herkese iyilik eden biriydi, tüm insanları severdi, o düzeyde de sevilen bir kişiydi” diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olayım..
Bana öyle bir “güç” ver ki;
Herkesten daha çok çalışabileyim.. Hayatın acımasız koşullarına esir düşmeyeyim.. Efrad-ı ailemi ve akrabayı talukatımı mutlu edeyim, hatta mutluluğu başkalarına da götürebileyim...
Bana öyle bir “gönül” ver ki;
Bir kuruluşun tepe noktasında olsam bile yetkimi asla farklı şekilde kullanmayayım.. Maiyetimdeki kişilere adaletli olayım.. Kimseye hor gözle bakmayayım.. Ne oldum delisi olmayayım.. Zamanında çektiğim sıkıntıları insanlara çektirmeyeyim.. Daima “ben” yerine, daha çok “biz” sözcüğünü kullanabileyim..
Bana öyle bir “sağlık” ver ki;
Düşünebileyim, konuşabileyim, üretebilecek gücü kuvveti kendimde bulabileyim..
Bana öyle bir “erdem” ver ki;
İyilik edebileyim ve iyiliğimin karşılığında teşekkür edenlere; “estağfirullah, ben bir şey yapmadım ki,” diyebileyim..
Bana öyle bir “yetenek” ver ki;
İyi eş, iyi baba, iyi anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim..
Bana öyle bir “umut” ver ki;
Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim, her an ufkumu geliştirerek yaşama yeniden başlayayım..
Bana öyle bir “irade” ver ki,
Bir gün şeytana yenilip onun egemenliğine doğru yönelirsem; eğer bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim..
Bana öyle bir “sabır” ver ki,
İtidalli olmak, mütevazı yaşamak, insanları incitmemek, hayat tarzım olsun.. Düzgün olayım.. Doğru düşünebileyim.. Sükûneti bulayım,..
Ey Ulu Allah’ım.. Ey Alemlerin Rabbi.. Ey Kâinatın Sahibi..
Senin hazinen geniştir..
Bunları Senden istiyorum..
Sana sığınıyorum..
Ancak; hiçbir şey vermesen de, dualarımı nazar-ı dikkate almasan da, zerre miskâl dert etmem, edemem!..
Kulum, de bana..
Kulum de sadece..
Bir kere..
Evet, bir kere..
O da kâfi..
O da yeter!..
Amin..
.
(*)
Selda Boztepe hanım şunları yazmıştı
:
İbrahim Ethem Hazretleri, tâcı tahtı terk ediyor, seneler sonra Kendi YAPTIRDIĞI camide yatsı Namazı kılıyor, Dışarıda kar var, hava çok soğuk, "Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor; Caminin bekçisi geliyor...
Bekçi: “Ne yapıyorsun burada” diyor...
İ. Ethem: “Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor,
Bekçi bacağından tutuyor onu ve “İBRAHİM ETHEM SENİN GİBİ ÇULSUZLAR İÇİN YAPTIRMADI BU CAMİYİ” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya...
İbrahim Ethem, “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur diye. Çaresiz şehre gidiyor, Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi “Geç otur” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor; okunduktan sonra işçi dönüyor...
“Hoşgeldiniz nereden gelip nereye gidiyorsunuz isminiz ne?" diyor
İbrahim Ethem de;
“Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak” diyor...
Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim... İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar HARAM LOKMA YEDİRMEDİM. Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi. Ezan okundu mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi KAZANCIMA HARAM karışmaz” diyor...
İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın, Sen ALLAH’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu..?” diye soruyor.
“Ben ALLAH’tan ne istediysem verdi, Fakat ALLAH’tan bir şey istedim; onu bana vermedi, ALLAH’a yalvardım, bana İbrahim Ethem Hazretlerini göster diye, bana onu göstermedi” diyor...
“O ALLAH ÖYLE BİR ALLAH Kİ" diyor İbrahim Ethem Hazretleri, “İBRAHİM ETHEM'İN BACAĞINDAN SÜRÜKLEYE SÜRÜKLEYE, KAFASINA VURA VURA GETİRİR SANA GÖSTERİR, SEN YETER Kİ YÜREKTEN İSTE" diyor...
Sevenin sevdiginden istedigi tek şeydir DUA... Ayrı bedenleri bir muhabbette birleştirendir DUA...
Çaresizken sığındığımız tek limandır DUA...
Kulun RABBİ ile teke tek buluştuğu andır DUÂ...
"YOKSULUN EKMEK KAPISI, DERTLİNİN DERMAN KAPISIDIR DUA..."
RABBİM, "Fırıncının Duası" gibi İHLASLA Dua yapabilmemizi nasibetsin, Dualarda buluşalım ve her şer HAYR olsun İNŞALLAH...
Kötü duygular ömrü yıpratır. Güzel duygular sevgi yaratır. Kötü insanlar kapı kapatır, iyi insanlar kendini aratır...
RABBİM şu kısa hayatımızda iyi insanlarla Olmayı nasip etsin. (Âmin)
Selda Boztepe.
Sami Özey, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @samiozey , @dikgazete