?>

Mukaddes’e, Barış’a Yürüyüş

Ramazan Topraklı

1 yıl önce

-Res.3. 15.07.23 Men tapınağı. Özhanlı ve biz (F. Erkoçoğlu Arşivi).

MUKADDES’E, BARIŞ’A YÜRÜYÜŞ 

Özet

Makale, 14-15 Tem. Cuma ve Cumartesi günlerinde dört arkadaşın Sultandağları üzerinden Firikya Salutaris’e yaptığı ziyaretle ilgilidir.

Maksat hem yürümek hem de tarihle yaşamaktır.

Mukaddes’e Yürüyüş” dememin sebebi, yürünen bölge Mukaddes Firikya ve Olympos, Athos, İda ile Kymenas (Gemen) dağları olduğu içindir.

Açar Kelimeler: Akşehir, Yalvaç, Gemen, Sultandağı, Men tapınağı, Olympos, Athos, İda, Kymenas, Kybele

Giriş

Önce bölgenin tarihi ve tarihî coğrafyası hakkında kısaca bir bilgi vermek yerinde olacaktır.

“Hâlen Dağlık Firikya doğudan batıya doğru uzanan bir çeşit dağ silsilesine sahiptir ve onun eteklerinde her iki tarafta geniş bir ova uzanır ve onun yakınında kentler vardır; kuzeye doğru Filomelion, öte tarafta ise Pisidia yakınındaki Antakya kenti bulunur.

Birinci kent tamamiyle ovadadır, hâlbuki öteki tepededir ve burada bir Roma kolonisi oturmaktadır. Bu sonuncu kent, vaktiyle Menderes ırmağı yakınında oturmuş olan Magnetler tarafından iskân edilmiştir. Romalılar Toroslar’ın bu tarafında kalan Asia parçasını Eumenes’in egemenliğine verirken, onları ayırarak bağımsız olarak iskân ettiler.

Burada bir Mēn Askaios Rahipliği vardır. Bunun bir hayli tapınak kölesi ve kutsal yerleri var. Fakat rahiplik kurumu Amyntas’ın ölümünden sonra oraya varis olarak gönderilenlerce ortadan kaldırılmıştır” (Strabon, XII.8.14). (bk.Har.1: HGM 1/100 bin, Har.2: HGM 1/200 bin, Har.3: Kiepert 1/400 bin).

Yazıya, bölgeyi bugün olduğu gibi anlatan Strabon’dan bir alıntıyla başladım. Fakat Phrygia Paroreia yerine Dağlık Firikya, Philomelion yerine Filomelion (Akşehir), Antiokheia yerine Antakya (Yalvaç) yazdım.

Aslında Akşehir ve Yalvaç, bu iki eski kentin üzerlerinde değil, yanlarında kurulmuşlardır.

İşte bizler, Akşehir ile Yalvaç arasındaki bu dağı yürüyecektik. Remsi (Ramsay), Akşehir ile Yalvaç arasındaki Sultandağları için şöyle bir bilgi aktarır:

Kiminas, Akhyraous yanında bulunan bir dağdır. Franklar, Kiminas, hatta Akhyraous da dâhil olduğu hâlde Mysia’nın kuzey-batısına sahiptiler. Bu dağ, rahiplerin ve târiki dünyaların melceidir (Remsi, 1960: 172).

Asia’da Kyminas adında yüksek ve hemen hemen nüfuz edilemez bir dağ vardır ki, burada bir manastır vardı; bu da Malinus lâkabını taşıyan Mihael’in idaresinde idi” (Azizlerin hayatı. St. Athanasius Conf. Haz. 5, s.247).

Dağdaki papazlara, Olympus, ve Comina’ya Altınkaya’ya ve Barahaio dağlarından ve bunların yanındaki Kiminas’tan (Yalvaç-Gemen) (Theophan Cont., s.419): Meşhur Olympus, Athos ve İda dağlarından, ve yanındaki Kiminas’tan (Yalvaç-Gemen) (Genes, s.82) (Remsi, 1890: 159; 1960: 172).

Kaynak Metinlerin Açıklanması

Remsi’nin Georgios Akropolites ve Azizlerin Hayatı’ndan aktardığı bu metinlerde zikredilen Kyminas Yalvaç-Gemen (Özgüney); Akhyraous, İbn Hordazbih’te el-Alemeyn, el-İdrîsî’de Hısnu’l-Meclis geçen Gelendost-Kötürnek (Madenli); Kyminas, Gemen üstündeki dağ; Asia ise Asya Eyaletidir.

Olympos, Senirkent-Atabey arasındaki Barla dağı; Athos, Dindymon, İbidos, Signia, Sigriane, Syria, Troas, Rhomaide, Bozdağ ve Gazir Dağı gibi adları olan Çirişli Dağı; İda ise Sultan Dağlarıdır. Kiminas dağı, Sultan Dağlarının Gemen köyü üstündeki kısmıdır.

Bize gelene dek Akhyraous, Balıkesir merkeze, Kiminas ise onun yanına yerleştirildi.

Alman Schliemann da Truva’yı (İlios kenti), Çanakkale Boğazı’nın güneyindeki Hisarlık Tepesi’ne yerleştirmişti. İşini ecnebiye bırakırsan, Kemer Boğazı’ndaki Hellespontus’u (Firikya Hellespontia) Çanakkale Boğazı’na taşır; seni Dünya harbine sokar; Bergama tapınağını Berlin’e taşır ve başına olmadık işler açarsın.

Adı üzerinde Kyminas, Gemen’dir. Neutrouja ise Eski Tralleis, yâni Barla’dır. Troas- Çirişli Dağı, Neutrouja- Barla olur da, Truva Isparta’da olmaz mı?

Tarihçi ve arkeolog, Kemer Boğazı ile iki göl arasındaki Menderes’i bilmediği için Menderes’ten kâh küçük, kâh Büyük Menderes’i anlamıştır. Söz konusu Magnetler, Manisa’da değil, Kemer Boğazı civarındadır.

Yalvaç için Pisidia Antakya demek yanlıştır. Zira Strabon, Pisidia yakınındaki Antakya der. Yalvaç için Firikya’daki Antakya ve Menderes Antakyası (Antiocheia on the Maeander) da denilir. İşte bu Menderes, iki göl arasındaki ırmaktır.

Halkımız, tarihçiler ve çapsız mahalli yöneticiler yüzünden yıllardır Battâl Gâzî (öl.740) diye, türbede yatanın “kim olduğunu” bilmeden Seyitgazi’de dua eder. İda’yı Kaz Dağı, Truva’yı da Çanakkale’de sanır. Bir kere Battâl Gâzî seyit değil. Bana inanmazsan, Cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirilen Ahmet Yaşar Ocak’a sor.

Kyminas (Ky-Minas: Ge-Men, Κυ Μήνας) kelimesinin anlamı hakkında yazmak için işin ehlini davet ediyorum.

Mukaddes’e; Barış’a Yürüyüş

Hazırlıkları yaptıktan sonra Prof. Ali Erişen, Felsefe Öğretmeni Bayram Kamalı, Prof. Fatih Erkoçoğlu ve fakir, Polatlı-Yunak yoluyla Yalvaç’a gitmek için 14.07.2023 Cuma, Saat 15.10’da Ankara’dan hareket ettik. Halil Korkmaz ve Medeni Altın da bu yürüyüşe katılmayı çok istiyorlardı, ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Bu defa Akşehir’de futbol maçı yerine 32 derece sıcaklık vardı. Sıcaklık ve arabayı Akşehir’de koyup, dağdan Yalvaç’a yürüdükten sonra tekrar Akşehir’e dönmenin zorluğu yüzünden programda değişiklik yaptık.

Akşehir’de, başka yerlerde pek olmayan koyun etinden yapılan kebabı tadıp, Mahmut Hayrani’yi ziyaretten sonra Yalvaç’a geçmeyi ve orada konakladıktan sonra Cumartesi erkenden Men tapınağına çıkmaya karar verdik.

Lezzet Kebap Salonu’na girerken koyun eti kebap var mı, diye sorduğumda, teşrifatçı -“ne koyunu; kuzu” dedi, ama maalesef kebap, dana etinden yapılmıştı. Garsona, -“anlamadığımızı sanma, bu dana eti” dediğimde; mahcup, -“haklısınız” diyecekti.

Mahmut Hayrani Türbesine giden yol üzerindeki eski evleri görünce, şehrin eski dokusunu koruyan Akşehir halkı ile belediye başkanlarını takdirle andık (bk. Res.1, Res.2).

Maalesef hepsi de birer Selçuklu kenti olan Uluborlu, Eğirdir ve Yalvaç, eski dokuyu muhafaza edemedi. Uluborlu istese, hâlâ eski şehrin bir kısmını ayağa kaldırabilir, ama ne belediyede, ne de devlette böyle bir niyet görülmüyor.

Res.1. 14.07.23. Akşehir’de bir cadde (F. Erkoçoğlu Arşivi)

 

Res.2. 14.07.23. Akşehir Dereboyu Cad. (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Cmt. Sabah 8.00’de sabah çorbasını içer içmez arkadaşların erken demelerine rağmen Prof. Mehmet Özhanlı Beye telefon ettim. Giyinip geliyorum deyince biz de, arabayla Men tapınağına hareket ettik.

Bu arada Kuyucaklı Ahmet Şen’e de haber ettim. Ahmet Bey, Kuyucak’la ilgili güzel bir kitap yazdı. 1120 rakımlı Kızılca Mahallesinden 1587 rakımındaki Men tapınağına kadarki 5-6 km’lik sathı bozuk yolu arabayla çıktık.

Yaşlarımız; fakir 79, Ali Bey 72, Bayram Bey 57 ve Fatih Bey ise 50. Saat 9.00 sularında hepimiz Men tapınağında buluştuk.

Sultan Dağları Hakkında Malûmat

Men tapınağı ve Gemen dağının zirvesine çıkmışken bu dağları tasvire çalışayım. Gemen (Kyminas) dağının Men tapınağı yanında bulunan Orman gözetleme binasının 1600 rakımlı son katına çıkıp, etrafa baktığımızda programı değiştirdiğimize çok sevindik.

Akşehir-Nadir köyü yanındaki Saray Mahallesinden Yalvaç’a yürümek, öyle pek kolay değil. Hele bu sıcakta hiç mümkün değil. Dağda genelde seyrek ve bodur meşe ve ardıç ağaçları var. Birçok yerde Orman idaresince dikilmiş sedir ağaçları görülüyor.

Arada derin bir vadi olduğu için Akşehir belinden Gemen dağına gelmek de mümkün değil. Ben buraları görmezden önce, Gemen Dağı ile Gelincikana ve Kömürcü tepelerin bulunduğu dağlarının hepsini Sultan Dağları sanır; İda Dağı iddiamda biraz tereddüt ederdim. Ama Sultan Dağlarının Gemen Dağından derin bir vadiyle ayrıldığını görünce, İda’nın, Sultan Dağları olduğu hakkında hiçbir tereddüdüm kalmadı.

Tarihçi, Sultan Dağlarının bazı kısımlarını ayrı dağlar olarak düşünmüş olmalıydı.

Şayet yürüyebilseydik; önce 1880 rakımlı Akşehirbeli veya Jalovatsh Beline gelecektik. Dağın zirvesi denilen belin, 20 km kadar kuzey-batısındaki 2610 rakımlı Gelincikana, diğer taraftaki en yüksek tepe ise üç km kadar güney-doğusundaki 2169 rakımlı Kömürcü Tepedir.

Belde bir mezar var. Bu mezar için Kiepert Arab Mezeri, bizim bir harita ise Karaağaçlı Mezarı der. Biz de köyde mezer deriz. Yüz binlik haritada Han (Hr) yazılan yer, İkiyüz binlikte Karakol (bk. Har.1, Har.2, Har.3).

Buranın tasvirini, Prof. Cemal Kurnaz yapmış olsaydı, buraları görmeyi sizler de çok isterdiniz; belki, Barış’a bir yolculuk da siz yapardınız. Bizim tasvir gücümüz bu kadar.

Nasip olursa güz veya bahar ayında Halil ve Medeni Beyler ile bu dağı yürürüz. Değilse içimde bir ukde kalacak.

Kiepert Haritasında Yalvaç adı Jalovatsh, yâni Yalovaç olarak yazılmıştır. Kiepert, halktan işittiği ismi, işittiği gibi, ama kendi lisanına göre yazmış. Bazen Yalaveç veya Yalaveş de derler, ama doğrusu Yalavaç.

Bu kelimeyi Araplar Antakya el-Muhterika (Yanık Antakya), Bizans ise Kekaumene yazar ki, “yanık” demektir. Yanık, yalav, yâni alevden hâsıl olan demektir. Alev bir şeyi yakınca ortada yanık kalır.

Kiepert, Yalvaç ve Sultandağları üzerine Phrygia Paroreus yazar. Sultan, Anamas ve Barla dağlarıyla çevrili bölgenin Küçük Firikya, Firikya Salutaris, Firikya Epiktetus, Firikya Pacatiana gibi birçok adı var.

Latince salutaris selâmlama anlamına, ama Mihri Pektaş, mukaddes olarak çevirmiştir. 

Selâm kelimesinin kökü ta Akad ve Sümer'e dayanıyor (Sevan Nişanyan).

Pacatia barışçıl, Epiktetus ise kazanılmış ülke demek. Galatlar, bir süre Beyşehir Gölü civarında bulundu. Pisidia’nın kuzeyindeki bu bölgeye, Galatia sınırında olduğu ve Galat işgaline uğradığı için Galatia Salutaris de denilmiştir.

Men Askaios Tapınağı

Eskiden târiki dünyaların (terk-i dünyaların) barınağı olan Gemen (Kyminas) dağı, şimdilerde karışık ve seyrek vaziyetteki ardıç, çam ve meşe ağaçlarının barınağı.

Yalvaç Kazı Başkanı Prof. Özhanlı, “Men Kutsal Alanı'ndaki kazılarında; tapınağın hemen önündeki prestij odalarının birinde, orijinali bozulmamış halde tanrıça Hekate, tanrıça Kybele, tanrı Men, tanrı Apollon ve tanrıça Athena'nın heykellerinin hepsini bir arada bulduklarını” söyledi.

Böyle bir örnek, bugüne dek Anadolu'da hiçbir kazıda rastlanmamış. Yunan, Roma ve Anadolu Pantiona'da bulunan bütün tanrılar bir araya getirilmiş ve bir kült oluşturulmuş.

Prof. Özhanlı, “MS 360 yılında son pagan imparatoru Julianus tarafından tekrar canlandırılmaya çalışılan paganist inanç, burada sanki bütün geçmişi bir arada özetlenmişçesine bütün tanrılar bir araya getirilmiş. Bunların ortasında Anadolu yerli tanrısı olan Men, sunak üzerinde dururken hemen onun arkasında ana tanrıça Kybele, yine bir başka Apollon figürü ve bir sunakta Demeter'in sembollerinin olduğu küçük sunak ve tabii ki tapınağın sahibi olan at üzerinde betimlenmiş olan tanrı Men. Onun yanında Atina'nın baş tanrıçası Athena'nın varlığı bize burada bütün tanrıların, tanrı Men tarafından bir araya getirilmiş olduğunu ve Men kültüyle özdeşleştirilmiş olduğunu gösteriyor” dedi.

Prof. Özhanlı, tapınağın adının Men olduğunu, ama bilâhare Romalılar tarafından Askanios (Askaios?) adının eklendiğini, Antakya’nın yedi mahallesinden birinin adının “Salutaris” olduğunu, tapınağın güneyindeki bir tepede (1492 rakımlı Kürtlükuzkaya) bir nacak, opsidiyen taşlar ve demir işlendiğine dair işaretler bulduklarını anlattı.

Res.3. 15.07.23 Men tapınağı. Özhanlı ve biz (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Res.4. 15.07.23 Men tapınağından Yalvaç ovası (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Res.5. 15.07.23 Men tapınağı. Soldan sağa: R. Topraklı, B. Kamalı, A. Erişen, M. Özhanlı, A. Şen ve F. Erkoçoğlu (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Prof. Özhanlı, (Kürtlükuzkaya Tepesinde) demir filizlerinin (Hematit) işlendiğine dair işaretler bulduk deyince; Prof. Ali Erişen, “Atom çekirdeğinde bulunan tanecikleri (proton ve nötronları) bir arada tutan, tanecik (nükleon) başına en büyük bağlanma enerjisi Demir elementi çekirdeğine aittir. Demir elementinin atom numarası 26 olduğu gibi Hadid (Demir) Suresi de, 26’ncı suredir” dedi. Prof. Erkan İznik, Strabon’dan şöyle aktarır:

İda Dağı’nın aşağı eteklerinde oturan ve aralarında Firiklerin de bulunduğu halklar, demiri Küçük Asya’da ilk işleyenlerdir; zeytin (haşhaş), şarap ve mermer ticaretinde ileri gitmişlerdir. Firikyalılar’ın, Agdistis veya “Tanrıların Anası” dedikleri Rhea’dır. Tanrıçaya, ibadet edildiği yerleşime göre; İdaea, Dindymene, Sypilene, Pessinuntius ve Kybele adları verilmiştir. Meselâ İda dağındaki “tanrıların anasının hizmetkârları, büyücüleri” bölgeye sonradan egemen olan Firikyalılar’dır. Bunlar içinde Men ve Sabazios da yer alır (İznik, 2022: 18).

Önceki makalelerimde Dindymos’un Çirişli, Pessinus’un Kötürnek, Kybele ve İda’nın Sultan Dağları olduğunu yazdım. Strabon’un bu kaydı da tastamam Küçük Firikya (Uluborlu-Eğirdir-Yalvaç) bölgesine uymaktadır.

Prof. İznik ve Özhanlı’nın verdiği bilgiler de, yukarıda açıkladığım Olympos, Athos, İda ve Kyminas dağları ile Firikleri tasdik etmektedir.

Firikler’in Kaz Dağları ile bir ilgisi olamaz. Prof. Özhanlı, Kürtlükuzkaya (Kızılçarşaf değil) Tepesinde bulunan Opsidiyen taşın Hasan Dağı’ndan getirildiğini söyledi; kanaatimce bu bölgede de olabilir. TDVİA’nde Hübel Maddesini yazan Ö. Faruk Harman’a göre Hübel, ay tanrısı Men’in, bazı akademisyenlere göre Kybele’nin, bazılarına göre Menat’ın karşılığıdır. Bazılarına göre de Kybele (Hübel), Hz. Havva’yı temsil etmektedir.

R.6. 15.07.23 Men tapınağı Temenos duvarı (F. Erkoçoğlu Arşivi).

R.7. 15.07.23 Men tapınağından Kürtlükuzkaya (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Kültür ve Turizm Bakanından Bir İstek

27.12.2021 tarihli açık mektubumda belirttiğim gibi Selçuk-Efes ile deniz arasına, tarihte olmayan bir kanal açtınız. Hâlbuki bu suyolu, Gelendost-Efes ile Eski Eğirdir Gölü arasındaki tabii bir suyolu idi.

Şimdi sizleri gerçek bir tarihî alana, yâni Men’e davet ediyorum.

Men’e çıkmak için Orman idaresinin yıllar önce yaptığı 5-6 km’lik güzel yolun sathı bozuk. Onun için Mersedes ile çıkmanızı istemem; çünkü millî servete acırım. Yolu, Orman idaresi yapmış; Kazı, Kutsal Men alanındaki bir levhada yazdığı gibi, Türk Tarih Kurumu tarafından desteklenmekte; Men yolunu da, lütfen siz asfaltlayınız.

Hem de Efes kanalına harcadığınız paranın yüzde biri kadar bir bütçeyle. Men bunu fazlasıyla hak etmektedir.

Isparta henüz, büyük bir tarih ve kültür servetine sahip olduğunun farkında değildir.

Yalvaçlı Dülger ve Ayakkabıcıların Pîrî, Habîb en Neccâr

Menderes Antakyası, Firikya Antakyası, Küçük Antakya, Philadelphia, Alaşehir, Flavia (Flaviopolis) ve Küçük Atina gibi adları bulunan Yalvaç, Mısır Muhacirleri tarafından kurulmuş ve önceden sıcak kaynakları varmış (Remsi, 1960: 130). Masır, Yalvaç’ın en eski mahallesidir. Masır adı, muhtemelen Mısır muhacirleriyle ilgilidir.

Pavlus ve Barnabas, MS 46’da kenti ziyaret ettiler; Yahudiler kovunca da Derbe’ye gittiler. TDVİA Habîb en Neccâr maddesini Prof. Süleyman Ateş yazmış. Bu konudaki belgeler, kaynaklar Hatay-Antakya’dan çok, Yalvaç-Antakya’yı işaret etmektedir. Çünkü Galatia Yalvaç’a yakınıdır ve Tarsus’ta Paulus’a gelen Barnabas, niçin Hatay-Antakya’ya geri dönsün?

Birçok konuda olduğu gibi tarihçi, Yalvaç-Antakya’yı bilmediği için olsa gerek; Habîb en Neccâr’ı Hatay-Antakya’ya mâl etmiştir.

Kur’an, bu bölgedeki Habîb en Neccâr (MS 46) ve Ashâb-ı Kehf olaylarına (MS 250) değinmiştir. Kemerli St. Trifon, İlegüp-İznik’te idam edildi (MS 250).

Küçük Firikya, İsa’nın (AS) dini uğruna çok eziyet çekti. Bir kilise, içindeki insanlarla yakıldı (Arundell, 2013: 23; bk. Topraklı-Bilgin, 2021).

Barış Firikyası veya Mukaddes Firikya, Hıristiyan mezheplerinin harman olduğu; Müslümanların ilk geldikleri bir bölgedir.

Ashâb-ı Kehf’in kalesi Efes, Gelendost-Kiremitli Burun önünde, onların saklandığı mağara ise Yalvaç’a kuş uçumu 26 bm olan Gelendost-Yakaköy Karain’dir (Kara Mağara).

Hıristiyanların Anadolu’daki ilk yedi cemaati (kilisesi) ise, zikredilen Efes, 2 Eğirdir (Laodikya), 3 Barla (Sart), 4 Barla-Boyalı önü (İzmir / Apameia), 5 Kemer Boğazı’nın şarkı (Thyateira), 6 Gaziri Adası (Bergama) ve 7 Yalvaç’tır (Philadelphia: Alaşehir).

Antakya Su Kemerleri

MÖ 285’lerde yapılan Yalvaç su kemerleri görülmeye değer. Bu kemerlerden, MÖ 285’lerde Roma’nın su terazisini bildiği anlaşılmaktadır.

Su kemerleri ve Men’in günümüze ulaşmış olması, Yalvaç için büyük bir talihtir.

Sonuç

Umulur ki, “Mukaddes’e ve Barış’a Yürüyüş”, bir gelenek haline gelir; halkımız tarihi ve kültürü bulunmayan yād elleri ziyaret ve deniz kıyılarında vakit öldüreceğine Akşehir, Yalvaç, Eğirdir, Uluborlu, Beyşehir, Sultan Dağları, Kızıldağ, Eğirdir ve Beyşehir Gölleri ile çevresini ziyaretle sıhhat bulur.

Hatta gelecek yürüyüşlerde kolaylık olması için Akşehir-Saray köyde konaklama evleri ile bölgeyi anlatan rehberler hazırlanır.

Mukaddes veya Barış Firikyası, Küçük Firikya ve daha birçok adı bulunan bölgede herkes, kendine dair bir şeyler bulacaktır.

Truva, 3. Midas, Ezop, Kyros, Karun, Habîb en Neccâr, Ashâb-ı Kehf, Ümru’l-Kays, Battâl Gâzî, Papaz Bogomil, Süleyman Şah, Çaka Bey, Menteş Şah, Ertuğrul Gâzî, Osman Bey ve daha niceleri…

Bir yandan yayla havasını teneffüs; bir yandan da geçmiş ve geleceği tefekkür…

R.8. 15.07.23. Men tapınağına çıkan 5-6 km’lik yolun başında bulunan eski Deri Fabrikası binası (F. Erkoçoğlu Arşivi).

Prof. Özhanlı, Roma dönemindeki deri tesislerinin de aynı yerde olduğunu söyledi. “Bizim çocukların Hisarardı’ndaki bahçelerine giderken oranın önünden geçeriz. Beykoz Deri Fabrikası açılınca maalesef işlevsizleştirilmiş ve sonra da kapatılmış” (E. Kur. Alb. İbrahim Erdal).

“Rahmetli babam Beykoz Deri ve Kundura Fabrikasında Teftiş ve Planlama Müdürü idi. Birçok fabrikaya denetime gitmişti. Bunlar önemli tesislerdi. Sümerbank. Fakat yok edildi” (Prof. Zerrin Günal)

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynak ve Tetkik Eserler

Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviri: Atabay Topbaş, Sistem Ofset-Ankara.

İznik, Erkan (Aralık 2022): “Strabon’un Geographika (Coğrafya) adlı eserine göre Phrygia ve Phrygialılar”, Prof. Dr. M. Mehdi İlhan Anısına: Tarihe Adanan Bir Ömür. Haz.: Mehmet Doğan ve Kâmil Çolak, Berikan Yayınevi-Ankara, s.1-20.

Remsi (Ramsay, W. M.) (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Strabon (2009): Antik Anadolu Coğrafyası, Çeviri: Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yay.-İstanbul.

Topraklı, Ramazan (27.12.2021 dikGazete): “Kültür ve Turizm Bakanına açık mektup! Kendimizi kandırmayalım”.

https://www.dikgazete.com/yazi/kultur-ve-turizm-bakanina-acik-mektup-kendimizi-kandirmayalim-4129.html

Topraklı, Ramazan-Bilgin, K. Ufuk (2021): “Eğirdir Gölü Coğrafî Değişimi Öncesi Kemerli Kamusal Önder Aziz Trifon”, UTAD, s.301-318. (https://dergipark.org.tr/tr/pub/utad/issue/67779/901033)

Har.4. Küçük Firikya ve Tarihî Yollar

Har.1. Harita Genel Müdürlüğünce (HGM) 1967’de tamamlanmış 1 / 100 000 ölçekli harita.

Har.2. Harita Genel Müdürlüğünce (HGM) 1944’de yapılmış 1 / 200 000 ölçekli harita.

Har.3. Richard Kiepert tarafından 1912’de yapılmış 1 / 400 000 ölçekli harita.

.

YAZARIN DİĞER YAZILARI