MİRYOKEFALON SAVAŞI VE DERİN TARİH DERGİSİ
2018 Ağustos sayısında Derin Tarih Dergisi, Selçuklular hakkında bir Özel Sayı (12) yayınlayacaktı. Ben de 10 yıl çalıştığım bir konu hakkında “Miryokefalon Savaşı” adlı bir makale ile katkı vermek istedim. Derginin Gn. Yay. Yön. M. Armağan idi. Havva Akdağ ile konuştum. “Mustafa Abi ile konuşup döneyim” dedi, ama dönmedi.
Başyazıda Mustafa Armağan, “… İşte bu eksikliği giderebilmek maksadıyla kolları aşkla sıvadık ve Selçuklu tarihi otoritelerinden Prof. Muharrem Kesik’in editörlüğünde olabildiğince efradını cami, ağyarını mani bir sayı hazırlamaya soyunduk. Birbirlerinden değerli Selçuklu uzmanlarının revnak verdiği Selçuklular özel sayımız kitap bütünlüğünü haiz bir eser hüviyetini kazanmış oldu” diyordu.
“Anadolu’da Esen Selçuklu Rüzgârı” başlıklı yazısında Emine Uyumaz, tartışmalı olmakla birlik Miryokefalon savaşını Konya Beyşehir ilçesi Bağırsak Boğazı’nda, 1211 Alaşehir savaşını da Alaşehir’de gösterdi.
Dergiye 05 Eylül 2018 tarihinde; “okurhatti@derintarih.com” ve “iletisim@derintarih.com” adreslerine bir tenkit yazısı gönderdim, ama yayınlanmadı.
Derginin Ey. 2022, 126. Sayısında Prof. Muharrem Kesik, “846. Yılında, Tartışmalara Kurban Edilen Miryokefalon Zaferi: Türklere Anadolu’nun Tapusunu Bu Savaş Vermişti” başlıklı bir yazı yazdı.
“Savaş bölgesini adım adım gezince anladım ki…” alt başlığında; “Araştırma ve incelemelerim sonucunda vardığım kanaat şudur ki, savaş, Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı Işıklı kasabası sınırları içinde bulunan Kufi Çayı Boğazı’nda vukû bulmuştur” dedi.
Bu ifadenin hemen üzerindeki haritada ise Türk-Bizans hududu Eğirdir Gölü’nün şark sahilinden geçirilmişti.
Dikkatinizi çekmek için bu cümleyi hassaten koyu yazdım. Çünkü Kesik, 127. Sayıda da hududu Honaz’dan geçirecekti. Böylece Miryokefalon Zaferini, tartışmalara kurban eden kendisi olmadı mı?
Zira 1995’den beri Kufi Boğazı’nı iddia eden birçok kişi olup, Prof. Kesik ile de hiçbir şey değişmeyecektir.
Derin Tarih Dergisi, Ekim 2022: 127. Sayıda M. Kesik ile “Miryokefalon İkinci Bir Malazgirt’tir” başlıklı bir de mülâkat yaptı.
M. Kesik’e sorulan soruları, bir de ben cevaplayayım da lütfen ikisini kıyaslayınız diye 28 Ekimde alttaki yazıyı gönderdim, ama Taha Kılınç’tan da bir ses çıkmayınca, bu defa yazıyı dikGazete’deki köşemde (*) verdim:
1. Miryokefalon kelimesinin mânası nedir?
Miryokefalon, Yunanca bir kelime olup, ad belirleyicisi, yâni artikeli yoktur; coğrafyaya ait bir isimdir. İnsan başıyla bir ilgisi yok. Kırk gözeler, Kırkgözler dediğimiz kelimenin Yunanca karşılığıdır. Genelde su kaynaklarının çok bulunduğu, özelde ise Menderes ırmağı kaynaklarının bulunduğu bölgeyi ifade eder.
Bu isim, Anadolu’da Miryokefalon savaşından çok önce de vardır. Remsi (Ramsay), Jüstinyanus’un (527-565) Roma Askerî yolu üzerinde yaptırdığı kalelerden biridir der (Remsi, 1960: 273). MÖ 146- MS 1100 arasında tarihî metinlerdeki yer adlarını veren Sofokles sözlük, s.773’de Miryokefalos kelimesinin, 600 yılı civarında kullanıldığını kaydederek, Remsi’yi destekler. Bu isim, Muharrem Kesik’in dediği gibi sonradan ortaya çıkmadı. “Eski ve terk edilmiş (metruk) bir kale” (Khoniates, 1995: 123) denildiğine göre kale önceden vardır. “Khoniates, bu ismin nereden türediğiyle ilgili açıkça kronolojik bir hata yapmıştır” (Mihail F. Hendy, 1985: 65; Hamideli Tarih 05).
2. Kaynaklarda savaş, hangi isimle anılıyor?
2.1.Bir kaynakta; “Honaz’dan imparator Lampis üzerinden Kelene’ye (Kelainai) yürüdü. Bundan sonra (bu yüzden) imparator Homa ve Miryokefalon’a geldi (transit geçti)” (Khoniates, 1995: 123). Dikkatli bakılırsa savaş, yürünen yerde, yâni Kelene’de vukû bulmuştur. Çaldıran savaşı için de, “Yavuz Çaldıran’a yürüdü” denilir.
Zira Kelene şehri Dinar’da değil, Türk hududundaki Kemer Boğazı’ndadır; Lampis ise Uluborlu ovasıdır.
2.2.Kinnamos, “Böylece imparator, Laodikya ve Menderes nehri çevresindeki bölgelere yolculuk yaptı” (2001: 214). Buna göre savaş, yolculuk yapılan yerde vukû bulmuş demektir. Söz konusu Laodikya Eğirdir, Menderes ise Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasındaki el-Battal (Gâzî) nehridir.
2.3.Savaşın bir numaralı kahramanı Manuel, Türk topraklarına girer girmez, yâni hududu geçer geçmez savaş naraları işitildi; Türklerin Cybrilcymani dedikleri yerde bize hücum edildi der (Manuel’in Mektubu). Buna göre savaş Cybrilcymani denilen yerde vukû bulmuştur. Cybrilcymani, Türkçe Sivri’l-Simani, Sivri’l-Semmâni, yâni Semmâni Sivrisi (Yağcı Sivrisi) olup, burası, Gelendost-Yenice Sivrisi denilen yerdir (bk. Har.1).
2.4.Khoniates ismi Tzybritze verir; Türkçe Sivrice veya Sivrisi okunur. Kinnamos ise 1146 Konya kuşatması ve ricati esnasında Tzibrelitzemani der ki, Manuel’in yazımının aynısı sayılır ve Sivri’l-Semmâni demektir.
2.5.Fransız kaynakları kullanan O. Turan savaş yeri için “geçidin sonunda bulunan “Sybrize”, Latince kaynak ise “Clisura Zybrize” der. Bunlar Sivrice, Sivrisi okunur; Clisura ise taşlıklı geçit/Derbent demektir (Şekil.1-2).
2.6.Simbad, metruk Miryokefalon kalesi için Meltinis, yâni Malatyalı kalesi der. Malatyalı denilen kişi Battal Gâzî’dir. İki göl arasındaki nehre el-Battal (Battal Gâzî) adı verildiği gibi, ırmağın kıyısındaki kaleye de Malatyalı, yâni el-Battal kalesi denildiği anlaşılıyor. Yalnız Simbad, kronolojik bir hata yapmakta ve 740’da Afyon Çay ilçesi Geneli (Çayıryazı) köyünde şehit düşen Antakyalı Battal ile Malatyalı Seyit Battal’ı karıştırmaktadır.
2.7.Ebû’l-Ferec, Rum Kıralı Türk hududuna yürüdü. Türkler, Bet-Toman’ın derin geçitlerine dalarak, Rumların karargâhını yağmalayıp yaktılar, dağ tepelerinden kayaları Rumların üzerine yuvarladılar der (1950: 422). Bet-Toman, eserin aslında Bêth Thôma olup, Thomas Yurdu veya Thomas Yeri demektir; öyle hudutla, sınırla falan alâkası yoktur. Şöyle bir ihtimal var: “Aziz bir kişi adı olan Thomas, Süryancada “ikiz” demektir; acaba burada Yunanca Didyma veya Didymai (ikiz, ikizler) sözcüğünün çevirisi olabilir mi?” (Nişanyan). Yenice Sivrisi, küçük ve büyük iki sivriden oluşur ve Pahimeris burası için iki tepe kalesi anlamında Didymion der (Remsi, 1960: 119). Sevan Nişanyan, gerçekten isabetli bir tahminde bulunmuştur.
2.8.Süryani Mihail ise savaş yeri hakkında, “İmparator beş gündüzlük bir yürüyüş mesafesinde bulunan Türk yurtlarının ortalarına kadar büyük bir coşkuyla ilerledi. Grekler, Konya’nın bir gündüzlük yürüyüş kadar yakınına vardılar; vardıkları yer, Sultanın bulunduğu yere üç saat mesafedeydi. Türkmenler, geride yaklaşık 50 bin kişilik bir güç oluşturarak kampın tamamını ele geçirdiler” der (1905: 371). Zikredilen Konya, Konya il sınırı olan ve İbn Hordazbih ile el-İdrîsî’de Rabaz-ı Konya kaydedilen ve Greklerin geldiği Gelendost-Köke köyüne 25 mil (37 km), yâni bir gündüzlük mesafede ve Anayol üzerinde bulunan Yalvaç-Manarga köyüdür. Sultanın bulunduğu yer ise Köke köyüne 10 mil (15 km), yâni üç saat mesafedeki benim köyüm olan Gelendost-Kötürnek köyüdür.
2.9.Historia de expeditione, Historia Peregrinorum ve Epistola gibi üç kısımdan oluşan III. Haçlı seferi kaynağı Ansbert, savaşın Uluborlu’ya iki günlük mesafe yapıldığını çok açık bir dille ortaya koymaktadır. İleriki sayfalarda bu kaynak üzerinde ayrıca duracağım.
2.10.Vilyım of Tir (Sur) savaş yeri için bir isim vermez. Konya adı, Almanca tercümede sonradan eklenmiştir.
3. Bizim Literatürümüzde nasıl bir kullanım söz konusudur?
1890 yılında Miryokefalon savaşı hakkındaki ilk çalışmayı Remsi (Ramsay) yaptı ve s.140’da III. Haçlı seferine göre, 2 Mayıs Uluborlu, 3 Mayıs Ginglarion (Şato Cingulaire) Manuel’in mağlup düştüğü geçit dedi, ama s.147’de de Tzybritze, Homa-Düzbel’den Kızılören’e inen Değirmen Boğazı dedi (Remsi, 1960). Tomaşek’in ikazı üzerine de 1897 yılında, savaşın Hoyran Gölü ile Yalvaç-Kundanlı arasında vukû bulduğunu iddia etti.
1911 yılında Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Eğirdir’in kuzeyini işaret etmiştir.
1944’de Feridun Dirimtekin, Konya ve Düzbel (1146-1176)’de, hatalı olarak Remsi’nin vazgeçtiği Düzbel’i tekrar iddia etti. 1211 Alaşehir savaşı için ise çok isabetli olarak, s.74’de Yalvaç muharebesi dedi.
1970’lerde Osman Turan, Remsi’ye uyarak Kundanlı’yı iddia etti. Büyük bir isabetle Sybrize’nin geçidin çıkış yerinde ve Suble kalesinin de Uluborlu’nun şarkında bulunduğunu söyleyen ilk kişi oldu (Turan, 1998: 208, 214). Bilâhare Ali Sevim ve Erdoğan Merçil de Yalvaç-Kundanlı’yı iddia ettiler.
1970’lerde Yılmaz Öztuna, Miryokefalon, Eğirdir Gölü’nün az kuzeyindedir derken, 1147-1148’de Kıral VII. Lui ile Türkler arasında yapılan savaş için, çok büyük bir isabetle Yalvaç meydan muharebesi diyen ilk kişi oldu.
1976 yılındaki 8. Türk Tarih Kongresinde bir tebliğ sunan Alman diplomat ve tarihçi Ekkehard Aykof (Eickhoff), savaş yeri olarak Kundanlı yanındaki Kırkbaş köyünü işaret etti ve Miryokefalon ile Kırkbaş’ı eşitledi.
1984’de Abdulhalûk Çay, doktora tezi olarak Kırkbaş köyü yakınındaki Karamıkbeli’ni iddia etti. Karamıkbeli, Osmanlı belgesinde Kermeşki (Kara-sağır) Beli geçer. Çay, 1984 yılında bastırdığı tezinde Aykof’u kaynak almış, fakat Aykof’un İmparator Manuel’i, Uluborlu’dan yürüttüğünü fark edememiştir.
Mihail F. Hendy, 1985’de yayınlanan Studies in the Byzantine Monetary Economy c.300-1450 adlı kitabına “Anadolu-Miryokefalon ve Tzybritze Geçidi” başlıklı (s.146-154) bir bölüm ekler ve olayı etraflıca tartışır. Biz bu metni ve Aykof’un Almanca tebliğini tercüme ettirip 2018’de Hamideli Tarih 05’de yayınladık. Hendy Khoniates’i yanlış yorumlar ve 1- Manuel’in yürüyüş yolunu Laodikya, Honaz, Lampe ve Kelene olarak verir ve daha sonra da oradan Homa ve Miryokefalon’a ilerledi der. Kelene’den (Dinar) Homa’ya vasıl olmak için Konya’dan uzaklaşıp, tekrar gerisin geri yürümüş olmalı ki, işte bu yüzden Miryokefalon’un yerini tespit etmek sıkıntılıdır der.
2- Khoniates’in, savaş yerinin Hermos ve Menderes vadisi üzerindeki yamaçların bir yerinde, bir başka ifadeyle Orta-Batı Firikya’da olabileceği varsayımında bulunduğunu söyler. 3- Miryokefalon’un Tzybritze denilen geçitte olduğu, Türklerin buraya Cybrilcymani dediklerini, bunun da Kinnamos’a benzediğini ve Manuel’in geçidin sonu ile göl arasında düzlükler uzandığını ima ettiğini söyler. Sclerus veyai Pusguse’nin Beyşehir Gölü olduğu hatasına düşer. Tzybritze, Cybrilcymani ve Tzibrelitzemani ile aynı geçidin kastedildiğini söyler. 4- 1190 yılında bu bölgeden geçen III. Haçlı seferini veren Lâtin kaynaklarının bu mesele (Miryokefalon’un yeri) hakkında fevkalâde mühim bilgiler verdiğini söyler ve onlardan alıntılar verir. Son olarak da Bağırsak-dere Boğazı ve onun civarı arasında uzanan Konya-Dinar yolu bölümünü tarif eden 19. Yüzyıl güzergâhlarını düşünmek gerekir der.
1989’da Hüseyin Şekercioğlu Gelendost Tarihi’nde; Anayol üzerinde ve 3-4 saat süren bir savaşı, hiçbir kaynak vermeden Sultan ve Anamas dağları arasında kalan geniş bir alana ve beş güne yaydı.
1995’de bu iddialara Çivril dâhil oldu. Burayı iddia edenler de, Şekercioğlu’ndan pek farklı konumda olmadılar.
2010’da ben, Kemer Boğazı ve Yenice Sivrisi’ni iddia ettim. Çünkü 937/1530 tarihli tahrirde kaydedilen Yenice Köyü Köprüsü’nün Kemer Boğazı’nda ve göl suları altında kaldığını öğrendim. Osmanlı arşiv belgesinde Eğirdir Yörüklerine tâbi Celâlî Karamanlısı 14 kişinin bakım onarımını yaptığı Yenice Derbendi denilen geçidin de, Yenice Sivrisi ile Kemer Boğazı arasındaki dokuz km boyundaki geçit olduğunu gördüm. Osman Turan şayet, Anayol’un Kemer Boğazı’ndaki bu köprüden geçtiğini bilseydi Kundanlı’yı iddia etmezdi diye düşündüm. Çünkü Kundanlı’da sarp bir geçit ve bir ırmak (suları coşkun çay) yoktu. Çivril gibi yeni yerlerin iddia edilmesi de bu yüzdendi. Sonuç olarak haklı çıktım. Suble kalesi, hudut, Eski Eğirdir Gölü ve ırmak için bk. Har.1 ve Har.2.
2015’de, 15 yıldır Kufi Boğazı’nı iddia eden A. Eskikurt ile M. Akif Ceylan bir anda Bağırsak-dere Boğazı’nı iddia etmeye başladılar. Prof. Kesik, Derin Tarih Ağustos 2018 sayısında bu iddiayı zımnen destekledi.
2019’da Afyon-Kızılören Belediyesi Değirmen Boğazı iddiasını tekrar ele aldı. Prof. Kesik, buraya da katıldı.
4. Savaşın yapıldığı yer konusunda kesin bir kanaate varmak mümkün mü?
Mümkün. III. Haçlı seferinin kaynağı Historia de expeditione ile Historia Peregrinorum ve Epistola de Morte Firederik, kesin olarak Yenice Sivrisi’ne işaret eder. M. Kesik, son iki kaynağı, görmez/bilmez ve expeditione’u ise yalanlar. Çünkü O, Hendy’nin de dediği gibi, Miryokefalon’un yerinin tesbitinde çok mühim üç kaynak Epistola, Expeditione ve Peregrinorum’u reddetmez veya görmezden gelmezse Kufi Boğazı’nı iddia edemez…
Çünkü bu üç kaynak, Manuel’in Uluborlu’dan geçtiğini; savaş yerinin, via regia (Anayol) üzerinde ve Hoyran Gölü’nün batı sahiline bir günlük mesafede bulunduğunu kaydeder. Burası, Gelendost Yenice Sivrisi’dir. Diğer altı kaynak: Manuel’in mektubu, Kinnamos, Khoniates, Süryani Mihail, Simbad ve Ebû’l-Ferec bu tesbiti doğrular.
Zaten Khoniates, Lampis’i vermekle Manuel’in Uluborlu’dan geçtiğini söyler; çünkü Lampis Uluborlu ovasıdır.
5. Güncel çalışmalar, savaşın yeri konusunda ne durumdadır?
M. Kesik, bu başlık altına sadece Bağırsak-dere Boğazı üzerinde durur ve buranın bir ordunun geçebileceği genişlikte bir boğaz olmadığını söyler. Kesik, bu sözleriyle tarihî yollarla ilgili yeterli bir bilgiye sahip olmadığının işaretini verir. 838’de Ammûriye’yi fetheden Halife Mu’tasım, Tarsus’a Bağırsak-dere Boğazı yoluyla dönmüştür. 1071’de Malazgirt’te mağlup olan Romen Diyojen, İstanbul’a dönmek isterken bu yolu kullanmış ve bu boğazdaki Melissopetrion (Bal Kayası Yeri) kalesine geldiğinde, kendinin düşük ilan edildiğini öğrenmiştir.
İbn Hordazbih (820-912) ve el-İdirîsî (1100-1166), Tarsus-Uluborlu arasındaki bu yolu, mil, mil verirler.
6. Sizin bu konudaki farklı bir teziniz var.
Kesik, “Çivril Kufi Boğazı’nı savunuyoruz” diyor. O, Bağırsakdere Boğazı’na bakmış; “burada savaş olmaz”, Kufi Boğazı’na bakmış; “bu savaş burada olur” demiş. Tarihî coğrafya bilinmeden, savaş yerine hükmetmek işte ancak böyle olur. Hâlbuki Kufi Boğazı, Khoniates ve diğer kaynakların hiçbirine uymaz (bk.Şek.1-2):
a.Konya’ya gitmek isteyen bir ordunun, kendini Konya’dan uzaklaştıran Kufi Boğazı’nda ne işi var?
b.Khoniates’in s.124’teki tarifine göre geçit, Doğu-Batı yönünde uzanacak, geçidin kuzeyi, yükseldikçe eğimi azalan bir dağ, güneyi ise uçurum olacak. Kufi, bu iki hususa da uymaz. Kesik, Khoniates’in geçit tercümesinin yanlış olduğunun farkında değil. Yenice Derbendi dışındaki iddiaların hiçbirisi de Khoniates’e uymaz (bk.Şek.1).
c.Kufi Boğazı, Bizans Askerî yolu üzerinde değildir. Manuel’in bu yolu kullanması için hiçbir destekleyici veri yoktur. Bu yolu 1402’de İzmir’e giderken Timurlenk, 1522’de de Rodos seferi sırasında Sultan Süleyman kullandı.
d.Kufi Boğazı’nda suları coşkun çay, yâni ırmak yoktur. 17 Eylül gibi bir tarihte yöredeki çaylar ve dereler hep kurur. Afyon İli Tarihi’nin yazarı Süleyman Gönçer, Karadirek çayı, bazı dereleri ve Hamam suyunu da alıp, Kufi deresi adını alır. Kufi Boğazı’nda bir yarıktan batar. Çivril ovasında Işıklı gölü içinden çıkar (Gönçer, 1971: 19). Özetle Kufi Boğazı’nda Manuel’in içmek için bir kova su aldırdığı bir ırmak yoktur (Khoniates, 1995: 128).
e.Yedi adet dere, Kufi Boğazı’nda değil, Karamık-beli, Bağırsak-dere Boğazı vs gibi pek çok yerde vardır.
f.Kufi’de Kesik’in gözüne toz girmiş; tezi güçlenmiş (!) Her yerde tınaz savururken bile göze saman tozu girer.
g.Eumeneia adı üstünde Şuhut-Oynan köyüdür. Sarıbaba veya Bengi Tepesi, asla Miryokefalon olamaz.
h.Kesik, Bet-Toman’ı bettoman yazar. Kesik, “Kutlu Akalın’dan bettoman’ın sınır bölgesi olduğunu öğrendik; bu da bizim tezimizi güçlendirdi” diyor. Hâlbuki Kesik, 4. başlıkta “Selçuklu-Bizans sınırı, Denizli-Honaz’dadır ve Konya ile arasındaki mesafe yaklaşık 350 km” der. 1176’da Uluborlu Bizans’ta olup hudut, Eğirdir ve Hoyran göllerinin şark sahilleri, iki göl arasındaki ırmak, Sultandağı sırtları, Çay, Bolvadin ve Dorile’den (Eskişehir) geçer Zira savaşa sebep olan Suble ve Dorile kaleleri huduttadır (bk. Har.1; Ebû’l-Ferec, 1950: 421-422).
k.Manuel’e göre geçidin sonu Sybrize ile göl arasında düzlükler vardır. Sandıklı’da bir göl mü var?
7. Savaşın seyri nasıl işlemişti?
İmparator Manuel, Sultan Kılıçaslan’ın barış talebini reddetti; Türk milletini ortadan kaldırmak; Konya surlarını bizzat yıkmak için yürüyüşe geçti (Khoniates, 1995: 123). Balıkesir, Alaşehir, Denizli, Honaz, Baklan ve Sundurlu yolu ile 12 Eylülde Homa’ya geldi. Sultanın elçisini ikinci kez Homa’da reddetti. Türk elçisi son sürat Sultan’a giderken Manuel de 13 Eylül Dinar, 14 Çapalı, 15 Uluborlu önü, 16 Kayaağzı Pınarları’na (Miryokefalon bölgesi başı) geldi. Ertesi gün altı km daha yürüyerek iki göl arasındaki ırmağı (Menderes), Yenice Köyü Köprüsü’nden geçerek, Türk topraklarına ve Yenice Derbendi’ne girdi. Yolun darlığı yüzünden Bizans ordusu 10 mil uzadı. S. Mihail’in beş gündüzlük yürüyüşle Türk yurtlarının ortasına ilerledi dediği olay budur. Bizans’ın önü Köke köyüne geldiğinde ardı da köprüyü geçmişti ki, Türkler saldırıya geçti ve üç-dört saat içinde Manuel’i hezimete uğrattılar.
Manuel, yol tıkanıp, ileriye gidemeyeceğini anlayınca, Yenice Sivrisi ile Çirişli dağı arasında bulunan Dedelik vadisinden biraz geri gitti ve Mazı (Maziye: Marsia) Bağları denilen yerde Marsiyas ırmağını geçerek açık alana çıktı. Akşam karanlığı çökerken de, sağ kalan az sayıdaki askeriyle, Yenice Sivrisi’nin güneyi ve Yenice köyünün oturduğu yerden ileriye at sürdü ve Köke köyü önündeki Rum ordugâhına kavuştu.
Ordugâhta kuşatılmış vaziyette kalan Manuel, gece karanlığından istifadeyle kaçmak istedi, fakat askerin ağır hakaretine maruz kaldı. Bunun üzerine Kötürnek köyündeki ordugâhında bulunan Sultan’a elçi gönderdi. Sultan’ın belirlediği barış şartlarını okumadan imza etti. Ertesi sabah, Türk ordusu, Manuel’in geçmesi için bir kanadını açtı ve Manuel, Türk ordusunu selamlayarak, Türk rehberler eşliğinde geldiği yoldan gitti. Manuel, hayatını kaybeden yakınlarının akıbetini görmek için Dedelik vadisinden dönmek istedi, ama Türk rehberler, can pazarının yaşandığı bu yerden dönmesine izin vermediler; savaş alanı dışında kalan Yenice Sivrisi’nin güneyinden ve geldiği yoldan götürdüler. Khoniates, bu durumu bilmediği için Manuel’i suçlar. Böyle bir coğrafya, diğer iddia edilen yerlerin hiçbirinde mevcut değildir. Kesik, Manuel’in savaş alanından döndüğünü iddia etmekte ve yanılmaktadır.
8. Bizans ve Selçuklu ordularının mevcudu hakkında elinizde bir bilgi mevcut mu?
M. Kesik yok derse de, böyle bir bilgi var. Süryani Mihail, Türkmenlerin yaklaşık 50 bin olduğunu söylüyor. 1178’deki 24 bin, 1211’deki 20 bin Selçuklu askeriyle kıyaslarsak, Selçuklu ordusu 20 bin civarındadır (Khoniates, 1995: 133; Dirimtekin, 1944: 74). Kanaatimce Türkmenler 30, Selçuklu 20 ve toplam Türk askeri 50 bin; Manuel’in Türklerin sayısı bizi çok aştı ifadesi ve savaş alanındaki dizilişe göre, Bizans ordusu da 40 bin civarındadır.
Sonuç
Nihal Atsız Miryokefalon’un Malazgirt’ten mühim, Yılmaz Öztuna ise ikinci bir Malazgirt olduğunu söylerler.
Böyle mühim bir zaferin yerinin tesbiti için yazdığım mektuba aradan bir ay geçmesine rağmen Derin Tarih Dergisi maalesef bir cevap vermemiş ve hiçbir delili olmayan Prof. M. Kesik’e sayfalarını sununa kadar açmıştır.
Derin Tarih, Tomaşek, V. M. Remsi, Ahmet Hilmi, Osman Turan, E. Aykof, Yılmaz Öztuna, Ali Sevim, Erdoğan Merçil ve hatta A. Çay gibi Yalvaç-Kundanlı civarını gösteren tarihçileri değil de Prof. Kesik’i otorite ilân etmiştir.
Tarihte otorite, Osman Turan gibi olur. O, Sibrize’nin geçidin sonunda, Sublaion kalesinin de Uluborlu’nun şarkında olduğunu bilmiştir (Turan, 1998: 208, 214). Otorite hata yapabilir, ama hatada ısrar etmez. Yeni iddiaları takip eder ve bilgilerini ona göre günceller. Ünlü tarihçimiz Osman Turan’ı çok arıyorum; ruhu şad olsun.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Har. 1: 1146-1182 yılları arasındaki Türk-Roma hududu, Suble/Soublaion ve bazı tarihî yollar. Gündüz geceye muhtaç, gerçeği arayan tarihçi de Tarihî Coğrafya’ya! Görüldüğü gibi o tarihte, bugünkü Eğirdir ve Beyşehir Gölleri ikişer parçadır.
Har.2: Pîrî Reis: Eğirdir Gölü ve ırmak (Menderes).
Şek.1: Khoniates’e göre Tzybritze (Sybrize) Geçidi, Şek.2, yanlış çeviri
.
(*) Ramazan Topraklı, Miryokefalon hakkındaki yazılar:
Miryokefalon cahili Prof. Piyadeoğlu
https://www.dikgazete.com/yazi/miryokefalon-cahili-prof-piyadeoglu-4562.html
.
Yedi ana kaynağa göre Miryokefalon Savaşı’nın yeri
.
YÜZ KARAMIZ: Miryokefalon Savaşı’nın yerinin tesbiti meselesi
.
Ünlü ama asılsız bir resim -Gustav Dore’nin Miryokefalon Resmi-