Milli Hedefler, Milletimizin yazılmamış mefkûresidir.
Nasıl mı?
Milletimiz, huzurlu, ekonomik olarak kalkınmış bir Türkiye istiyor.
Milletimiz, ötekileştirilmediği, her gün başka bir yapay gündemle kafaların karıştırılmadığı, gerçek mânâda ülke, millet ve devlet menfaatlerine odaklanılmış gündemleri düşünmek, konuşmak istiyor.
Milletimiz, Mukaddesâtına saygı gösterilsin, ezan, bayrak, vatan gibi değerlerine bağlı olunsun istiyor.
Milletimiz, geçmişin gereksiz gündemleri ve polemikleri ile değil, yarının hedefleri, gelecek tasavvuru ile şahsî ve ülke hayatını planlı ve programlı görmek istiyor.
Milletimiz, Etkin, Büyük ve Güçlü Türkiye istiyor.
Milletimiz, gerek tarihine ve geçmişine, gerek Medeniyet Coğrafyası’na, gerek dünyada olup bitene karşı duyarlıdır. Hele de doğru bilgilendirilirse, peşinizden sürüklenir. Dünyanın 85 ülkesinde şehitliği olan bir ecdâdın evlâdı olduğunun bilincindedir.
Milletimiz “Zulüm 1453’te başladı” diyenlere, Gezi Eylemleri’nde yakıp yıkan çapulculara en az yüzde 85 - 90 karşıdır.
Milletimiz, fethin sembolü, Fatih’in vakfı Ayasofya’da okunan Fetih Süresi’nden memnun olmuştur. Fetih’ten yani 1453 yılından, 1924 yılına kadar aralıksız bu mübarek Fetih Camii’nde Kur’ân-ı Kerim okunduğunun bilincindedir.
Milletimiz, şımarıklık sevmez, geniş gönüllüdür.
Şimdi, sorunlarımız neler?
En büyük sorunumuz;
Yukarıda saydığımız önceliklerde mütâbık kalan, hicap ettiği için yanında duran oranımız yüzde 67 - 75 aralığındadır. Ama Milli Cephe olduğundan asla tereddüt etmediğimiz AK Parti, MHP ve BBP’nden müteşekkil Cumhur İttifâkı’nın oy oranı yüzde 51 - 53 aralığındadır. Bu oran, benim uykularımı kaçırmaktadır.
Önümüzdeki seçimlerde yeni oy kullanacak beş milyonun üzerinde genç var. Bu gençlerin Milli Duyguları, büyüklerine göre çok daha zayıf. Bu durumu da dikkate aldığımızda vehâmet hepten artmaktadır.
Diğer büyük sorunumuz günahkârlar değil, münafıklar…
Aziz Milletim, bir sosyal meseleyi vicdânlarınıza arz ediyorum.
Adam, “namazında, niyazında, dindar, milliyetçi vb.” olarak biliniyor. Kamuda etkin, üst düzey görevler yapmış. Son siyasi ayrışmalarda tercihini yeni siyasi partilerden yana kullanmış. Bir yerde konferans veriyor ve diyor ki;
“Ben İngiltere’ye finans eğitimine gidene kadar, İslâm’ın bir ekonomik düzenlemesi olduğuna inanırdım. Ancak, İngiltere’de mevcut küresel nizâmı gördükten sonra, İslâm’ın bir iktisat düzeni öneremeyeceğini gördüm. Şu anda ekonomimizi ayağa kaldırmak için IMF ve Uluslararası fonlardan destek almalıyız.”
Değerli dostlar, sizden görünüp de gerçekte içinizde altınızı oyan, kitabın bir kısmına inanmayan bu adam ve tarzları münâfıktır.
Bir diğeri, Ramazan’da Ukraynalı sevgilisi ile elinde kadeh Boğaz’a doğru bakarken, Çamlıca Camii’ni görüyor. Sevgilisine dönüp; “Canım görüyor musun şu camiyi, Anadolu yakasında karşıdan bakınca bu camii siluetine gerek vardı. Burası Fatih’in toprağı. Yapandan Allah razı olsun…” diyebiliyor; bu adam günahkâr.
İnanın 15 Temmuz gecesi, o zor imtihânda Münafıklar sinsice sabahı beklerken, günahkâr addettiğimiz temiz yürekli birçok adam, kimseyi “ne yapalım?” diye aramadan sokağa döküldü.
Aziz Miletim; yukarıda yaptığım tanımlama, ötekileştirmek için değil, resmi size doğru gösterebilmek içindir.
Cumhur İttifâkı’nın insanları, Allah’a tevekkül ederek, Aziz Milletimize ve kendisine güvenen insanlardır. Bu insanların bilinç düzeyini artırmakla işe başlamalıyız.
Sosyal Medyada bir grup kuruyoruz. Gurupta bu münâfıklığa meyyal adamlardan biri bir şey yazıyor.
Bakıyorsunuz bir sürü adam gruptan ayrılıyor.
Adama sitemle karışık neden ayrıldığını soruyorum.
Cevap; “Sonuna kadar Reis!”
Bu mudur? At sloganı! İş bitti.
Bu içi boş hamâsetle yaptığımız yanlışlar sonucu İstanbul Seçimlerini kaybettik. Sen mâdem bunu söylüyorsun sonuna kadar fert fert, dik durmalısın, kaçmamalısın, sorumluluk almalısın.
Biri her gün ayet-hâdis paylaşıp, tatmin oluyor, öbürü Kamalizm diye bir şey bulmuş, her gün ona küfrederek tatmin oluyor.
Aziz Dostlar.
Bu gün doğru bilgiye, değerlendirmeye, algı oluşturmaya, algı yönetimine ve insanımızı bilgi tabanlı şuurlandırmaya ihtiyacımız var.
Herkes, direk tepelerine çıkıp, pankart asarak verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Eyvallah.
Peki, neden fert fert bir duruş ortaya koymakta zorlanıyoruz?
Neden kalabalıkların arkasında kalmayı tercih ediyoruz?
Elbette kendi kalabalığımızı artıralım, o kalabalığımızın içinde olmak da erdemdir.
Peki, ya fert fert mücâdele?
Doğru ordunun içindesiniz. Ordu Komutanı ve Cephe Komutanları çok muhterem ve emîn insanlar.
Kabul!
Zannediyor musunuz, muharebeyi kazanmak için onların hâlis gayretleri yeter.
Hayır!..
Ordunun her bir ferdi, sorumluluk almaz, mücâdelenin bir parçası olmazsa kazanmayı beklemeyin…
Bu gün RTE ve AK Parti karşıtlığı gibi görünen esâsında Güçlü ve Büyük Türkiye Hedefine engel olma çabasından başka bir şey değildir.
Adam, aileden namazında, niyazında.. Diyor ki, “Bizim Libya’da ne işimiz var?”, “Bize ne Türk Tarihi’nde olanlardan, Türk Dünyası’ndan bize ne?” diyor.
Bu adama, güçlü olmak için dünyada kol kola gireceğiniz müttefiklerinizin olması gerektiğini, zengin ve müreffeh olmak için enerji ve hammaddeye ucuz ulaşmanız gerektiğini anlatmanız gerek.
Diyor ki; “Askeri fabrikamızı Katar’a sattık!”
Bu adama; “Katar gibi ekonomik ve enerji hammaddesi petrol ve doğalgaz kaynakları ile zengin ve size en az Ankara, Kayseri, Ordu, Urfa, Maraş kadar bağlı kalmış bir eski kasabanız olan ülkeyi şimdi ülkenize bağımlı hâle getiriyorsunuz. Bunun nesi kötü?” diye anlatmanız gerekiyor.
Bu gün terörle mücâdele, sınırlarımız dışına çıkartılmıştır.
Bu gün dünyanın ABD ve İngiltere dâhil 167 ülkesi, sizden resmi yazı ile tıbbî destek istedi.
ABD’de maske ve solunum cihazı yok mu?
İnanın yok.
Üretim, çok para kazanmaya endeksli olduğu için adamlar maske ve tıbbî cihaz üretiminden çıkmışlar. Hep dışarıdan temin etmişler. Demek ki üretimde insânîlik de çok gerekli.
Bu gün Şanlı Ordumuz, FETÖ’nün tahribatını bir ayda toparlayıp, Suriye, Libya ve Irak’ta operasyon yapıyor, kaç kardeş ülkede Harp Okulları açıyor, askerî eğitim veriyor. Somali’den, Sudan’a, Afganistan’a okullar, hastaneler..
Balkanlar’da, Afrika’da ve her yerdesiniz.
Basra’da da varsınız, Kızıldenizde de..
Bu gün Azerbaycan petrolünün bir kısmı, sizin ülkenizde işleniyor.
Bir uçtan bir uca, ülkenizin her yerine petrol-doğalgaz boru hattı döşemişsiniz.
İslâm Ülkeleri’nde başta olmak üzere, dünyada itibar görüyorsunuz.
Kazakistan’da dört ay önce bindiğim bir taksinin şoförü diyor ki:
“Türkiye bize Türk olduğumuzu öğretti. Kardeş olduğumuzu gösterdi. Şimdi Çin, Kazakistan’a savaş açsa, çocuklarımı Türkiye’ye gönderir, gönül rahatlığıyla cepheye koşarım.
İnanıyorum ki Kazakistan’ım için Türkiye’den insanlar ‘Atayurdumuz' deyip benimle omuz omuza savaşmaya gelir.
Şu anda dünyada üç bayrak görüyorum; ABD, Rusya ve Türkiye bayrakları.”
Bu Kazak Türkü’nün tespitini anlatmak gerekmez mi?
Teknoloji, Milli Sanayi Hamlesi, kendi ordusunu teçhizatlandırabilen Türkiye..
Tüm bu emekler akâmete uğrarsa güzel ülkemizin yârınları, 2053, 2071 Hedefleri…
Yazık olmaz mı?
Bu zor zamanda birlik olmak yetmez!
Ayrıca Hâk için doğruları öğrenip, şuurla anlatmamız ve en az yüzde 25 bizim olan insanımıza ulaşıp, seçim sandığında bir araya gelmek zorundayız.
.
Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-