MEHÂSİN,
GEÇ OSMANLI DÖNEMİNDEN BİR KADIN DERGİSİ
Osmanlı İmparatorluğu, son yıllarını yaşarken az da olsa belli bir eğitimden geçmiş “aydın Osmanlı kadınları”, kendilerine hayat verebilecek özgür bir alan açmanın derdine düşmüşlerdi.
İşte ilk Mehâsin (*) dergisi, tam da böyle bir ortamda doğmuştu.
II. Meşrutiyet döneminin ilk resimli, renkli ve kapaklı kadın dergisi olan Mehâsin, “Hanımlara mahsus” başlığı ile Batılı tarzda, edebiyattan, musikiye, moda-takı tasarımından, kişisel bakıma ve evliliğe kadar “çağdaş-modern bir kadın dergisi” olarak yayın hayatına girmeyi başarmıştı.
Dolayısıyla kadınlar, babalarının ve kocalarının isimlerinden oluşan “müstear” yani takma isimlerle çeşitli gazetelerde yazı yazarken, kadın dergileriyle birlikte kendi imzalarını da resmiyette kullanmaya başlamışlardı.
Bu dergiler sayesinde birçok kadın, toplumda oluşan çeşitli önyargıları ve engelleri üzerlerinden birden atıvermişti.
1908-1909 yılları arasında, toplamda 12 sayı olarak yayımlanan Mehâsin, II. Meşrutiyet döneminin en popüler kadın magazin dergisiydi.
Derginin kadın yazarları arasında Emine Semiyye, Şukufe Nihal, Halide Saliha, Meliha Hesna, Münire Hanım ve Muhsine Hanımların isimleri de yer aldı. Ayrıca derginin erkek yazarları arasında Mehmed Rauf, Tevfik Fikret ve Ali Ozansoy'un isimlerini de görmek muhtemeldi.
Mehâsin dergisinde, Avrupa’da yaygın olan en son moda ve tasarım ekollerine de yer verildi, hemen hemen her sayısında modaya yönelik renkli fotoğraflarla birlikte kadınlara dair yönlendirici bilgiler de sunulmaktaydı. Ayrıca takılardan tutun, fildişinden üretilmiş saç tokasına kadar aksesuarları da bu dergide görmeniz mümkündü.
Yine Mehâsin dergisinde ağırlıklı olarak Avrupalı kadın giyim modasına yönelik bilgi ve görsellere yer verildiği görülmektedir.
II. Meşrutiyet sonrasında kadınların deneyimleri, hikayeleri ve hatıraları her alanda ön plana çıkmaya başladı ve çok geçmeden akademisyenler hem 1923 sonrası “kadın kurtuluşu” anlatısına ağırlık verdi hem de Osmanlı’da hakim olan kadın giyim-kuşam modelinin hikayesine meydan okudu.
Bu sebeple, Deniz Kandiyoti, Aynur Demirdirek, Zehra Kabasakal Arat gibi “çığır açan” günümüzün akademisyenleri, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde kadına yönelik önyargıların giderilmesinin yolunu açtılar. Bunu yaparken, kadın temalı çalışmalarda ülkenin geçmişini, bugününü ve geleceğini anlamanın temel taşlarını, geri dönülemez ve sağlam bir şekilde yerleştirdiler.
Özetle, 1908 Meşrutiyet Devrimi'nden önce ve sonra, kadınlar sık sık süreli yayınlara konu olmaya başladılar.
Maalesef kadınlar, bu zaman zarfında bazı erkek yazarlar tarafından, Osmanlı Türkçesi ile hazırlanan reformist ve tıbbi yayınlarda ciddiyetsiz bir biçimde, “güzellik objeleri” olarak tanıtılıp rencide edildiler.
Cumhuriyet öncesi Osmanlı-Türk kadının hikayesi, dünya çapındaki hemcinslerinin hikayelerinden aslında çok da farklı değildi.
Nice Elifler, Cemileler, Emineler ve Nimetler, yayınladıkları dergilerin sayfalarında adeta şu sözleri haykırarak bu suskunluklarına son verdiler:
“Ne kocalar hanımlarına hizmetkâr ne de hanımlar kocalarına cariye olmak için yaratılmışlardır.”
Böylece çok eşlilikten ziyade, tek eşliliği savunduklarını açıkça beyan etmelerinin yanı sıra kadınlar, çok farklı alanlarda da boy göstermeye başlamışlardır.
Bu münasebetle, “modern Türk kadını”, Cumhuriyet sonrası gerçekleşen gelişmelerle büyük bir değişim sürecini yaşamaya başlamıştı bile.
“Hanımlara mahsus” bir dergi ile kadının sosyal hayattaki varlığına biçilen rol, yerinde ve olumlu pek çok gelişmeleri beraberinde getirmiş olmasına rağmen başta kadının en önemli özelliği olan “Annelik” vasfını gölgelemesi gibi çok çeşitli olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Gelişmeler, günümüzde kadının metalaştırılması için çığırından çıkmış bir hal almış olsa da “Mehâsin”, bu yoldaki atlama taşlarından sadece biri olarak tarihteki yerini almıştır…
Yazımızı, yine dönemin kadınlar hakkında dile getirilen bir anekdotu ile bitirelim;
İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a bir Fransız yazar; “Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu?” diye sorduğunda, Mehmet Akif, şu cevabı verir;
- Daha önceleri öyleydi; şimdi dışarı çıkıyorlar ama artık bir türlü içeri sokamıyoruz!
.
Hülya Ayhan, dikGAZETE.com
(*) Mehâsin, 14 Eylül 1908 ile 25 Kasım 1909 tarihleri arasında yayımlanan Osmanlı Devleti'ndeki renkli ve resimli ilk kadın dergisidir. Dergide, kadınlar için düzenlenmiş konferans metinleri de yayımlanmıştır.