Zaman içinde başka bedenleri giymek…
Tasavvufun derinliklerinde olan her şeyi doğa üstüymüş gibi işleyerek algı yaratmaya çalışıyorlar…
Kur’an içinde geçen ilimleri alıp bizlere kapatıp, bize namazı-orucu bıraktılar; “Dinin direği namazdır” dediler.
Oysa ilk ayet “ikra, oku, ikrar et, hatırla” iken.
Dinin direği “ilim, bilim” iken “namaz” dediler.
Oysa namaz tam 11 yıl sonra Mirac’ta farz kılınmış iken…
Oysa bu ibadetler, aslımızı hatırlamak için araç iken, her an Allah-u Teala ile olmak bilincini bize yerleştirmek iken…
Allah ile korkuttular, Meryem süresinde geçen “hasret günü ile onları müjdele” ayetini “onları ceza günüyle uyar” olarak meal verdiler…
Kabir azabıyla korkuttular, oysa “Ya-sin” hitabı, mezarda yatanlara değil kendi yeteneklerinden bihaber yaşayan beden kabrindeki insana idi.
Biz Allah-u Teala’dan korkmuyoruz!.. Biz Allah-u Teala’yı seviyoruz. Sevap biriktirmiyoruz. Tüccar değiliz…
Bize her şeyi karşılıksız veren Allah-u Teala’dan bu sevaplarla neyi satın alacağız?
Zümer süresinde bir ‘şen’de 8 çift yaratılıştan bahseder Allah-u Teala; “Enam” kelimesi hayvan anlamına geldiği gibi mahluk, insan anlamına da gelir oysa…
Onun adaleti gereği her türlü hayati deneyimler, insan, farklı gezegenlerde…
Ve bir çok kelam “hatırla” hitabı ile başlar Kur’an’da.
“Hatırla ki Rabbin meleklere, kainatta kendime ben bir halife yaratacağım…” buyurur kelam…
İnsan ancak şahit tutulduklarını hatırlayabilir.
Bugün bilim insanları, Kur’an’ı tefsir ediyor.
Bilim, “karanlık madde”yi keşfetti; aslında keşfettikleri Rahman’ın güç ve kudretleri idi…
Kendileri Kur’an ilimleri ile zamanda ve gezegenler arası yolculuk yaparken ışınlanma/ tayyi mekan, bunu halklardan gizlediler.
Diğer gezegenlerde yaşayan insan formlarını gizlediler.
Muhyiddin İbnül Arabi, Ahmed-er Rufai hazretlerin kitaplarında da geçer bu gezegenler arası seyahatler…
Nasa şimdi ilahiyatçılardan oluşan bir heyet kurma çabasında ki bu gerçekleri insanlara usulünce anlattırmanın telaşında.
“İnsanların tek bir formu yoktur. Boyutlardaki fizik beden kopyaları, kainat halindeki ışık formu, enerji formu ve molekül halindeki mikro DNA formu da vardır” buyurur sevgili Cafer İskenderoğlu.
Bırak artık “orucu, namazı bozan halleri” araştırmayı!..
Asıl ibadet, önce insan olup, insanı kamilliğe yürüyerek bu hallere geçmektir.
Asıl şirk, kendini Allah-u Teala’dan bağımsız bir varlık gibi hissetmektir.
“İnsan ile Kur’an ikiz kardeştir” buyurur Peygamberimiz.
Bu yüzden yapılacak çalışmalarla ‘DNA’ya etki edip format atmak niyetleri ki; varlıklarındaki Kur’ani ilimleri hatırlamasınlar!..
Çünkü genler insanın levh-i mahfuzudur.
Yaratılışı, ‘elest’te rabbinden aldığı zahiri-batını ilimleri hatırlayacağı bedeninde taşıdığı Kur’an’dır.
Bu ilimlere bütün insanlar sahiptir. Ve hiçbir insanın hiçbir insandan üstünlüğü yoktur. Takvadadır üstünlük, onlar da hatırlayanlardır.
“Hatırlayanlar ilimle, hatırlamayanları hatırlatma yolunda götürür ve eşitlenir” buyurur Sevgili Cafer İskenderoğlu.
.
Öz’ün İfadesi, dikGAZETE.com