“Kuru"nun, kuru olduğu için yanma potansiyelinin çok yüksek olmasından mı ya da “Çok kuruyum, yanmam lazım" diye bağırmasından mı kurunun yanında yaş da yanar!..
Tabii ki böyle bir şakanın yeri yok gerçek hayatta; bu atasözü, deyim-tabir dilimize ne zaman gelmiş, nasıl gelmiş tam olarak bilinmemekle beraber, pek çok şeyi anlatması bakımından iyi ki de gelmiş...
Çocuğumuza, kötü alışkanlıkları ya da sevmediğimiz bir huyu olduğunu bildiğimiz arkadaşından uzaklaşmasını öğütlerken kullanırız...
Eşimize, dostumuza ya da arkadaşımıza iş yaptığı ya da bir iş yapmak istediği kişi ve kişiler hakkında negatif bir durumda söyleriz; çünkü "cuk diye oturur" gittiği yere.
Öylesine de anlamlı bir atasözüdür...
Geçenlerde yirmili yaşlardaki yeğenim “Teyze, kurunun yanında yaş da yanar mı?" diye sordu…
“Evet” dedim; “Yanar!..”
“Yaş" olanın, yaş olduğu için yanmayacağını düşünürüz ama yanar hem de öyle bir yanar ki!..
Yakar savurur külü bile kalmaz...
Sonra toparla toparlayabilirsen!..
Nasıl küle dönmüş bir ormanın toparlanması, eski habitatının geri gelmesi için yılların geçmesi ve emek gerekiyorsa insanlar için de aynısı geçerlidir…
Dağılan psikolojiye mi üzülürsün!..
Hayatını en az beş yıl geri atabilir ona mı üzülürsün!..
Yoksa düştün de nasıl kalkacağına mı takılıp kalır ya da "kalkabilecek miyim" diye yanar mısın!..
Doğanın daha çabuk düzelip kendine gelme, kendini yenileme, eskisinden daha iyi olma ihtimali varken, insanın zarar ve ziyandan kurtulması duruma göre haftalar, aylar, yıllar sürebilir...
Sonra hiç suçun, günahın yokken yanmak mı zor, yoksa verdiği zararı, madden ve manen kaybettirdiğini yerine getirmek, onarmak mı daha zor!..
Ünlü “NPL" uzmanı Dr. Nevzat Tarhan’ın bizzat açıkladığı bir araştırmaya göre, yalnızca İstanbul’da nüfusun yüzde 95'i şizofren!..
Hadi bakalım, şimdi düşünelim…
Kurunun yanında yaş da yanar; hem de öyle bir yanar ki külü bile kalmaz.
.
Mine Tuna, dikGAZETE.com