ST. PETERSBURG
Geçtiğimiz ay dünyaca ünlü mesajlaşma servisi uygulaması “WhatsApp”, yürürlüğe koyduğu yeni kullanıcı sözleşmesi neticesinde büyük tartışmalara neden oldu.
Bunun üzerine birçok kullanıcı alternatiflere yönelmeye başladı. Öyle ki uzun yıllardır kullandığım “Telegram” uygulamasına her gün onlarca bildirim gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile Telegram’da! Geçtiğimiz haftalarda resmi Telegram kanalını açtı.
2014 yılında genç Rus girişimci Pavel Durov tarafından piyasaya sürülen bu uygulamanın kullanıcı sayısı son gelişmelerden sonra 500 Milyonu aştı.
Şahsi olarak kullanımların yanı sıra gazeteler, haber ajansları, ünlüler ve politikacılar kendi kanallarını açıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra ABD eski Başkanı Donald Trump’ın oğlu Donald Trump Jr.’ın hali hazırda “1 Milyon” abonesi var!
Aslında Telegram’a yönelik bu eğilimin sebebini açıklamak çok basit!
Çünkü Pavel Durov, Telegram’ı siyasi sansür veya ultra-liberal değerlerin propagandası için kullanmıyor.
Farklı görüş ve değerlere sahip insanlara, bakış açılarını ifade etmek için eşit koşullar yaratıyor. Buna muhafazakar kesimler de dahil.
FAANG’yi hiç duydunuz mu?
Facebook, Amazon, Apple, Netflix ve Google’ın oluşturduğu dünyanın en büyük teknoloji devleri.
İşte FAANG bugün “küresel medyanın kumandası”nı elinde tutuyor.
Telegram ise bunların topluma dayattığı değerleri reddetmekle kalmıyor; kendine tamamen yeni bir alan kurma yolunda ilerliyor.
Zaten Durov, geçmişte “VKontakte” (VK) gibi “Facebook”a yönelik en büyük alternatifi de kuran kişiydi.
Her gün birçoğumuz YouTube, Facebook, Twitter ve Instagram gibi uygulamalardan milyonlarca video izliyoruz.
Açıktır ki bu sistemin kumandası Amerikan liberal elitlerinin elinde.
Son yıllarda bu uygulamaların çok önemli bir siyasi kaynak olduğunu hepimiz gördük.
Dahası görüntüleme için belirli sayfaları ve videoları öneren algoritmaları kontrol ederek, tamamen kesin bir resmi fikir oluşturabilir ve nüfusu mutlak çoğunluğunun buna bağlı olduğuna ikna edebilirsiniz.
“Arap Baharı”, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında bunu açıkça tecrübe ettik.
Son ABD Başkanlık Seçimleri sırasında, sosyal medya Donald Trump ve destekçilerinin hesaplarını engelledi.
Bugünlerde benzer senaryoları Rusya’da da görüyoruz.
ABD/AB destekli muhalif siyasetçi Aleksey Navalniy’nin YouTube, Facebook, Twitter ve Instagram sayfaları daha çok popülarize edilirken; mevcut Devlet Başkanı Vladimir Putin’in destekçilerinin sayfaları ve videoları kullanılamıyor veya yapay bir şekilde “botlar” vasıtasıyla popülaritesi azaltılıyor.
Tüm bu örneklerdeki bir diğer ortak özellik ise “Küresel Medya” yani sosyal ağların tüm algoritmaları, genç nüfusu etkilemek için ayarlanıyor.
Gençler bunları izlediği anda: “Ben de onlar gibi olmak istiyorum!”, “Ben daha fazla beğeni ve izlenme alabilirim!” gibi algılara kapılabiliyorlar.
Ek olarak bu sosyal ağların genç nüfusa sürekli bir şekilde ultra-liberal, küreselci görüşleri aşıladığı da aşikardır.
Kozmopolitizm ve geleneksel değerlerin reddinin yaygın olduğu bu ortamda, herhangi bir muhafazakar ses anında bastırılıyor.
Bunu ABD’de Amerikan Demokrat Partisi destekçilerinin eylemlerinde gördük.
Ha keza Rusya’da Navalniy’nin destekçileri sosyal medyada kendilerinden farklı düşünenlere karşı aşağılama ve tehditlerde bulundu.
Bunu kendi ülkemizde de görmekteyiz.
Twitter’da her gün binlerce insan “online linç eylemleri”ne maruz kalıyor.
Ne yazık ki tüm bu sosyal ağlar, artık farklı görüş ve değerlere sahip insanların barışçıl tartışmaları için uygun platform olmaktan çıktı.
YouTube, Facebook, Twitter ve Instagram, değerlerini tanımladılar ve muhalif seslere müsamaha göstermiyorlar.
Orta Çağ’ın en karanlık yıllarında insanları linç eden kalabalıklara döndüler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendi işlerinde dış müdahaleye tahammül etmeye hazır olmayan diğer ülke liderlerinin de bu “Küresel Medya”ya güvenlerinin giderek azalması hiç de şaşırtıcı değil.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com