KUR’AN’SIZ ALEVİLİK OLUR MU?
Alevilik ülkemizin büyük bir gerçeği. Sayıları kesin olarak bilinemese de milyonlarca vatandaşımızın taşıdığı bir inanç.
Alevilik, “Ali taraftarı”, “Ali’yi seven” gibi anlamlara gelen bir kavramdır. Bu, İslâm kültür tarihinde Hz. Ali soyundan gelenler manasında, kullanıldığı gibi ayrıca siyasî, tasavvufî ve itikadi anlamda da kullanılmıştır.
Alevilik, İslâm siyasî tarihinde ilk defa hilâfetle ilgili anlaşmazlıklar sırasında kullanılmaya başlanmıştır.
Alevi kavramı, tarihi süreç içerisinde tarikatlarda da kullanılmış ve bazı “Alevi tarikatlar” ortaya çıkmıştır.
Alevilik bazı yorumcuların, şaz ifadelerinden dolayı hep tartışılan bir kavram olarak günümüze kadar gelmiş ve günümüzde de aynı tartışmalar sürmektedir.
Alevilik, İslam’ın bir yorumu mu?
Yoksa bazı Alevi düşünürlerin iddia ettikleri gibi; “kendine mahsus bir inanç sistemi” veya “din” mi?
Ya da bazı sol ideolojilerin istismar ederken iddia ettiği gibi “Ali’siz bir Alevilik” mümkün mü?
Resulullah’ın (sav) damadı olan Hz. Ali (kv) Ehl-i Beyt mensubu samimi ve takva sahibi bir Müslüman ve Kur’an aşığıydı. Müslümanların 4. Halifesi olan Hz. Ali’nin, yine fazilet bakımından da Müslümanların gözünde çok yüce bir yeri vardır.
Alevilik, Hz. Ali’yi sevmek olarak kabul edilirse bütün Müslümanların ayrım göstermeksizin “Alevi” olduğu üstü örtülemez bir gerçektir. Hz. Ali sadece Alevilerin değil bütün Müslümanların Ali’sidir. Tarih boyunca saltanat düşkünü müfrit Emevileri saymazsak Hz. Ali’yi sevmeyen hiçbir Sünni yoktur.
Aleviler, Hz. Ali taraftarı oldukları için doğal olarak Müslümandırlar. Ancak ne kadar hazindir ki Aleviler tarih boyunca kendilerini yanlış yönlendirmeye çalışanların elinden bir türlü kurtulamadı.
Aleviler, içinde bulundukları bu cendereden nasıl kurtulabilirler?
Aleviler kendilerini Kur’an’ın neresinde konumlandırıyor?
Yaptığım araştırmalara göre Aleviler, Kur’an’ın Allah (cc) tarafından gönderilen son kutsal kitap olduğuna inanırlar. Ancak bu kutsal kitaplardan ve özelikle de Kur’an’dan ne anlaşılması gerektiği konusunda farklı yorumlar getirmişlerdir.
Kur’an’ın bazı ayetleri (Müteşabih olanlar) hakkında farklı yorumlar elbette getirilebilir.
“Onun ayetlerinin bir bölümü muhkemdir. (Anlamı açıktır) Onlar kitabın anasıdır. Bazıları da müteşabihtir. Onun yorumunu ise ancak Allah ve ilimde derinleşenler bilir…” (Al-i İmran, 7)
Ayet gayet açıktır. Önemli olan ayetlerden çıkarılan yorumların Kur’an’ın anası olarak kabul edilen Muhkem ayetlerle çelişmemesidir. Kur’an’ın çok açık bir hükmü ortada iken getirilen bir yorum, kime ait olursa olsun bu açık ayete ters ise bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Alevilerin farklı yorum getirmelerinin en temel özelliği tasavvufun da etkisinde kalarak Kur’an’ın “bir zahiri bir de batıni yönü” olduğuna inanmalarıdır. Aleviler tıpkı batıni tarikatlar gibi Kur’an’ın zahiri anlamından çok batıni manalarına yönelmişlerdir. Bu açıdan Kur’an’ın pek çok ayetinin Sünni ve Şiilerce yanlış yorumlandığını ileri sürmüşlerdir. Bu yorumlardan biri de Kur’an’daki pek çok ayetin yerel anlamlı ve kimi ayetlerin de zamana kayıtlı olduğunu ileri sürmeleri ve hükümlerinin geçersiz hale geldiğini savunmalarıdır.
Aleviler, Kur’an ayetlerini yorumlarken zaman zaman şaz yorumlar içine girmiş ve zahirde Kur’an ile uyuşmayan inançlara sahip çıkmışlardır. Özellikle Hz. Ali’nin Emeviler tarafından suçlanması sonrası Aleviler, Hz. Ali’yi aşırı derecede yükseltmiş ve Allah’ın sıfatları olan Rahim, Rahman diye vasıflandırmışlardır.
“Ali candır, Ali canan,
Ali rahim, Ali rahman,
Ali dindir, Ali iman,
Ali göründü gözüme.”
Aleviler, sadece hukuki ve sosyal anlamda değil ibadetler ve iman hususundaki ayetlere de batıni yorumlar getirerek Kur’an’ın zahiriyle çatışan iddialarda bulunmuşlardır. Bu açıdanAleviler; Kur’an’ın batıni anlamlarına uymayı ilke edinmiş, zahiri anlamlara karşı çıkmışlardır.
Alevilerin Kur’an anlayışlarındaki farklılığın bir sebebi de Kur’an’a tarihselci bir gözle bakmalarıdır. Kur’an’ın birçok ayetini indiği döneme ait olduğunu iddia eden Aleviler o tür ayetleri günümüzde işlevinin geçerli olmadığını savunmuşlardır.
Aleviler, insanın yeryüzünde Tanrı’nın tecellisi olduğuna inanmaktadır. Dolaysıyla insanı okumanın, onu anlamaya çalışmanın ve insanı insan yapan en önemli değer olan akla teslim olmanın gerçek mü’min olmak demek olduğuna iman ettiklerini söylemektedirler. Ancak bunun pratikte yansımasını görmek aynı seviyede zuhur etmemektedir.
Alevi inanç ve ritüellerinde Kur’an’ın yeri neresidir? Bunun iyi tespit edilmesi, Alevilerin geleceğini inşa etmede çok önem arz etmektedir.
Alevilerin, Cem evlerinde yaptıkları kendilerine has ibadetleri mevcuttur. En önemlilerinden biri de Cem ayinidir. Bu ayin Alevilerde temel ibadettir. Cemsiz Alevilik olmaz. Samimi bir Alevi için Cem ayininden daha yüce ve kutsal bir ritüel/ibadet yoktur.
Alevilerde Cem ayinlerinde yer alan deyişlerin çoğu Şah İsmail Hatai’ye aittir ve bunları okumak, Kur’an okumak gibi kutsal addedilmektedir. Bu o denli güçlü bir inanıştır. Aleviler; Şah İsmail Hatai nefeslerini /deyişlerini okuduklarında doğrudan doğruya “Kur’an okuduk.” diyebilmektedirler.
Son yıllarda özellikle Aleviler içine sızan bazı sol örgüt mensupları Alevileri İslam’dan ve Kur’an’dan uzaklaştırmak için “Ali’siz Alevilik” diye bir kavram ortaya atmış ve bunun yayılması için ellerinden geleni yapmışlardır. Diğer bir maksat da Alevileri Ali’nin mensup olduğu Ehl-i Beyt anlayışından uzaklaştırmaktır. Bu anlamda sol örgütlerin Alevileri oldukça fazla istismar ettikleri bir gerçektir.
Alevilerin inanç sistemlerini incelediğimizde Kur’an ile ilgili düşüncelerini şöyle özetlemek mümkündür:
- Kur’an, Allah’ın gönderdiği son kutsal kitaptır.
- Allah’ın vahyi Kur’an’la son bulmuş değildir. Vahiy süreklidir. Ancak sürmekte olan vahiy nebevi bir vahiy değildir. Çünkü peygamberlik Hz. Muhammed ile sona ermiştir. Tanrı’nın sonsuz olan vahyi bilimdir. Bilime uymak, Allah’ın insanoğluna bahşettiği en büyük nimet ve lütuf olan akla uymak demektir.
- Kur’an, bir öğüt kitabıdır. Bu sebeple Kur’an’dan öğüt alabilmek için onu anlamadığımız bir dilde değil anadilimizde okumalıyız.
- Kur’an’ın ayetlerinin çoğu müteşabihtir. Bu nedenle yorumu da kişiden kişiye veya sahip olunan anlayışa ya da yaşanan yere ve mensup olunan topluma göre farklılık arz etmektedir.
- Kur’an’ın bir zahiri bir batıni yönü vardır. Aleviler batıni yön ile ilgilenirler.
- Kur’an’a dayanarak din devleti talep etmek, anti laik sistem isteminde bulunmak Kur’an’ı anlamamak veya maksatlı bir biçimde saptırmak demektir.
- Yedi uluların deyişleri/nefesleri okumak da Kur’an okumak gibi sevap ve mübarektir.
- Alevilerin ibadeti Cem, ibadet yeri ise Cem evleridir.
Bunlara daha farklı maddeler de eklemek mümkündür. Bu maddeleri incelediğimizde Kur’an’sız bir Alevilik anlayışının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da yapılan 4. Ehl-i Beyt Kurultayı’na katılanların “Ali Kur’an aşığıydı, Kur’an’sız Alevilik olmaz” ortak inancı da bizi teyit eden güçlü delillerden biri olmuştur.
O kurultayda bir konuşma yapan Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da ateistlerin iddia ettikleri gibi Kur’an’sız bir Alevilik anlayışının olamayacağını şu sözleriyle özetlemiştir:
“Alevilik, İslamiyet’in öz be öz bir parçasıdır. Her Alevi Ehl-i Sünnet olma mecburiyetindedir. Kur’an’sız, Muhammed’siz ve Ali’siz bir Aleviliği reddediyoruz. Biz Aleviliğin ateizm olmadığını herkese göstereceğiz. Bütün yönlendirmelere rağmen, değişik inanç kesimleri İslamiyet’in temel değerlerinde kardeşçe kucaklaşmışlardır.
Ehl-i Beyt Vakfı olarak tüm Müslümanların kardeş ve birliği için İslam adına yapılan kötülükleri doğru teşhis ederek, İslam’ın temel değerlerine sarılarak, hoşgörü ile birliğin sağlanabileceği düşüncesindeyiz.”
Başta da değindiğim gibi Alevilik, Hz. Ali’yi sevmek olarak kabul edilirse bütün Müslümanlar ayrım göstermeksizin “Alevi”dir.
Hz. Ali Alevilerin de içinde bulunduğu bütün Müslümanların Ali’sidir. Tarih boyunca saltanat düşkünü müfrit Emevileri saymazsak Hz. Ali’yi sevmeyen hiçbir Sünni yoktur.
Bugün bile ülkemizdeki Sünni ailelerin çocuklarına “Ali, Hasan, Hüseyin, Fatima” gibi isim verdiklerini ve bunların sayılarının çok çok fazla olduğu bilinmektedir. Yine ülkemizdeki hiçbir Sünni, çocuğuna Yezit ismi koymamıştır.
Rabbim bütün Müslümanları şöyle birlik ve beraberliğe çağırmaktadır:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” (Al-i İmran, 103)
Son olarak şunu tekrarlamak istiyorum:
Aleviler Müslümandır, kitapları Kur’an’dır. Resulleri Hz. Muhammet’tir. Kur’an’sız, Ali’siz bir Alevilik mümkün değildir. Bunu iddia edenler Alevileri istismar eden ateistlerdir. Hiçbir akıllı Müslüman bu hususta tezgâha gelmez ve bir Alevi-Sünni çatışmasına meydan vermez. Vermek isteyenlere de Aevisiyle Sünnisiyle beraber dur derler.
.
Selim Çoraklı, dikGAZETE.com