“Kristal” denilince gümüşlüğe dizdiğimiz kristal takımlar, ya da “İndigo” denilince aklımıza sadece eşarp renkleri geliyordu..
Öyle değil mi!
Hiç tasavvur edebilir miydik bu kavramların yeni bir insan ırkına ait olacağını!
Ne sandık ki sahi!..
Bill Gates hep Afrika ile uğraşacak, Amerika sadece Ortadoğu’yu vuracak, İsrail sürekli Kudüs'ü işgal edecek; bize dokunmayan yılan hep biiiiin yaşayacak!
Oysa bugün, biyolojik olarak öyle bir yerdeyiz ki; inanın çekip alnımızdan vursalar belki daha iyiydi..
Bugün “Fıtrat savaşı” veriyoruz bizler..
Allah, bizi nasıl yarattı ise, öyle kalabilmek adınadır verdiğimiz tüm mücadele.
Yoksa, firavunlukta gözümüz yok ki “hiç başımız ağrımasın” türünden bir sağlık isteyelim..
Ya da toprak, Rasulullah'ın üzerine atılmışken, daha uzun ömürlü olalım diye sakınmıyoruz kimyasallardan kendimizi ve ehlimizi..
Ne için peki bunca uğraş?
Bizler bugün tek bir şeyin bedelini ödüyoruz.
“Allah Rasulu ve Ashabının ciddiye aldığı kadar Deccal’i ciddiye almadık, almıyoruz!”
Ne bu rahatlık!..
Asıl, Peygamber ve ashabı demeli değiller miydi;
-Yaaa! İslam daha yeni geldi, ne Deccal’i? Ne kıyameti? Daha bir sürü alamet var; bizi mi bulacak Deccal!..
Demediler!
Aksine her namazlarında Deccal ve fitnelerinden Allah’a sığındılar.
Ya biz!..
Sanki bunca uyarı bize gelmemiş, bunca tuzak bize kurulmamış, ahir zaman ümmeti değilmişiz gibi, herşeyden habersiz yaşıyoruz.
Önümüze ne koysalar “sazan misali” atlıyoruz.
Ne vaad etseler “mucize” geliyor inanıyoruz.
Bizler senelerdir;
-İnsanların fıtratlarıyla oynuyorlar, ekini ve nesli ifsad ettiler, doğacak çocuklar normal insan fıtratında olmayacaklar! diye haykırdıkça, sesimiz duyulmadı, umursanmadı.
Dünyanın nüfusu azaltılıyor dedikçe “komplo bunlar” dendi..
“Çocuklarımız değişiyor” dedikçe, “Çamaşır susuz temizlik, margarinsiz kurabiye olmaz!..” dendi..
Sonuç?
Gerçekten hasta bir nesil..
Hem bedenen, hem ruhen hasta bir nesil..
Nasıl ki bunca savurganlığımız doğayı, suyu, havayı mahvetti ve hiç bir şeyi geri alamıyoruz, işte bu umursamazlığımız da evlatlarımızı mahvediyor ve biz hala uyuyoruz.
Konuyu daha iyi anlayasınız diye bu izahlarda bulundum.
Mevzumuza gelecek olursak;
İnanın ne yaptılar, nasıl yaptılar bilmiyorum; ancak bugün millet, din, ırk ayrımı yapmadan bu ifsadı, herkesin üzerinde gerçekleştirdiler.
Hem de “mucize” ve “çok güzel bir durum”muş gibi lanse ederek..
Hatta öyle ki “bizim kristal ve indigo hafızlarımız vaaar” diye övünen kadınlar görüyor, acı bir tebessümle idraksizliklerine yanıyorum.
Bugün “kristal, indigo, gökkuşağı, melek çocuklar” ismini verdikleri ve kendilerinin de normal insan formunda olmadığını kabul ettikleri türden bir nesil geldi.
İlk olarak “indigolar” doğmaya başladı. Neden “İndigo” adı verildi?
Her insanın letaifleri yani bilimsel lisan ile Auraları vardır.
Bunu ilimsel olarak zaten biliyorduk; peki “bilim nasıl kabul etti” derseniz;
1939 yılında, Sovyet Bilim Adamı olan Semyon Kirlian'ın icadı ile “Kirlian fotoğrafçılığı” ortaya çıktı.
Bu icad ile insanların ‘letaif’ yani ‘aura’larının fotoğrafları çekilebilmiştir.
Her insanda, “7 renk aura” keşfedilmiştir.
Bunun manevi bir hal olduğu ise; canlı bir yaprağın aurasının resmini çekiyorlar ve daha sonra bu yaprağı koparıyorlar.
‘Aura’da çok açık bir değişme görülüyor ve yaprak kurudukça aura yavaş yavaş kayboluyor.
Buna bilimde “hayalet yaprak etkisi” (phantom leaf effect) ismini verip İslam'daki letaifleri bir nevi bilimselde ispatlamış oldular.
Her fıtrat sahibi insanda 7 renk aura olması gerekirken bu insan türlerinde sadece 1 adet var.
O da fıtri bir şekilde değil.
Bilimsel olarak tespit edildiğine göre indigo ve kristal insanların sadece iki kaşlarının ortasındaki letaiflerinden yani “3. Göz” çakralarından "indigo" rengi bir ışık saçılıyor.
İndigo rengi, dünya varlıklarının auralarında yoktur!
Ve bundan da başka letaifleri yok..
Kristal çocuklarda ise aynı şekilde, sadece pastel kırmızı tonlarda ışık saçılıyor; bu da sadece hayvanlarda mevcut..
Bu sebeple duyarsız, itaat eden, boyun eğen, uyumlu, hissiz, donuk bakışlı, mimikleri enteresan bir yapıda olduklarını farkedersiniz.
Bir diğer farklılıkları ise DNA yapıları..
Normal bir insanın DNA sarmalları çifttir.
Ancak bu insanların 12 sarmalları vardır.
Bunu ilk dile getiren genetikçi Dr. Berranda Fox;
“İnsanları, 12 sarmallı DNA'lar ile mutasyona uğratacaklarını" itiraf etmiştir.
Peki sonra ne oldu?
Dr. Fox'un “araştırmaları” internette yaygın olarak paylaşılmışsa da, bu araştırmacının bir sahtekar olduğunu savunanlar, dava açıp kliniğini kapattırdılar.
Ama bugün, onun doğru söylediği, artık reddedilemez bir gerçektir.
Bugün “filozof” diye adlandırılan ama aslında ‘kristal çocuk’ olan Atakan'ın videosu yayınlanmasaydı bu gerçeklerden binlerce kişi hala habersiz yaşayacaktı..
Neden patladı birden bire ve bir günde tüm medya organları üşüştü bu garip bakışlı çocuğun başına!..
Oysa yaptığı tek şey, yaşına uygun olmayan materyalist kitaplar okumaktı.
Başka?
“4 yaşında Kur’an hafızları… 7 yaşında Buhari ve Müslim hafızları” da var bu ülkede oysa!
Neden bu çocuk?
Çünkü ‘dahi’ olarak lanse edilip, peşinden “kristal” olduğu vurgulandı..
Medya ne vakit hayrlı bir iş için uğraşmış ki bugün bunu yapacak?
Neden kanıyoruz herşeye?
Belki yüzlerce anne, “benim çocuğum da kristal, indigo olsun” diye çocuğunun genleriyle oynatacak; ben buna eminim!
Her olan-biten, bizim hayrımıza değil neden bunu anlamıyoruz ısrarla!..
İnsana enerji de ilham da iki kanaldan gelir.
Bu ya Rahmani’dir ya şeytani.
Bugün vaad edip gerçekleştirdikleri bir program var ‘Matrix’ filmindeki gibi.
İnsanın beynine bir program yüklüyorlar ve 1-2 haftada çatır çatır ingilizce konuşuyor.
Bu şeytani olandır çünkü bilinçaltına müdahale ettiriyorsun; sana nasıl bir enerji yolladılar bilmiyorsun İngilizce programını yükleyen, başka neler yükleyecek ya da bilinçaltından neler silecek bilmiyorsun!
Oysa “Yahudiler, Rasulullah’ı yanlış bilgilendirmesin” diye, tam 15 günde İbranice öğrenen sahabeler de geçti bu dünyadan.
İşte bu Rahmani olandı!
Allah’ın yardımıyla olandı, davası için çırpınana bahşedilendi.
Ya da daha günümüzden bir örnek verecek olursak bugün aynı programın beyine yüklenmesiyle bir anda karete ustası ya da çok ağır halter kaldıran insana dönüşüyorlar; bu şeytani olandır.
Rahmani olanı Çanakkale’de Seyyid Onbaşı’nın “Ya Allah!..” deyip kaldırdığı gülle ile gördü atalarımız.
Şimdi bu çocuğa gelecek olursak, konuştuklarını analiz edin..
Bu yaşta “Evrim teorisi”nden bahsedip;
“İnsan topraktan yaratılmadı. Tek hücreli varlıklardan evrim sürecinde oluştu” diyor..
Yani bu nedir?
Bunun Rahmani bir tarafı var mı?
Kristal ve indigo çocukların rehberleri şöyle diyorlar;
-Bu insanların amaçları; Eski medeniyetleri, örfleri, kanunları, eğitim sistemini yıkıp kendi sistemlerini kurmaktır.
Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi?
-Eğitim sistemini düzelttikten sonra, adalete yön vereceğim!
Pardon, “yön vereceğiz..” diye büyük büyük iddialarını savurdu.
Biyolog Dr. Aidin Salih bu konu hakkında;
“Ben onların Deccal’in askeri olacağını düşünüyorum. Zaten onlar da bunu saklamıyor ki.. ‘Bizler hükümetin başına geçeceğiz, bütün kuvvetleri ele alacağız’ diyorlar!” demiştir.
Peki dahası?
Yine bu çocukların rehberleri şöyle derler;
-Kristal ve indigo çocuklar şifacıdır. Dokundukları yeri iyileştirebilirler.
Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi?
-Ben bugün çözülmeyen hastalıklara çare bulacağım. Down sendromu, otizm, şizofreni hastalıklarını iyileştireceğim!
Biyolog Dr Aidin Salih, bu konu hakkında;
-Onlar, şifacı olup sizi iyileştireceklerini söyleyecekler. Bütün hastalıkları tedavi edeceklerini söyleyecekler. Onların gözlerine baktığınızda hemen anlarsınız! Sizi göz temasları ile etki altına alabilirler.
Yine onların rehberleri;
-Onlar yıldızların çocuklarıdır. 5 boyutlu bir dünyadan geliyorlar. İnsanların ve bebeklerin bedenlerine yerleşiyorlar. Onlar bu kötü düzene karşı savaş açacaklar!..
“İndigo” olanlar, savaşarak tüm kötülükleri temizleyecekler dünyadan ve onlar güvenli bir dünya bırakacaklar..” diyorlar..
Şimdi bu durum bize ütopik gelebilir.
Ben de size derim ki hiç ‘rukye' videosu izlediniz mi?
Metafizik varlıkların, insan bedenini kullandıkları ve hatta onları yönlendirip kendilerinin onların ağzından konuştuğu artık kimseye kapalı bir mesele değildir..
Durum bu kardeşler.
“Onlar insanların bedenlerini kullanıyorlar. Bu çocuklardan uzak durun. Siz onlara hiç bir şey yaptıramazsınız, ama onlar size herşey yaptırırlar. Onlar hakkında konuşmak çok tehlikelidir. Allah sizi büyük bir toplantıda onların hakkında konuşmaktan korusun. Çünkü onlar her yerdeler ve size saldırırlar. İstanbul'da çok belirtileri var.”
(Aidin Salih - 2 Mart 2013)
Aradan geçen 7 sene sonrasında İslam hekimesi Aidin Salih’in, ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük
Ancak Mü’min ferasetiyle bakanlar, hemen anlarlar ve çok rahatsızlık duyarlar bu insanlardan..
Fiziki yapıları, gözleri ve bakışları asla normal değildir.
Özellikle bahsettigi konulara bir dikkat edin.
“İnsanlığın kurtuluşu… Adalet sağlamak… Ahlak…” gibi konuları anlatarak bize “New Age” tarikatların söylemlerini bariz olarak söylüyor..
Ancak her şeye bilmeden atlayan ve sonra “aaa pardon” demeye alışmış ülkem için bu insanlar, maalesef ki baştacı yapılacak..
Ülkemizde ve dünyada durumu anlatabilen sayılı insanlar var..
Ancak feraset sahibi, Müslüman basiretiyle bakanlar anlayabilir.. Kalpleri rahatsız olur..
Rabbim bizi ve neslimizi korusun..
Umarım “Sade hayat imandandır” buyurarak bizleri sade olmaya sevk eden Peygamberimizi bir nebze anlarız..
Avuçlarınıza bol bol okuyup yavrularınızı mesh edin, Sünnetullah’a yapışın, farzları terk etmeyin, bol bol zikir ve dua edin; bizleri muhafaza edecek başka birsey yoktur!..
Dualaşalım..
.
Yağmur İbiç Mirzayeva, dikGAZETE.com
Çocuk çocuktur, her yerde masumdur. Bu yazıda anlatılanlar, sistemin bize yaptıklarıdır. “Çocuk ve bebek” demeden bizleri ifsad ettikleridir. Asla hedefte kimse yok, hele ‘Atakan” hiç yok; aksine onu bu hale getiren sistem var.