Mikropların da iyilerinin ve kötülerinin olduğu; kötü olarak lanse edilen bir mikrop için tüm mikroplara savaş açmamamız gerektiğini…
Evde kalmanın, güneş ile bağımızı koparmanın; her ne kadar “güneş girmeyen eve doktor girer” deseler de atalar; bizi daha çok hasta ettiğini…
Virüslerden solunum yolunu maske ile korumanın; bahçeyi sineklerden çit çekerek korumak kadar güvenilir olduğunu…
Bir virüs pandemi haline geldiyse ev ev ya da şehir şehir karantina uygulamanın bir faydasının olmayacağını…
Kimyasallarla yapılan temizliklerin, kimyasal kirlilikten başka bir işe yaramadığını…
Eş, dost, akraba, eğitim, tokalaşma, kucaklaşma ve muhabbetin ne kadar değerli olduğunu…
Sosyal medyanın ne kadar vefasız ve zaman öldürücü olduğunu…
Hayatımızın her anına müdahale etmeleri için çipe ya da aşıya gerek olmadığını, bunu mobil telefonlar, her eve giren internet ve medya yoluyla zaten an be an gerçekleştirdiklerini…
Medyanın aslında bilgilendirme ve bilinçlendirme aracı olmadığını; “Çin’de yürürken düşen adam videoları” ile başlayan korku propoganda zinciri ile aslında toplumları zihinsel olarak biçimlendirmek ve yönetmek için yegâne araç olduğu…
Turizmin; birçok değerden, ilkeden, sektörden daha önemli olduğunu (!)…
Lokantada yemek yiyene, virüsün bile dokunmayacağını ama masadan kalkarken dikkatli olunması gerektiğini (!)…
İşlerine gitmesi ve rızkını temin etmek için tıklım tıklım otobüsleri dolduran insanların önemsiz olduğunu, onları aşağılayan zenginlerin hayattan ne kadar kopuk olduklarını…
Tek ya da az sayıda çocuk sahibi olmanın zorluklarını…
Spor yaparken ya da tek başına araç kullanırken neden maske takılması gerektiğini çözemeyen vatandaş ile polislerin çaresizliğini…
Modern tıbbın “olmazsa olmaz” dediği tedavi yöntemlerinin bir çırpıda değişiverebileceğini ve kimsenin de yanan canlar için “pardon” demeyeceğini…
Aşıların ve ilaçların yeterince denenmeden ve etki profili ortaya konmadan tarih boyunca nasıl insanlarda deney olarak kullanılabilmiş olabileceğini…
Sağlam kalelerde bile olsak ölüm yazıldığında asla kaçamayacağımızı...
ÖĞRETTİ.
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com
-Sizin de varsa ekleyecekleriniz yorumlara yazabilirsiniz.-