Kıtlık bilinci, kendimizin, sahip olduklarımızın farkında olmama hali yani şükürsüzlük durumudur.
Kıtlık bilinci, doğuştan itibaren ‘DNA'larımızda var olan kodlardan bir tanesidir.
Atalarımızdan aktarılan, gelişim dönemimizde bizlere fark ettirilen, her şeyin sonlu ve sınırlı olduğu inancıdır.
Sadece yiyecek, yağmur ve para ile sınırlandırılmamalıdır.
Enerjimizi, zamanımızı, sağlığımızı, imkanlarımızı, gücümüzü, yeteneklerimizi doğru yerde ve doğru zamanda kullanamamak da kıtlık bilincine dahildir.
Biriktirerek, saklayarak kullanım hakkından vazgeçmiş olduğumuz her şey kıtlık bilincine sahip olmamızdan kaynaklıdır.
Kıtlık bilinci, bir alışkanlıktır ve negatif bir duygudur.
“Kaybetme korkusu” ve “bırakamama” ile şekillenen bu bilincin en alttaki duygusu ise Yaratıcıya karşı "güvensizlik”tir.
Seçimlerimizi bilinçaltı ile yaparız…
Bilinçaltının önceliği bizi hayatta tutmak ve güvende hissetmemizdir.
Bilinçaltımız bildiğimiz, tanıdığımız, alıştığımız ortamı ve kişileri “güvenli” olarak kodlar.
Bilmediği ve tanımadığı her şeyi “güvensiz” olarak tanımladığı için yeniye adım atmakta zorlanırız.
Bizi tehlikeye atmamak için konfor alanını terk etmek istemez.
Hayat tecrübelerimizin kalitesi, zihnimizin kalitesinden geçer.
Çekim yasası gereği neye inanırsak onu hayatımıza çekeriz.
İnsan, kendinde olmayanı ya da az olanı talep eder ve diler.
Kendimizi nasıl görürsek hayatta var olan her şeyi de öyle görürüz.
En temel Budist öğretileri, insanlığın tüm ızdırabının kendini olduğu gibi görememesinden kaynaklandığını anlatır.
Kıtlık bilinci, yokluk ve fakirlik bilincidir.
“Kıtlığa”, “yokluğa” şartlanmış zihin, kıtlığın ve yokluğun farklı versiyonlarıyla hayatını sürdürür.
“Yok” dedikçe, yoklukları ve yoksunlukları hayatımıza davet ederiz.
Odak hep “yok” olan şeydedir ve hayatı, yoklukla algılar kıtlık alanına kendini hapseder.
Pahalı, “değerli” demektir; “Pahalıymış” deyip almadığımız her şey kendimize layık göremediğimiz içindir; maddiyatla ilgili değildir.
Varlık içinde olmasına rağmen kıymet ve değer bilmemekle bu varlık hallerini de kıtlığa çevirmek mümkün olabilir.
Çeşitliliğin azalması da bır kıtlıktır.
Günümüzde sentetik ürünlerin artması, bolluk gibi görünse de doğal ürünlerin kıtlığı da yadsınamaz.
Kendi yetersizliğine, başarısızlığına inanan kişi ne kadar çok başarılı olsa da fark edemez; kendini yetersiz ve başarısız hissetmeye devam eder.
Kıtlık bilincinin güçlü olduğu alanlarda rekabet, kıskançlık, cimrilik, öfke, mücadele, gerginlik vardır.
Kıtlık alışkanlığına sahip olanların hayatları, memnuniyetsizlikle geçer ama değiştirip, dönüştürmek için hiçbir adım atamazlar.
Yoksulluk, fakir olmakla değil, fakir hissetmekle alakalıdır.
Bizler ‘DNA'larımızda var olan bu negatif kodları fark edip değiştirip, dönüştürdüğümüzde kendi gerçekliğimizi yaratmış kaliteli ve anlamlı bir hayatın içerisine gözlerimizi açmış olacağız.
Şifalanma, fark etmek ile başlar.
“İnsanoğlu ‘bana yeter’ demeyi bildiğinde herzaman yeteri kadarına sahip olacaktır” demiş Lao TZU…
Allah'ın hazineleri sonsuzdur.
Evrende doğal akışın içinde hiçbir canlı kıtlık yaşamaz.
Doymayan ruhumuz mu yoksa gözümüz mü bilmem ama bunun psikolojik bozukluk olduğu aşikar…
Kıtlık bilincinde olduğumuzun işaretleri
1- Bitmesinden korkup paylaşamamak, saklamak.
2- Ertelemek.
3- Pazarlık etmek.
4- Bedavaya getirme çabası.
5- Sürekli bir şeylere yetişme isteği ile hareket etmek.
6- İhtiyaç fazlası, gereksiz eşyalara sahip olmak.
7- Her şeye “evet” demek.
8- Geçmişte takılı kalmak ve yeniye adım atamamak, kurban psikolojisi
9- Başarısız olduğunda mutsuz hissetmek.
10- Sürekli ucuz olana yönelmek.
11- “Pahalı” diye almaktan vazgeçme, aldığında huzursuz hissetmek.
12- Sürekli şikayet halinde olmak.
13- Alma-verme dengesini kuramamak.
14- Parayı araç olmaktan çıkartıp amaç yapmak.
15- “Kötü gün parası”, “kefen parası” biriktirmek.
16- Yoğurt kaplarını saksı ve saklama kabı olarak kullanmak.
17- “Daha ve çok” kelimelerini aşırı şekilde kullanmak.
19- Yetememe duygusu.
20- Biriktirmek, stokçuluk.
.
Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com