Vaktin birinde dervişin biri, berbere gider..
Berberden saçını kazımasını, sakal ve bıyığını kısaltmasını ister..
Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar..
Derviş de bir yandan aynada kendini izlemektedir..
Başının bir kısmı tamamen kazınmıştır..
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı dükkândan içeri hışımla girer..
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atar ve alaycı bir şekilde; “kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım” diye bağırır..
Derviş öylece durur..
Dervişlik böyle bir şey işte!..
Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak, gerek..
Ses çıkarmaz, biraz çaresiz, biraz da mütevekkil bir biçimde usulca kalkar yerinden ve başka bir sandalyeye oturur..
Berber ise mütevazı ve çekingen müşterisine karşı mahçup olmakla beraber, o da kabadayının pervâsızlığından korkmuştur..
Ve o da bu duruma ses çıkaramaz..
Kabadayı, dervişin kalktığı sandalyeye oturur, berber de tıraşa başlar..
Fakat küstah kabadayı, tıraş esnasında da boş durmaz; sürekli olarak dervişe lâf atar, "kabak aşağı, kabak yukarı" diyerek onu aşağılar ve alay eder..
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar..
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, dizginlerinden boşanmış bir at arabası, yokuştan aşağı hızla kabadayının üzerine doğru gelir..
Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır..
Ardından, iki atın ortasına yerleştirilmiş uzun sivri demir, kabadayının karnına batıverir..
Kabadayı oracıkta yığılır kalır ve ölür..
Herkes, bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir..
Bu manzara karşısında, irfan sahibi olan berber de şok olmuştur..
Dervişe bakar ve dervişin bedduâ ettiğini düşünerek gayr-i ihtiyârî sorar;
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?..
Derviş, mahzun ve düşünceli bir cevap verir;
"Vallâhi gücenmedim ona.. Hatta hakkımı da helâl etmiştim.. Gel gör ki, kabağın da bir de Sâhibi var.. O gücenmiş olmalı"..
Evet kıymetli dostlarım..
Elbette tüm mükevvenâtın Hâlıkı olan Allah(CC) kabak diye hakir görülen o dervişin de Sâhibidir..
Usta şâir Cengiz Numanoğlu ne de güzel söylemiş;
"Senin Sâhibin var, yokluğa kanma..
Sana senden yakın, uzakta sanma..
O'na tüm kâniat dar gelir amma..
Bir gönüle girer farkında mısın?.."
Ve son sözlerimiz de şöyle olsun;
O öyle Allah ki, kişinin kişiye yaptığı, ya da kişilerin kişilere yaptıkları, eziyetleri, zulümleri, imhâl eder, ihmâl etmez..
O'nun adâleti asla şaşmaz..
Vesselâm..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com