?>

‘Kelainai ve Apameia Kibotos’un Tarihi’ adlı doktora tezi hakkında on yıl gecikmiş bir eleştiri

Ramazan Topraklı

3 yıl önce

“Kelainai ve Apameia Kibotos’un Tarihi”

Adlı doktora tezi hakkında on yıl gecikmiş bir eleştiri  

-R.1. Kemer Boğazı, Yenice Sivrisi (her yanı dik bayır Kelene Hisarı) Kasım 2021 V. Yoylu

Özet:

Bir “tarihî coğrafya” çalışması olan makalenin amacı, M. Ertan Yıldız’a ait “Kelainai ve Apameia Kibotos’un Tarihi” adlı doktora tezinin yanlışlığını ortaya koymaktır. Makalede yöntem olarak arazi çalışmaları, coğrafyadaki değişim, yer adları ve tarihi metinlerden yararlanılacaktır.

Bugün için güney-kuzey uzunluğu 50 bm olan Eğirdir Gölü, yaklaşık 500 sene önce Eğirdir ve Hoyran olmak üzere iki ayrı göldü ve iki göl arasında suları kuzeyden güneye (Hoyran’dan Eğirdir’e) doğru akan 14-15 bm uzunluğunda büyük ve derin bir ırmak vardı. Bu ırmağın Menderes, Halis, el-Battal, Bathys Rhyax, Euros, Sangarios ve sair birçok adı vardı. Sardes, Denizli, Dinar üzeri gelen Anayol (Kıral Yolu), Kemer Boğazı’nda bu ırmağı Yenice Köyü Köprüsü’nden geçerek Beyşehir, Karaman, Pozantı yoluyla Tarsus ve İran’ın Susa şehrine giderdi.

Boğazın diğer adı Firigos Boğazı olup, ırmakta gemi çalışıyordu. Bu bulgulara birçok yer adı, Marsyas Nehrine adını veren Marsiya (Maziye) köyü ile Orgas Nehrine adını veren Örkenez (Organas) köyünü zikredebiliriz. Bölgedeki birçok sıcak kaynak bugün yok olmakla beraber bir yer adı olarak isimleri hâlâ yaşamaktadır.

Sonuç olarak Kelene adlı Firik kenti, Dinar’da değil, Kemer Boğazı ile Yenice Sivrisi arasında ve Marsyas boyunca uzanıyordu; Apameya ise Kemer Boğazı’nın 6-7 bm güneyinde ve Barla-Eye Burnu önündeydi. Her yanı dik bayır olan Kelene Hisarı, Yenice Sivrisi ve üzerindeki kaleydi.

Anahtar Kelimeler: Kelainai, Apameia Kibotos, Eğirdir Gölü’ndeki Coğrafî Değişim, Kemer Boğazı, Anayol

Giriş:

Her yeni bulgu ve belge tarih bilgimizi değiştirebilir. Yenice Köyü Köprüsü, Yenice Derbendi, Maziye-Marsia ve Orgas-Örkenez, 1501 yılı Afşar kz., Maziye k. Firigos Boğazı’nda gemi hâsılından 500 akçe, Eğirdir ile Hoyran göllerinin ayrı oluşu; aralarındaki ırmak, 1614 yılında Maziye köyünü denizin basması; daha birçok yeni bulgu, belge ve bilgi, tarih ve coğrafya bilgimizi değiştirecektir. (Cebeci-Topraklı, 2018: 18-19, 196).

İnsan başını kaldırıp etrafına bir baksa, bugünkü Eğirdir Gölü’nün, Eğirdir ve Hoyran diye iki parça oluşunu, Rhocran-Hoyran benzerliğini, Maryas’a adını veren Marsia’nın Maziye olarak Gelendost-Yenice köyünde hâlâ yaşadığını, her yanı dik bayır Kelene Hisarı’nın Yenice Sivrisi olduğunu; Marsyas nehrinin, Sivri’nin eteğinden kaynadığını görecekti. Arkeolog, galiba meslek icabı, bütün nazarını yeraltına teksif ediyor. Hâlbuki ona yardım edecek bir tarihçi gerekir (Remsi, 1960: 435, 461; Arrianos, 1945: 66; Ksenofon, 2011: 31-33).

Açık. Kelainai adı Kelene, Apameia Apameya, bin metre bm, Marsia Marsiya, Marsias Marsiyas, Ramsay Remsi yazılacaktır.

-Har.4. Roma’nın Asya Eyâleti

Eğirdir ve Hoyran Göllerinin ayrı olduğuna dair söylence, bulgu, belge ve tarihi metinler:

1. Gölün, kuzey kısmına Hoyran, güneyine Eğirdir Gölü denilmesi, iki ayrı göle işaret etmektedir (bk. Har.1).

2. Gelendost Yenice köyü, Kemer Damları sakinlerinden 1317’li Urlu Osman (Bayır), Kemer Boğazı’nda bir çay varmış ve Hoyran Gölü’nden Eğirdir’e doğru akar dermiş. Bu çay, daha birçok adı kaydedilen Menderes idi.

3. Barla halkı, hâlâ göl altında kalan bir Aynalı Çarşıdan bahseder. Bu yerin bir minaresi vardır ve kayıkçılar, Aynalı Çarşı mevkiinde kayığın minareye değmemesine dikkat ederlermiş. Bir gün 1870’lerli Pipi Mustafa’sı kayıkla giderken, “Abdullah! Aynalı Çarşı, minareye dikkat et!” demiş (1924’lü Hüseyin Erdoğan anlattı), Bu köyün adı, 1530 tarihli tahrir defterinde Melen-gömü olarak yanlış okunmuştu.

Prof. Mehmet Akkuş, bu siyakat hattını Limen-gömü okudu ki, bunun aslı Limenopolis idi. Gölün yükselmesiyle Eski köy yerine taşınmış ve adı: İlime, İlama olmuştu. Şimdiki adı Bağören olan köy, tarihte Luma kaydedilmiş (Honiyates, 1995: 133).

Remsi, göldeki coğrafî değişimi bilmediği için Limenia köyünü, “ihtimal ki, Limnai ile alâkalı bir köy, ihtimal ki, gölün kuzey-batısındaki adanın üzerinde idi” der (Remsi, 1960: 461). Hâlbuki ada, gölün, kuzey-doğusundadır ve Limen-gömü gerçekten Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey-batı sahilindedir. Bir adı da Ainos olan ismi, halk, Aina ve Ainalı yapmıştır.  Eğirdir Gölü’nün sonradan yükseldiğine dair birçok rivayet var, ama şimdi buna girmeyelim.

4. 2021’de göl seviyesinin 914,98’e düşmesiyle Maziye (Marsia) ile Gelendost-Kiremitli Burun mevkii önünde bulunan Efes’in kalıntıları ortaya çıktı ve Efes’in bulunduğu yer, sit alanı ilan edildi (bk. R.2, R.3, R.4).

5. Bugünkü Eğirdir Gölü, 906 rakımlı Eğirdir ve 907 rakımlı Hoyran olmak üzere iki ayrı çanaktan oluşur. Boğazın rakımı 913 olup, seviyenin 914,98 olmasıyla neredeyse göl, ikiye ayrıldı (R.1; Topraklı, 2011: 29).

-Har.2. Pîrî Reis Haritası: Eski Eğirdir Gölü ve Menderes

.

-R.7. Madalyon (12.Asır Coğrafya)

.

-R.5. Apameya Madalyonu (Gemi vs)

6. Boğaz’daki Yenice Köyü Köprüsü, iki göl arasındaki ırmak ve ona dökülen Marsyas, 1530 ve 1570 tarihli defterlerde de kaydedilmiştir (438 Nu. MVAD I, 1993 baskı, s.68, 314; Cebeci-Topraklı, 2018: 23, 47, 91).

7. Afşarlı Mehmet Kara (1947-2021), bu köprünün, Kemer Boğazı ve göl içinde kaldığını söylemişti ki, köprü demek, yol demekti ve bilâhare bu yolun, Anayol (Tarikü’l-Cadde ve Kıral Yolu / via regia) olduğunu gördüm.

8. Parlais, yolu izi olmayan, göl ile dağ arasına sıkışmış Barla olamaz (Remsi, 1960: 435). Bu tenkit üzerine Kiepert, Parlais’i Beyşehir Gölü’nün güneyine taşıdı. Lui Robert, 1948’de Parlais adlı koloninin Barla olduğunu ispat etti. Bunun anlamı, Kemer Boğazı ile Eski Eğirdir Gölü arası kara parçasıdır ve Barla’nın yolu var demektir.

9. Arundel, Eğirdir Gölü’nün bir yumurta gibi oval ve 4x5 ligue, Kâtip Çelebi ise 3,5x4 fersah olduğunu söyler. Gölün, Eğirdir tarafının uzunluğu 33 bm olduğuna göre, Boğaz ile Eski Eğirdir Gölü arasında yaklaşık 11-12 bm bir kara parçası var demektir. Yani Barla ile Gelendost arasında göl yoktur (Topraklı, 2011: 28-35).

10. Mehmet Çelebi’nin,Barla önünde şol yazı, anda yatur Mihter Gâzî” ifadesinden Barla önünün göl değil, ova (yazı) olduğu anlaşılıyor (Hızırnâme, 2008: 218). Mihter Gâzî, kanaatimce 1177’de şehit düşen Atabek’tir.

11. Pîrî Reis (1470?-1553) haritası, gölün eski hâline ve göle dökülen Menderes’e işaret eder (bk. Har.2).

12. Burdur’daki Bilgitoyu’nda Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sınırının, Barla ile Gelendost-Hacılar köyü arasında bir yay gibi olduğu gösterilmiştir (bk. Aksu, H.H.-Yiğit F.F. (2019): “Batimetre Verileriyle Eğirdir Gölü Eski Sınırının Yorumlanması” Techno-Science, 2. Böl. Burdur, s.750-754.). Bu hâl, uydu fotoğraflarında da görülmektedir.

13. Miryokefalon Savaşı, bu 12 maddeyi tasdik eder. İmparator Manuel’e göre savaş, Türk topraklarına girer girmez ve hududun Türk tarafında; üçüncü Haçlı seferi kaynaklarına göre ise Uluborlu’dan sonra ve Uluborlu’ya iki günlük mesafede vukû bulmuştu.

Kemer Boğazı’ndaki köprü ile Uluborlu arası 36 bm idi. Eğirdir Gölü’ndeki coğrafî değişimi bilmeyen Remsi ve Turan gibi birçok tarihçi, buna istinaden, Uluborlu’nun 50 bm şarkındaki Hoyran ovasına işaret etmişlerdi.

Buna göre savaşın müsebbibi Suble kalesi hududun batısında idi. Bu gerçeği fark eden ünlü tarihçimiz, Suble kalesi Uluborlu’nun şarkında der (Turan, 1998: 214). Kinnamos ise, Suble’nin (Soublaion) Lampe’de ve Menderesin kaynaklarında bulunduğunu söyler (bk. Har.5). Onun kaydı aynen şöyledir:

“Après que Dorylée eur été entierement rebâtie, ce Prence y laissa une garnison, se transporta à Rhyndace & de-là à Sublée, à l’embouchure du Méandre qu’il repassa, & reprit ensuite le chemin de sa capitale” (Deguigni, 1756: 46 Cinnami). Manuel, Eskişehir’i inşa edip, bir birlik yerleştirdi, oradan Rindakos’a gitti, oradan da Suble’ye, Menderes’in döküldüğü yere geçti ve oradan Menderes’i tekrar geçerek yeniden başkentin yolunu tuttu.

Almanca tercümeyi kullanan Demirkent ise, Eskişehir’i inşa eden imparator, Rindakos’a gitti. Oradan birkaç adamla ovalardan geçip, Lampe’ye doğru ilerledi ve Menderes nehrinin doğduğu yere yakın bir yerde bulunan ve zamanla çökmüş bir kaleyi (Sublaion) tekrar inşa etti der (Kinnamos, 2001: 213). Demirkent, Menderes nehrinin doğduğu yerin yakınındaki Sublaion derken, Deguigni’nin Türkçe çevirisi, “Manuel, Lampe’ye doğru yürüdü ve Menderes’in ağzındaki Suble’yi tahkim etti” der (Deguigni, 1976: 1124). Bu farklı tercümeyi görünce kitabın aslına baktım: Suble, “Kinnamos'un Grekçe metninde Menderes'in ağzı (έκβολάς), Lâtince metninde ise kaynaklar (fontes) şeklindedir” (Cinnami, 1836: 298). Kinnamos, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa Menderes’i, Büyük Menderes’ten ayırmak için böyle yazmış ve “bize bir şifre bırakmış” olmalıydı diye düşündüm.

Bu kayıt, ağzı ile kaynağı arasında yaklaşık 400 bm olan Büyük Menderes’e katiyen uymaz, ama Kemer Boğazı’nın batısındaki Suble’den sabah yola çıkan Manuel, aynı günün akşamına kadar Eğirdir Gölü’nün altında kalan Menderes’in ağzına gidip gelebilir. Çünkü Menderes’in ağzı ile Suble arası, azami 17 bm kadardır.

Büyük ve Küçük Menderes’ten gayri bir Menderes daha vardı ki, bunu kimse bilmiyordu ve tarihî metinleri yorumlarken umumiyetle Büyük Menderes’i esas alıyor, sonuçta da birçok uyumsuzluk ortaya çıkıyordu.

Osman Turan’ın eserinde Menderes geçidi, Menderes havalisi, Menderes nehri, Menderes havzası ve Menderes vâdisi gibi 30 kadar yerde zikredilen Menderes, iki göl arasındaki Menderes idi (Turan, 1998: 743).

Bütün keşiş alaylarının yerleşmeleri için ikinci Filistin olan Menderes havalisi de burasıydı (Vittek, 1999: 25).

Kelene, Apameya, Marsiyas ve Osgas’la ilgili olan Menderes dahi, iki göl arasındaki ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa, fakat suyu bol ve derin Menderes idi (bk. Anna Komnena, 1996: 225, Ozolimne: Oğuz Gölü).

-Har.6. Sinnada, Eumeneia, Apamea Kiboton, Apameya (Pötinger), Menderes, Marsiyas, Orgas

Doktora tezinde bilerek yapılan hatalar ve bazı yanılgılar:

1. Büyük Menderes’in kaynakları, sadece Dinar’da değil, Sandıklı’dan gelenleri de hesaba katmak gerekir.  Sandıklı tarafından gelen Menderes’in kaynakları Kufi Boğazı’nda bir yarıktan batar, Işıklı Gölü’nde tekrar çıkar (Gönçer, 1971: 19). Hâl böyleyken neden sadece Dinar? Ayrıca Norgas ve Marsiyas iddia edilen sular, çok küçük sular olup, hiçbir zaman tarihî kaynaklarda zikredilen Menderes, Orgas ve Marsiyas’a benzemezler.

2. Dinar’daki sularda gemi çalışması söz konusu bile değilken, Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile iki göl arasındaki Menderes üzerinde gemiler çalışmaktadır. Hatta Uluborlu Papa çayında (İstros: Tuna) bile gemi çalışıyor. Malûm, Apameya ve Parlais (Barla) sikkeleri üzerinde gemi işaretleri vardır (R.5; bk. Yıldız, doktora tezi, s.75 vd.).

Aleksandır, gözünü deniz kıyısına çevirdi; gemilerine binerek oraya ırmak üzerinden geçmeyi denedi. Ama İlhan onun niyetini sezdi ve ondan önce, gölün girişini, keza ırmak üzerindeki köprüyü tuttu (Anna, 1996: 207-208). Irmak, iki göl arasındaki Menderes, deniz, Eski Eğirdir Gölü, göl, Hoyran Gölü, köprü ise malûm köprüdür.

“Bizim şimdi Ozolimne dediğimiz gölün, hatırı sayılır çevre uzunluğu ve genişlik boyutu vardır. Irmakların en uzunları, en bol su getirenleri oraya boşalır; yüzeyinde çok sayıda büyük taşıma gemileri gider gelir, bu da gölün ne kadar derin olduğunu gösterir” (Anna, 1996: 225). Bu göl Eski Eğirdir Gölü’dür. En uzun ırmak Yalvaç veya Orgas (Örkenez) çayıdır. En bol su getiren ise iki göl arasındaki Menderes ve ona dökülen Marsiyas’tır. Şu anda Marsiyas üzerinde DSİ Pompası olup, Akdağ, Köke, Çaltı, Hüyüklü ve Eğirler ovalarını sulamaktadır.

Menderes aslında hiçbir yerinde kolaylıkla geçilmez. Kıral (Fransa kıralı VII. Lui), ordusunu nehrin kenarına götürdüğünde etrafta hiçbir gemi (kayık) görülmediği gibi vd. (Honiyates, 1995: 45, 13-14 Ocak 1148).

Afşar kz., Maziye k. Firigos Boğazı’nda gemi hâsılından 500 akçe (Cebeci-Topraklı, 2018: 196, yıl 1501).

İki göl arasındaki ırmakta (Menderes) gemi çalıştığına dair çok misal var, ama bu kadarlık yeter sanırım.

3. Yıldız, doktora tezinde kaynak metinleri bilerek çarpıtır. O, “Strabon’un aktardığına göre Maiandros, ilk önce Orgas Nehri’yle birleşiyordu” der (s.15). Hâlbuki kaynak metin, “Irmak (Marsiyas), kentin ortasından akar ve kaynakları kentin içindedir, aşağıya doğru kentin civarında dolaştıktan sonra, şiddetli ve aceleci bir akımla Menderes’e karışır. Menderes, Orgas adında bir ırmakla daha birleştikten sonra” diye devam eder (Strabon, 2009: 83). Burada yer belirleyen ifade, “Menderes’e önce Marsiyas, daha sonra da Orgas karışır” ifadesidir ve bu metin, katiyetle Dinar’a uymamaktadır. Kanaatimce Yıldız, işine gelmediği için bu hususu çarpıtmıştır.

4. Aulokrene Gölü’nün doğusundaki on millik vâdiye, Aulokrene adı verilmiştir (Arundel, 1928: 113-114). Bu kaynak, Bunarbaşı’na uymadığı için görmezden gelinmiştir. Bunarbaşı Gölü’nün şarkı ova değil, dağdır. Ova, gölün kuzeyinde ve adı Dombayova’dır. Hâlbuki Hoyran Gölü’nün şarkı, 10 mil uzunluğundaki Hoyran ovasıdır.

5. Yıldız, kaynak hilâfına Kirus’un, kalabalık, zengin ve büyük bir kent olan Dana’ya vardığını söyler (s.161). Hâlbuki kaynak metin, “Kirus, Dana’ya doğru 25 fersah ilerledi” der (Ksenofon, 2011: 39). Kirus, Konya’dan sonra Karaman’a doğru yürür, Apa yanında Çarşamba çayını (Halis) geçip, Kapadokya’ya girer; Firikya bölgesinden çıktığı için askerine yağma izni verir. Kirus, Konya’ya 30 fersah uzaklıktaki Karaman civarına gelir ve burada Kilikya kıraliçesini Mut üzerinden gönderir (bk. Har.3; 1190’da Firederik de Konya-Karaman-Mut yolunu kullanır). Kirus, Dana’ya doğru 120 bm kadar ilerler ve Konya-Ereğli ile Ulukışla arasındaki Çakmak civarında konaklar. MÖ 585’de güneş tutulması üzerine son verilen Med-Lidya savaşının yapıldığı yer, MÖ 547’de Karun ile Büyük Kirus’un savaştığı Pteria ve MÖ 480’lerde Serhas’ın ordularının toplandığı Kıritella buralardır. Çünkü burası, hem Kıral Yolu üzeri, hem de tutulmanın görülebildiği son yerdir (NASA, tutulma 38. Enlem üstünden görülmez der). Serhas, toplanan kara ordusuyla birlikte Sardes üzerine yürümeye başlamıştı. Ordu, Halis’i (Çarşamba çayı) geçmiş, Firikya içinde yürünerek Kelene’ye (Kemer Boğazı) gelmişti (Herodotos I, 74; I, 76-77, VII, 26). MÖ 547 yılı, Pteria üzerine yürüyen Karun’un geçtiği Halis de, iki göl arasındaki Menderes idi (Herodotos I, 75).

6. Yıldız, Serhas (Kserkses), Oğul Kirus, İskender ve Manlius Vulso’yu hatalı yürütür (s. 161-163). Gerçi bu konuda açık bilgi sahibi bir tarihçi yoktur ve herkes birbirlerinin yanlış ezberlerini tekrar etmektedir. Göller Bölgesi coğrafyasında bir değişim vuku bulduğunu yaklaşık 15 yıldır ifade etmemize rağmen, bir tarihçinin bizi eleştirdiğini görmedik.

Hâlbuki “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar”. Galiba bizimkiler, bizim görüşümüzü Batıların kabul etmesini bekliyorlar. Şunu da belirtmek isterim: Aradan 2000-2500 yıl geçmiş, bazı kaynaklar değişmiş, bazı kaynaklarda takdim-tehirler var. Bunları doğru olarak coğrafyayla yüzleştirmeden ve akıl süzgecinden geçirmeden kullanmak yanlıştır. Mesela MÖ 585’deki savaşın yerini tespitte NASA verileri, bizi tasdik etmektedir.

6.1. Serhas, Karaman’dan itibaren Kıral Yolu’nu takiple Çarşamba çayını (Halis) geçer ve Firikya hududuna girer. Devamla Beyşehir, Kemer Boğazı (Kelene), Dinar, Honaz, Alaşehir ve Sart yoluyla yürür (bk. Har. 3).

6.2. Kirus yürüyüşünde, Dinar, Peltai, Kremon Agora, Kastropedion arası ve Dana yanlıştır. Ksenofon’un verdiği Honaz-Kelene arasındaki mesafe 20 f değil, 30 f, Kremonagora-Kastropedion arası ise 30 f değil, 20 f olmalıdır (bk.Har.3). Kirus’un kurban kestiği yer, Afyon (Akraenos) ile Uluborlu (Amorion) arasındaki Peltai’nin (Şuhut-Anayurt), Firikya Altaria’da  (Sunaklar)  olmasının eskiye dayanan bir hatırası olmalıdır (Remsi, 1960: 164, bk. Firikya Sunaklar veya Firikya Altaria ilgili açıklama ve bk. Har.4 Asya Eyâleti).

6.3. İskender ile Manlius Vulso’nun Ağlasun-Gordiyon arasındaki yürüyüşü aynı olmalıdır (bk. Har.3). İskender’in Ağlasun-Gordion arasındaki yürüyüşünde fazla bir bilgi yoktur. Sadece Burdur Gölü, Kelene ve “her yanı dik bayır Kelene hisarı” öne çıkar (R.1; Arrianos, 1945: 66). Ama Manlius Vulso’nun seferinde birçok yer adı var. Ancak bunda da isimlerin yerlerinde takdim-tehirler vardır. İskender, Uluborlu’da (Amorion) Virjin mabedinde kurban kesmiştir (Demirdal, 1968: 29). Bu iki bilgi, İskender’in Kıral Yolunu takip ettiğini gösterir.

Manlius, Ağlasun’dan sonra Burdur Gölü’nün solundan (batı ucu) Dinar’a (Dinias), oradan da Khelidonia, Uluborlu önü, Uluğbey (Lagoen) ve Kemer Boğazı’nın batısındaki Menderes’in kaynaklarına (Rocreni Fontes ve Aporidos kome) gelir. Remsi, Aporidos komeyi hatalı olarak Baladız’a (Baradız) yerleştirir. Aporidos kome geçit vermez köyü demektir ve anlamlıdır. Kemer Boğazı’nda köprü olmadığı zamanlar geçit zordur. Apameya buraya 11-12 bm kadar olup, Selefkos gelerek, Manlius’a rehberler verir ve hastaları götürür. Burada Metropol denilen yer Apameya olup, Metropolis ovası ise Gelendost-Afşar-Yenice ovasıdır. Manlius, burada birkaç köyden ve Anauboura (Şarkîkaraağaç-Enevre) solundan geçerek Fele Pınarı’na varır (Mandri Fontes), Kıreli (Abbassos), İlimen çayı (Lalandum Flumen) ve Selki’ye (Tyscon?) gelir. Burada Orondeis elçileri gelirler. Buradan kuzeye dönerek Plitendum, Alyattos, Gevele (Kaballum), Ilgın, Yunak, Sakarya, Pessinus’un doğusuyla Gordion’a varır. Bazı kaynaklar Manlius’u Sinnada’ya uğrattığı halde Şemseddin Günaltay, Sinnada’nın şarkından yürütür (bk. Topraklı, 2012: 40-42). Manlius aynı yoldan geri dönmüştür. İskender, Manlius gibi gitmiş, fakat dönüşte Ilgın, Konya, Karaman, Ulukışla ve Tarsus şeklinde Oğul Kirus’un yolunu, yani Kıral Yolu’nu takip etmiş olmalıdır.

7. Mithridates, Firikya’ya doğru yönelip, İskender’in mola verdiği yerlerde konakladı. Zira İskender’in mola verdiği yerlerde konaklamanın kendisine talih getireceğini düşünüyordu. O, Romalıların elindeki Phrygia’nın geri kalanına, Mysia’ya ve Asia’ya saldırıya geçti. (O) Magnesia, Ephesos ve Mitylene’ye vardı (Yıldız, s. 163).

Asya Eyaleti, coğrafi olarak, iki göl arasındaki ırmak ile Çarşamba çayı arasıdır. Lâkin idarî olarak Asya Eyaletine bazen Uluborlu (Ammûriye) da dâhildir, hatta eyaletin merkezidir (bk. Har.4; Topraklı, 2018: 114-136).

Mitylene, Çaka ile ilgilidir ve bu bölge kesin olarak iki göl arasındaki ırmağın şarkıdır. Efes de buradadır.

Senirkent ile Atabey arasındaki dağın adı Mysia Olimpos’tur. Magnesia denilen yer iki göl arasındaki ırmak kıyısı ve Apameya bölgesidir. Bir Suriyelinin öldürdüğü İzmir valisi Kaspax’ın yerine atanan İzmir valisi Hyaleas’ın adı, Barla “Eye” Br. (Hyelion, Heyel) mevkiinde hâlâ yaşamaktadır (Anna, 1996: 230, 234, 266, 268, 338; Honiyates, 1995: 134; Remsi, 1960: 119; Yinanç, 2013: 313).

Suriyeli olan kişi, Sigriana’lı (Signia), yani Kemer Boğazı’nın şarkından olmalıdır. “Yunanlılar, Kapadokyalılara Suriyeli der” (Herodotos, I, 72). İpsos savaşında geçen Eğirdir’in (Laodikya) doğu kapısı, “Suriye Kapısı” olarak geçmektedir (Remsi, 1960: 36). İpsos adının da Gelendost Köke köyündeki “İp Kuyusu” adında yaşadığını düşünüyorum. Yıldız, Mithridates’i Selçuk yakınındaki Magnesia ve Efes’e götürmekle yanılmıştır. Bu isimler, Kemer Boğazı civarında da vardır (bk. Har.4 Asya Eyâleti).

-Har.3. Kıral Yolu ve Oğul Kuruş’un MÖ 401 Yürüyüşü

Kelene, Apameya, Antakya Hikâyesi, ve Apameya ile Laodikya Arasındaki Göl:

Soter Antiokus (MÖ 285-265), bir tepe üzerinde Antakya’yı (Yalvaç) kurar ve buraya Menderes yakınındaki Magnetleri iskân eder. Bilâhare Kelene yakınında Apameya’yı inşa eder ve buraya da Kelene’de oturanları iskân eder (Strabon, 2009: 82-83). Biz, daha önce herkes gibi Antakya’ya, Küçük Menderes yakınındaki Magnetlerin iskân edildiğini ve bir yandan da, Yalvaç nere, Manisa nere, diye düşünürdük.

İki göl arasındaki Menderes’i fark edince taşlar yerine oturdu. Yalvaç’a iskân edilen Magnetler, Manisa civarındaki Küçük Menderes yakınından değil, iki göl arasındaki Menderes yakınından getirilmişlerdi. Çünkü bu Menderes ile Yalvaç arası 35 bm kadardı. Düşünmeye devamla, adı geçen Magnetler, bir yerleşimde yaşıyorlardı ve bu yerleşimin adı, neydi diye sorduk?

Bu yerleşimin adı Asya Eyaletindeki Myria veya Myrina idi. MS 449 yılında İstanbul’daki bir mecliste, “Ben, Elias, Asya’da Hadrianopolis piskoposu, Myria piskoposu vasıtasıyla imza ediyorum, çünkü yazı bilmem” diye atılan imza bize yol gösterdi (Remsi, 1960: 97). Hadrianopolis, Yalvaç’a 17, Myria’ya (İzmir) 30 bm uzaklıktaki Gelendost-Kötürnek köyünün yerindeydi (bk. Har.4). Olay şöyle olmuştu:

Antiyokus, Antakya’yı inşa ile Menderes kıyısında, Myria’da oturan Magnetleri iskân etmiş, boşaltmış olduğu Myria’nın yerinde de Apameya’yı inşa ile, buraya da Kelene’de oturanları iskân etmişti (Strabon, 2009: 83).

Bu yüzden Yalvaç için Menderes Antakyası: “Antiocheia on the Maeander” denilir (Topraklı, 2021: 127).

Bilâhare Apameya, eski adına (Myria) dönmüştü. Selçuklu-Bizans olaylarında adı geçen İzmir, bu İzmir’di. MS 177’deki depremde yıkılan İzmir’in inşasında Hadrianopolis doğumlu Aristides’in büyük payı vardı. Arundel, Apameya’nın Hıristiyanlık tarihiyle ilgili hiçbir kaydının olmaması acıklı bir durumdur der (Arundel, 2014: 22).

Arundel, herkes gibi Apameya ile İzmir’in aynı yer olduğu bilmiyordu. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.

Apameia, Augustus zamanından bilindiği üzere Asya Birliği’nin bir üyesidir (Yıldız, s.121). “Laodikya ile Apameya arasındaki göl, denize benzerse de, yer altından gelen pis bir koku çıkarır” (Strabon, 2009: 87) kaydına, bu göl için sayfa altında Çardak Gölü denmiş. Hâlbuki bu göl Eski Eğirdir Gölü idi ve 2012’de MTA Gn. Md., göldeki gaz çıkışının hâlâ devam ettiğini tespit etmişti (bk. R. 6).

“Ona Ozolimne denmesi, sağlığa zararlı ve tiksindirici kokular yaydığı için değildir; tersine, vaktiyle bu göle, günlük konuşma dilinde Ouzlar denen Hunlardan bir ordu gelip, onun kıyılarında konaklamıştı; o günden beri, bu göle Ouzo-Limne [=Uz Gölü] denmiş, kuşkusuz adın içinde u sesi de varmış” (Anna, 1996: 225). Uz Gölü, Eğirdir Gölü’dür. Theophanes (s.348), 664’de, 5 000 Sclavonia'lının Sarasenlere iltihak ederek Apameia civarında Seleukobolos'ta yerleştiklerini kaydeder (Remsi, 1960: 392). 5 000 Sclavonalı, Uz idi ve Eğirdir Gölü’ne yaklaşık 1,5, Apameya’ya 9 bm uzaklıktaki Gelendost-Esinyurt köyü İskeles (Skles) öreni, bu Türklerin bir hatırası olmalıydı (Cebeci-Topraklı, 2008: 208). Bu isim 1530 tahririnde Eskeles okunmuştu (438 Nu. MVAD I, s.64-310). Sklavonlar, çoğunlukla Türk idi (bk. Raşonyi, 1984: Tuna Köprüleri).

-Har.5. Manuel (1176) ve Firederik’in (1190) Yürüyüşü

Miryokefalon Savaşı’nın, Kelene’ye Tanıklığı:

“Honaz’dan imparator, Lampis üzerinden Kelene’ye yürüdü. Marsyas suyunun karıştığı Menderes’in kaynakları buradadır (…). Bundan sonra imparator, Homa ve Miryokefalon’a geldi. (…)” (Honiyates, 1995: 123). Işıltan’ın bu çevirisine göre herkes Manuel’i, Honaz, Dinar, Homa; oradan geri döndürür ve tekrar Dinar şeklinde yürütür. Hendy, Dinar’dan Homa’ya gitmekle Konya’dan uzaklaşıldığını hatırlatır. Hâlbuki Manuel, Homa, Baklan, Sundurlu, Homa, Dinar ve Uluborlu yoluyla yürüdü. Türk diline göre “yürünen veya üzerine yürünen” yer, savaşın vuku bulduğu yerdir ve savaş, Kelene’de vuku bulmuştur. 1176’da Uluborlu Roma toprağı ve hudut, iki göl arasındaki Menderes’tir. Buna göre, Uluborlu’nun garbında kalan bir Dinar, Kelene olamaz. Kelene hakkında her belgeyi tezine alan Yıldız, maalesef bu metni es geçmiş ve Kelene’nin Dinar olduğuna iman eder gibi inanmış, ama bu bir iman işi değildir. Görüldüğü gibi, Kenene’nin Dinar olduğuna dair hiçbir delil yoktur.

1143’de babasının Adana’da ölümü üzerine Manuel, Side (Eski Antalya), Selukule (Seleukeia) ve İbradı’ya (Prakana) geldi; İbradı kalesini zaptetti; izin almadan Türk topraklarından geçti ve Menderes’in kaynaklarına geldi. Tarihçi burayı şöyle tarif eder:

“Orada kayalardan ve dağ eteklerinden sanki onbinlerce ağızdan fışkırır gibi akan ölçülemez miktardaki su çevreye yayılır; önce bir gölde biriktikten sonra derin bir yatak açarak ilerler ve buradan itibaren bir nehir olur” (Kinnamos, 2001: 52). Zikredilen “derin” kelimesi, bazı tarihî metinlerde “Bathys Rhyax: Derin Irmak” geçer. Bunarbaşı’ndaki sular düdenlere girer ve Kemer Boğazı’ndaki sularla asla kıyas kabul etmez. Her kafada bir ağız olduğunu kale alırsak, “onbinlerce ağız”, Miryokefalon’a karşılık gelir (Tanas Efthimiadis).

Büyük Menderes’in kaynaklarının Bunarbaşı olduğunu söyleyen tarihçi değil, bizleriz. Tarihçiye göre Büyük Menderes’in kaynakları Dinar’dadır. O, bizim gibi düdenleri incelemez. Bunun delili III. Haçlı seferidir. Firederik, 27 Nisan sabahı Denizli’den yola çıkmış, üç gün sonra, yani 29 Nisan akşamı Menderes’in kaynakları (Dinar), 30 Nisan akşamı Bunarbaşı-Çapalı, 1 Mayıs akşamı Uluborlu-Küçük Kabaca, 2 Mayıs akşamı Hoyran Gölü’nün batısına gelmiştir (Har.5; Topraklı, 2021: 88). Onun için Aulokrene/Aulutrene, Bunarbaşı Gölü değildir.

Arrian ve Q. Curtius’dan hisarın yüksek, sarp bir tepede olduğunu ve Marsiyas’ın hisarın şelalelerinden kayalara yüksek bir sesle düştüğünü öğreniyoruz. Herodotus, aynı nehre Katarraktes der. Her iki nehir, gölün aşağısındaki dağ kısmının farklı yerlerinden çıkar.

Göl, Aulokrene diye adlandırılır ve flüt yapımına çok uygun sazlar bu gölde yetişir; gölün doğusuna doğru uzanan on millik vadiye de Aulokrene denilmektedir, Marsiyas’ın kaynağı, kadim Kelenae çarşısına kadar inen dağ eteğinin bir mağarasındadır.

Kelenae’den geçen Marsiyas ve Menderes nehirleri, kadim şehrin biraz aşağısında birbirlerine kavuşur. Bu şehrin, Nikator Selevkus’un oğlu Soter Antiokus tarafından bu kavuşma noktasına taşınmış olduğu ve şehre anası Apamia’nın adının verilmiş olduğu ve iki nehrin müşterek suyuna da biraz daha aşağılarda Orgas ve Obrimas sularının da katılmış olduğu istidlâl edilebilir (Topraklı, 2012: 24; Arundel, 1828: 113-114’den terc.: Kahramanyol). Bu bilgi Kemer Boğazı’nı doğrular.

Yıldız’ın söz etmediği bu bilgiyi Pötinger tablosu da tasdik eder. Buna göre Apameya ile Apamea Kibotos arasında 6-7 bm bir mesafe vardır. Apamea Kibotos Kemer Boğazı’na, Apameya (İzmir) Barla-Eye Burnu önüne, Eumeneia ise Şuhut-Oynan/Oyniğan köyüne yerleşir (bk. Har.6). Buradaki Kibotos, sandık değil, Zompos’ta olduğu gibi kambur anlamına ve Boğaz’daki Kemer Köprüye işaret etmiş olmalıdır. Eye Burnu önünde bulunan Apameya’daki Kibotos ise sandık anlamına olabilir. Kemer Boğazı ve Kelene’nin yerindeki şehre, Apameya Kibotos denilmiş olmalı ki, Strabon, Kelene ile Apameya’yı karıştırmaktadır (Strabon, 2009: 83).

Güçlü, kuvvetli, şiddetli ve yoğun anlamına göre (Yıldız, s.25) Obrimas, Menderes’in bir sıfatı olmalıdır. Livius, bunu hatırlatır: “Obrima ırmağının gözüne kadar gidildi ve Acarida ilçesine yakın bir yerde kamp kuruldu. Seleucus Apamée’den oraya ertesi gün geldi” (Topraklı, 2012: 41-42). Irmağın gözü, Menderes’in çıktığı yer, Acarida veya Aporidos kome (Geçit vermez köyü) ise, Menderes’in kaynaklarının bulunduğu bölge (Miryokefalon) olup, Obrima, kesin olarak Menderes’tir. Yıldız’ın bu açıklamasıyla Obrimas çözülmüştür ve O, teşekkürü hak etmiştir. Bu kayıt da gösteriyor ki, bu yer, Kemer Boğazı olup, Bunarbaşı ve Büyük Menderes’le ilgisi yoktur.

Menderes’e bazen “halis” denilir ki, 1. Aλυς Kızılırmak, 2. αλις ise zengin, çok sayıda anlamınadır.

Dinar’da eski bir yerleşim var mı?

Manlius’un seferindeki Dinies/Dinia, Dinar; Khelidonia ise Uluborlu-İleyler/İleydağı köyü olmalıdır (Remsi, 1960: 471). Eskiden Dinar’a Diñiler/Giñler denilirdi. “Lâdik ilindeki Ginler denilen köyde bu ordular savaşa tutuştu. Germiyan bozuldu. Alişir oğlunun kızının oğlu Bedrettin Murat öldürüldü, 14 CE 688 Pazar” (5. 6. 1289) (Anonim Selçukname, 1952: 50, FN Uzluk; Gönçer, 1971: 303, Afyon İli Tarihi) kaydında geçen Ginler, Dinar’dır. Lâdik ise Eğirdir olmalıdır. Çünkü Eğirdir-Dinar arası, Dinar-Denizli’den daha kısa ve Eğirdir Konya’ya daha yakındır.

Sonuç

Tezin sahibiyle ilgili bir tavır söz konusu değildir. Cemal Kurnaz’ın dediği gibi “eskilerin yanlışları da öğretici ve faydalıdır. İlmi nesiller tamamlar”.

Beni, bu makaleyi yazmaya sevkettiği için kendilerine müteşekkirim. O’nun sayesinde Obrimas’ın, Menderes’in bir sıfatı olduğu anlaşılmıştır; umarım, daha başka yararları da olacaktır.

Neticeten, Kelene ve Apameya Dinar değil, Kemer Boğazı ve çevresidir. Kelene Hisarı ise Boğaz’ın yedi bm şarkındaki Yenice Sivrisi (bk. R.1) olup, Marsiyas’ın kaynakları, Sivri’nin güney-batı eteklerindedir.

Buna rağmen, Dinar’daki Apameya kazısına ne demeli? Tarihi metinler iyi okunmadan yapılan Hisarlıkaya ve Dinar gibi kazılar, bilimle bağdaşmaz. Kazılarda bir şeyler bulmak, işin doğruluğunu göstermez. Anadolu’nun her yanı bir örendir.

A4 ebadında 400 sayfa doktora tezi çok büyük bir emeğin ürünüdür. Ne emekler çekilmiş, ne zahmetlere girilmiş. 84 edebî metin, 70’in üzerinde resim, 20 kadar şekil vs., 147 epigrafik, 37 nümismatik belge, 11 harita ile birçok Latince ve Yunanca metin, doktora programının kabul edildiğine dair dört profesör ile bir yardımcı doçentin imzaları. Bir de bu imzaları onayan enstitü müdürü profesör.

Göz boyama demeyeceğim amma, bütün bunlar, Nihal Atsız’ın ifadesiyle bir “vukuat yığını” olmaktan öteye gidemiyor ve iddianın doğruluğunu göstermiyor.

Arundel, Hamilton, Veber, Remsi, Hirşveld, Kristol-Drev-Bear, Müller ve Nolle gibi birçok kaynak, sen, sen olmazsan bir işe yaramıyor. “İlim bilmektir, ilim kendin bilmektir, değilse bu nice okumadır” diyen Yunus’u, bir de, “kendi toprağını, kendi dağını, kendi taşını ve kendi milletini bilmeden” yabancıları rehber alır, hep onlarla iş tutar ve hep yanlış yaparsan, bu nice ilimdir” gibi anlasak olmaz mı? Doktora tezi, buna güzel bir misaldir.

-Har.1. Hoyran Gölü, Eğirdir Gölü, Çirişli Dağı (Signia, Sigriane) 1975.

.

-R.2. Maziye (Marsia) Öreni

.

-R.3. Marsiyas’ın İlk Kaynağı (Yapı Taşları)

.

-R.4. Efes Öreni (Kiremitli Burun ve At Çayırı önü)

.

-R.5. Apameya Madalyonu (Gemi vs)

.

-R.6. Eğirdir Gölü (Ozolimne). Gaz Çıkışı, 2012 MTA Gn. Md.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

.

Kaynaklar

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviren: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul.

Arrianos (1945): İskender’in Anabasisi, Tercüme: Hayrullah Örs, Maarif Matbaası, İstanbul.

Arundel, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviren: Atabay Topbaş, Sistem Ofset, Ankara.

Arundell, F. V. J. (1828): A Visit to the Seven Churches of Asia; Whit An Excursion Into Psidia; Containig Remarks, London.

Cebeci Ahmet-Topraklı Ramazan (2018): 16. Asırda Hamid Sancağı-Boğaz Köprüsü, Sistem ofset, Ankara.

Cinnami, Ioannis (1836): Epitome Rerum Ab Ioanne et Alexio Comnanis, Gestarum, Bonnae.

Deguigni, Josef (1756): Histoire Générale des Huns, des Turcs, des Mogols, (Livre XI), A. Paris

Deguigni, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çeviren: S. Alpay, Komisyon, Türk Kültür Yayınları, İstanbul.

Günaltay, Şemseddin (1987): Perslerden Romalılara Kadar Yakın Şark IV, 1. Bl. 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Herodotos (2015): Herodot Tarihi, Türkçe Müntekim Ökmen, Sunan Azra Erhat, Remzi Kitabevi, 11. Baskı, İstanbul.

Ksenofon (Ksenophon) (2011): Anabasis: Onbinlerin Dönüşü, Çeviren: Oğuz Yarlığaş, Kabalcı, İstanbul.

Honiyates, (Khoniates, Niketas) (1995): Historia, Çeviren: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviren: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Remsi (Ramsay, W. M.) (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviren: Mihri Pektaş, MEB, İstanbul.

Strabon (2009): Antik Anadolu Coğrafyası, Çeviren: Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Şeyh Mehmet Çelebi (2008): Şeyh Mehmet Çelebi Divanı (Hızırnâme), Haz. M. N. Bardakçı, Eğirdir Belediyesi, Eğirdir.

Topraklı, Ramazan (2011): Değişen Coğrafya ve Miryokefalon Savaşı, 2. Baskı, Semih Ofset, Ankara.

Topraklı, Ramazan (2012): Yol ve Tarih, Semih Ofset, Ankara.

Topraklı, Ramazan (2018): “Asya Eyaleti Neresidir?” ve Asya Eyaleti Haritası, Hamideli Tarih 05, Sistem Ofset, Ankara, s.114-136.

Topraklı, Ramazan (2021): Miryokefalon’un Yeri Isparta, 3. Baskı, Sistem Ofset, Ankara.

Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.

Vittek (Wittek Paul) (1999): Menteşe Beyliği, Çeviren: O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Yinanç, M. Halil (2013): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

YAZARIN DİĞER YAZILARI