TOPLUMU MANEN GÜZELLEŞTİREN AHLÂKİ DAVRANIŞLAR, İNCELİKLER, GÖSTERİLEN HÜRMET, SAYGI, BUNLARIN HEPSİ ORTAK GÜZELLİKLERİMİZDİR..
VE BU GÜZELLİKLERİN HEPSİNE VERİLEN İSİM "ZARAFET"TİR..
İNSANDAN İNSANA FARK VARDIR..
İNSAN, BAZEN ÖYLE DAVRANIŞLAR SERGİLER Kİ İMRENİRİZ, “MUHTEŞEM, EMSALSİZ, NE KADAR DA GÜZEL” DERİZ, DUDAK ISIRIRIZ, ORTAYA ÇIKAN TABLOYA HAYRAN OLURUZ..
FARKLI KILAR O DAVRANIŞ O İNSANI BAŞKALARINDAN..
HAYRANLIK UYANDIRIR.
ZARÂFET BÖYLE BİR ŞEY İŞTE..
NORMALİ AŞAN BİR DAVRANIŞ GÜZELLİĞİ.. ÖZEL BİR DURUM.. TORTULARINDAN SÜZÜLMÜŞ BİR KİŞİLİĞİN İŞARETİ..
BİR TÜR EDİNİLMİŞ ASALET HALİ..
HER TAVRIN BİR ZARAFETİ VARDIR..
OTURMANIN, KALKMANIN, HATTA EŞYAYA BİLE BAKMANIN, BİLE..
GÖNÜLLERDEKİ ZARAFET DIŞA YANSIDIKÇA HAYAT GÜZELLEŞİR.. ZARAFET KURALLARINI GÜNLÜK MUAMELÂTA SOKTUĞUMUZDA HAYATIMIZ KOLAYLAŞIR..
ZARAFET TİMSALİ BİR AKLI YETEN KİŞİ DER Kİ; "ÇOCUKLUĞUMU HATIRLARIM, BİRAZ HIZLI YÜRÜSEM, AYAĞIMI YERE VURARAK BASSAM, RAHMETLİ ANNECİĞİM DE BABACIĞIM DA, 'AMAN YAVRUM, ÖLÇÜYÜ AŞMA' DİYE UYARIRLARDI.. KIZARAK, PARLAYARAK DEĞİL, İNANDIRARAK VE YUMUŞAK BİR SES TONUYLA ANLATARAK..."
SONRA DA DEVAM EDERLERDİ; "HER ŞEYİN BİR CANI VAR KUZUCUĞUM.. TAHTA İNCİNMEZ Mİ?..
YOL ÜZÜLMEZ Mİ?..
BİZİ ÜSTÜNDE GEZDİRİYOR, BİZİM DE ONA HÜRMET ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ?.." İFADELERDEKİ NEZAKETE BAKIN..
BARDAĞI BİR YERE KOYARKEN, SES ÇIKARMAK AYIPTI.. BARDAK VE KONULDUĞU YER İNCİNMEMELİYDİ..
UYANDIRILMAK İSTENEN KİŞİNİN YASTIĞINA HAFİFÇE VURULARAK, "AGÂH OL ERENLER" DENİLİRDİ..
KARŞISINDAKİNE KENDİSİNİ ANLATAN BİR KİŞİ, BEN İFADESİNİ KESİNLİKLE KULLANMAZDI, "FAKİR" DERDİ KENDİSİNE.. YA DA BİRAZ DAHA İŞE NEZAHAT KATARAK, "FAKİR-İ PÜR TAKSİR" İFADESİNİ KULLANIRDI VEYA "KÖLENİZ" ANLAMINA GELEN "BENDENİZ" DERDİ..
EĞER KİŞİNİN OTURDUĞU EV, MUHABBET ESNASINDA GÜNDEME GELMİŞSE, HANE SAHİBİ EVİ İÇİN “BİZİM FAKİRHANE” DERDİ.. KARŞISINDAKİ KİŞİ YA DA KİŞİLER İSE KEMALİ EDEPLE; “AMAN EFENDİM FAKİRHANE OLUR MU, DEVLETHANE” DİYE KARŞILIK VERİRLERDİ..
MİSAFİR AĞIRLAMANIN DA BİR USULÜ, BİR LETAFETİ VARDI..
EVE GELEN MİSAFİRİN AYAKKABILARI KAPIDAN DIŞARIYA DÖNÜK BIRAKTIRILMAZDI.. İÇERİYE DÖNÜK ÇEVRİLİRDİ.. KAPIYA DOĞRU ÇEVİRMEK, "BİR DAHA GELME" ANLAMINI TAŞIRDI.. GİDERKEN AYAKKABILARINI GİYEN MİSAFİR, EV HALKINA ARKASINI ÇEVİRMEDEN, KAPIDAN SÜKÛNET VE SÜHÛLETLE ÇIKARDI...
"ALLAH, KİMSENİN KAPISINI KAPATMASIN" DİYE, "KAPIYI KAPAT", DENİLMEZDİ, "KAPIYI ÖRT" DENİRDİ.
"ALLAH, KİMSENİN IŞIĞINI SÖNDÜRMESİN" DİYE, "LÂMBAYI DİNLENDİR" DENİRDİ.. "LÂMBAYI SÖNDÜR", DENİLMEZDİ..
LÂMBA YAKILMAZ, UYANDIRILIRDI..
DEVAM EDELİM;
YOLDA KARŞILAŞAN DOSTLAR, BİRBİRLERİNE TEMENNA EDERLERKEN, "EL KALBE GÖTÜRÜLDÜĞÜNDE, MUHABBETİN YÜREĞİMDE, DUDAĞA GÖTÜRÜLDÜĞÜNDE, YÂDIN DİLİMDE, BAŞA GÖTÜRÜLDÜĞÜNDE İSE BAŞIMIN ÜSTÜNDE YERİN VAR" DENİLMEK İSTENİRDİ...
VELHASILI KELÂM;
CANLI CANSIZ HER ŞEYİN BİR HATIRI VARDI, ESKİDEN..
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (SAV) 63 YAŞINDA VEFATINDAN DOLAYI, 63 YAŞINI GEÇMİŞ OLANLAR. YAŞLARI SORULDUĞUNDA, HZ. RESULULLAH'A HÜRMETEN VE EDEBEN, "HADDİ AŞTIK" DERLERDİ...
YOLDA, KÜÇÜK, BÜYÜĞÜNÜN ÖNÜNDEN ASLA YÜRÜYEMEZDİ...
EZCÜMLE;
ZARAFET OLMAZSA, HAYA OLMAZ, AHLÂK OLMAZ...
ÇOCUĞUNUZ, EŞİNİZ, AİLENİZ, SEVDİKLERİNİZ, EMNİYETTE OLMAZ...
NEREDEN NEREYE, DEĞİL Mİ?..
KENDİMİZE YABANCILAŞTIK..
NEZAKETİ, GÜZEL AHLÂKI, ÖZ SEVGİYİ, HAKİKİ SAYGIYI KAYBETTİK..
EN KISA ZAMANDA ZARAFETİ BULMAK VE O GÜZEL HASLETLERE TEKRAR KAVUŞMAK ÜMİDİYLE EFENDİM..
SAĞLIKLA, HUZURLA, AFİYETLE KALIN..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com