?>

Karabağ yenilgisinin suçlusu gerçekten de Rusya mı?!.

Okay Deprem

1 yıl önce

MOSKOVA

19 Eylül’de Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin Dağlık Karabağ’a dönük anti-terörist operasyonu başlatmasının ardından bölgede silahlı çatışmalar yeniden başlamış ve ertesi gün Karabağ’daki yerel Ermeni güçlerinin önerisiyle Bakü ile ateşkes anlaşması imzalanmıştı.

Hemen ardından ise tek taraflı bağımsız “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”nden Erivan’a doğru on binlerce kişiden oluşan bir insan akını başlamış, binlerce kilometrelik araç konvoyu Laçin Koridoru’ndan geçmek suretiyle Batı’daki Ermeni topraklarına göç etmeye başlamıştı.

Bugüne kadar elde edilen güncel verilere bakılırsa, şu ana değin, düne kadar Karabağ’ın nüfusunun yarısını oluşturan kitle, hâlihazırda Ermenistan topraklarına göç etti.

Yerivan resmi olarak bu göç sürecini, “zorla evlerinden ettirme, taşınmaya zorlama” olarak tanımlamayı tercih etse de gerçek hiç de öyle değil. Bilakis Azeri tarafı, daha önce de yaptığı gibi, Ermeni sivillerin can ve mal güvenliklerine hiçbir zarar gelmeyeceğine dair garanti verdi.

Moskova’yı suçlamak adetten olur hale geldi…

Karabağ’ın bu kadar hızlı bir şekilde, adeta göz açıp kapayıncaya kadar teslim bayrağını çekmesi ve bu süreçte Ermenistan’ın elinden neredeyse hiçbir şey gelmemesi, Erivan’ın tam anlamıyla hedef saptırmak için, evvelden de defalarca yaptığı üzere, bir kez daha Moskova’yı suçlamaya başlaması için fazlasıyla yeterli oldu.

Erivan’ın oldukça basit, tek taraflı ve alışılageldik argümanına göre Rusya yönetimi, ama en başta da bölgede uzunca süredir bulunmakta olan “Rus Barış Gücü”, tüm bu olan biten karşısında kılını kıpırdatmanmış ve Dağlık Karabağ’ındüşmesine” seyirci kalıp, bir nevi fiilen “olur” vermişti.

Peki kazın ayağı gerçekten de böyle miydi ve böyle mi?!.

Bu noktada altı çizilip, hatırlatmaya gerek duyulan çok sayıda temel gerçek ve yakın tarihsel kilometre taşı var. Elbette ki bunların hepsini de art arda ve detaylı olarak anımsatmak bu yazının sınırlarını aşacağı için en azından başlıca birkaç tarihsel ve yakın dönem gerçeğinin ve hadisesinin altını çizip bunları hatırlatmak gerekiyor.

Dağlık Karabağ, Ermenistan tarafından dahi hiçbir zaman resmen tanınmamıştı…

Birincisi, “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” ona en çok sahip çıkar görünen Ermenistan tarafından hiçbir şekilde resmi olarak tanınmamış, uluslararası hukukta hiçbir surette yeri olmayan siyasi bir oluşumdu.

İkincisi henüz Sovyetler Birliği döneminden itibaren özerklik statüsü olmasına rağmen, etrafındaki geniş bölgeyle birlikte Karabağ da bir Azeri toprağıydı yani, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alıyordu.

Üçüncüsü, 2020 Savaşı’nın ardından, Karabağ’ın hemen hemen ortasında / arasında yer aldığı ve onlarca yıldır Ermenistan’ın işgali altındaki 7 bölgenin Azerbaycan toprağı olduğu, yapılan anlaşma neticesinde Erivan tarafından da Moskova tarafından da resmi anlamda tanınmıştı.

Kısacası bu fasıl daha o zaman kapanmıştı.

Nitekim Moskova, Ankara ile birlikte arabulucu olduğu süreçte, Dağlık Karabağ’ın statüsü ve geleceği konusunda kalın çizgilerle taraf olmaya yanaşmasa da buranın resmen Ermeni toprağı olduğuna dair ne bir açıklama yaptı ne de bir akte imzasını koymuştu. Diğer bir ifadeyle işi bir yerde sürece bırakmayı tercih etmişti.

Paşinyan’ın kendisi Karabağ’ı Azerbaycan’ın toprağı olarak tanıdığını ilan etmişti…

Dördüncü ve sıralanan maddelerin devamı niteliğinde, belki de vurgulanması gereken en mühim nokta, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğuna dair tarihi beyanatıydı.

Tam tamına yarım ay önce Paşinyan, şu anki Ermeni yönetiminin Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak gördüğünü bildirmişti.

Politico” adlı haber ajansına verdiği mülakatta Nikol Paşinyan, “bu durumda uluslararası topluma düşen görevin etnik temizliğin önüne geçmek olduğunu” dile getirerek şöyle devam etmişti: “bölgede gerilimin tırmanma ihtimalini dışlamak mümkün değildir”. Devamında da Moskova’nın barış ve müzakere sürecinde rol alması gerektiğini belirtmeden geçememişti.

Bu tarihsel açıklamanın ardından ve bu saatten sonra kalkıp da Moskova ve Bakü başta gelmek üzere kendisi dışındaki herkesi suçlamak herhalde abesle işgal değilse başka nedir?!..

Moskova, Karabağ’ı verdirdi mi yoksa son ana kadar Erivan lehine korumaya mı çalıştı    

2020 yılındaki AzerbaycanErmenistan savaşında, çoktandır dünya âlem biliyor ki, eğer Moskova son dakikada devreye girmeseydi, Dağlık Karabağ daha o zaman, hem de gerçek anlamda şiddet yoluyla Bakü’nün eline geçecek ve bu uğurda çok fazla kan dökülecekti.

Diğer bir ifadeyle, savaşın o vakit gidişatı fazlasıyla Azeri Ordusu’nun lehineydi ve tekrarlamak gerekirse; Rusya idaresi, temel arabulucu olarak tarafları masaya oturmaya mecbur bırakmasaydı şayet, Azerilerin güç yoluyla Dağlık Karabağ üzerinde hakimiyet kurabilmeleri, sadece bir zaman meselesiydi ve bu şekilde de fazladan değil binler belki de on binlerce insan daha hayatını kaybedecekti.

Dahası, o andan sonra Azerbaycan birliklerinin daha da ileri gitmek suretiyle Erivan dahil Ermenistan’ın kendisini de savaş psikolojisi çerçevesinde, savaşın kendi algoritması gereği hedef almayacağını kim garanti edebilirdi?!..

Özetin özeti, Moskova o esnada Erivan’ı ve somut olarak Paşinyan hükümetini resmen ipten almış oldu. Ancak gene de hem o sıralarda ve sonrasında hem de son günlerde Paşinyan, ülkesi halkının azımsanmayacak bir kısmı tarafından “hain”, “satılmış” damgası yemekten kurtulamadı; yani deyim yerindeyse “ne buna, ne de ona yaranabildi”…

Ermenistan genelde ve Paşinyan özelde Rusya’nın verdiği bütün kredileri tüketti…

Kremlin, 2020 olaylarına, ancak esas olarak da Paşinyan ABD desteğiyle iktidara gelene kadar, Güney Kafkasya’da kimi zaman doğrudan kimi zaman ise dolaylı şekilde Erivan’ı desteklemişti. Dolaysız desteğinin en çarpıcı kanıtı 1990’ların ilk yarısındaki 1. Karabağ Savaşı’nda Moskova’nın tutumuydu.

Ne var ki, Ermenistan yönetimi, bilhassa Paşinyan’dan sonra Moskova’nın onlarca yıldır verdiği kredilerin hemen hepsini hızlıca tüketmeyi başardı.

Yeni Ermeni hükümetinin Amerika’nın, Güney Kafkasya’daki NATO planlarının altın tepside maşası olma konusundaki sınırsız hevesi ve atılganlığı Moskova açısından kesinkes bardağı taşıran son damla olmuş oldu.

Erivan’ın gerek Kolektif Güvenlik Örgütü Organizasyonu (KGÖO) gerekse Avrasya Ekonomik Birliği üyeliğinin devam ediyor olması da bağımlı bir bilinmeyen teşkil edemedi bu denklemde.

Hatta ve hatta hatırlanacağı gibi, Paşinyan bir ara, Rus yönetiminin teşviki ve öne sürmesi ile KGÖO’nun dönem başkanlığını dahi üstlenmek zorunda kaldı. Şimdilerde ise mevzu bahis teşkilattan, Karabağ’ı bahane etmek suretiyle çıkmanın yollarını arar oldu kendisi.

Sonuç itibariyle hem Paşinyan’ın hem de genel olarak Ermeni yönetiminin geneli açısından, “neresinden tutsalar ellerinde kalacağı” bir durum var.

Her şeye karşın Karabağ konusunda Paşinyan’aen realist Ermeni siyasetçisi” denilse yeridir.

.

Okay Deprem, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI