Tıraşa gelen bir kısım liberalin son günlerde enseyi karartıp psikolojik bir çöküntü içersine girdiğini müşahede ediyorum.
"Ağızlarını ustura açmıyor" desem yeridir.
Duayen medya mensubu olarak çok da umurumda değil açıkçası.
Nihayetinde entelektüel enerjileri, kendilerini aydınlatmaya yetmeyen bir güruhtan söz ediyoruz.
Bu güruhu, geçmişte Marksist Leninist oldukları dönemden tanırım.
O yıllarda enseyi karartmak bir burjuva hastalığı görüldüğünden (İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktu) göz karartırlardı.
Tabi açmak kaydıyla…
Netekim 12 Eylül’ün keskin dönemecinde “ciii” yaparak gözlerini liberalizme açmakta gecikmediler.
"Özallı Yıllar"a akıl hocalığı, "Kapitalizmin uyanması"na devrimci katkı, küresel ekonomik sisteme biat…
Derken, bir koyup üç almanın sihrine vakıf oldular.
Henüz afetin ve savaşın açtığı zararlardan kazanç elde eden “STK”lar yokken dış bağlantılı onlarca dernek ve vakfın kuruluşuna örnek ve önayak olup:
"Sokaktaki insan neye üzülüyor, neye seviniyor, neye tepki duyuyor!.. Yaş grubu, ırkı, tuttuğu parti..." benzeri projeler hazırlayarak milyon dolarlarla ifade edilen paralar kazandılar.
Proje mimarı, proje danışmanı, asistanı, fistanı derken proje manyağına dönüşen liberallerin palazlandığı bu dönem, toplumsal örgütlenmenin, muhalefetin, sokağın, meydanın, cami civarının, zapt-u rapt altına alınacağı ve “stk” denen ağalığın hüküm süreceği yılların da başlangıcı olmuştur.
Yaslanıp dayandığı odakla aynı hedefe kilitlenen “STK”lar, alınan sipariş üzerine konferans salonlarında, sokakta meydanda, cami avlusunda ne alaka mevzuları, medyanın dikkate değer bir alakasıyla gündeme taşıyıp bayağı ses getiriyorlardı.
Artık her kesimin, kadın- erkek, hak-hukuk “STK”ları ve hazır fikir, hazır slogan, hazır pankart altında toplanan “sms kitlesi” vardı. *
Meydanlarda Amerikan ve İsrail bayrağı kıtlığının yaşandığı yıllardı…
Samimiyetleri törpülenmiş, inançları istismar edilmiş bireylerin, köprüden atlamak dışında hiçbir eylemin içinde olamayacağı bir sistem inşa edilmişti.
Bu sistemde, anti-emperyalist, anti-kapitalist niteliği olan hiçbir muhalefete yer yoktu.
İstihbarat örgütlerine bağlı “tink-teng” kuruluşları sayesinde hedef toplumun DNA’larına sızmayı başaran emperyalistler, işbirlikçileri aracılığıyla yapay düşmanlar yaratmakta hayli tecrübe kazanmışlardı.
Etnik, dini ya da mezhebi, dost ve düşman kuvvetlerinin olmadığı bir savaş modeliyle ülkeleri parçalayan emperyalistler, akan kardeş kanını sona erdirmek için, talep ve alkışlar arasında, tankları toplarıyla, viran olmuş şehrin rahmine girmenin hazzını yaşıyorlardı.
1- Ülkeye yabancı tank girmeden önce tink-teng girer.
2- Soroz adamın önüne ot koyar, yersen Otpor olur.
LİBERALLER ENSEYİ NİYE KARARTTI
Varan-1
- Darbenin odağı; İran ajanı MİT Başkanı!..
Ergenekon, Balyoz, sakal, bıyık, oraj, kolaj!..
Bir orduya savaşta verilemeyecek kayıpları verdirerek rüştünü ispat eden paraleller, alınan sipariş üzerine 7 şubat 2012’de MİT müsteşarı üzerinden hükümete karşı zincirleme bir darbe tasarlasa da arkasında halk desteği olmayan bu girişim başarıya ulaşamaz.
Varan-2
- Darbenin odağı; Diktatör!..
Halk desteği kiminle sağlanır!..
“Beyaz Türkler”e mal edilirse darbe sonrası paraleller, muhafazakâr kesimi ikna edebilir mi! Neden olmasın!
Suçluyu serbest bırakıp, suçsuzu tutuklayan hâkim; orantısız güç kullanan polis!..
Paraleller, bir konsorsiyum oluşturarak Gezi olaylarının başlama düdüğünü çaldığında liberal aydın ve akademisyenler; “Arkadaşlarınızı Taksim’de yalnız bırakmayın” diyerek, derslere ara verip, düzenli olarak üniversitelerden araç kaldırarak meydanı boş bırakmamak ve kamuoyu oluşturmak için olağanüstü bir çaba göstermişlerdi.(Liselerde de paraleller)
Uluslar arası “network”un devreye girmesi, bazı ajanların alanda taktiksel çabaları vs. “Amaca ulaşılamamış bir kalkışma” olarak tarihe geçerken, liberaller, moral-motivasyon anlamında adeta çökmüştü.
Varan-3
- Darbenin odağı; Hırsız!..
Topluma ait her türlü bilgiyi proje adına “ting-teng” kuruluşlarına servis eden “Liberal Aydınlar”ın yanı sıra, özgüven patlaması yaşayan paraleller, işi daha ileri boyuta taşıyarak devlete ait gizli bilgileri servis etmekten çekinmiyordu.
Paralellerin bir altın vuruşla, teknik nakavt edecekleri hükümete karşı liberaller ve muhalefet partileriyle eş güdüm içinde tüm toplumun dikkatlerini hırsızlığa odaklayarak 17-25 Aralık darbe operasyonlarına girişilse de sonu hüsranla sonuçlanır.
Özetlemeye çalıştığım darbe ya da kalkışma olaylarını mevcut hükümet her seferinde bertaraf etmiş olsa da yıpranmadığını söylemek mümkün değildir.
Halkın ödediği bedel yanında, olaylara hâkim olmaya çalışmanın da bir bedeli olduğu muhakkaktır.
Bu bedel, Paralel denen vatan hainlerine eşlik ederek aynı sazı çalıp, aynı türküyü söyleyen liberal aydınların bugün yaşadığımız karanlık kuşatılmışlık olaylarındaki ödettiği bedeldir.
Liberal aydın zümresinin cürümü işte buraya kadar.
Kedi-köpek, cinsel kimlik, çevre, kadın, geri dönüşüm projeleri artık para etmiyor.
Gerçeğin fark edilmesini engellemekle, hendek yanında fotoğraf çektirmekle, imza atan taze akademisyenlerin arkasına gizlenmekle olmuyor.
Topa, direk girmek gerekiyor.
Halk iradesini dolduruşa getirip, kardeş kavgasını satha yaymanın Silivri’si hatta daha sivrisi var.
Darbe yapamıyorsan, devleti uluslararası anlaşmalarda verilen sözlerin dışına çıkarmak için çalış!
“MİT TIRları” de!..
“IŞİD” de!..
Bul bir şeyler…
Gözünü karart gözünü!
Can gibi cesur ol biraz.
Bak, iflah olmaz meczup, bir darbe uğruna koca hizmeti bitirdi.
Toplumsal kaygıları derinleştirecek etnik ayrışmayı, mezhepsel çatışmayı gündemine al.
İnandırıcılığını pekiştirecek argümanlar bul, kalemini trajediye yatırıp; “Tanklar tüm şehirlere girmeli!.. Gelin bizi kurtarın, işgale de razıyız!..” de.
“Öldük-bittik-mahvolduk” dışında bir projeniz yok.
***
Hülasa, bu liberallerin öngörüsü çürüyüp, cehaletleri toplum vicdanında tasdik edildikçe, inat ve ısrarla nefret salgılıyor ve salgıladıkları nefret, sağduyuya çarptıkça abandone olup, enseyi karartıyorlar.
Onca proje hazırlamalarına rağmen şu sağduyuyu da bir türlü çözemediler.
Makarnacı mı, kömürcü mü, etnisitesi ne!
Sırf bu yüzden yanılgıları her daim taze, birikimleri sofrada meze.
Ee, enseyi karartmakta haklılar…
Bu kez gerçekten, organik dışkıya kök saldılar.
: Medya Berberi Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com için yazdı