Annelerimiz, kadınlarımız, genç kızlarımız, kardeşlerimiz, bacılarımız bir caninin, canavarın elinden ölüme, uçmağa giderken bizler yine kadın haklarından, hukuktan, eşitlikten, adaletten, idamdan, hadım edilmeden başka bir şey konuşamıyoruz!
Her şeyden habersiz evine doğru giden genç bir kızımız, kardeşimiz en güven duyduğu yerde evinin önünde, kapıdan içeri girmişken hiç tanımadığı, tanımak istemeyeceği, artık tanıyamayacağı biri tarafından canice öldürüldü.
Gündem, şartlar değişti.
Birileri yine mikrofonların önünde bilindik sözleri dile getirdi.
Sosyal medya birlik oldu öfkede buluştu.
O cani ele bir geçse onu hücrelerine kadar ayırmak isteyenler yazdı, çizdi lakin üç beş gün sonra, anma günleri hariç hiç kimse anne babası, ailesi hariç olayı hatırlamayacak, unutulacak, hepsi kendi gündemine geri dönecek.
O cani, emsalleri gibi belki çok yaşamayacak, belki intihar edecek lakin belli ki çok da umurunda değil binlerce kişinin onu linç etmesi, ölmek veya öldürmek onun için bir ve anlamsız, bilgisayar oyunu gibi!
Hiçbir sebep yokken, masum bir canı, keyfi öyle istedi diye öldürmek, üzerinde ciddi kafa yormamız gereken bir meseledir.
Suç işlemeye eğilimli, hastalıklı insanları bir şekilde toplumdan izole etmek zorundayız.
Toplum olarak travma yaşıyoruz.
Haber konusu olmayan çok ciddi meselelerimiz var!
Ciddi çalışmalar ve çözüm alıcı yaptırımlar ile bu sorunların üstesinden gelebiliriz.
“Neme-lazım” düşüncesi ile hareket edenlerin aklı başına ancak ve ancak kendine veya çevresine bir musibet gelince geliyor.
Yoksa hiçbir şey umurunda olmuyor ne yazık ki...
Herkes bir şekilde konuşurken, adaleti uygulayanlar artık sessiz kalmakta zorlanıyor, bağrına taş basıyor, kanuna göre karar verdiğinden huzuru bozuluyor.
Verdiği karardan içi huzursuz oluyor.
Canı sıkılıyor lakin elinden bir şey gelmiyor.
O caniyi, Kapalı Cezaevinden, Açık Cezaevine gönderenler acaba rahat uyku uyuyabiliyorlar mı?
Nerede yanlış yapıyoruz ki bu sıkıntıları çekiyoruz?
Bu olayların sıcaklığıyla sesimizi “idam” diye yükselttiğimiz gibi yine, yeniden, tekraren dilimize pelesenk mi edeceğiz benzer sözcükleri?
Adalet Bakanlığı yöneticileri bu tür olaylar sonrasında ne düşünüyor?
Hukukçular, kanun uygulayıcılar, hâkimler, savcılar ne düşünüyor?
Onların kısık çıkan seslerine nasıl, ne yönde kulak vereceğiz?
Kamu gücünü kullanarak bu işi çözmemizin mümkün olmadığı zamana bağlı olarak görülmüştür.
Bunun yanı sıra caydırıcı tedbirlerle de sorunlarımızı çözemiyoruz.
Son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı yasa ile ilgili yaşanan sıkıntılar konusunda gündem oluşturan meseleler üzerine devletin İstanbul Sözleşmesi’ni İptal etmesi ve 6284 Sayılı yasanın gözden geçirilmesi konusunda kamuoyunda farklı sesler yükselmeye başladı.
Böyle bir dönemde, hapisten kaçışların ve kadına yönelik şiddet olaylarının artması, kadın cinayetlerinin gündem oluşturması ile ister istemez başka sorunları da gündeme ve akıllara getiriyor.
Kadın cinayetlerinin artması elbette ki 6284 Sayılı yasayı savunanların elini güçlendiriyor.
Hele ki toplumda infial yaratacak cinayet vakalarının olması yasada yaşanan sorunları gündeme getirenlerin seslerini de ister istemez kısıyor.
Burada komplo teorisi sayılabilecek ihtimallerin bertaraf edilmesi için Adalet Bakanlığı’nın konuyu araştırması gerekiyor.
Son zamanlarda cezaevlerinden izinli olarak çıkan ve bir şekilde kaçan sorunlu erkeklerin, kadın cinayetlerine sebep olması sadece tevafukla izah edilemeyecek ciddi bir meseledir.
Bakanlık ayrıca Aile Mahkemelerinde görev yapan hâkimlerle istişare toplantıları yapabilir ve 6284 Sayılı yasada yaşanan sıkıntıları, uygulamada yaşanan aksaklıkları giderme konusunda çalışmalar yapmalıdır.
Hapisten çıkan mahkûmların yeterince ıslah edilmeden salıverilmesi, toplumda birçok sıkıntının oluşmasına sebep olmaktadır.
Bu konuda ilgili kurumların bir araya gelmesi ve çalışmaların yapılması da bir zorunluluktur.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com