“Optimist” kelimesini de kullanırız bunun için.
Gücü gücüne yetenin hüküm sürdüğü bir dönemden geçiyoruz.
Dünya coğrafyasına bakacak olursak, gücü olanlar diğer bölgelerde sorunlu bölgeler yaratıyorlar, bu yarattıkları bölgelerdeki sorunları belli bir zaman uyutuyor, ihtiyaçları olduklarına uyandırıyorlar, silah satıyorlar, insanları insanlara kırdırıyorlar.
Önce kavgaya tutuşturup ve sonra da sözde hâkimlik ya da ombudsmanlık yapmaya çalışıyorlar.
Tam bir komedinin içindeyiz.
Dünyayı konuşmadan önce evimizi, semtimizi, şehrimizi ve ülkemizi düşünmemiz gerekir.
Dervişe sormuşlar “karşındakini nasıl bilirsin?” diye. O da “kendim gibi bilirim” demiş.
Görmediğimize şahitlik etmek, kendimizi karşımızdakinin yerine koymadan hüküm vermek adet haline gelmiş.
Daha önceki yazılarımda da yazmıştım bu konuyu, yazmaya devam edeceğim.
İyimser olmak ve düşünmek, medeniyet yolunda uyulması gereken hasletlerdendir.
Medeni olmak, günlük yaşantımızda günde kaç kez “özür dilerim” cümlesini kullanmakla doğru orantılıdır.
Ama şunu biliyorum ki; bırakın sokakta tanımadığınız bir insandan özür dilemeyi, evimizdeki eşimizden ve çocuklarımızdan bile özür dilemeyi bilmiyoruz.
Özür dilemenin bize değer kaybettirdiğini düşünüyoruz.
Medeni olmak, trafikte günde kaç araca yol vermemizle doğru orantılıdır.
Medeni olmak, yazılı ve sözlü kurallara uymaktır.
Medeni olmak, aynı tabiata, havaya ve çevreyi kullanan bütün canlı ve cansızlara karşı saygılı davranmaktır. Ama bunu bize kim ya da kimler öğretecek.
Bu dünyada kimse kimsenin kölesi değildir.
Birinin biriyle evli olması birbirlerine karşı üstünlük ya da hâkimiyet kurmaları demek değildir. Evlilik müessesesi karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, erdem ve ahlâki değerlerin yoğurulduğu makamdır.
Yabancı menşeli dükkân tabelaları kullanmak, kendimize ve kendi kültürümüze ait olmayan yabancı alıntıları giysilerimizde taşımak bizi biz yapmaz, tam tersine bizi biz olmaktan çıkaran uygulamalardır.
Ortak yaşama alanlarımız nerelerdir?
Ortak yaşam alanlarında nasıl davranmamız gerektiğini bize öncelikle devletin dikte ettirmesi gerekmektedir. Ne demektir bu?
Bütün canlıların -insanlar, hayvanlar, bitkiler- kullandığı alanlara “Ortak Yaşam Alanı” denir; bu alanlar yollar, parklar, bahçeler, otoparklar vs. gibi çeşitli yerlerdir.
Buralarda uyulması gereken kurallar yazılıdır.
Yani kanunda yeri vardır. Bu kurallara uymayanların maruz kalacağı yaptırımlar vardır.
Uygulanamayan kanun, kanun değildir.
Şehirlerde sokak ve caddelerimiz vardır, bölünmüş ya da bölünmemiş ve bu yolun ortasında da yolu bölen şerit vardır.
Ancak uygulama nedir?
Sağ şerit park olarak kullanılır. Kimse de buraya niçin park edildiğinin hesabını sormaz ve cezasını da yazmaz, ta ki, oradan bir devlet büyüğü geçene kadar.
O zaman, güvenlik zafiyeti olmasın, devlet büyüğü geçerken hesap sormasın diye polis ya da jandarma kardeşim ceza yazıp geçer ama oysa orada normal şartlarda da hiçbir aracın park etmemesi gerekir.
İşte uygulanamayan bir kural.
O zaman bütün yolların sağ şeritlerinin üzerine “OTOPARKTIR” diye yazalım. Hiç olmazsa kural ihlali yapmamış olalım.
Yürülüğe girmesi daha birkaç ay öncesiydi, yaya ışığı olmayan ancak yaya geçişi olarak işaretlenmiş yerlerdeki geçiş önceliği yayalarındı ve bu kurala uymayan sürücülere para cezaları kesiliyordu.
Ne oldu?
Uygulanamayan bir kuralımız daha oldu.
Bu tür yazılı olup da uygulanamayan kurallar, şahısları değil devleti küçük düşürür.
Sık sık şahit olmuşuzdur.
Avrupa’da kurallar harfi harfine uygulandığı için içindeki canavarı susturamayan sözümona gurbetçiler, bu ülkeye geldiklerinde ne kadar trafik kural ihlali var ise o ihlalleri yapmadan geri dönmüyorlar.
Nerede kalmıştık!..
Medeni olmak…
Medeni olmak, toplumu oluşturan bütün bireylerin ortak yaşama alanlarını ve ortak değerleri bir ahenk içerisinde kullanmasından geçer.
Sokağa izmarit atmak medeni olmaktır!
Çöpleri yere atmak medeni olmaktır!
Yediğimiz kuruyemiş kabuklarını yere atmak medeni olmaktır!
Park ve bahçelerdeki malzemelere zarar vermek medeni olmaktır!
Sokak hayvanlarını horlamak ve onlara işkence etmek medeni olmaktır!
Eşlerin birbirlerine köle muamelesi yapması medeni olmaktır!
Birbirimizin arkasından konuşmak medeni olmaktır!
Alt ya da üst kat komşularımızı rahatsız edecek davranış sergilemek medeni olmaktır!
Araçta yüksek sesle müzik dinlemek medeni olmaktır!
Engelli park yerine aracımızı park etmek medeni olmaktır!
Sarı ışıkta kornaya basmak medeni olmaktır!
Yolda şerit üzerinde araç kullanmak medeni olmak DEĞİLDİR bu ülkede.
Yapmamız gerekenler çok basit ama biz birbirimizi nasıl rahatsız ederiz diye aklımızı negatif yönde kullanıyoruz.
Öncelikle dilimizi düzeltmiyoruz.
Dilden çıkan kurşun olmamalıdır.
Dilden çıkan gül olmalıdır.
Bir Hadis-i Şerif “İnsanları cehenneme gönderen dilleridir” demektedir.
Dilimizi ıslah etme görevi, öncelikle en tepelerdeki yöneticilerimize aittir. O yöneticiler ki toplumun örnek aldığı kişilerdir.
Vicdan mahkememiz tarafından temize çıkmayan cümleyi kullanmamalıyız.
Yazılı ve yazılı olmayan kurallara uymak insan olduğumuzun göstergesidir.
İyimser olmak yarınlara umutla bakmanın temelidir.
İyimser olmak medeniyete giden yolun asfaltıdır.
Sadece bizim değil insanlığın buna şiddetle ihtiyacı vardır.
Her insan özeldir.
Özel olan, özel olduğunu hissetmek ister her zaman.
Empati yapalım.
Tebessümü yüzümüzün gardırobunda en başa koyalım.
Sokakta en çok kullandığımız cümle “özür dilerim” olsun. Deneyin, denemesi de bedava.
Trafikte günlük olarak en az bir araca yol verelim; bu sizi mutlu edecektir. Deneyin, denemesi de bedava. Çok mu zor?
Düşünebilmek güzeldir.
.
Seyfi Turan, dikGAZETE.com